“Belen”

1043 Words
Gözlerim kapalıydı. Sadece aldığımız nefeslerin sesini duyuyordum. Ölmemiş miydik? Neden ölmemiştim. Neden onun yanına gidememiştim. Bana demişti ki bu araba ile bu yolda son hızla gidip ölse bile gözü arkada gitmeyecekti. Onun yapamadığını ben yapacaktım. Bu arabaya bindim. Son hız sürdüm ve bu arabayı ölmek için sürdüm. Kulağımda sürekli bana yapmam gerekeni söylüyordu belki de onun yanına gitmemi istiyordu. Aldığım nefesler arabanın canını buharlaştırıp camları buğularken fatihe baktım. Kan ter içinde kalmış dümdüz bakıyordu. Bana döndü ardından. Kendini hemen toparlandı. Yutkunarak yüzünü elleri ile sıvazladı. “Belen iyi misin “ dedi. Şoktan şu an o da çıkmıştı. “Ölmedik mi?” Dedim. “Bir yerine bir şey oldu mu karnına darbe almadın değil mi?” Dedi sürekli kolumu falan kaldırıp benim iyi olup olmadığımı kontrol ediyordu. “Biz ölmedik mi” dedim tekrar ağlayan ve korkan sesimle. “Hayır güzelim ölmedik” dedi. Beklemediğim bir anda bana sarılınca şok oldum. Kollarını boynuma sarmış bana sarılıyordu. “Ölmedik” dedi. “Özür dilerim ben” dedim ağlamaya başladım devamını getiremedim. “Ben ne oldu anlamadım” dedim. “Tamam boşver şimdi bunları bir yerin ağrıyor mu” dedi. “Biz nasıl kaza yapmadık. “ “Son dakika el frenini çekince araba kayarak durdu. Bir yere de çarpmadık korkma” dedi. Toprak bir zemin vardı kaçış rampası gibi oraya girmişti araba. “Hadi hastaneye gidelim” dedi. “Gerek yok fatih iyiyim ben” dedim. “Olmaz hadi gideceğiz ama bu sefer ben kullanacağım in ordan” dedi. Sonra yan koltuktan çıkıp benim kapımı açtı. Elimi tutup hatta daha ileri gidip beni belimden tutup yan koltuğa oturttu. Normalde çok abartılı bir tepki verip ağzının payını vermem gerekiyordu ama o an bende şoktaydım. Arabayı hastaneye sürerken az önceki yaşadığım anın korkusunu hala atamamıştım. O da sürekli bana bakıp beni kontrol ediyordu. Hastaneye geldiğimizde arabayı hemen acilin karşısına park edip benim kapımı açtı. Acile girdiğimizde bizi hemen müdahale ve gözlem odasına almışlardı. Hastane bizim hastane değil diğer özel hastaneye götürdüğünde şaşırmıştım. İçeri acil doktoru girince olanları anlattık. Muayene etti. Tahliller istedi. “Sizin neyiniz var “ dedi fatihe bakıp. “Benim bir şeyim yok nişanlımla ilgilenin” “Nişanlım?” Dedim sadece onun duyacağı şekilde. “Bu arada kadın Doğum doktorunun da gelmesi gerekiyor. Nişanlım hamile. Onun da muayene etmesi gerekiyor “ dedi dik ve sert bir sesle. “Nöbetçi olarak kadın doğum doktorumuz yok malesef. Yarın sabah muayene olabilirsiniz “ sesi adam tam çıkarken. Öyleydi. Gece sadece acil doktoru dururdu. Doktorları da evinden özel olarak istersen yaklaşık 10 katı muayene ücreti çıkardı. Özel hastaneler malesef böyleydi. “Kadın doğum doktoru yaklaşık yarım saat içinde burada olacak” dedi sert bir sesle. Doktor olduğu yere çakılıp sert bir ifade ile arkasını döndü. “Gelemeyecek size söyledim. “ dedi. “Ücreti ne ise ödeyeceğim o doktor buraya gelecek” dedi. Ben ikisinin arasında kalmıştım . “İstediğiniz parayı verin ama doktor gelemez” dedi. Gelebilirdi fatih böyle yaptığı için gıcıklığına çağırmayacaktı. Fatihe baktığımda sinirden gülen bir ifade ile etrafa baktı. Ellerini pantolonun kemer yerine koyup adama doğru ilerledi. Şimdi kavga çıkacaktı. “Siz beni tanımadınız galiba kartımı vereyim size. Sonra doktor belki adımı duyarsa gelmek ister “ dedi. Doktor kendinden emin bir şekilde karta uzandı. Karta baktıktan sonra gözlerini ayırıp fatihe baktı. Sonra yutkunup korku dolu gözle bakarak dışarı çıktı. Yaklaşık bir dakika sonra doktor içeri girdi ve kadın Doğum doktorunun 20 dakika içinde geleceğini söyledi. “İyi misin” dedi Fatih sonra bana dönüp. Az önceki hallerinden sonra korkmuştum açıkçası. “Senden neden bu kadar korktu ki bu adam” dedim. “Kendimize göre namımız var bizimde belen hanım” dedi. “Bu namınızı bir biz duymamışız bu arada ben cidden sormadım sizin soyadınız ne?” Dedim konu gerçekten acilde bu durumda konuşmak için seçilebilecek en saçma konuydu. “Doğru düzgün tanışamadık ki bir türlü seninle “ dedi elini uzatıp. “Fatih Namlı ben. Tanıştığıma çok memnun oldum” dedi. Elimi uzattım gülerek “bende belen sadece belen” “Engebeli dağlık yer demek. Antakyayı iç anadoluya ve diğer şehirlere bağlayan tek geçit. Peygamber çiçeği de demek. “ dedi. “Ama seninki tamamen engel ve dağlık aşılması zor yer anlamında verilmiş bence adını resmen yaşıyorsun ve yaşatıyorsun” dedi. Ben sedyede oturmuşum o da tepemde dikilmiş isim analizi yapıyorduk. “Merak etme ben dağları da aşarım” dedi kendine güvenen sesi ile. Dalga geçer gibi bir gülüşle ona baktım. O sırada kadın Doğum doktoru gelmişti yirmi dakika demişti ama daha yeni on dakika olmuştu. “Merhaba Fatih bey hoş geldiniz” dedi doktor. Fatih dudaklarını birbirine bastırıp adama sahte bir gülümseme ile bakıp elini sıktı. Doktor eldiven giyip bir oraya bir buraya kafası kesilmiş tavuk gibi koşuyordu. En son içeriye gidip seslendi. “Yeni alınan ultrason cihazını açın getirin hemen” dedi. “Yeni bir cihazımız var bugün geldi onu kullanalım daha net görürüz bebeği” dedi doktor. Cihaz getirildi daha neredeyse fişe bile takılmamıştı. Fatih elimden ve omzumdan tutarak beni yatırdı. Buz gibi jel karnımda dolanırken ekrana bakıyordum. Yanıma diz çöküp benimle beraber ekrana baktı. Doktor bize bebeğin nerede olduğunu gösterdi. Son baktığıma göre büyümüş biraz daha bebeği benzemişti. “Kalp atışını duymak ister misiniz” dedi. “Evet” diye bir anda bağıran fatihe döndüm. “Pardon biraz fazla bağırdım galiba” Odada kalp sesi yankılanmaya başlamıştı. Gözlerim dolarken bu sefer fatihin de gözü dolmuştu. “Ben bebeğin resmini de istiyorum bir sorun yok değil mi? Az önce bir kaza geçirdik bebek iyi değil mi? “ “Evet merak etmeyin bebek gayet sağlıklı” dedi. “Merak etmiyorum doktor bebek sağlıklı öyle de olacak “ dedi. Doktor yutkunup iki gün sonra tekrar kontrole çağırdı. “Çıkalım mı hayatım” dedi bana bakıp. “Olur gidelim” dedim. Acilden reçeteyi alıp çıkarken aklıma takılan o kadar çok şey vardı ki. Fatih neden böyle davranıyordu. Acilin önüne çıkıp arabaya doğru yürüdük. “Fatih “ dedim. “Efendim” dedi. “Neden?” Dedim. Ne demek istediğimi anlamıştı. Sorun şu bu sefer cevap verecek miydi? Derin bir nefes aldı. Elindeki ultrason resmine baktı. Bir daha bana döndü. Gözleri dolu dolu. “Çünkü” dedi durdu. Etrafına bakındı söylemeye zorlandığı bir şey vardı. “Çünkü “ dedi ultrason resmini kaldırıp. “Bu “ dedi kağıdı bana doğru uzatıp. “Bu benim bu hayatta sahip olabileceğim tek çocuk Belen “
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD