Fatih
“Malesef bebeğin kalp atışı durmuş” dedi. Doktor korku dolu gözlerle önce bana sonra belene baktı. Bebeğin benden olduğunu ve bebeği kaybettiğimizi söyleyince onu öldüreceğimden korkuyordu. Korkmasına hiç gerek yoktu.
Aksine bu haber beni sevindirmiş bile olabilirdi.
“Yani kalp atışı devam etse bile çok ağır engeli olacaktı. İlerleyen dönemde daha kötü sorunlar olabilirdi” dedi açıklama yapan yumuşak sesi ile. Belen donmuş bir şekilde adama bakıyordu. Ne dediğini algılamamıştı.
“Nasıl yani” dedi kekeleyerek. Bu haline üzülmüştüm böyle olmasını bende istemezdim ama onu ve mustafayı bağlayan son bağ da böylelikle yok olmuştu. Zaten engelli olacakmış diye içimi rahatlatmak istiyordum.
“Bebeğin kalp atışı durmuş” dedi. Ben tepki vermeden sadece belene bakıyordum. Önce doktora sonra bana baktı. Anlamamış gibi gözleri etrafta dolanıyordu. Şaşkındı. Elini karnına koydu.
“Bebeğim” dedi.
“Malesef belen hanım bugün bebeği almamız gerekiyor “ dedi.
“Hayır” dedi kafasını iki yana sallayıp şok olmuş bir şekilde.
“Hayır vermem”
“Alamazsınız” gözleri dolup ağlamak üzereydi sesi titriyordu.
“Hayır o benim bebeğim”
“Belen hanım sizi anlıyorum ama şu an yapılması gereken tek şey bu”
“Hayır kalsın belki kalp atışı geri gelir. Ben bebeğimi vermem “
“Belen hanım böyle bir şey imkansız. Bugün için yukarı ile görüşelim doğumhane hazırlansın bir an önce bebeği almamız gerekiyor yoksa sizin için çok daha zararlı olacak. “
“Hayır vermem benim bebeğim o” hala şok içinde elini karnına koymuştu. Bir anda kalkıp kapıyı açtı. Koridorda bir o yana bir bu yana gidiyordu.
“Hayır fatih hayır”
“Belen güzelim sakin ol”
“Fatih hayır böyle bir şey olamaz ben nasıl vereceğim bu bebeği”
“Belen böyle olması gerekiyor “ dedim sakin kalmaya çalışıp ya da zaten sakindim.
“Bebeğim, mustafa ikimizin” anlamsız bir şekilde bir şeyler sayıklıyordu. Bende tam olarak bundan bahsediyordum. Bu bebek onu mustafaya bağlıyordu. Aralarındaki bağ olarak hep olacaktı. Belen o bebeğe her baktığında aklına mustafa gelecekti ve ben sinir krizlerine girip sakin kalmış gibi yapacaktım.
Mezarlığa gittiğini öğrendiğimde deliye dönmüştüm. Gidip sinirden kendi kafama sıkacaktım. Ölmüş gitmişti bu lanet olası herif ama hala belen mustafa diye sayıklıyordu. Ölüsünden bile kurtulamamıştım.
“Fatih bir şeyler yap ne olur” dedi en çâresiz sesiyle. Fatih sana kurban olur ama şu an elimden bir şey gelemezdi. Gelse de yapar mıydım bilmiyorum. Konu belen ise her şeyi yapardım. Kafama sıkmamı istesin sıkardım. Ben onun için karnındaki çocuğu bile kabul ettim.
“Belen yapamayız elimizden bir şey gelmez”
“Hayır bebeğim “ dedi ağlamaklı ses tonuyla.
“Belen o artık bir ölü” dedim daha fazla dayanamayıp.
Suratıma yaklaşıp indirdiği tokatla neye uğradığımı şaşırdım. Burun delikleri havalanıyordu sinirinden. Yüzüme tokatı indirdiğinde acımıştı. Şu an bunu yapan başka biri olsa cenazesi çoktan toprağın altındaydı. Yıkanmış kefene sarılmış üstüne toprak atılıyordu. Belki de yasini bile okunmuştu.
“Benim bebeğim ölmedi”
“Öldü belen. Babası gibi”
Acı içindeki zemberek sözlerim onu yaralıyordu farkındayım ama buna mecburdum. Onun kendine gelmesi için bunun olması şarttı.
“Babası” dedi gözleri sıkılıp.
“Mustafa bebeğim” dedi bunu bana değil mustafaya söylüyordu ama o şu an bu dünyada değildi.
Sandalyeye çöküp yüzünü avuçlarının içine aldı.
“Belen bu bebek alınmazsa seni zehirleyecek. Hemen karar vermen lazım”
“ ben nasıl vereyim bu kararı nasıl öldüğünü kabulleneyim”
“Elimizden başka bir şey gelmez bazen olanları kabul etmek gerekir”
Dümdüz durmuş karşı duvara bakıyordu.
“Ben şimdi ne yapıcam” dedi. O kadar üzgün çıkmıştı ki sesi bebeğin gittiğine üzülecek hale geldim onu böyle üzgün görmek benim içimi paramparça ediyordu.
“Ben yanındayım” dedim onu kolumun altına alırken. Başını omzuma koyduğunda hayatımda hissetmediğim bir huzur hissetmiştim. Göz yaşları yavaş yavaş akarken onu teselli etmek bana kalmıştı.
Bir süre omzunda ağladı. En sonunda ağlamaktan yorulmuştu. Elinden bir şey gelmediğini anlayınca buz gibi bir suratla ayağa kalktı.
“Ne oldu”
“Gidip doktorla konuşalım bir an önce alsınlar”
“Tamam canım” dedim. Saat akşam beşe geliyordu mesai bitmek üzereydi. Kapıyı çalıp tekrar doktorun odasına girdik.
“Ne zaman alacaksınız” dedi belen buz gibi sesi ve donmuş ifadesiz yüzüyle.
“Bugün en son ne zaman yemek yediniz ?”
Düşündü. Etrafına baktı hatırlamak için.
“Yemedim” dedi.
“Ne” dedim sinirli bir şekilde.
“Sen sabahtan beri bir şey yemedin mi belen” sinirden delirecektim. Sırf o mezarlığa gitmek için yemek bile yememişti. Kendi öldüğü yetmiyor kızı da kendi ile beraber öldürmeye yemin etmişti sanki.
Bana cevap vermeden önüne bakmaya devam etti. Doktor bize bakıp kavganın arasına fazla da girmek istemeden sizi yukarıya yönlendirelim diyerek konuyu kapattı. Sinirliydim ama şu an sakin kalmam gerekiyordu.
Merdivenlerin yanındaki asansörün önüne gelip durduğunda hiç konuşmuyordu. Ağzını açmadan hiç bir şey söylemeden öylece duruyordu. Keşke aklından geçenleri bilsem bilebilsem.
Asansör gelince doğumhanedeki operasyon odasına geldik. İçeriden bir hemşire bizi karşılayarak belene bir önlük verdi.
“Siz müdahale odasına geçin ben belgeleri hazırlayıp geliyorum “ dedi kısa boylu hemşire. Giderken bana da göz kırpmayı ihmal etmedi. İşte bu yüzden ben beleni istiyordum. Bunlar benim karım olsa iki günde elimde kalırlardı. Her beğendiği insana koşan insandan hayır gelmezdi. Belen öyle değildi. O hep bambaşkaydı. Hep tek bir insana ait olmayı bilmişti. O ben olamamıştım yetişememiştim. Onu mustafa benden almıştı ama kader ikimizi tekrar yan yana getirdi. Bundan sonra da bana ihanet edeceğini asla düşünmüyordum.
Belen elinde önlük ile odalardan birine girerken bende arkasından ilerliyordum. Birden durması ile ona çarptım.
“Ne oldu “ dedim.
Odaya baktığımda korkunç bir doğum masası vardı. Ayakları da bağlıyorlardı galiba. Bir anda duraklayıp korku dolu gözlerle bana baktı. Çok korkuyordu. Hem bebeğini kaybetmekten hem de operasyondan.
“Fatih” dedi. Benden medet umuyordu ama ona şu an ben bile yardım edemezdim. Şu an ona da bana da kimse yardım edemezdi.
“Ben korkuyorum “ dedi ağlamaklı sesi ile.
Yanaklarını okşadım.
“Ben yanındayım korkma “
“Ne olur uyutulana kadar yanımda kal. Ben çok korkuyorum “ dedi. Sesi korkudan titriyordu resmen.
“Tamam güzelim merak etme ben yanındayım” dedim.
“Sen üzerini değiştir ben doktorla konuşayım annenlere de bir şeyler anlatırım bir yerlere gittik bu gece dönmeyeceğiz derim. Ben onları halledip hemen geleceğim “
“Ne olur çabuk gel “ dedi.
Aşağıya gidip doktor ile konuşup o uyuyana kadar orda olacağımı ve uyanınca ilk beni görmesi gerektiğini söyledim. Operasyon biter bitmez yanına alacaklardı. Annemlerde bir şeyler uydurduktan sonra belenin yanına çıktım.
Masaya yatmıştı. Korku dolu gözlerle karşıyı izliyordu. Kapalı olan doğum masası birazdan açılacaktı. Beni görünce biraz da olsa korkusu gitti.
Üzerime bende steril önlüklerden giyerek yanına geldim.
“Elimi tut ne olur korkuyorum”
“Tamam güzelim tutuyorum “ şu an belen öyle bir şekildeydi ki. Üzgündü. Çok üzgündü. Ama benim gözüm çok farklı şeyler görüyordu. Günün birinde belenle yine bu masada aynı şekilde duracaktık. Yine belenin elini tutacaktım ama bu sefer kürtaj için değil doğum için. Hem de mustafanın bebeğinin değil.
Benim bebeğimin.