Marta ve diba

1053 Words
Mustafa “Bi saniye “ dedim dudaklarımdaki kadını ittirirken. Neye uğradığımı şaşırdım. Bu kadın kimdi herkesin içinde beni nasıl bu şekilde öpüyordu. Hemşireler bizi öyle görünce arkasını döndüler. Kadın şaşkın bir şekilde o mavi gözlerini ayırmış bana bakarken ben de ters ters ona baktım. Onu kendimden uzaklaştırdığım için bozulmuş hatta ağlamak üzere ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Etrafına ne oluyor bakışları atarken bir hemşire mavi gözlü tombiş olan kadının yanına geldi. Beni işaret ederek yanına çağırdı. Kadın korku dolu gözlerle bana bakıp sonra hemşirenin yanına doğru gitti. Büyük ihtimalle hafızamı kaybettiğimi ve kimseyi tanımadığımı söyleyecekti. Kendi aralarında bir şey konuşuyorlardı. Onları uzaktan izlerken ben kadın hemşire kızın her anlattığı ile biraz daha şaşırıp ağlamaya başlıyordu. En son ağlamaktan helak olacak seviyeye geldi. Bu gelen kadın karan dedikleri kişinin ya karısı ya da sevgilisi falandı. Başıma bir de bu çıkmıştı. Öldüğüme mi üzüleyim, dünyaya geri döndüğümde felçli bir bedende kaldığıma mı yoksa beleni gidip bulmam gerekirken burda kalıp bir de karımın olmasına mı? Kadın kendini toparlayıp yanıma doğru yaklaştı. Göz yaşlarını silmiş gülümsemeye çalışıyordu. “Merhaba karan” dedi. “Az önce duydum olanları hatırlamıyormuşsun hiç bir şeyi” dedi bunu söylerken göz yaşlarına engel olamadı. “Beni bile” dedi. Kadın göz yaşlarını tekrar silip duruşunu dikleştirdi. Biraz daha ağlarsa alıp bağrıma basacaktım. Ben kadınların ağlamasına asla dayanamazdım. “Ben Marta” “Karınım” Buyur burdan yak bir de karım çıkmıştı başıma. Önce burdan çıkmam sonra bu kadından ayrılmam ve belene girmem gerekiyordu. Dikkat çekmeden olduğum şekilde davranmaya devam ettim. “Ben hatırlamıyorum hiç bir şeyi kusura bakmayın “ dedim. “Biliyorum merak etme ben sana hatırlatırım “ dedi bir umutla . O imkansızdı. Bu kadın için gerçekten üzülmüştüm. Kocası ölmüştü karan tamamen ölseydi acısını çeker yoluna bakardı. Şu an ise bedeni yaşayan ölü bir kocası vardı durum onun için çok zor olmalıydı. “Yürüyemiyormuşsun “ dedi acı bir yutkunuşla. “Maalesef” dedim kafamı diğer yana çevirip. Yürüyebilsem sen buraya gelene kadar çoktan Hatay’da olmuştum. “Merak etme ben halledeceğim her şeyi” dedi kendinden emin bir şekilde. Benim yaşlarımda olmasına rağmen kendinden emin çok güçlü bir duruşu vardı. Kollarını birbirine bağlayıp arkasını döndü ve hemşirelere bir şeyler söylemeye başladı. Ardından yanıma doğru geldi. “Birazdan gidiyoruz” dedi. “Nereye” dedim. “Evimize” dedi. *** Bir süre sonra içerisi 10 kişi ile doldu. Herkes bana bir şeyler yapıyordu. Biri beni taşımaya çalışıyordu biri eşyalarımı topluyordu biri başka bir şeyler. Bir süre sonra tekerlekli sandalye ile hastaneden çıktım. Bu kadın ne yaptığını biliyordur umarım. Kapının önünde o ayakta ben tekerlekli sandalyede beklerken etrafımızda 10 tane koruma vardı. Bu adamın doktor olduğuna emin miydik. “Neyi bekliyoruz “ dedim yanımdaki kadına. “Arabanın gelmesini” dedi siyah güneş gözlüklerinin arkasından. Ayağında incecik topuklu ayakkabı ile hastaneye kocasının yanına geldiğine göre bunlarda sosyete tayfadandı. Sonra önümüzde kocaman bir vito durunca şaşırdım. Bunlar gerçekten zengindi. Vitoya beni 3 adam birden bindirdi. Araba biraz ilerledikten sonra dışarıyı seyrediyordum. Hiç bir yer tanıdık gelmiyordu. “Burası neresi” dedim. “Bursa “ dedi karanın karısı olduğunu söyleyen kadın. “Merak etme sana her şeyi anlatacağım “ dedi gözlerime ışıl ışıl bakarken. Çok güzel bir kadındı. Aksanı ve adından anladığım kadarıyla yabancıydı. Ruslara benziyordu ama alman da olabilirdi. “Türk müsünüz “ diye sordum. Kadın sıkıntılı bir nefes verdi. Gözlüğünü çıkarıp ikiye katladı. “İkimiz de bulgar göçmeniyiz” dedi. Olabilirdi. Aksandaki kayma bundan dolayıydı büyük ihtimalle. Her sorduğum soruda kadın daha da sinirleniyordu. “Ne zaman düzelecek bu lanet olası kafan” dedi sessiz bir şekilde sadece kendi duyduğunu düşünüyordu ama bende duymuştum. “Bir şey mi dedin” “Hayır “ dedi. Hastanede bana olan davranışı ile şimdiki çok farklıydı. Şu an bana çok sert ve kaba davranıyordu hastanede dibime girecek olan kadın şimdi ise neredeyse benim canımı alacaktı. “Kaç yaşındasın” dedim. “25 “ dedi. “Aa bende “ dedim. Bana ters ters baktı. “Karan sen 35 yaşındasın” dedi. Karan olduğumu gerçekten unutuyordum. Nasıl biriydim acaba çok merak ediyorum. Bunu da sormak istiyordum ama cesaret edemiyordum. Sonra araba biraz daha fren yapınca büyük bir demir kapının önüne geldik. Kapı iki koruma tarafından açılırken yeşil bir bahçe geldik ortasında da bir villa vardı. Beni tekerlekli sandalye ile indirdiklerinde mermer bir basamağa çıkardılar. Burası baya baya zengin eviydi. Kapı hizmetçi tarafından açılırken herkes bana gülümseyerek hoşgeldiniz karan bey diyordu. Gülümsemenin ardından gözlerinde oluşan tedirginlik de gözümden kaçmadı. Kocaman bir salon, yukarı çıkan merdivenler asansörler hizmetçiler korumalar. Bu doktorlar bu kadar maaş alıyorlar mıydı ya? Arkamdan topuk tıkırtıları ile marta geldi. “Karan beyi hemen yatak odasına çıkarın” dedi sert bir sesle. Hemen bir kaç kişi gelip beni hemen odaya yerleştirdiler kocaman bir oda kocaman bir yatak bordo saten nevresimler bu oda benim eski evim kadardı neredeyse. Herkes çıktıktan sonra marta geldi odaya. Yatağın yanına gelip oturdu. Bu evde garip bir şeyler vardı. Anlamaya çalışıyordum. “Ayakların için fizik tedavi uzmanı gelecek. Ayağa kalkana kadar da bütün bakımın ile ben ilgileneceğim. “ gözleri dümdüz karşıya bakıyor bana hiç bakmıyordu. “Evin içine yarın gelip her şeyi kuracaklar karan. Her şey istediğin gibi olacak” dedi. “Doktor maaşı ile biz bu evde nasıl oturuyorduk” dedim daha fazla dayanamayıp sormam gerekiyordu. “Burda doktor maaşı ile değil babandan kalan miraslarla oturuyorsun. Bursada çarşıda 5 dükkanın, 2 restaurantın ve 4 villan var. Babadan zenginsin yani” dedi. “Senle evli miyiz peki” dedim. “Hayır” dedi. “Ama karım olduğunu söyledin” dedim. “Beni senin karın sanıyor herkes. Bu eve döve döve tehditle kapattığını kimse bilmiyor. “ “Ne diyorsun ya” “Elbet hatırlayacaksın. O zaman gelince bunları tekrar yüzüne söylemek istiyorum. Bir yıldır her gün öl diye dua ettim ama ölmedin. Allahım o canını almadı ama elbet senden kurtulacağım “ dedi ağlayarak. “Bir yıldır neden gitmedin o zaman?” “Gidemedim.” Dedi. “Neden gitmedin salak mısın sen?” Bu soruyu mustafa olarak sormuştum. “Bana dibayı göstermemekle tehdit ettiler yerine bıraktığın adamlar. “ “Diba kim ya delirecem ha” giderek daha da sinirleniyordum. O sırada kapı açılıp bir küçük kız kafasını uzattı ordan. Sarı saçlı saçlarının ucu kıvırcık renkli gözlü. Hayallerimdeki öldüğüm gün belene anlattığım kız çocuğuydu bu resmen. Elinde bir tane oyuncak kafasını uzattı içeriye. Kafasında ünicorn boynuzlu bir taç vardı. Beni görünce gözleri biraz daha açıldı. Ağzını ayırdı. “Babacımmm”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD