Ölüm ve yaşam

1166 Words
Ölmüş birini özlemek bu dünyanın en çaresiz hissidir derler doğruymuş. Ne yaparsam yapayım yanına gidemiyorum. Ne yaparsam yapayım ona sarılıp soru soramıyorum kokusunu içime çekip konuşamıyordum. Olmuyor. Günler geçti haftalar geçti belki de aylar da geçecek ama benim elimden hiç bir şey gelmeyecek. Ölemedim de. Öldürmeyince allah öldürmüyor insanı. Ona kavuşmak için mahşeri beklemekten başka çarem kalmadı. Mahşer günü kavuşur muyuz o da meçhul. Ölüm tam bir bilinmezlik değil mi? Öldükten sonra ne yaşıyorsun ya da nereye gidiyorsun bu dünyaya geri dönebiliyor musun? Hiç bir şey bilinmiyor. Onu tekrar geri getirmemin hiç bir yolu yok galiba. En iyisi bu durumu kabullenmekti. O öleli bu gün tam 6 hafta oluyor. Dayanılması en zor acılar bile hafifler derler. Hafiflemedi göğsümde kocaman bir ateş yanarken artık gözlerim ağlamayı da bırakmıştı. Artık acım içimde bir yerlerde beni ağlatıp tepki verdiren bir acı değildi içimi için için söken kalbimi yerinden kopartan bir acı. Kalbime yumruk atmak istiyordum. Kafamı duvarlara vurmak istiyordum. Aklımdan ve kalbimden çıkması için ne gerekiyorsa onu yapmak istiyordum çünkü bu acı giderek dayanılmaz bir hal alıyordu. Acımın bir çaresi ise asla yoktu. Sabah uyanıyordum işe gidiyordum sonra tekrar uyuyordum. Bomboş duvarları izlemekle geçen günlerim geride kalmıştı. Aslında istifa edip doya doya duvarları izleyebilirdim ama ekonomik olarak çalışıp aileme yardımcı olmak zorundaydım. Her şey bir yana benim bir ailem vardı. Annem babam kardeşim vardı. Kimse için olmasa da onlar için yaşamam gerekiyordu. Mustafa acaba ben ölsem ne yapardı diye düşünmekten kendimi alamıyordum. Hayatına bakar mıydı benim gibi ya da derbeder olur o da mı yanıma gelmeye çalışırdı. Hiç bir şey bilmiyordum. Kafamda durmadan bağıran çağıran bir kadın vardı ve bana sürekli bir şeyler söylüyordu o kadının yerini bazen daha sakin biri alıyor üzülmememi herseyin geçeceğini anlatıyordu bana. Hastane sandalyesinde oturmuş bomboş duvarları izlerken arkadan gelen monitör seslerini bile algılamam zorlaşıyordu. Bazen bu dünyadan başka bir yere gidiyordum ama beni yine zorla getiriyorlardı. Yanımdakiler allahtan bu halime alışmışlardı yaşadığım acıdan dolayı kimse beni yaptıklarımdan dolayı yargılamıyor aksine haklı bile buluyorlardı. Bana destek oluyor yüzümü güldürmeye çalışıyorlardı ama ben gülüşlerimi de onunla beraber o toprağa gömmüştüm. “Belen” diye seslendi su beni daldığım dünyalardan çıkarmak için. “Efendim” dedim. “Bir iki gün bir yerlere mi gitsen kafan dağılır “ dedi. “Hayır su iyiyim ben merak etmeyin” dedim zorla kendimi güldürmeye çalışarak ama yapamadığım için de fazla zorlamak istemedim. Önüme dönüp önümdeki kağıda saçma sapan bir şeyler karalarken birden midemden bir şeyler yukarı doğru çıkmak istedi. Uzun süredir doğru düzgün beslenmiyordum. İştahım kesilmişti ve sürekli midem bulamıyordu. İnsanın canı sıkkın olunca da hiç bir şey yemek istemiyordu. Üzüntü komple mideme vurmuştu. Derin bir nefes aldım bulantının geçmesi için ama işe yaramıyordu. Bir anda midem ağzıma gelince koşa koşa hemşire odasındaki lavaboya girdim. Lavabo yeni temizlenmiş olmasına rağmen bana çok kötü kokuyordu. Kusmaktan helak olduktan sonra dışarıya çıktım. Su dışarıda beni bekliyordu. Koltuğa oturunca beraber bana baktı uzun uzun. “İyi misin nane limon falan iyi gelir belki midene ya da acile gidelim mi beraber bende seninle gelirim” Rengi normalde kahverengi olup da solmaktan krem rengine dönen koltuğumuzda yan yatıp midemi tuttum. “Yok ya geçer sürekli oluyor bu aralar” dedi. “Normaldir belen yaşadıkların kolay şeyler değil elbet bir yerden çıkacaktır bunu benden iyi biliyorsun “ “Haklısın galiba “ dedim. Su tırnakları birbirine vurarak önüne bakıyordu. Bana bir şey söylemek ister gibi bir hali vardı ama söyleyemiyordu. Çekiniyordu büyük ihtimalle söyleyeceği şey ne ise bende merak etmiştim normalde kimseyi bu aralar dinlemek istemiyordum. “Su” dedim. “Efendim canım” “Ne söylemek istiyorsan söyle “ “Kim ben mi yok bir şey “ dedi gülümseyip ama bir karın ağrısı vardı belliydi. “Su söyle lütfen” dedim. Etrafına bir bakındı. Oda boştu. Sonra açık olan kapıya baktı. “Bir dakika” deyip kapıyı kapattıktan sonra yanıma oturdu. “Bak ben şimdi sana bir şey söyleyeceğim ama beni yanlış anlama lütfen yargılama ya da yadırgama değil bu aklıma geldiği için söylüyorum “ dedi. “Tamam dinliyorum” Hala kıvranıyordu. “Sen şimdi mustafa ile sevgiliydin ya” dedi. “Evet “ dedim dikkatle onu dinlerken. “Aranızda hani bir şeyler oldu mu” dedi. Bu konuda kimse ile konuşmamıştım ama su bunu bilse bile kimseye söylemeyecek bir kişiydi. Neden sorduğuna anlam veremedim. “Neden sordun ki” dedi. “Ya sen cevap ver yargılamak için sormuyorum “ dedi. “Evet aramızda bir şeyler oldu” dedim. Bu kelimeleri söylerken o an yaşadıklarımızı hatırlayınca canım tekrar yandı. Artık ona dokunamayıp öpemeyecek olmanın acısı da sardı içimi . “Peki ne kadar ileri gittiniz” “Biraz gittik işte ne alaka anlamadım ben “ “ ya ben dayanamıyorum direk soracağım” “Tamam sor” dedim. “ siz birlikte oldunuz mu yani olduysanız korundunuz mu içine boşaldı mı açtırma şimdi ağzımı oh be sordum sonunda” “ evet birlikte olduk ve o boşalma ne onu anlamadım “ dedim . “Yani o iş bitince içine bir şeyler aktı mı” dedi. Olanları düşünüyordum en on yaşadıklarımızı hatırlamaya çalışıyordum en son birlikte olduğumuzda mustafa bana boşaldım ertesi gün hapı falan demişti ama ne olduğunu anlamamıştım. “Evet “ dedim. Su o an gözünde korku ile bana baktı. “En son ne zaman adet oldun” dedi. Donmuş bir şekilde bana bakıyordu bende son adet tarihimi hatırlamaya çalışıyordum. “Mustafa ölmeden önceydi” dedim. “Mustafa öleli 6 hafta oldu belen” dedi. “Ee yani” dedim. O an kafamda oturan şeyler içime kor gibi düştü. Cenaze falan derken ben böyle bir şeyi nasıl atlamıştım. Düşününce o ihtimali gözlerim fal taşı gibi açılıp suya baktım. “Hayır” dedim. Kafamı iki yana sallıyordum. Böyle bir şey olmamalıydı olamazdı. “Su olmamalı böyle bir şey” dedim. “Bekle sakin ol kimseye duyurmadan bir test yaparız içimiz rahat eder gel ben senden bir kan alayım laboratuvarda el altından çalıştıralım. “ “Tamam” dedim ama dehşet içinde etrafa bakıyordum. “Su olabilir mi böyle bir şey” “Olur neden olmasın ama bende korkuyorum senin gibi sonuç çıksın bir görelim” Su kanı laboratuvara yolladıktan sonra yanıma geldi. Alana Melike ve diğerlerini koyup geldi zaten diğerleri benden pek bir çalışma beklemiyordu. Midemin kötü olduğunu ve benimle ilgileneceğini söyleyip yanıma geldi. Odada bir o yana bir bu yana dönüyordum. “Belen” dedi. “Hamileysen ne yapacaksın” “Bilmiyorum su” dedim. “Ne zaman çıkacak bu aptal sonuç” “Aşağıdan arayacaklar” dedi. Biraz daha odada dolanıp pencereden dışarıya baktım. Dışarda yeşil ağaçlar bankta oturan insanlar koşuşturan çocuklar vardı. Her yer cıvıl cıvıldı. Dünya dönüyordu. Hayat hala devam ediyor ve insanlar yaşıyordu. O öldü diye dünya dönmeyi bırakmamıştı. O sırada suyun telefonu çaldı. “Efendim canım” dedi su telefonu açarken. “Evet , evet, anladım” dedi yüzünden bir şeyler anlamaya çalışıyordum. Asla olmuyordu. Gözlerini bana çevirmiş fal taşı gibi açmış bakıyordu. Telefonu kapatıp bir süre ekrana baktı. “Ya ne oldu çatlatma hadi söyle “ “Belen” dedi. “Evet” dedim kalbim korku ile atarken ellerim titriyordu. “Hamilesin” dedi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD