“Belen benimle gerçekten evlenir misin?”
“Evet”
Bir anda beni kucağına alıp kaldırınca çok şaşırdım. Çocuklar gibi kahkaha atarak beni çeviriyordu.
“Ya Fatih dur napıyosun “ dedim gülerken.
“Ya ne olur dur kusacam” dedim bir anda durdu.
“Ben bebeği unuttum “ dedi elini karnıma koyup. Nefes nefese gözlerime bakarken kahkahalarımız yavaş yavaş azalmıştı. Yüzümü avuçlarının içine almış ışıl ışıl gözleri ile bana bakıyordu o kadar mutluydu ki.
“Seni o kadar mutlu edecem ki belen. Seni o kadar çok seveceğim ki bıkacaksın benden. “ dedi.
“Bir günden bir güne o gülen yüzünü soldurmayacağım” dedi.
“Fatih senden daha fazlasını isteyecek durumda değilim zaten benim için yaptıkların yeterince fazla. “ dedin mahçup bir şekilde.
“Değil öyle konuşma” dedi.
Dudaklarını alnıma bastırdığında istemsiz bir şekilde kendimi ona bırakmak istedim. Ona yaslanmak istedim. Hani derler ya dağ gibi diye aynen öyleydi fatihte benim için. Yanımdaydı. Arkamdaydı.
Ona karşı bir şeyler hissediyordum ama ne olduğunu bilmiyordum. Belki de mustafanın boşluğunu tamamlama isteğimden dolayı onun yanındaydım. Hislerimden emin olmayı o kadar isterdim ki. Hayatıma hiç mustafa girmemiş olsa bu adamla birlikte olur muydum diye düşünmeye başladım. Bence bunun cevabını bulduğumda ona karşı hislerimin nasıl olduğunu anlayacaktım.
Kendimi ona bırakma isteğim ağır basınca bedenimi ona doğru bıraktım. Omuzlarımdan tutuyordu ama sıkarak değil sarılır gibi.
“Üzülme ne olursa olsun ben yanındayım” dedi.
“Biliyorum” dedim. Kollarımı kollarının altından geçirip göğsüne yatmıştım. Şu an buna her şeyden daha çok ihtiyacım vardı. Sarılınca ona avuç içleri ile sırtımı okşuyordu. Gerçekten onun sevgisine çok ihtiyacım vardı. Beni iyileştirmesine çok ihtiyacım vardı. Bu ölen kalbimin tekrar dirilmeye ihtiyacı vardı. Mustafa öleli 2 ay olmuştu. Sadece 2 ay ya da koskoca 2 ay.
İnsana bazı zamanlar ya çok hızlı geçiyor gibi geliyor ya hiç geçmiyor gibi. Bana da çok hızlı geçmişti. Acım çok tazeydi. Hala canım yanıyordu. Çok yanıyordu.
“Fatih” dedim.
“Söyle güzelim” dedi. Güzelim mi demişti bana.
“Benim canım yanıyor” dedim. Burun direğim sızlarken aylardır içimde tuttuğum acıları onunla paylaşmak istedim. Ona anlatmak istedim. Belki acım azalırdı. Gözlerim dolmaya başlarken onun adem elmasının hareket edişinden yutkunduğunu anladım.
“Benim kalbim acıyor” dedim ağlamaya başlarken. Sarılışını biraz daha sıkılaştırıp beni göğsüne yatırdı. Geri geri giderek koltuğa oturup beni de yanına oturttu. Göğsüne yatmıştım. Ve ağlıyordum.
“Geçecek güzelim her şey geçecek. Sana her şeyi unutturacam söz veriyorum. Özür dilerim daha erken gelmediğim için özür dilerim. Keşke seni önce ben görseydim. Bu acıları çekmeseydin”
“Geçecek mi gerçekten” dedim burnumu çekerken.
“Geçireceğim” dedi Alnımı öperken. Buram buram kokusunu hissettiğim adam bana o kadar güven veriyordu ki sanki acımı alıyordu içimden.
“Hele bir şu düğünü atlatalım gerisi kolay “ dedi.
“Düğünü atlatınca ne olacak” dedim.
“Boşver” dedi sinsi bir şekilde gülerek. Galiba ima ettiği şeyi birazcık anlamıştım. Üzerine baktığımda gözüm gömleğine takıldı.
Gömleği makyaj malzemelerim yüzünden berbat olmuştu. Üstüne üstlük akan göz yaşlarım da üstüne akınca üstü ıslanmıştı.
“Üstün batmış” dedim.
Eğilerek üzerine baktı.
“Bir şey olmaz “ dedi.
“Nasıl olmaz ya nişan için bekliyorlar”
“Hallederiz” dedi yine kendinden emin bir ses ile . Her şeye bir cevabı her probleme bir çözümü vardı. Sonra yerinden kalktı bir anda masaya doğru giderek bir anahtar çıkardı.
Anahtarı ordan alıp arkada ahşap duvara benzeyen bir yeri açtı.
“Orası dolap mıydı “ dedim şaşkın bir şekilde.
“Evet “ dedi arkasını dönerken. Ayağa kalkıp yanına doğru yaklaştım. Üzerindeki gömleğin düğmelerini çözerken ben de yanına gittim. Allah özenerek yaratmıştı sanki. Bu hormonlar benim sonunu getirip rezil etmeden bunlara bir dur demem gerekiyordu.
Tam üzerinden çıkarıp yere attığında bana dönüp göz kırptı gülümseyerek. Allahım sana geliyorum. Ya bir insan aşık olmadığını birine nasıl bu duyguları hissedebilirdi.
Gülümseyerek etrafı izlemeye devam ettim. Gözüm dolabın içine takıldı o an. İçerde senet gibi kağıtlar bir tane telefon bir de silah vardı gömleklerin altında. Burası anladığım kadarıyla kasa gibi bir yerdi.
“Bu silah ne? “ dedim silahı göstererek.
“Şey güvenlik arkadaşlar varya onların içinde bir tane silahlı güvenlik olması gerekiyor o buraya bırakıyor “ dedi o sırada gömleği alıp giymeyi bitirmişti.
“Anladım “ dedim. Mekan büyüktü ve dağlık bir yerdeydi korunma amaçlı böyle yapmaları mantıklı gelmişti.
“ gidelim mi” dedi.
“Gidelim” dedim.
“Fatih sana bir şey soracam” dedim.
“Sor güzelim”
“Benim sana aşık olmadan bazı şeyleri hissetmem bana hiç normal gelmiyor “ dedim gülerek. Çünkü az önceki yaşadığım şey tam bir rezillikti.
“Belen bu dünyada evli olan bütün çiftler birbirine aşık mı sence” dedi.
“Galiba hayır” evet söylediği mantıklıydı. Bu dünyadaki bütün evli çiftler birbirine aşık değildi.
“İşte o yüzden” dedi.
“Nasıl yani ben anlamadım “ dedim.
“Yani bir evliliği ayakta tutan şey aşk değildir “ dedi. Yaptığı açıklamarı can kulağı ile dinliyordum. Arkasındaki duvara yaslanmış kollarını birbirine bağlamış bana açıklama yaparken de aşırı karizmatik duruyordu.
“Nedir peki”
“Aşk sadece başlangıçtır ve aşkın bir ömrü vardır. Aşk biter belen. Aşk elbet bir gün biter. Geriye ne kalır biliyor musun?” Dedi başını yana doğru eğerek.
“Ne kalır?” Dedim.
“Sadakat güven ve sevgi” dedi.
“Bir evliliği ayakta tutan şey bunlardır. Ben senin bana aşık olmanı istemiyorum. Ben senden ne istiyorum biliyor musun?” Konuşması o kadar ilgimi çekmişti ki ve ses tonu insanı içine alıyordu.
“Belen ben senin bana sadık kalmanı istiyorum “ dedi biraz bana yaklaşarak.
“Belen ben senin bana güvenmeni ve bana güven vermeni istiyorum “ dedi o sırada tam önüme gelmişti.
“Belen ben senin beni sevmeni istiyorum “ dedi yüzümdeki saçı arkama doğru attığında içimde bir şeyler kıpırdadı. Karşısında titriyordum ama korkudan değildi bu üşümüş müydüm acaba. Sonra gözleri diken diken olan tüylerime kaydı o oraya bakınca bende oraya baktım. Baş parmağı ile tüylerimin üzerini okşayıp bana gülümsedi. Yüzü yüzüme yaklaşırken duvarla onun arasında sıkışmış olacakları izliyordum. Yanağı yanağıma değerek dudaklarını kulağımın yanına getirdi.
“Ben senin beni arzulamanı istiyorum “ dedi fısıltı ile yaşadığım yoğun duygudan gözlerim kapanmıştı. Sadece tenime dokunan nefesini hissettim. Ellerim yumruk olup duvarda dururken ben içimde patlayan volkanlara engel olamıyordum. Kendimi toplamam gerekiyordu adam beni tek nefesi ile yere sermişti.
“O nasıl olacak” dedim fısıltı şeklinde çıkan sesimle.
“Evlendiğimizde görürsün” dedi. Yanağımda yanağı uzaklaşmadan bir süre öyle durduk. Ne o gitti ne ben.
“Haklıydı bu kadar evli insanı bir arada tutan şey aşk değildi. Arada başka şeyler vardı. Bende onlar gibi olabilirdim. Bende kendimi fatihe alıştırabilirdim. Ve bu çok da zor olmayacaktı.
“Gidelim mi” dedi.
“Bu sefer gidelim “‘dedim.
Elimden tutup beni odadan çıkarırken ayaklarım zar zor yürüyordu. Sendeleyip duruyordum.
“İyi misin” dedi arkasını dönüp.
“İyiyim biraz zor yürüyorum bu topuklularla” dedim.
Bir anda beni bacaklarımın altından kaldırıp kucağına almıştı. Beni masaya kadar kucağında götürürken bizi gören garsonlar önce gülüp sonra kafalarını çeviriyordu.
Beni masaya kadar kucağında taşıdıktan sonra yemeğimizi yiyerek kalktık.
Evin önüne geldiğimizde kendimi toparlamaya çalıştım. Herkes yukardaydı kocaman terası ışıklandırmışlardı. Çocukların bağırma sesleri sokağın başından geliyordu. Arabayı park edip beraber indik. Ben neden bu kadar heyecanlandım bilmiyordum. Ellerim titriyordu. Fatih içeri girerken elimi tutunca titrediğimi farketti.
“Ne oldu belen” dedi.
“Ben çok korkuyorum “ dedim.
“Neyden ?” Dedi.
“Herşeyden. Ya inanmazlarsa bebeğin senden olduğuna ?” Dedim gerilerek. Konuştuklarımızı sadece biz duruyorduk.
“İnanacaklar sen merak etme. İnanmasalarda ellerinden hiç bir şey gelemeyecek “ dedi.
“O nasıl olacak?”
“Yukarda görürsün “ ellerimden tutup kapıyı çalınca annem açtı kapıyı. Yüzünde güller açıyordu. Beni görünce ufak bir gözlerinin parladığını ve ıslandığını gördüm. Anne yüreği işte asla dayanamıyor.
“Geçin hadi” dedi ve biz içeriye girdik. İçeriye girdiğimiz an herkesin gözü üzerimiE çekildi. Önce bir gülümseme ardından bir maşallah seansı. Sonunda oturabilmiştik. Fatihle yan yana oturduk ben gerginken o aşırı rahattı. Ellerim hala titrerken fatihin elimi tutması ile biraz daha rahatlamıştım. Bana bakıp gülümseyince biraz daha sakinleştim. Allah onu bana sanki bilerek göndermiş gibi hissediyordum bazen. Acıma iyi gelsin yaralarımı sarsın diye. Ben bu insanı daha gazla üzmek istemiyordum.
Yüzükleri takmak için bizi ayağa kaldırdılar. Fatih sessiz bir şekilde kulağıma yaklaştı.
“Bu yüzük ömrümün sonuna kadar seni bana bağlasın” dedi .
Yüzükler takılıp kurdela kesildikten sonra heyecanım biraz daha azaldı. Herkes birbiri ile sohbet ederken herkes çok mutluydu. Bu sefer bende mutluydum.
Kapı çalınca amcam kapıyı açmaya gitti. Fatih gece boyu olduğu gibi elimi bırakmayıp üstüne okşuyordu.
“Yapma şunu” dedim.
“Neden etkileniyor musun” dedi bana doğru eğilip.
“Evet “ dedim.
“Aman biraz daha dur şimdi bir şey yapamayız” dedi gülerek.
“Pislik yapma”
“O hocam hoş geldiniz” dedi bir anda. Kapıdan giren adamın kim olduğunu anlamaya çalışıyordum. Herkes ayağa kalkıp adamın elini sıkıp selamlaşıyordu. Fatih yanına gidip elini öptü.
“Hadi babacım geçin masaya “ dedi babam. Başıma gelen beyaz örtü ile ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.
“Fatih ne oluyor” dedim.
“Nikahımız kıyılıyor” dedi gülerek.
“Ne nikahı ya” dedim şok içinde.
“İmam nikahı belencim” dedi.
“Dalga mı geçiyorsunuz”
“Belen bana güven bunun olması gerekiyordu “ dedi ciddileşerek. Gözleri ile karnımı gösterdi. Bunu sadece ben görebiliyordum. Bebek doğunca insanlara açıklayabilmek için imam nikahlı olduğumuzdan dolayı yaptığımızın zina olmadığını insanlara anlatacaktı. Çok mantıklı bir plandı. Aileler de buna bir şey söylemeyeceklerdi. O erkekti yapardı ama benim şerefimi düşünmüştü. Evlenmeden biri ile birlikte olmuşum gibi değilde imam nikahlı kocamla birlikte olmuşum gibi gösterecekti. Kimse de ağzını açamayacaktı.
“Sen mehmet kızı belen hasandan olma ayşeden doğma fatihi eşin olarak kabul ettin mi?”
Ona baktım. Gözleri bana dönmüştü. Bugün bana bu üçüncü defa soruluyordu.Gülümsedim.
“Ettim”
“Ettin mi”
“Ettim”
“Ettin mi”
“Ettim”
“Allah iki cihanda sizi karı koca eylesin” dedi. Hoca duaya devam ederken fatih bana doğru yaklaştı.
“Seni seviyorum karıcığım”