Sen asla dönmeyeceksin

1411 Words
Telefonu kapattıktan sonra beni farkedince yüzündeki gergin bakış yerini zoraki bir gülümsemeye bıraktı. Elleri belinde yunan heykeli gibi duruşunu bozmamaya çalışıyordu ama halinden tedirgin olduğu belliydi. “Kiminle konuşuyordun?” Dedim. “Hiç bir arkadaşla “ “Anladım” dedim dudaklarımı birbirine bastırıp. O sırada telefonum çaldı. Su arıyordu. “Efendim su” “Aşkım seni çağırmak istemezdim ama ikiz doğum olacakmış sorumlu seni de çağırmamı istedi” “Bende şans olsa zaten” dedim oflayarak. “Gel doğumun yatışı yapıldıktan sonra gidersin geri” dedi. “Peki” dedim Mustafa ise yüzüme bakıp ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Telefonu kapatınca su olduğunu söyledim. “Peki” dedi. “Gel ben seni bırakayım” dedi. Üzerini giyinirken onu izlemek çok güzeldi. Ben yatağın üzerine oturdum. O ise dolabın önüne geçti kıyafet seçmek için. Yukarıya uzanıp üzerine giyeceklerini seçti ve arkasını döndü. “Üzerimi değiştireceğim” dedi tek kaşını kaldırıp gülerken . Yatağa iki kolumu koyup geriye doğru oturuşumu genişlettim. “Biliyorum” dedim iddialı bir bakışla. “Fazla hızlı gidiyorsun bak çakılırız yapma” dedi ama hala gülüyordu şakalaşıyordu benimle. “En fazla aşktan ölürüz” dedim. “Belen çık dışarı pantolonumu değiştireceğim” dedi. Omzumu kaldırıp çocuk gibi banane dedim . “Peki bunu sen istedin “ dedi pantolonu yavaş yavaş indirmeye çalışırken elleri lastiklerinde tepkime bakıyordu. “Bak hala çıkmıyor delirecem “ dedi. “Bu manzarayı kaçırmak istemiyorum “ dedim. Utanmıştı yüzü kıpkırmızı olurken daha fazla bana bakmadan arkasını döndü. Derin bir nefes alıp geri bana döndü. “Peki” dedi pantolonu indirirken ben ise hayran bir şekilde onu izliyordum. Eşorfmanı çıkarıp pantolonu giydikten sonra bana baktı. Gözleri her zamankinden daha siyah bir şekilde. Dili ile dudaklarını yalayıp bana baktı. “Oldu mu rahatladın mı” dedi. O an bende yataktan kalkıp yanına doğru yaklaştım. “Neden burda olmamamı istediğin anlaşıldı” dedim pantolonunun düğmesine dokunurken. Aşırı şekilde erekte olmuştu ve bu kadar erken bunlarla karşılaşmamı istemiyordu. Yutkundu ve başını diğer tarafa çevirdi. Yüzüne bir öpücük kondurduktan sonra diğer odaya doğru geçtim. Çantamı aldıktan sonra beraber çıktık. Beni işe bırakırken yanağını öpüp içeriye geçtim. 1 hafta sonra Akşam saatleriydi. Saat beşe geliyordu. Mustafa beni arıyordu. “Belen seninle görüşmem lazım. Bir saat içinde sizin evin orda olacağım “ deyip kapattı. Ne olduğunu anlamadım. İçime büyük bir sıkıntı düşmüştü. Sesi iyi gelmiyordu. Ne olduğuna da anlam veremedim. En son bir hafta önce görüştüğümüzde her şey iyiydi. Telefonda görüşürken de bir sıkıntı olmuyordu. Annemlere dışarı çıkacağımı kızlarla buluşacağımı falan söyleyip hazırlanmaya başladım ama kafam yerinde değildi. Ne olmuş olabilirdi. Ben geldim mesajı geldikten sonra merdivenlerden indim. Arabanın içinde beni beklerken yüzünde aşırı gergin bir ifade vardı. Aylardan eylüldü. Son bahara yeni gitmiştik. Antakyada hafif bir Yağmur çiselerken tam bir ayrılık havası vardı sanki. Hala kararmayan hava akşam grisinde dururken mustafadaki soğukluktu asıl beni üşüten. “Nereye gidiyoruz” dedim. Yüzüme bakmadan yola bakmaya devam ediyordu. “Rahat konuşabileceğimiz bir yere” dedi. Daha fazla konuşmadı. Yola bakınca samandağı tarafına gidiyordu. Yol boyunca nefes sesinden başka hiç bir ses çıkmayan araba sonunda istediği yere gelmişti. Kayalıkların arasından giden bir yol vardı. Üst tarafı dağ alt tarafı deniz olan bu yolda yolun üstünde bir ev vardı. Ahşap bir ev tek odalı baraka gibi bir yerdi. Önünde bir balkon gibi bir şey vardı denizi görüyordu. “Arabadan in” dedi. “Burası neresi” dedi. “Bir arkadaşımın rahat konuşmak için geldik” dedi. Tedirginliğim hala devam ediyordu ve mustafa hala bir açıklama yapmıyordu. Arabadan korkak adımlarla inerken yağmur durmuştu havada hafif bir serinlik ve gri bulutlar vardı. Denizin üstünde bulutlar aralanınca güneşin batmak üzere olduğunu görüyordum. O sırada arkamda olduğunu hissettiğim mustafaya ona dönmeden konuştum. “Dinliyorum” dedim o nasıl konuşuyorsa artık bende öyle konuşacaktım. Derin ve sıkıntılı bir nefes verdi. Konuşmaya hala başlamamıştı. Bir süre daha denizi izledim. Derin derin nefes alıp ama bu sessizlik beni sağır edecek kadar yüksek sesliydi. Kalbim benden ayrılmak istediğini söyleyecek diye korku içinde atmaya devam ediyordu. “Olmuyor belen” dedi beklemediğim bir anda. Ona döndüm bana değil denize bakıyordu. “Yapamıyorum” dedi. “Ne “ dedim gözlerimi kısıp. “Neyi yapamıyorsun Mustafa “ dedim . “Senle ben böyle olmuyor” dedi. “Olmayan ne ya?” Dedim sesimi biraz yükseltip. “Ben seninle böyle devam edemiyorum “ dedi. “Ben ne yaptım da devam edemiyorsun benimle.” Sinirlenmeye başlamıştım. Sesim korkudan titremeye devam ederken mantıklı düşünmem gerekiyordu ama bunu yapamıyordum . “Ne yaptım söyler misin her şey güzel giderken ne oldu bir anda” cevap vermeden denizi izliyordu. “Yüzüme bak mustafa” dedim. “Ne değişti söyle bana hani beni çok seviyordun ne oldu cevap ver” dedim bu sefer yakasından tutup. Duraksadım aklıma gelen ile. Acı da olsa o soruyu sormam gerekiyordu galiba. Bunu dile getirmek bir insan için özellikle bir kız için çok zordu. Kız erkek meselesi değil bu soruyu karşındaki insana sormak kime olsa zor gelirdi. Aslında bu soruyu sormak değil bu soruyu sorarken bu sorunun cevabını alınca yaşayacaklarıydı belki de insana zor gelen. Derin bir nefes alıp gözlerine baktım. Yakasından tutup kendime çevirdim. Bu kadar şiddetli bir tepki vermemi beklemiyordu sanki. Gözlerim dolmak üzereydi. “Başka biri mi var” dedim. Gözlerinde en ufak bir duygu belirtisi ararken ağzından çıkacak bir hayır cümlesine her şeyden daha çok ihtiyacım vardı. Cevap vermedi. Sustu. Bu susmak belki de çoğu şeyin cevabıydı. Ayrılıyorduk. Bitiyordu. Biten ilişki miydi yoksa ben mi? O benim için bu dünyadaki tek erkekti. Diğer erkekleri o gözle görmemiştim. Ben kendimi bildim onu gördüm. Hayalime bir onu yakıştırdım. O ise benden gitmek istiyordu. Ben bu kadar çabalarken onu bu kadar severken o bizi bitirmek istiyordu . Belki de biz diye bir şey yoktu. Medeni ayrılan insanları hep takdir etmişimdir ama ben asla öyle biri olamazdım. Sinirime artık engel olamıyordum. Onu dövmek istiyordum. Canını yakmak istiyordum ama ona kıyamam bunu da biliyordum. Sinirim bir işe yaramayacaktı. “Mustafa yapma” dedim. Sesimdeki kızgınlık yerini acıya bırakırken. “Ne oldu ne yaptım söyle düzelmeyecek bir şey olmadı aramızda” dedim. “Anlamıyorsun belen olmuyor böyle” dedi. “Ya olmayan ne” dedim bağırırken. “Sen ve ben” dedi. Buz gibi sesinde hala bir sevgi kırıntısı arıyordum. “Ben sensiz yapamam. Ne yapacağım sensiz ben” dedim. Bu soruyu ona değil aslında kendime soruyordum. Sülük gibi bir insan değildim hayatımda hiç bir insana bağımlı gibi kalıp benim yanımda olsun diye yapışmazdım. “Ne olur mustafa” dedim. Sarıldım. Ama bana sarılmıyordu. Yalvarmalarım da bir işe yaramıyordu. Ben ne yapıyorum diye bir an kendime baktım. Sarılmadığını ve bu kadar döktüğüm dile rağmen hiç benimle konuşmadığını görünce artık uğraşmamam gerektiğini anladım. Kararlıydı ayrılmaya benim söylediğim her şey boşaydı. Yaptığım her şey boştu. Kafasında belki de kalbinde bitirmişti bizi. Ne yapacağımı şu an bilmiyordum ama biraz daha yalvarmak istemiyorum. Benimde bir gururum olduğunu hatırladım. Onu seviyor ve istiyor oluşum kendimi rezil edeceğim anlamına gelmiyordu. Burnumu çekerek gözümden akan son yaşı da sildim. Gözlerine baktım. Bakışı hala aynıydı. Duruşumu biraz daha dikleştirdim. Sesimde bir sinir vardı ama ona değildi sanki kendime karşıydı bu az önceki yaptığım hareketlerdendi. Ben bu kadar nasıl alçalmıştım. “İstenmediğim yerde tozumu bırakmayan bir insandım sen beni bana ihanet ettirdin” kafamı iki yana sallarken. Put gibi duran yüzünde hala en ufak bir duygu belirtisi yoktu. Bana şu an tek yakışan şey burdan gitmekti. Bana şu an yakışan tek şey onun hayatından çıkıp yoluma bakmaktı. Nasıl yapardım bilmiyorum ama burda durmam hiç bir işime yaramayacaktı. İnsan zamanı gelince bazı yerleri terk etmeliydi. Yüzünü benden denize doğru çevirdi. Ben ise hala yüzüne bakmaya devam ediyordum. Derin bir nefes alıp yutkundum. “Her şey için teşekkürler bana çok güzel bir ilişki yaşattın. Kendine iyi bak mustafa” dedim. Rüzgar yüzüme vurup beni üşütürken o ise yüzünü çevirmeden gözleri ile bana baktı. Benimle konuşmuyordu bile. Ayaklarım son bir güç bulmak istedi burdan gitmek için. Başım dönüyordu. Nefes almak isteyip alamıyordum. Boğazımda bir yumru vardı. Ağlamak istiyordum ama burda ağlamayacaktım. Bir adım atmak için ayağımı uzattım. Gidiyordum. Biz bitiyorduk. Sevgili olalı belki de 6 ay olmuş olabilirdi ama ben onu gördüğüm günden beri o benim sevgilimdi. Diğer adımı da atınca daha fazla dayanamayıp bir hıçkırık gibi bir ağlama sesi çıktı benden. Ağzımı kapatıp yoluna devam ettim. Bu kadardı işte her şey. Nurettin rençberin bir şarkısında dediği gibi. “Yürürüm gecede yanarım senin için , “Bilirim yine de , sen asla dönmeyeceksin “ Dönmezdi. Onu tanıyordum. Bir kere bittiyse bitmişti. Diğer adımı da attım. Son bir fısıltı çıktı dudaklarımdan o duydu mu duymadı mı bilmiyorum “Elveda mustafa. Seni hep seveceğim “
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD