Midyat, taş avluların gölgesinde bir isyanın kıvılcımlarını saklıyordu; rüzgâr, kuru hışırtısıyla tozları savuruyor, yaslı sedirlerin üzerine bir savaş örtüsü seriyordu. Berdan, bir gölge gibi Midyat’ın sokaklarında dolaşıyordu; Hacı Mahmut’un sırlarını ifşa etme planı, artık bir gerçeğe dönüşmüştü. Boston’daki gazeteci, Eylül’ün çaldığı belgeleri almış, Suriye sınırındaki ticari anlaşmaları ve töre evliliklerinin kirli yüzünü haber yapmıştı. Haber, Midyat’ta bir anda yayılmış, aşiretler arasında fısıldaşmalar başlamıştı. Ama Berdan’ın yüreği, zaferden çok Eylül’le doluydu; onun cesareti, bu isyanın ateşiydi. Eylül, konağa hapsedilmişti, ama ruhu özgürdü; töre zincirlerini kırmıştı, artık Berdan’la omuz omuza çarpışıyordu. Berdan, kahvehanede, tüccardan yeni bilgiler alıyordu. Hacı Mahmut

