Eylül’ün ailesi, evlilik konusundaki baskıyı giderek artırıyordu. Bir akşam, babası sert bir ifadeyle, “Eylül,” dedi. Sesi dövülmüş demir kadar soğuktu. “Görüşmeler başlıyor. Bir ağa oğluyla konuşuluyor. Ailenin onuru senin ellerinde.” Annesi bu sözlere yalnızca başını eğerek karşılık verdi. Gözlerinde, sessizce süzülen yılların hüznü vardı. Eylül, odasına çekildiğinde öfke ve korku birbirine karışmıştı. Kimdi bu ağa oğlu? Görüşme ne zaman olacaktı? Belirsizlik, boğazına düğümlenen bir sis gibi onu nefessiz bırakıyordu. Amcasının sesi hâlâ kulaklarında yankılanıyordu: “Bu evlilik, ailemizin gücünü pekiştirecek.” Ama Eylül kendi sesine ulaşamıyordu. Ailesinin gölgesi, her geçen gün biraz daha büyüyordu. Berdan’ın ailesi ise onun dönüşünü ve evliliğini her gün daha sık gündeme getiriyordu.

