Tuğrul, Ömer’in telefondaki zayıf ama kararlı sesini duyar duymaz, vakit kaybetmeden hazırlıklarını tamamladı. Üzerine kalın montunu giydi, sırt çantasına bir şişe su, biraz yiyecek ve acil durum malzemelerini koydu. Gece yarısına doğru yola çıktı; dağ yolları karla kaplıydı, ay ışığı ince ince parlayan beyaz örtüye vuruyor, rüzgâr sertçe esiyordu. Aracın farları, dar virajları zor aydınlatıyor, her kıvrımda motorun uğultusu rüzgârın uğultusuna karışıyordu. Yarım gün süren zorlu yolculuğun ardından, Ömer’in tarif ettiği küçük dağ köyünün girişine ulaştı. Evler, karın altında bembeyaz görünüyordu. Taş duvarlı, ahşap çatılı bir evin önünde durdu. Derin bir nefes aldı, montunun yakasını kaldırıp adımlarını hızlandırdı ve ağır kapıya üç kez sertçe vurdu. Kapı kısa süre sonra gıcırdayarak a

