Ömer Karasu Evin önünden ayrılırken direksiyonun başında bir süre kıpırdamadan oturdum. Farları yakmadım. O gitmişti, kapıdan içeri girmişti ama ben hâlâ onun sıcaklığını ellerimde hissediyordum. Göğsüme yaslandığında içimde öyle bir sükûnet oluşmuştu ki… belki de ilk kez kendimi olduğu gibi yeterli hissetmiştim. Ne geçmişin kırıkları, ne geleceğin belirsizliği vardı o an. Sadece o vardı. Zeliha. Dişlerimin arasından derin bir nefes saldım. Gözlerimi kapattım. O gece bana verdiği duyguyu tarif edemem. Savaş meydanlarında galibiyet kazanmak gibi değildi bu. Daha çok... barış yapmak gibiydi. Kendimle, hayatla, geçmişle. Yavaşça vites koluna uzandım. Ama hareket etmeden önce elim telefonuma gitti. Açıp mesajlara baktım. Zeliha’nın ismini görmek istedim belki. Bir “İyi geceler” bile yeterdi

