2. YASAK!

1228 Words
UMAY'IN AĞZINDAN... Taşlı yolların üstünde sallana sallana gidiyordum. Arabanın kasasındaki çaylar ve üzerimde terden su haline gelmiş kıyafetlerimleydim. "Geldik mi abi?" dedim şoför koltuğundaki abim Toprak'a. "Kız!" dedi camdan dışarı bağırıp. "Duşmanun inindan geçiyruk şimdi. Kafanu yera indur!" Nerde görülmüş Umay'ın başını eğdiği? Arabanın kasasına vurarak "HIZLI GİT TOPRAK KAPTAN!" dedim. İki günlük düşman değildik ki saklanayım. Tüm köylü bilirdi Yıldırımlar'la olan husumetimizi. "SEN NE ZAMAN LAF DİNLEYECEKSUN ACABA!" "BENİ BENDAN İYİ TANİYSUN TOPRAK KOÇYİĞİT!" Düşmanın evinin önünden geçerken ayağı sarılı bir şekilde masada oturan Altay'a kaydı gözlerim. Daha geçen hafta vurmuştum onu ayağından. Sırf beni sinir etmek için bi yerlerinden yalan uydurursa ayağından da vururum, başka taraflarından da... O da beni gördü. "ÖNÜNE BAK YILDIRIM!" Abimin uyarısıyla daldığım yerden bakışlarımı çekerek kasanın içine oturdum. "ABİ HABU ÇAYLAR NE OLACAK?" dedim. "ANAM GETURUN BEN İCABUNA BAKARUM DEDİ!" Araba rampadan çıkarken zorlanınca aşağı inmek zorunda kaldım. Öyle çok çay yüklüydü ki taşıyamıyordu araç. "BAS, GAZA BAS GAZA!" Abim ne kadar zorlasa da yağmurun yağışının zemini kaygan yapmasıyla çamura batıyordu tekerlekler. O da indi aşağıya. "Sen geç direksiyona, ben arabayı iteceğim." dedi. En sevdiğim! Bana araba almadıkları gibi kullanmama da müsade vermiyorlardı. Fırsat elime geçmişken geri tepemezdim. Koştur koştur şoför koltuğuna oturdum. Gaza basıyordum, abim de itiyordu ama yok! Tam düşmanın sokağında kalakalmıştık öylece. "Umay hayde daa! Bilama yüklen şu gaza!" "Olmuyor abi!" "Yardım ister misiniz?" Sesin sahibiyle ayağımı gazdan çektim. "Ulan!" dedi abim. Eyvah karışacak ortalık! Bende hızlıca aşağı indim. Elindeki değneklerle ayakta zor duran adam mı bize yardım edecekti? "Dön git lan deliğine!" dedi abim. "Çıkmaz o araba çamurdan. Bizim uşaklara diyim, bi el atsunlar." "Sen de, senin yardımın da yere batsın!" "Sağa yardum ettuğumi diyan kim? Göz zevkumi boziysınız. Bir an önce gitmenuz için diyrım!" Abimin önümü kapatan bedenini sıyırarak meydana çıktım. "Diğer ayağun da sağa fazlaluk geliysa vurayum!" dedim. Beni görünce tek kaşını havaya kaldırıp baştan aşağı süzdü bedenimi. Aşağılarcasınaydı bakışları... Abim kolunu devreye sokarak beni yeniden ardına sakladı. "Gözlerini oyarım Altay!" dedi dişlerini sıkarak. "Deliğine dön!" "Teklif var, ısrar yok Koçyiğitler. Bileklerinize kuvvet!" "Yürü! Hayde yürü git!" Altay ilerlemeye başlayınca abim bana döndü. "Olur olmadık yerlerde belirme Umay!" dedi. "Ben ne yaptım sanki ya?" Elimdeki anahtarı öfkeyle alarak şoför koltuğuna geri oturdu. Ben de kasaya geçiyordum yeniden. Arkası dönük vaziyette ilerleyen Altay tekrar bize döndüğü an sert bir rüzgar yaladı yüzümü. Saçlarım önüme gidip gelirken Altay'ın zorla yürüyüşü yüreğimi sızlattı. Belki haketmişti fakat yine de yapmamam gerekiyordu. Ailelerin düşmanlığından ne yazık ki nasibimizi bizlerde alıyorduk. "UMAY! GÖZLERİNİ OYUCAM SENİN UMAY! BİN ŞU ARABAYA!" Silkelendim, kendime geldim. Tam ayağımı yukarı kaldırmıştım ki "ÖNE GEL!" dedi. Çekinerek öne geçip oturdum. Bakışlarının ağırlığını üstümde hissediyordum. Sonunda dayanamadım, yüzüne baktım. "Ne!" dedim. Burnundan soludu. "Seni abime diyim de sen gör!" Yutkunamadım. Babamdan bile korkmazken Orhan abimden köpek gibi korkardım. "Ya ne yaptım sanki abi?" "Hadi benden utanmıyorsun, parmağındaki yüzükten utan Umay!" "Senin ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?" "Duyuyor merak etme!" Aşağı indim ve kapıyı üstüne vurdum. "SANA İYİ YOLCULUKLAR TOPRAK BEY! ARABAYI BURADAN ÇIKARABİLİRSEN GELİRSİN!" "BİN ŞU ARABAYA UMAY!" Laf dinleseydim adım keçi olmazdı. Abi diye sesimizi çıkartmayalım diyoruz ama o da b.kunu çıkarıyor resmen. Çamurun içine bata çıka ilerlemeye başladım. Parmağımdaki yüzükten utanacakmışım! Sanki ne yaptım? Adamla flört mü ettim? "UMAY! NEREYE BÖYLE?" Tam önümde duran araba yüzüğümün eşini taşıyan adamdı. İso iyi çocuktu. Aşık değildim ama beğeniyordum kendisini. Cesur, mert ve aslan yürekliydi. "Eve gidiyorum." dedim. "Ee atla, ben bırakırım seni." Üstümü gösterdim. "Habu vaziyette mi?" dedim. "Hayde! Atla arabaya!" Canıma minnetti. Sabahtan beri Mayıs çayı kesmekten ellerim nasır tutmuş, ayaklarım uyuşmuştu. 10 dakikalık yolu yürüyecek derman yoktu dizlerimde. Arabanın etrafından dolanarak yan koltuğa oturdum. "Hazırsan gidelim." dedi İso. "Hı hı!" Araç tekrar harekete geçtiğinde geriye yaslanarak gözlerimi kapattım. Bugünün tüm işlerini bitirmiştim fakat aklım yarındakilerdeydi. Orta sırayı da alırsam çok güzel olacaktı. "Anam diyki alışverişe çıkacakmışız." İso kapalı gözlerimi açtırttı bana. Nefret ediyordum şu alışveriş muhabbetinden. Dolabımda giysi eksikliği mi vardı ki alışverişe çıkılıyordu? "İstemiyorum." dedim. "Olmaz Umay. Anama dedim istemediğini ama kabul etmedi. İlla da gelunuyle dolaşacakmış çarşida!" "Peki." dedim zoraki. "Düğün tarihini ne zaman netleştireceğiz?" "Daha 2 hafta önce nişan yaptık. Bunu konuşmak için henüz erken değil mi İso?" "Bence değil. Bu evlilik bir an önce olsun istiyorum Umay." "Ula niye? Sanki kaçiyrım ha!" "Geçen hafta Altay'ı vurmuşsun." dedi. Konu nasıl buraya geldi anlamadım? Parmakları direksiyonu sıkıyordu. "Haketti!" dedim. "Uzak dur o şerefsizden Umay!" "Ula zati uzağum. Daha ne isteysın?" "Nasıl uzak acaba! Adam fındık bahçenize kadar girmiş!" "Hee..." Arkama yaslandım. Haklıydı. Adamda deli cesareti varsa ben ne edeyim? 3 tane abimden korkmuyorsa yapacak bir şeyim yoktu. "He ya, he! Önümüzdeki ay yapalım mı düğünü?" "Yuh!" dedim. "İstiyorsan yarın evlenelim İso! Bu acelen ney?" "Aşık olduğum kadınla evlenirken acele etmem mi sorun senin için?" Aşk mı? Aşık insan böyle bakmazdı ki. Ne yapmaya çalıştığını asla anlamıyordum ama aklımı kurcalayan sorular olduğu kesindi. Sustum... Birisinin bana aşık olma ihtimalini bu zamana kadar hiç düşünmemiştim. Görücü usulü evlilik gibi bakıyordum İso'yla olan durumuma. Zaten çorba olan aklımı iyice bulamaça döndürmekteki amacı neydi? Mantık idaresinde yapılan bir evliliği neden aşka döküyordu? Ben de çok değişik bir insanım. Kimsenin bana aşık olmasını istemiyordum. Çünkü aşk insanı değildim. Öyle sevgi pıtırcıklarıyla dolaşmaz, kocam da kocam demezdim. 3 erkek abinin arasında kala kala evrimimi tamamlayamamıştım sanırım... "Hoo daldun gittun Umay!" "Ha!" dedim sersem bakışlarla. "Biz iş görücü usulü olunca anam bağa dedi, ben de 'he' dedim saniydın dimi? Aşık olduğum kadınla evleniyorum ben Umay." Her cümlesinde şaşkınlığım artıyordu. İkimizin de hoşlantı haricinde duygularımızın olduğunu hiç düşünmemiştim. Zamanla pişer, sevda ateşinde kavruluruz sanıyordum ama İso bizi kaynatmaya çoktan başlamış... "Ben... Ben ineyim." dedim kemeri çözerken. "Niye, ne oldu?" "Hiçbir şey. İnmek istiyorum." Arabayı durdurdu ve bedenini bana döndürdü. "Neden sevilmek istemiyorsun Umay?" dedi. Bunu doğru bulmuyordum. Babam, annem ve 3 abim tarafından el üstünde tutulan kraliçeydim. Sevilmek ne demek çok iyi bilir, her hücreme kadar da aşinaydım. "Yoo! Ailem tarafından seviliyorum İso." dedim. Güldü. "Ailenden bahseden kim? Ben, başka erkeklerden bahsediyorum. Ya sen küçükken bile sana, seni seviyorum diyenleri dövüyordun Umay." Öyleydi. Onlarda yaşlarına bakmadan saçma sapan cümleler kurmasalarmış bana. "He iyi ettum olari! Bi daha olsa bi daha döverum." "İşte seni bu yüzden seviyorum Umay. Şimdi aşağı inmiyorsun ve birlikte eve geçiyoruz. Kerime annem beni akşam yemeğe devam etmişti, biraz erken gelsem bir şey demez herhalde. *** ALTAY'IN AĞZINDAN... Bir kalp atıyordu tam göğsümün orta yerinde. Hiçbir yere sığmayan ama düşman kızının kalbine sığınmaya çalışan küçük bir kalp... Oysa o doğduğu günden itibaren bana yasak olmuştu. Uzak durulması gereken listenin en başındaydı. Fakat gönül ferman dinliyor muydu? Dinlemiyordu... Bütün çabalarıma rağmen ondan uzak kalmak bir yana dursun yüzünü görmediğim her gün mahvoluyordum. Vazgeçmek de sevmeye dahil miydi? Çünkü ben artık vazgeçmek zorundaydım. Başkasının yüzüğünü parmağında taşıyan bir kadına aşık olmak hangi adamlık kitabına sığar? Ah Altay ah! Sanki parmağında yüzük olmasa aşkını açıktan yaşayabilecek, ona itiraf edebilecek miydin? Sırf yüzünü görebilmek uğruna kurşun yemeyi bile göze almıştım. Bile bile yanına gitmiş, herkesin yokluğunu fırsat bilerek uzaktan doya doya izlemiştim onu. Öyle güzeldi ki gözümde... Dünyanın bütün kadınları sıraya girse onun gözlerinin siyahı kadar değeri yoktu bende. Zeytin gibi simsiyah gözlerinin arasında her geçen gün kayboluyordum... Şimdi yine ve yeniden saklandığım yerde, sarı ışığın aydınlattığı masanın etrafında toplanan Koçyiğit ailesini gözetliyordum. İso'da oradaydı. Herkes onu damat olarak kabul etmişti. Ne zaman Umay'a baksa bir hançer tam göğsümün orta yerine saplanıyordu. "Nasi cikarttun arabayi sonra Toprak abi?" Güzel sesini duyduğumda bir anlık da olsa unuttum tüm gerçekleri. Oysa bakmak bile yasaktı bana...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD