UMAY'IN AĞZINDAN...
"Lan!" dedi abim Gonca'yı çekip içeri alarak.
Heyecanın yüksek getirisiyle karnım ağrımaya başlamıştı. Aşkı başına mı vurmuş kızın ki soluğu bavuluyla birlikte bizim konakta aldı?
Kapıyı kapattı abim.
"Ne saçmalıyorsun sen!" dedi.
Yerin dibine girse daha az utanacağını tahmin ettiğim Gonca karşımızda ezilip büzülüyordu.
"Babam..." dedi ağlamaya başlayarak. Gözyaşları aşağı sessizce akıyor, tıpkı Altay'la aynı renge sahip olan gözleri yere sabitli vaziyette duruyordu.
"Babam beni zorla birisiyle evlendirecekti."
"Hi!" dedim o an ki şaşkınlığımla.
Öyle baba olmaz olsun! Vedat amcanın iyi birisi olmadığını tüm köy ahalisi bilirdi de, bu boyutta olduğunu tahmin etmezdi.
Benim babam bırakın beni zorla evlendirmeyi, zorla bakkala bile yollamazdı.
"Ee! Sen de bana mı kaçtın?" dedi abim öfkeyle. Onu da anlıyordum.
"Mecburdum! Babam Salim amcadan çekinir, beni gelip burdan almaya cesaret edemez."
"Saçmalık! Derhal geri dönüyorsun!"
Kızı kolundan tutup kapıyı açmıştı ki "Dur!" dedim engel olarak.
"Abi ne yapıyorsun dursana!"
"Duramam! Olay dağılmadan gidecek!"
Elimi, kolunun üstüne koydum.
"Hayır!" dedim kafamı hafiften yana eğerek.
"Evet Umay!"
"Abi hayır! Demekki çok çıkmazın içindeler. Yoksa Gonca ölse buraya böyle gelmez! Heleki düşmanken!"
"Lan salak! Kendi ağzınla söylüyorsun, düşmanız düşman!"
Kolunu benden çekip Gonca'yı dışarı atacaktı ki endişeyle "Altay'da beni ölümün pençesinden kurtarırken düşmandık!" dedim nefes nefese.
Düşmüş bir insana elimi uzatmazsam bu benim alçaklığım olur. Heleki düşen insan bana en zor anımda sahip çıkmış, sırrımı sırrı bilerek sessiz kalmışsa...
"Beni ahırlarında bulduğunda düşman demedi, direkt yardım etti abi. Her ne pahasına olursa olsun aldı, yayla evine çıkarttı. Yaşatmak için mücadele verdi, öldürmek için değil!"
Elimden ancak bu kadarı gelmişti. Gerisi abimin vicdanına, kendi şahsına kalmıştı.
•••
"Ha yani sen zorla evlenmeyeceksin ama ben seninle zorla evleneceğim öyle mi!"
Yeter! Cidden yeter! Kız içeri girdiğinden beri abim yüzünden ağlayıp duruyordu. Bu duygusuz öküz, kızın ona aşık olduğunu anlamayacak kadar salaktı.
"Gelsene sen!" dedim kolundan çekiştirerek.
"Bırak beni Umay!"
Aldım, bahçenin sağ köşesine kadar sürükledim bunu.
"Derdin ne senin?" dedim.
Saçlarını karıştırırken cümlemle gözlerini bana sabitledi.
"Derdim ne mi? Lan Umay! Kız bana kaçtığını söylüyor!"
"Ee, bunda ne var? Ne güzel işte. Senin evlenmeye niyetin yoktu, şimdi olur."
"Dalga geçme benimle! İki aile zaten birbirine girmeye fırsat kolluyor, bu yaptığımız fitili ateşlemek olur!"
"Çaresizlik insanı her yola sürükler abi. Benden pay biç... Yapma abi!"
Yanına giderek yönünü Gonca'ya çevirdim.
"Yazık değil mi o kıza? Sen zorla evlenirsen hayatında hiçbir değişiklik olmaz fakat o kız zorla evlenirse istemediği bir adam ona dokunur! Hani namus bizde önceden geliyordu?"
"Altay'ın namusu o kız Umay! Bunu onun düşünmesi lazım, benim değil!"
"Duymadın mı kızı? Buraya zaten Altay bırakmış. Yazık abi... Valla yaşayamaz Gonca. Hem..." dedim durdum.
Hafiften yanına geçerek söylediğim cümleyle yüzünün ne hâl alacağını görebilmek için dikkatle mimiklerine odaklandım.
"Şu taştan kalbin belki atmaya başlar he!"
Bir süre sessizliği tercih eden Toprak abim, bakışlarıyla beraber Gonca'ya göz gezdirdi. Sevmiyordu biliyorum fakat vicdanı tersi durumuna da müsade vermiyordu.
"Köyün en güzel kızı..." dedim sessiz ama etkili bir tonda.
"Kime seni seviyorum dese yarın doğrudan nikahı kıyar kıza."
Ben de az değilim. Bi gün birisi bana Gonca'yı abine öveceksin dese hayatta inanmazdım.
"Altay'da tek sana güvenmiş abi. Geçmişinizde neler yaşadınız bilmiyorum ama onca arkadaşından yalnızca sana güvenmiş."
İyice doldurdum abimi. İlk başta olan keskin tavrını yavaş yavaş oval hâle sokuyordum. Red vermek yerine dinlemeyi seçiyordu.
"Gonca Koçyiğit!" dedim sesimi iyice kısarak.
"Kulağa hoş gelmiyor mu sencede? Yıldırım soyundan biri daha eksilecek, hem de Koçyiğitler'in hanesine +1 katarak. Şu güzelliği heba etme abi."
Üstündeki t-shirtü çekiştirdi. Sakallarını eliyle sıvazlayarak etrafında dönmeye başladı.
"Güzelliğini de, Yıldırım soyunu da... Hay ben böyle işin lan!"
İnsan çaresiz kaldığı anlarda umudun ipini en olmayacak kişilere bile bağlarmış. Gonca seviyordu abimi fakat abimin onu sevmediğini de biliyordu. Yani sevmemekten kastımız nefret değil tamamıylan nötr olmak. Kimseyi sevemezdi ki bu hödük!
"Nikahta keramet vardır Toprak bey!" dedim.
Gülmemek için alt dudağımı ısırıyordum. Haklısınız, bazen gerçekten çok pis kaşınıyordum ama dalga geçmeden duramıyordum.
"Kes sesini!" dedi öfkeyle.
"2 dakikada başımı bağladınız lan benim! Hem de şu..." diyip eliyle Gonca'nın olduğu yeri göstererek "Şu Yıldırım soyuylan!" dedi.
Ulan Toprak Koçyiğit! Sen habu kızı beğenmeseydin ölsen de kabul etmezdin ya... Duyguların yoktu ama beğenin vardı demek ki. Güzel! Ben buradan işi iyi yürütürüm.
"Baş bağlandığına göre kabul ettiniz herhalde." dedim.
"Başka seçenek mi bıraktınız?" dedi geçiştirir gibi cevap vererek. Bakalım Gonca'nın evleneceği kişinin değişmesi abim de hangi duyguları uyandıracaktı?
"Şey..." dedim ayaklarımı yerde sürterek.
"Yani eğer bu kadar çok istemiyorsan Yaman abimle konuşayım ben, onunla da evlenebilir."
Gülme Umay! Gerçekten hiç gülecek ortamda değilsin gülme! Kafamı kaldırıp da yüzüne bile bakamıyordum çünkü bakarsam kahkaha atardım.
"Gül gül! Eline fırsat geçti ya geç dalganı!"
Kabul etmedi, benimle değil Yaman abimle evlensin diyemedi. Sen çok fenasın Toprak...
"Cevap vermedin." dedim ağzımın içinden.
"Umay! Beni dellendirme ha!"
"Ee ne ya? İstemediğini söyleyen sendin. Ha Yaman abim ha sen, ne fark eder?"
"Kapa çeneni Umay!"
Adamdaki dengesizliğe bakar mısınız? Ne sağa gidiyor ne sola. Durmuş yolun ortasında, gelen geçen ona çarpsa da inadından şerit değiştirmiyor.
"Tamam kapattım."
Yanına giderek koluna hafifçe dokunuş yaptım.
"Yarın evli, seneye de baba olursun artık!"
Bu kadar kendini tutmak yeterdi. Günlerdir yüzüme uğramayan mutluluk, dudaklarımdan dökülemeyen kahkahalar birer birer dökülüyordu dışarı.
Öyle çok gülüyordum ki artık abim de bana eşlik etmeye başlamıştı. Neden biliyor musunuz? Çünkü o da beni böyle mutlu görmeye hasret yaşıyordu.
O kahkaha attı, ben eşlik ettim. Ben kahkaha attım, o eşlik etti...
Gonca bu deliler ne yapıyor diye bize bakarken biz hâlâ gülüyorduk. Hani bir laf var ya ağlanacak haline gülüyorsun diye, işte tam o çizginin üzerindeydik.
"Gel buraya kızıl gülüm..." dedi.
Kolunu omzumdan atarak bedenimi kendine çekti. Abimin huzur dolu kollarının arasında masumca oturan Gonca'ya baktım. Ne kadar da şanssızdı. Abi konusunda muhteşem bir şansa sahip iken, babası tarafından tamamen hüsrana uğruyordu.
Olsun. Benim babam ona da babalık ederdi. Eminim ki onu benden ayırmaz, çok severdi.
"Sen de gelsene Gonca!" dedim.
Demez olaydım. Abim hemen başıma hafifçe vurdu.
"Bilama rahat dur!" dedi.
"Abi baksana ama ne kadar da üzgün!" dedim.
Kafamı çaktırmadan yukarıya kaldırıp abimin hareketlerini izledim.
İçli içli bakıyordu Gonca'ya. Sevdasından değil ha, tamamen üzüldüğündendi.
"Bizi çok zorlu bir süreç bekliyor Umay, hem de çok zor..."
O akşam Gonca'ya benim odamı hazırlayıp kendim misafir odasına geçmiştim. Aile fertleri evde olmadığından bu gecelik rahattık ama sabah bu evde kıyamet kopacaktı. Annem karşı çıkacak, babam keyiften dört köşe olacaktı. Yıldırımlar'ın kızı benim oğluma vardı diye şu bahçenin ortasında horon bile teperdi.
Oysa ben sadece Gonca'yı düşünüyordum. Yediği yıkım büyüktü. Ya abimi gerçekten sevmeseydi? Ya gidecek hiçbir kapısı olmasaydı? O zaman hiç sevmediği bir adamın yatağına girmek zorunda kalacaktı. Bu korkunç bir şey!
"Uyudu mu?" dedi kapının aralık kısmından içeri doğru bakmaya çekinen abim.
Bari Gonca uyuyana kadar burada kalayım dedim. Bir süre ağladı fakat sonra uykusuna yenik düşerek gözlerini tamamen kapattı.
"Uyudu." dedim sessizce.
Kapıyı biraz daha açıp içeri girdi.
"Evlenmeden olmaz!" dedim takılarak.
"Kaşınıyorsun bak Umay!"
"Tamam tamam! Hadi içeri geçelim!" dedim yataktan kalkarak.
Tam giderken abim kolumdan tuttu.
Durdum...
"Ya benim de kalbim doluysa?" dedi yutkunarak.
Bu ne demek oluyordu?
"Gonca'ya mı aşıksın?" dedim kaşlarımı çatarak.
Öfkesinden alev topuna dönen gözlerini anında bana çevirdi.
"Düşman kızına aşık olmam ben Umay!" dedi.
"Ya kalbimde başka biri varsa? Mecbur muyum evlenmeye?"
Hah! İyi salla bari! Eğer o kalp dolu olsaydı Yaman abimle evlenmesini havada karada kabul ederdin Toprak bey!
"İyi o zaman Yaman abime söyleriz o evlenir!" dedim soğukkanlı bir şekilde.
"Umay!" dedi dişlerini sıkarak.
"Ne Umay, Umay! Yalan mı söylüyorum abi? Madem kalbin dolu, o zaman kızın günahına girme. Yaman abimin kalbinin boş olduğunu biliyorum. Belki birbirlerine aşık olurlar!"
"Sen de var ya!" dedi saçlarını karıştırarak.
Aklınca beni tuzağa çekecek, naz yapacaktı. Yer mi Umay Koçyiğit?
"Ne? Sen de hiçbir şey kabul etmiyorsun."
"Ama sanma ki Gonca'yı sevecek bu kalp! O kız ölene dek benim düşmanım Umay! Bu iyiliğimi de Altay seni ölümden kurtardığı için yapıyorum. Sakın! Sakın yanlış yerlere çekmeyin!"
"Karı koca olunca göreceğim sizi..."
Ağzımın içinden geveleyerek söylediğim cümlem biter bitmez kaçarak çıktım odadan. Valla Gonca o kadar güzel bir kadın ki hiçbir erkek onun cazibesine dayanamaz, sen bile abicim. Yani sana maksimum 2 ay veriyorum. 2 ay sonra kendini Gonca'nın kollarında bulacaksın.
Gerisi de çocuk mu olur, yoksa evliliğinizin tadını çıkarıp biraz erteler misiniz bilmiyorum?
Ama benim adım da Umay'sa sizi kavuşturacağım!