4. Bölüm – “Ateş Hattı”
Kıdemli Yüzbaşı Arjin Kartal…
Ankara'dayız. Anıtkabir ziyareti yapıp tüm timle birlikte Ateş Hattı’na geçtik. Burada kalacağımız süre en fazla üç gün. Hemen dağlara dönüp artık şu Hayalet ve Cerrah’ın pilini bitirmeliyim. Mutlaka Albay Ateş’i ikna ederim. Benimle çok nadir tersleşir. İnatçı olduğumu bildiği için, ne istiyorsam eninde sonunda kabul eder. Birazdan bu operasyonu da kabul edecek.
Benim şehre uygun olmadığımı en iyi bilenlerden birisi Albay Ateş’tir. Özel kuvvetlerde yetişmiş, oldukça zeki ve Kurşun lakaplı keskin nişancı. Çok başarılı bir asker. Katıldığı operasyonlardan dolayı ödül aldığı olur sık sık. Ateş Hattı'nda özel eğitimler verip özel tim kurmaya devam ediyor. Görevinde oldukça başarılı bir askerken, sonra evlenip çoluk çocuğa karışmış. Ancak o da benim gibi mesleğinden asla vazgeçemeyenlerden. Ailenin varlığına ve kutsallığına her zaman inanırım fakat bizim mesleğimizin gerçeklerinden biri de, ölümle burun buruna yaşamaktır.
O yüzden hep derim; asker adam aile kuracaksa mesleğiyle vedalaşmalı. Albay Ateş vedalaşmadı mesleğiyle ama zorlandığı her halinden belli. Gerçi onun karısı Yağmur Hanım askerlerle iç içe yaşamış birisi. Sülalesi rütbeli asker. Bu mesleğin zorluğunu en iyi bilenlerden. O yüzden albaya her zaman destek olur. Görev var, gidiyorum dediğinde nereye gidiyorsun, kaç gün sürecek diye sorular sorup darlamazmış. Böyle güçlü ve anlayışlı kadınlar, benim dışımda isteyen her askere nasip olsun. Düşüncelerimden arabanın durmasıyla çıktım.
Tamamen siviliz ve sivil araçlarla geldik Ateş Hattı’na. Burası özel bir askeri karargâh. Varlığı sadece TSK ve TSK mensupları tarafından bilinir. Hatta birçok TSK mensubu için bu Ateş Hattı, şehir efsanesi gibidir. Gerçekten var mı, yok mu? Net cevabı bilenlerin sayısı çok değil.
Ateş Komutan bilinmesini istese, televizyonlarda her akşam ana haberlerde en çok Ateş Hattı ismi geçerdi. "Ateş Hattı birlikleri bir operasyonu daha başarıyla tamamladı" haberi gün aşırı yayınlanırdı.
Bizim gibi özel timlerle çalışır Ateş Hattı. Buluşma noktamız genelde burasıdır. Bazen hiç buluşamadığımız da olur. Senede bir defa ancak denk geldiğimiz timler de var.
En son Gölge Timi için geldim buraya. Gölge Timi Metehan Batur komutanlığında, tıpkı benim timim gibi özel bir tim. Ancak Gölge Timi dağlarda değil, şehirlerde efsane yazar. Biz dağlardaki teröristlerle, düşmanlarla uğraşırken; onlar şehir yapılanmasının içinden geçer. TSK için tehdit unsuru olan ve şehirde yaşayan kim varsa, Gölge Timi nefesini keser. Veya vatan haini olan biri varsa, ensesinde Gölge Timi vardır.
Yaşları bize göre genç ancak en az bizim kadar eğitimli ve başarılı tim. Gölge ve Çift Kartal Timi ortak operasyon yaptığı için yakından tanıyoruz birbirimizi. Birinde Ateş Komutan’a sormuştum:
“Bizler gibi kaç tane özel tim Ateş Hattı’yla çalışıyor?”
Sayıyı kesinlikle vermedi:
"Bu vatanda sizin gibi yiğitler bitmez. Ateş Hattı’nın varlığını bilmen yeterli. İşleyiş bende. Olur da bir gün şehitlik nasip olursa, benim yerime kim geçerse ona sor, belki söyler. Ama ben sayı vermiyorum."
"Devlet sırrı mı Komutanım?" demiştim. O da:
"Hayır, devlet sırrı değil, saymıyorum. Sayı vermiyorum, bereketi kaçmasın," demişti.
Yapıp yapabileceği tek espri bu. Yaşlandıkça huysuzlandı, yaşlandıkça sertleşti. Allah ailesine sabır versin.
Kimliklerimizi gösterip o büyük avludan içeriye girdik. Sivil vatandaşlar, buradaki yüksek duvarları görebilir, belki içeriden çok nadir de olsa ses duydukları da olur. Ama şu duvarın arkasında ne olduğunu asla bilemezler, öğrenemezler. Şehrin merkezinde değiliz zaten, o yüzden çok da dikkat çekmiyor. Tamamen sivil kıyafetli nöbetçiler tarafından korunuyor. Duvarın dışında görülen herhangi bir seyyar satıcı ya da simitçi aslında özel eğitimli asker. Ara sıra Polis Teşkilatı ve MİT ile ortak operasyonlarımız, çalışmalarımız da oluyor. Ancak biz doğrudan TSK'ya bağlıyız. Çok nadir başka teşkilat ve kurumlarla iletişime geçer, ortak çalışma yürütürüz.
İşleyiş, Ateş Komutan'ın zekâsı ve becerisi sayesinde şimdiye kadar herhangi bir pürüz olmadan kusursuz ilerledi. Umarım Ateş Komutan şehit olmaz, emekli de olmaz ve uzun yıllar Ateş Hattı varlığını ve gücünü korur.
Açılan kapı sesiyle düşüncelerimden uzaklaştım. Tim ile birlikte içeriye girdik. Normalde buraya gelir gelmez ilk, Ateş Komutanın odasında toplanır; hal-hatır, faslı geçer, bize yeni görevimizi verir, hemen çıkardık. Ama şimdi görevli bizi toplantı odasına aldı. Büyük ve yuvarlak masanın etrafına oturduk. Sandalyenin iki tanesi boştu. Büyük ihtimalle Ateş Komutan gelecek, diğer sandalye fazlalık diye düşündüm…
Tek tek timin gözlerine bakıyorum. Sadece Kumru gözlerini kaçırdı benden. Suçunu biliyor. Şu timde kalmak için yapmayacağı şey yok… Ama benim de disiplinden taviz vermemek adına yapmayacağım bir şey yok. Mutlaka cezası olacak. Benden gizli saklı operasyon yapmasını geçtim, bir hafta boyunca o erkek teröristlerin arasında nasıl kaldığını aklım almıyor! Başına her şey gelebilirdi. O "insan" denilen iki ayaklı katırlar her kötülüğü yapabilirdi. Benden gizli kendini böyle tehlikeye atmasına ayrı, kuralları çiğnemesine ayrı öfkeliyim. Aklımda orijinal cezalar var. Tabii, sırası gelince tek tek uygulayacağım.
Kapı açıldı. İçeriye Ateş Komutan ve yanında takım elbiseli, yaşlı diyebileceğim bir adam girdi. Ayağa kalktık. Ateş Komutanımıza asker selamı verdik. “Oturun,” diye eliyle işaret edince hepimiz sandalyelerimize oturduk. O yaşlı adam da diğer, ikinci boş sandalyeye oturdu.
Minik [SAT Komandosu Özkan] ağzının içinde mırıldandı:
“Aynasızlar yine peşimizde,” dedi.
Zeko [İstihbarat Subayı Zekeriya];
“Kahrolası federaller…”
Şimdiden mızmızlanmaya başladılar… Umarım ortak operasyon değildir. Timim, Polis Teşkilatı veya MİT’le çalışmayı sevmiyor. Ortak operasyon deyince çıldırıyorlar. Onlar benim koyduğum kurallara ve verdiğim emirlere alışkın. Araya hiyerarşi girince dengeleri bozuluyor.
Ortak yaptığımız her operasyonda azar işitmişliğimiz var. Neymiş efendim, adamları MİT’e konuşabilecek durumda teslim etmek zorundaymışız. Bence ağzında diş olmayan adam da konuşabilir. O kadarını da hesap ediyoruz. Konuşturamıyorlarsa bu bizim değil, MİT’in sorunu.
Aynı şekilde bir keresinde Polis Teşkilatıyla da problem yaşadık. Narkotik Şube, yıllardır peşinde oldukları bir uyuşturucu kaçakçısını teslim aldığında, bir saat içinde adamdan öğrenebildikleri her bilgiyi öğrendi. Sonra Zeko’nun özel tasarladığı yutulabilir bomba infilak etti. Adama ağrı kesici diye suyla verdi o minik bombayı. Bomba, mide asidine karşı dirençli mi değil mi, bunu denemek istemişti. Başarılı bir deney oldu bizim için. Mide asidi bombayı eritemedi. Bir saat onbeş dakika sonra midesi patlayarak öldü. Ağzından organları fışkırmış. Teşkilat bir ay homurdandı. Deney yapacak başka kimse yokmuymuş.? Yoktu, o an için elimizin altında bu zehir taciri vardı. Değerlendirdik.
Daha sonra ne Polis Teşkilatı ne de MİT bizimle çalışmak istemedi. Başka özel timlerle yola devam etmeye karar verdiler. Açıkçası, bizim de işimize geldi. Biz bize yetiyoruz. Ateş Komutan’dan yeterince zorlayıcı emirler aldığım dönemler oluyor; bir de MİT ya da Polis Teşkilatı araya girip benim dengemi alt üst etmesin.
Ateş Komutan masada duran küçük kumandayı aldı ve tam karşımızdaki barkovizyonu çalıştırdı.
Gür, kararlı ses tonu ile;
“Çift Kartal Timi… Öncelikle hepiniz hoş geldiniz. Birazdan yeni görevinizle karşılaşacaksınız. Ama önce, yanımdaki beyefendiyi tanıştırayım: MİT Daire Başkanlığı’ndan emekli Doğu Sarp. Yeni görevinizin detaylarını Doğu Bey’den öğreneceksiniz birazdan. Şimdi görüntüleri inceleyelim. Başlatıyorum!” deyip bir düğmeye daha bastı.
Hepimiz duvara baktık. Bir kadın fotoğrafı çıktı. Kumral omuzlarından aşağı doğru dökülen uzun saçlar, yay gibi kaşlar… Kahverengi ve yeşil tonlarının karıştığı ela gözler… Ok gibi kirpikler… Minik, havalı bir burun… Beyaz ten… Tebessüm ettiğinden görüldüğü kadarıyla inci gibi, düzgün beyaz dişler… Gözlerinin içi parlıyordu. Fotoğrafta bile gayet mutlu bir kadındı. Ne oluyor Arjin? Kendine gel, X-RAY cihazı gibi kadını taradın.!? Daha kim olduğunu bile bilmiyorsun…!!!
Ateş Komutan konuşmaya başladı:
“Avukat Asya Kartal… Rahmetli babası Barış Kartal gibi mesleğinde oldukça başarılı bir avukat. Babası Barış Kartal, 'ipten adam alan avukat' diye anılır avukat camiasında. Gerçekten ipten adam almışlığı var. Haksız ve suçsuz yere müebbet yiyen bir sanığı kurtarınca bu lakabı aldı. Fotoğraftaki Asya Kartal’ın sülalesi, yargıya hizmet etmiş insanlarla dolu. Amcası Bayhan Kartal, emekli başsavcıdır. Kendisi benim de yakından tanıdığım, iyi bir dostum. Bayhan Kartal’ın ricası üzerine sizin yeni göreviniz: Asya Kartal’ı zor durumdaysa kurtarmak… Kurtardıktan sonra da korumak.”
Tek kaşım havalandı. Ateş Komutan’a dönüp:
“Biz arama kurtarma ekibi değiliz. Şu an burada her dakikamız zaman kaybı. Acilen dağa çıkmamız gerekiyor. Durumlardan haberiniz var…”
“Sözümü kesme Arjin Komutan. Devamını da dinle,” deyip bir düğmeye daha bastı.
Başımızı çevirdiğimizde, takım elbiseli, gayet yakışıklı ve bakımlı bir erkek karşımıza çıktı. Bu defa konuşan, Ateş Komutan değil; yanındaki takım elbiseli adam, Doğu Sarp’tı;
“Arkadaşlar, bu yakışıklı, bakımlı, kendinden emin duran adamın yüzünü hafızanıza kazıyın. Nerede, ne zaman karşınıza çıkabileceğini asla tahmin edemezsiniz. Karcı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Savaş Karcı… Psikopatın kralı kendisi. Büyük ihtimalle bir önceki fotoğrafta gördüğünüz Avukat Asya Kartal şu an bu adamın esiri.”
Güldüm bu söze. Dönüp yaşlı adama baktım:
“Size böyle düşündüren ne oldu Doğu Bey? Yakışıklı, zengin iş adamı... Kadınlar sever böyle tipleri. Belki de avukat kızımız bu adama âşık.”
“İşte bizi ikilemde bırakan da sizin şu söylediğiniz durum. Eğer avukat kızımız bu adama aşıksa, kurtarma ya da koruma işi yok. Ancak bu adamın esiriyse, o avukat kızı kurtarıp bu adamın ipini çekene kadar koruma görevi size verildi Arjin Komutan. Emekli Başsavcı Bayhan Kartal’a göre yeğeni, asla böyle bir karaktere sahip insanla aşk hayatı yaşamaz. Üstelik rahmetli babası Barış Kartal da kızının bu durumundan muzdaripti. Asya Kartal açık açık yardım talebinde bulunmadı, resmi herhangi bir şikâyeti yok. Fakat size göstermek istediğim bir şey var. Yine ekrana bakın,” deyip düğmeye bastı.
Sosyal medya hesabı çıktı ekranda:
> Asya&Savaş Ortak Hesabı Bana göre saçma < bir operasyona hiçbir güç beni gönderemez.” Dedim.
Doğu Sarp sağ elini masaya tokat gibi vurdu;
“Savaş Karcı kimdir, nedir bilmeden etmeden konuşuyorsun. Bu adam belki de o kadına işkence yapıyor. Babası işin peşine düştüğü için öldürülmüş olabilir. Belkide yardıma muhtaç bir kadın var karşımızda. Bilemiyoruz. Zaten tersi bir durumsa yapacağımız hiçbir şey yok. Gidersin dağına, domuz avına başlarsın. Ama o dağda da karşına Savaş Karcı çıkabilir. Cerrah ve Hayalet dediğin kişilere en son maddi destek veren fotoğraftaki bu adam,” deyip işaret parmağıyla duvarı gösterdi.
Dönüp o tarafa baktım. Savaş Karcı denilen herifin fotoğrafı vardı.
Alparslan, Ateş Komutana bakıp;
“Anladığım kadarıyla Savaş Karcı, işinde gücünde temiz ve düzgün bir iş adamı değil. Karanlık bir tarafı var.”
Ateş Komutan ayağa kalktı. İki elini arkasına bağladı. Dimdik karşıdaki duvara baktı.
Duvarda Avukat Asya Kartal’ın fotoğrafı vardı.
“Savaş Karcı takım elbiseli bir terörist ve vatan haini. Tıpkı Hayalet gibi, tek fark mekanlar. Biri dağda öteki şehirde... Arkasında tek bir delil bile bırakmadan bütün suçlardan sıyrıldı. Kanunlardaki her boşluktan sonuna kadar yararlandı. Yeni göreviniz, eğer Avukat Asya Hanım, Savaş Karcı’ya gerçekten aşık değil ve yardıma ihtiyacı varsa, onu çekip alacaksınız. Savaş Karcı’nın elinden. Daha sonra koruyup kollayacaksınız. Zaten devamında operasyonun ikinci ayağı başlayacak. Savaş Karcı’nın gölgesi olacaksınız. Dağ ile bağlantısı nedir öğreneceksiniz. Hayalet ve Cerrah’ı neden fonluyor, öğrenip ipini çekeceksiniz. Altını çizerek söylüyorum: Böyle basit bir operasyonu Çift Kartal Timi başarıyla tamamlayacaktır. Size güvenmekle hata mı ettim acaba? Evet, normalde bu tarz operasyonlar Gölge Timi’nin işidir. Ancak şu an Gölge Timi yurt dışında başka bir operasyonda. ‘Biz başaramayız, bu operasyonun altından kalkamayız’ derseniz... Biz de biraz daha bekleriz. Ölmez, sağ kalırsa Avukat Asya Kartal’ı Gölge Timi kurtarır.”
Aynı anda tüm tim ayağa kalktık. Önce Asker selamı verdik Ateş Komutan’a. Sonra ben tekmil verdim:
“Çift Kartal Timi emir ve görüşlerinize hazırdır, Komutanım.!!!”
Gururla bana baktı Ateş Komutan.
Yapacak bir şey yok. Yardıma ihtiyacı varsa bu kadını o psikopatın elinden kurtarıp Savaş Karcı’nın dağ ile bağlantısı nedir, öğrenip ipini çekeceğim. Ondan sonra ver elini Şırnak... Cehennem Deresi. Sonraki operasyonum çok şükür ki dağlarda olacak.
Ateş Komutan ve Doğu Sarp denilen takım elbiseli yaşlı adam bizimle tokalaşıp odadan çıktı. Duvara dönüp barkovizyonda duran Avukat Asya Kartal’ın fotoğrafına baktık.
Zeko:
“Soyadı da Kartal’mış.” dedi imâlı bir ses tonu ile.
Tek kaşım havalandı.
Alparslan;
“Düşünsenize... Avukat Asya Kartal, soyadı Kartal olan başka biriyle evleniyor. Ne kadar da güzel olur. Kimlikte değişen tek şey ‘medeni hali’...”
“Dilinin ayarını siktirme, Alparslan. Kumru’nun yanında konuşturmayın beni.”
Kumru kahkaha attı:
“İyi ki konuşmadınız Komutanım. Konuşsanız neler çıkacaktı ağzınızdan, tahmin bile edemiyorum.”
“Sen asıl cezanı tahmin etmeye çalış. Günlerce düşüneceğim. Sana öyle bir ceza vereceğim ki Kumru, değil benden gizli tek başına operasyona çıkmak! Birebir Cumhurbaşkanından emir gelse, benden izin alıp öyle gideceksin. Seni o kıvama getireceğim, hiç merak etme. Şimdi ben bu odadan çıkıp gidiyorum. Arkamdan tek kelime eden, dedikodumu yapan olursa, eğitimde içinden geçerim. Aralıksız 4 saat bordo eğitimi veririm. Nefes aldırmam size.” Deyip hızla odadan çıktım.
Arkamdan hönkürerek güldüler. Sırf güldükleri için onlara aralıksız 4 saat Bordo eğitimi vereceğim, eminim dedikodumu da yaptılar. Hiçbir fırsatı kaçırmaz bunlar. Soyadımız üzerinden her türlü imâ ve şakaları yapacaklar. Neyse operasyon bitince konu kapanır.
İçten içe merak ediyorum… Avukat Asya Kartal, o adama gerçekten aşık mı, yoksa yardıma ihtiyacı olan mağdur bir kadın mı?
Operasyonun düğmesine basınca bu sorumun cevabını alacağım.
Şimdi Ankara’daki şehit mezarlıklarını ziyaret edeceğim. Bakımsız olan varsa hepsinin bakımını yapıp, bir taraftan da tüm ihtimalleri değerlendirip operasyonu şekillendireceğim.
Hadi bakalım, ela gözlü, ok kirpikli Avukat-ı
Şahane! Bu adama âşık mısın, yoksa adamın esiri misin? Öğreneceğim.!