7

2107 Words
Eve döndüklerinde ikisi de fazlasıyla yorgun hissediyordu. Doğu mutfağa geçip kendini koltuğa atarken Erna hızlıca poşetleri bir köşeye koymakla meşguldü. Bir an önce temizliğe başlamalıydı. Sonuçta ev çok büyüktü. Ayrıca akşam için yemek de yapmalıydı. Dağhan Bey’in nişanlısı nasıl biriydi bilmiyordu fakat ona kovulmasına sebep olabilecek bir kusur göstermek istemiyordu. Hastalık yüzünden biraz halsiz hissetmesine rağmen bahsi geçen kadının gelme ihtimali ona tuhaf bir şekilde enerji veriyordu. Belki de bir amacı olduğu için böyleydi, kim bilir? “İyi ki erken kalkmışım,” diye düşündü. Saat daha on bir bile değildi. Epeyce vakti vardı. Önce mutfaktan başlamaya karar verdi. Dolabı temizleyip aldıklarını yerleştirmeliydi. Sonra genel olarak ortalığı toparlayıp temizler ve yemeğe geçebilirdi. “Bana dolaptan bir içecek verir misin Erna?” İstenileni yaparken gülümsüyordu. Doğu da kıza gülümsedi. Bu sevimli kızı şimdiden çok sevmişti ve abisiyle aralarını yapmak istiyordu. Ona küçük dese bile kızın fazlasıyla olgun ve akıllı olduğunu bugün anlamıştı. Ayrıca sorumluluk sahibi biriydi, insanın başının etini yemiyordu. Ya da eleştirilerde bulunup emirler vermiyordu. Ona göre Dağhan’ın tam da böyle rahatlatıcı birine ihtiyacı vardı, Nisan gibi şımarık bir cadaloza değil. Ama işi çok zordu. Dağhan sırf kız 19 yaşında diye ona yan gözle bakmayı bırak bir şey hissetse kendinden utanır ve bedensel çileye başvurabilirdi. Adam bir ciddiyet ve kurallar abidesiydi. Önündeki cevheri görmek kurallarını yıkmazdı ki! Erna’ya tekrar baktığında kızın temizliğe başladığını fark etti ve sırıttı. Öyle veya böyle o kuralları yıkmalılardı. Tabii ikisi de bunu bilmemeliydi. Hatta Doğu dışında kimse bilmese en iyisiydi, kızın kovulmasına izin veremezdi. Bir an ona karşı neden böyle hissettiğini düşünmeden edemedi. Resmen onu sahiplenmiş ve korumaya karar vermişti. O böyle biri değildi ya da küçük kızlarla ilgilenmezdi. Pek iyilik peşinde koşan biri de sayılmazdı. Bu yüzden durumu oldukça tuhaf buluyordu ama Erna’nın gözlerinde bir şey vardı, Doğu mantıksız olduğunu düşünse de kendini engelleyemiyordu. “Bu kız farklı,” dedi şefkatli bir tebessümle. Yüzündeki tebessüm, ondan birine armağan sayılabilecek kadar hoş bir gülümsemeydi. Bakanların tekrar görmek isteyeceği ve Doğu’ya vurulacağı kadar hoştu. “Sebebinin ne olduğunu bilmiyorum ama şimdilik onu korumam gerektiğini biliyorum.” *** Gün bitip de her şey hazırlandığında yorgunluktan ölüyordu. İş yaparken öksürükleri artmış, hele de banyoyu temizlerken resmen ölümden dönmüştü ama onun dışında bir şeyi yoktu. Zaten böylesine yorgun olma sebebi her şeyi bir günde yapmasıydı. Ev hem çok büyüktü hem de çok pisti. Yine de mutluydu çünkü banyo yapmıştı ve bu yorgunluğunun çoğunu dindirmiş gibiydi. Sıcak suyun altında geçen dakikalar onu öylesine rahatlatmıştı ki sırıtıp duruyordu. Islak saçlarına bir havlu sarıp su içmek için mutfağa geçti. Doğu da buradaydı ve kızın hazırladığı masaya dudaklarını yalayarak bakıyordu. Belli ki hazırladığı sofrayı beğenmişti. “Çok mu acıktın?” Gözlerini kıza çevirirken başını salladı, kendini gerçekten zor tutuyordu. “Saat şu an 19.45, Dağhan çok dakiktir. 8 olmadan o aptal zil asla çalmaz.” O somurturken “Yemekleri tekrar ısıtmam gerekebilir,” diye sesli düşündü Erna. Onları tencereden çıkarmamakla iyi etmişti. Bir bardak su içip Doğu’ya baktı. “Saçlarımı kurutmak istiyorum, fön makinenizi ödünç alabilir miyim?” “Odamda vardı, çekmeceye baktın mı?” Gözleri irileşti. Doğu, bunu her şaşırdığında yaptığını fark etmişti. İrileşen gözleriyle yüzüne bakıyor ve ağzını komik bir şekilde açıyordu. Çok sevimliydi. Kaşlarını şakacı bir alayla kaldırdı. “Eşyalarıma izinsiz dokunmazsın çünkü sen terbiyeli bir kızsın. Doğru anlamış mıyım?” “Evet,” dedi Erna. “Yediğim kaba tükürmem.” Doğu başını sallayarak ona doğru yürüdü ve kolunu Erna’nın omzuna attı. “Öyleyse gel sana yerini göstereyim, kullanmana izin veriyorum.” Birlikte mutfaktan çıkarlarken zil çaldı. “Ben bakarım, dua et de bizim kontrol manyağı bugün erken gelmiş olsun.” Erna gülümseyerek başındaki havluyu düzeltmeye çalışırken Doğu kapıyı açtı. Bir anda her yer ağır bir parfüm kokusuyla doldu. Garip ve oldukça ağır bir koku olduğunu düşündü Erna. Belki bu kadar fazla sıkılmasa ve insanı boğmasa güzel olabilirdi ama şimdiden nefes almakta zorlanıyordu. “Yanlış zamanda mı geldim canım?” Kadının tiz bir sesi vardı. Sorunun samimi görünen havasına rağmen kadının ses tonu hafif bir alay ve tiksinti içeriyordu. Erna bu cümleyi duyunca başını kaldırıp merakla gelenin kim olduğuna baktı. Mükemmel bir makyajla belirginleştirilmiş mavi gözleri olan bir kadındı. Ama dikkatli bakınca gözlerinin lens olduğu her hâlinden belliydi. Saçları da boyaydı ve platin sarısıydı. Bütün yapaylığına rağmen kadının fiziği enfesti. Erna kadını süzmeden edememişti. Doğu’nun kahkahasıyla incelemesine son verdi. Kim olduğunu sormasına bile gerek yoktu. Bu meşhur Nisan Hanım olmalıydı. Şu bir gerçekti ki Dağhan işini biliyordu. Böyle bir afetle nişanlanmasına şaşmamak gerekirdi. “Saçmalama Nisan, o yeni yardımcımız Erna.” Genç kız gülümseyerek Doğu’ya baktı. Yardımcı demişti değil mi, hizmetçi dememişti? “Öyle mi? Neden hizmetçiniz koridorda havluyla geziyor?” “Çünkü saçları ıslak ve evde yeni olduğu için fön makinesini bulamamış.” Belli ki imalı konuşan yalnızca Nisan değildi. Doğu da samimiyetsiz bir nezaketle konuşurken sanki kadını küçümsüyordu. “Orada durma da içeri gel hadi, Dağhan daha gelmedi.” Nisan zarif adımlarla söylenene uydu. Çantasını ve bedenini saran deri ceketini çıkarıp Erna’ya uzattı. Kız uzatılan eşyaları şaşkınlıkla aldıktan sonra kadının yüzüne baktı. Aniden bu çarpıcı yüzle karşı karşıya gelince nasıl tepki vereceğini şaşırmıştı. Nisan küçümseyen bir ifadeyle kızı süzerken tane tane konuştu. “Onları asmalısın.” Sonra Doğu’ya döndü. “Algısal problemi mi var?” Doğu kaşlarını çatmamak için kendini zor tutuyordu. Nisan geldiği saniyeden itibaren her hizmetçilerine yaptığı gibi Erna’yı da bakışlarıyla sindirmeye başlamıştı. Bu aşağılayıcı hâli kadını öyle itici yapıyordu ki farkında olmadan ona karşı hırslanıyordu. “Hayır, seni bunu düşünmeye iten ne bilmem ama Erna çok zekidir.” Nisan’ın tek kaşı bir yay misali gerilip kalktı. “Öyle mi?” Doğu bu bakışlarla ezilmeyen ikinci insandı. Diğeri elbette Dağhan’dı ki kadının ona böyle bakmaya cüret edemeyeceğinden emindi. Şımarık olmadığı zamanlarda Dağhan’ı kızdırmamak için yırtınıp dururdu. Abisinin ne kadar düzenli ve kuralcı biri olduğunu o da çok iyi biliyordu. “Öyle. Nereye geçmek istersin? Sen gelmeden önce film izliyordum ve sayende kaçırıyorum.” “Seninle geleyim o hâlde.” Adım atmadan önce ezici bakışları tekrar Erna’yı buldu. “Bana limonlu soda getir hemen.” Erna “Evet efendim,” derken dişlerini sıkmamaya çalıştı. Dağhan’ın onu küçük gördüğünü düşündüyse bu kadın yok sayıyor olmalıydı. Neden ona bir böcekmiş gibi davranıyordu ki? Hem neden Dağhan gibi bir adam bu kadınla birlikteydi? Belki çok alımlı görünüyor olabilirdi ama nedense bu kadını adama yakıştıramamıştı ve onları yan yana düşünürken rahatsız olmuştu. O adam daha iyilerine layıktı. Belki bazen çok duygusuz ya da kaba gibi görünebiliyordu ama özünde iyi biri değil miydi? Belki de düşündüklerim doğru değildir, diye geçirdi aklından. Sonuçta kimse öyle bir adamı bir şeye zorlayamazdı. Dağhan belki de böyle insanlara değer veriyor, Erna gibilere sadece acıyordu. Düşününce bunu daha mantıklı bulmuştu ama nedense bunu fark edince pek mutlu olmadı. Aksine daha da üzülerek elindekileri asmaya yöneldi. Ardından soda açmak için mutfağa geçti. Doğu yine uzanmıştı ve kadına karşı ilgisiz görünüyordu. Erna birlikte vakit geçirdikten sonra fark etmişti ki onu artık hiç itici bulmuyordu. Hatta ona karşı güven beslemeye başlamıştı. İki kardeşe de sürekli bel bağladığını üzülerek fark etti ama şu anki hayat şartlarını düşününce elinden başka bir şey gelmiyordu. Ankara’da tanıdığı başka kimse yoktu. Açtığı sodayı güzel bir bardağa döküp servis için hazırladıktan sonra kadına yöneldi. “Buyurun, afiyet olsun.” Kadın teşekkür etmek bir yana bardağı aldıktan sonra ona eliyle uzaklaşmasını işaret edince şaşkınlıkla gözleri irileşti ve bir an nefes alamadı. Bu kadın gerçekten ondan iğreniyor olmalıydı. Sesindeki titremeyi engellemeye çalışarak derin bir nefes aldı. “Başka bir şey ister misiniz?” “Sadece uzaklaş. Hava almamı engelliyorsun.” Doğu, Nisan’ın böyle davranmasına alışkın olsa da kendini tutamayarak araya girdi. Farkında değildi ama dişlerini sıkmıştı. Kızın neredeyse hayretinden ağlayacak kadar bu tavırdan rahatsız olduğunu görebiliyordu. “Erna gidip saçlarını kurut, Nisan bir şey isterse kalkıp kendi alabilir.” “Hizmetçi varken buna gerek duymuyorum Doğucuğum, teşekkürler. Ama şimdi bir şeye ihtiyacım yok ve gitmesini istiyorum.” Erna olası tartışmayı engellemek için başını salladı ve koşarcasına mutfaktan çıktı. Birkaç damla yüzünde süzülmeye başlamıştı, o da yine başını eğmiş ve koşarcasına hareket ediyordu. Bu yüzden Dağhan’a çarptığını çok geç fark etti ve adama bakmak için refleks olarak başını kaldırma hatasında bulundu. “Özür dilerim,” diyerek hemen gitmek için hareketlendi ancak Dağhan sesiyle onu durdurmuştu bile. “Niye ağlıyorsun?” Bir an ne diyeceğini bilemedi Erna. Sonra gülümseyerek gözlerini sildi. “Bu aralar biraz duygusalım, bir şeyim yok efendim. İlginiz için çok teşekkür ederim. Acaba saçlarımı kurutmaya gidebilir miyim?” Dağhan kızın darmadağın ve ıslak bir hâldeki saçlarına bakıp başını salladı. Yerdeki havluyu alıp Erna’ya uzattı. “Başından düştü herhalde?” “E-evet… Teşekkürler,” diyerek onun delici bakışlarından kaçtı Erna ve kendisini Doğu’nun odasına zar zor attı. Yatağa yatıp ağlarken içten içe kendini azarlıyordu. Niye o aptal kadının aşağılaması için acı çekiyordu ki? Tamam, ailesini kaybetmiş ve en güvendiği arkadaşı tarafından kovulmuştu. Başka kimsesi yoktu, üniversiteye hazırlanmayı bırak sınava bile girememişti. Cebinde beş kuruş parası yoktu, tanımadığı bir evde hizmetçilik yapıyordu ama sonuçta yanlış hiçbir harekette bulunmamıştı, değil mi? Hizmetçilik bu kadar kötü müydü? Kadın niye ona öyle bakıyordu sanki? Birazcık anlayışlı olamaz mıydı? Daha 19 yaşındaydı, omzundaki ağırlık onu öldürüyordu ama elbette o kokona buna aldırmıyordu. Öyle bile olsa sırf Nisan onu aşağılıyor diye oturup ağlaması doğru değildi. Ama kendine bunu ne kadar söylerse söylesin ağlamasını engelleyemiyordu. Bir süre sonra kapı çalınınca gözlerini silip yatakta doğruldu. “Gelin.” Doğu kafasını uzattığında nedense rahatlamıştı. Bir an Dağhan veya o kadın yanına gelecek diye ödü kopmuştu. “İyi misin Erna?” Geniş bir şekilde gülümsemeye çalıştı. “Evet, elbette.” “Ağlıyordun, değil mi?” Erna gözlerini kaçırarak saçlarını düzeltiyormuş gibi yaptı. “Yo… Neden ağlayayım ki?” “Küçük yalancı seni!” Doğu içeri girip onun yanına yürüdü, ardından kızın saçlarını karıştırarak gülümsedi. “Kurutalım artık şunları.” “Kendim yapabilirim.” Erna yataktan çıkmak için hareketlenince omuzlarına eliyle bastırdı. “Bir koruyucu olarak bunu vazifem sayıyorum. Bir saniye bekle.” Elinde fön makinesi ve tarakla tekrar yaklaştı Erna’ya. Saçlarını yavaşça tararken gülümsüyordu. Yüreği ve yüzü kadar yumuşak saçlara sahipti bu küçük. Onun böyle üzülmesi canını sıkıyordu Doğu’nun. Kız birazcık hak etse ya da yanlış bir şey yapsa o da tersler, kızardı. Hatta canını yakardı ama bu kız içinde kötü niyete dair hiçbir şey taşımıyordu. Nisan’dan bu yüzden bir kez daha nefret etmişti. Daha onu göreli bir dakika bile olmadan Erna’yı aşağılamaya başlamıştı. “O sürtüğe aldırma,” dedi Erna’nın saçlarını kurutmaya başlayarak. Erna söylenen kelimeyi duyunca şok olmuş, sesini çıkarmamıştı. “Seni kıskandı. Çok doğal bir güzelliğin var Erna. Ayrıca gözlerin masmavi ve o aptal 4 senedir bu renk için lenslerle dolaşıyor.” Erna yine cevap vermemişti. Demek Dağhan Bey ve Nisan denen kokona yıllardır birlikteydi? Tezinde yanılmamak genç kızın canını sıktı ama o daha düşünemeden Doğu konuşmasını sürdürdü. “Dağhan’ın onu sevmediğini Dağhan hariç herkes biliyor. O da fark edecek diye ödü kopuyor aptalın, bu yüzden herkese böyle davranıyor.” “Bence insan sevmediği biriyle yıllarını geçirmezdi.” Doğu sırıttı. Demek kızın ilgisini tek çeken abisinin Nisan’la oluşuydu. Nedendi acaba bu ilgi? “Emin ol, Dağhan geçirir. Sadece Nisan’ı susturmak için onunla evlenmesinden korkuyorum bazen.” “Saçma.” “Öyle elbette ama Dağhan kuralcı biridir. Her şeye objektif bakar ve hislerini düşünmeden hareket eder. Evliliği de bir iş ya da matematiksel denklem olarak görüyor ama o sürtükle evlenirse pişman olacak. Adım kadar eminim bundan. Zaten işkillenemeye de başladı.” Doğu işini bitirince kıza gülümsedi. “Saçların sahiden çok güzel…” Erna ona korkuyla bakarken sırıttı. “Sana asılmadığımı belirtmem gerek ancak senden çok hoşlanıyorum. Sanırım bana hiç olmayan kız kardeşim gibi geliyorsun. Ben de tam olarak neden böyle davrandığımı bilmiyorum.” Adam o kadar samimi görünüyordu ki bir an bunu hayal etti ve kendini gülümserken buldu. Onunla ilgilenen, onu koruyan ve yalnız kalmasına izin vermeyen bir abisi olsaydı nasıl olurdu acaba? Düşünmek bile hissettiği aşağılanma hissini yatıştırmaya yetmişti. Ama bir an sonra silkelenip kendine geldi, canı acısın istemiyorsa bu hayale kapılmamalıydı. “Ama ben kardeşin değil, hizmetçinim.” “Benim için böyle şeylerin hiç önemi yok. Ayrıca bu mesleği neden küçümsüyorsun, anlamıyorum. Bu evde çalışan bütün kadınlara asılan ben bile onlara bir an olsun saygısızlık etmemiştim.” Söylediği cümle bile çelişkili değil miydi? Kaşlarını kaldırarak adamı şöyle bir süzdü. “Bu doğru! Güzel bir kadın gördüğümde şansımı denediğimi inkâr etmiyorum ama bir insanı işiyle ya da başka herhangi bir özelliğiyle yargılayan birisi değilimdir.” Bunu duyunca tekrar içten bir şekilde gülümsedi, nedense gözleri yaşlarla dolmuştu. “Dün gece sana haksızlık ettiğim için özür dilerim.” Doğu da kıza samimi bir şekilde gülümsedi. “Özür dileme. Sen doğru olanı yaptın. Hatırlarsan uyandığında üstündeydim. Bu bir yanlışlık bile olsa senin hatalı olduğunu düşünmüyorum.” Erna başını usulca sallarken omzunu hafifçe dürttü. “Şimdi kendini toparladıysan masayı hazırlamalısın.” Sesi bir fısıltıya dönüşürken her zamanki oyunbaz tebessümü dudaklarını sardı. “O aptala koz vermeyelim.”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD