⚕️
Bölüm şarkımız
Aslında bi yolu var,
Ama sonu siyah.
Aynur Aydın- Siyah
}•{
◾8.BÖLÜM: Çaresizlik◾
Yıldızlar, korkuyordular. Boyunlarında bir iple asmışlardı geceye. Gece ağlıyordu, yıldızlar için.
Karanlık ise köşesine çekilmişti. Kana bulanan Kara Melek ise kendisine yalvaran yıldızlara bakıyordu.
Yıldızların ışıkları sönüyordu. Yakında gecenin koynundan kayıp gideceklerdi. Gece ise karanlığa yalvarıyordu. Karanlık, o kana bulanmış Kara Meleğe bakıyordu.
Ne yapacağına bakıyordu. Yıldızlar asılmışlardı, onları kurtaramayacağını biliyordu.
Karanlıktan gelen adam ise ondan kanadını almıştı. İntikam istiyordu. Kendisini kana bulayan adamdan intikam istiyordu.
İntikam almak istediği her an karanlığa daha çok batıyordu. Kana bulanan bedeni daha çok kana bulanıyordu. Kanadı yok olmak üzereydi. Kendisini daha çok kaybediyordu.
Kara Melek, taşlaşmış kalbiyle kanadının peşindeydi...
*
Sabahın erken saatlerinde uyanmıştım ve gözüm kapalı bekliyordum. Herkes uyuyordu buna emindim. Nefes alışverişleri normaldi.
Kapı açıldı ve içeriyi bir topuklu sesi doldurdu. Kim geldi bilmiyordum ama sarışın kadın olabilirdi.
Kadın ilk Özlemin başında bekledi ve uyuduğu yerde Özleme baktı, kağıt kalem sesi geldi. Bir şeyler yazıyordu. Sonra Cansu'nun yanında durdu. Gözünün ve dudaklarının şiş olduğunu görmüştür. Akşam uyuyana kadar ağlamıştı.
Yeniden bir şeyleri not aldı ve Melodi'nin yanına geldi. Sanki ona daha bir uzun bakmıştı. Kalemle kağıda bir şeyler yazmaya başladı. Topuklu sesleri bana yaklaşmaya başlamıştı. Benim yanıma geliyordu.
Topuklu sesleri yatağımın başında durmuştu. Bana bakıyordu. Sakindim, hiç olmadığım kadar. Nefes alışverişlerim normal uyuyan insanlar gibiydi. Bir şeyden şüphelenmesi imkansızdı.
Sanki uyanık olduğumu biliyormuş gibi başımda bekliyordu. Uyuyormuş izlenimini verdim ve hiç kımıldamadım. Yüzüme bir şey dokundu. Kalemdi bu, kalemin ucuyla yüzümü kapatan saçlarımı arkaya atmıştı.
Yine de kımıldamadım. Yüzümü inceliyormuş gibi geldi. Uzun uzun saçlarıma bakıyordu emindim. Saçlarım sarının en açık tonlarındaydı. Bazen beni albino bile sanabiliyorlardı.
Saçlarımın neden bu kadar beyaza yakın bir renkte olduklarını bilmiyordum. Annem ve babam sarışındı. Ablam o ise annem ve babam gibi sarışındı, koyu mavi gözleri vardı. Benim ona zıt bir şekilde griye çalan mavi gözlerim vardı. Herkes bizim kardeş olduğumuzu anlayabiliyordu uzaktan.
Ablamın teni biraz buğdaya kaçsa da ben yeniden ona zıt bembeyazdım. Kireç gibiydim, sağlıksız değildim. Ama ten rengim çok açıktı.
Kadın uzun uzun kağıda bir şeyler yazmaya başladı. Başım da biraz daha bekledikten sonra topukluları kapıya doğru ilerlemeye başlamıştı. Kapı açılıp kapandıktan sonra bir süre bekledim.
Nefes alışverişlere baktım. Fazladan bir nefes yoktu. Gözlerimi açtım ve etrafa baktım. Kimse yoktu beklediğim gibi. O kağıda neler yazdı bilmiyordum ama önemli olan bir şeyler olduğunu da biliyordum.
Ayaklandım ve etrafa baktım. Ne bir pencere vardı ne de fazladan bir kapı. Gözlerim bir kapı aradı ama yoktu. Varsa bile ya kart okuyucu lazımdı ya da parmak okuyucu.
Duvarlarda elimi gezdirdim. Bir çıkıklık hissetmiştim. Benim yatağımdan biraz uzak olan yerde. Oda çok genişti ve yataklar ve gardıroplar alanı kaplıyordular. Emindim burada bir lavabo olduğuna.
Çıkıklığa elimi bastığımda, yana ayrılarak lavaboyu ortaya çıkarmıştı. Kızlar uyanmamıştı daha. İçeri girdim ve gizli kamera aradım. Yok gibiydi ama emindim burada da vardı.
İçeriyi inceledim, beş klozet vardı. Aralarında ise yarım duvarlar vardı. Oda gibi burasıda beyazdı. El yıkama yerleri vardı. Ama ayna yoktu. İntihar olaylarını engellemek için olabilirdi. Lavaboda bir dolap vardı ve tavana kadar uzanıyordu boyu.
Dolabı açtığımda içinde tuvalet kağıtları olduğunu gördüm. Onun yanında ise beyaz sıvı el sabunları vardı. Dolabı kapatarak içeri girdim ve duvarları yeniden ellemeye başladım. Kızlar uyansa bu deli ne yapıyor derlerdi.
Ama hepsi derin bir uykuda gibiydiler. Duvarlarda başka bir çıkıntı yoktu. Yatağa girdim ve oturdum.
Beş on dakika sonra ise kapı açıldı. İçeriye iki kişi girdi. Birisi sarışın kadındı diğeri ise maskeli dilsiz kadınlardan birisiydi.
Gözlerine baktığımda yeşil olduklarını gördüm. Sarışın kadın bugün ise beyaz bir takım giymişti. Hiç yakışmamıştı. Sarışın kadın beni uyanık gördüğünde biraz şaşırmıştı.
Şaşkınlığını üzerinden atarak beyaz topuklularıyla yanıma doğru gelmeye başladı. Yanıma geldiğinde kolumdan tutarak beni ayağa kaldırmıştı.
Gözlerime baktı ve "Biz içeri girdiğimiz an ayağa kalacaksınız." Boş, boş gözlerine baktım. Buna daha çok sinirlendi ve kolumu daha çok sıkmaya başladı.
Yavaşça kafamı salladığımda gülümseyerek yanımdan ayrıldı. Diğer kızlarda bana bağırmasının yüzden uyanmışlardı. Hepsi şaşkın şekilde bana bakıyordular.
Sarışın kadın bağırarak "Hepiniz ayağa kalkarak yataklarınızı düzgün bir şekilde toplayacaksınız. Hepsine bakacağım." Ayakta olan bedenimle arkamı döndüm ve yatağımı düzeltmeye başladım. Diğerleri de hızlıca kalkarak yataklarını toplamaya başladılar.
İlk ben başladığım için, ilk benimki bitmişti. Düzgün bir şekilde kırışıklık olmadan toplamıştım. Özlemde benden sonra bitirmişti.
Cansu'da gözleri dolu, dolu toplamıştı. Melodi ise zorlanıyordu. Kadın ilk Özleminkine baktı başını sallayarak Cansu'ya geçti onunki de düzgündü.
Melodi'nin yastığı ergiydi biraz. Ona elimle yastığını gösterdim. Ama iş işten geçmişti. Sarışın kadının gözleri ilk olarak ergi yastığa değmişti. Eline yastığı ve battaniyeyi aldı ve yere attı. Sonra beyaz maskeli kadına dönerek.
"Bu yatağı kaldırıyorsunuz. Yerde yatacak Mel hanım."
Melodi şaşkın bir şekilde kadına bakıyordu. Beyaz maskeli kadın dışarı çıktı. Yanında bir maskeli kadın daha getirdi ve yatağı yiterek kapıdan çıkarmaya başladılar.
Sarışın kadın bize döndü. "Kimse yatağını Mel hanımla paylaşmayacak. Eğer paylaşırsa Mel hanımdan daha beter halde olacak. Yastık ve battaniyesi de olmayacak. Ceza bu." Herkes Melodi'ye çaresiz bir şekilde bakıyordu.
Melodi umursamaz bir şekilde kadına bakıyordu. 'Sanki hiç yerde yatmadım ben.' Bakışlarıydı bunlar. Sarışın kadına baktığımda yere eğilmiş açtığım duvardaki izlere bakıyordu. Açık düğmelerinden göğüslerini görüyordum.
Sol tarafında, kalbinin olduğu yerde ejderha damgası vardı. Ateşe batırılmış demirdendi bu. İz yanık iziydi. Buradaki kızlara bir damga vurduklarını biliyordum ama kızgın demirle olacağını bilmiyordum. Sarışın kadın yüksek sesle.
"Buradaki kapıyı kim buldu?"
Kimseden ses çıkmamıştı. Çünkü onlar uyurken ben bulmuştum. Kadın sessizliği bölerek daha yüksek sesle. "Kim buldu dedim?" kızlara bir şey söylemeden ben atıldım ve "Ben buldum."
Sarışın kadının bakışları bana döndü. Yavaş adımlarla yanıma geldi ve önümde durdu. Gözlerimin içine baktı ve "Nasıl buldun?" Düşündüm ne demeliyim. Kafamda bir plan kurmam gerekiyordu. Hâlâ bakışları gözlerimdeydi.
"Başım döndü ve duvardan tutunarak tuta, tuta gidiyordum. Sonra ise bir çıkıntı geldi elime, bastığımda ise duvar açıldı."
Kadının bakışları inanmamış gibiydi ama sustu ve geriye doğru adım attı. "Buraya gelen kimse bu kapıyı bulamadı. Senin bulman ise tuhaf oldu. Bunu araştıracağım. Şimdi herkes arka arkaya sıraya girsin. Yemekhaneye gideceksiniz."
Özlem önde olduğu için ilk o sıraya girdi. Arkasından Cansu korku dolu gözleriyle Özlemin, arkasından sıraya girdi.
Melodi umursamaz bir şekilde Cansu'nun arkasına geçti. Herkes bana bakıyordu, sıraya girmemi bekliyorlardı.
Burada bir şeyler dönüyordu ve ben bunları çözecektim.
Sarışın kadın bana bakıyordu. Kafamı dikleştirdim ve en arka sıraya geçtim. Eliyle kapıyı gösterdi. Herkes yavaş adımlarla kapıya ilerledi ve dışarı çıktık.
Bizim olduğumuz koridordan çıktık ve daha geniş bir koridora girdik.
Bizim gibi sıraya girmiş bir çok kız vardı. Hepimizin başında beyaz giyimli kadınlar bulunuyordu. Dört guruptuk her gurupta beş ya da dört kız vardı. Kafamı yukarı kalırdım ve baktım.
Kameralar bizi takip ediyordu. Her yerde gözleri vardı. Büyük koridorun sonunda büyük bir asansör gözükmüştü. Hızlı adımlarla oraya gidiyorduk.
Asansörün önünde durduk. Siyah saçlı ve beyaz giyimli bir kadın asansörün düğmesine bastı. Bir kaç dakika sonra asansör buraya gelmişti.
Asansörün hiçbir yerinde ne yazı vardı ne de bir ışık. Dörtlü gurup olarak içeriye ilk giren biz olmuştuk. Sonradan diğer kızlarda sırayla girmişlerdi asansöre.
Asansör çok fazla büyüktü. Bir gurup daha olsaydı sığardı. Dört beyaz giyimli kadın içeriye girmemişlerdi. Hepsinin yüzlerinde sinsi bir gülümseme vardı.
Kumral kâkülü bir kadın asansörün düğmesine bastı ve asansörün beyaz kapıları yavaşça kapanmaya başladı.
En son sarışın kadının kameraya bakışını gördüm ve kapı kapanmıştı...
•~][~•