Ahlat ağacına benzerdi İbrahim. Onun gibi tarla kıyılarında, Bozkır'ın el ayak ulaşmayan en dip köşelerinde tıpkı ahlat ağacı gibi yetişmişti. O sağlıklı büyüsün diye kimse köküne bir tas su dökmemiş, salkım saçak dallarını budamamıştı. Sanki gökyüzünden toprağa bir tohum düşmüş, kendi kendine büyüyerek kocaman olmuştu. Yere düşmemek için sırtını yaslayabileceği bir baba, hastalandığında başını okşayabilecek bir anası yoktu. Anne ve babasının yokluğunu bir köşeye bırak, tipleri nasıldı bilmezdi. Onlara dahil elinde bakabileceği bir fotoğrafları dahi yoktu. Sadece adları vardı. Kafa kağıdında ana adı Pembe baba adı Seyit Ali olarak geçerdi. Yalnızdı İbrahim. Ucu bucağı bulunmayan bir yazının ortasında gövdesi kalın, başı dik, duruşu köklü, fakat dalları sararmaktan öte gidememiş ağaç mi

