Bölüm 12 – Kayıp ve Çatlaklar

616 Words
Karar verildiği sabah ofis her zamankinden daha sessizdi. Elif masasının başında otururken kalbinin sakinleştiğini fark etti. Gitmemişti. Ama bu bir zafer değildi. Bu, daha derin bir mücadelenin başlangıcıydı. Mert Karahan gün boyunca odasından çıkmadı. Cam duvarın ardında telefonlar susmuyor, sesi zaman zaman yükselip tekrar bastırılıyordu. Kimse yanına yaklaşmaya cesaret edemiyordu. Öğleden sonra Zeynep Elif’in yanına geldi. Yüzü solgundu. “Duydun mu?” diye fısıldadı. “Neyi?” “En büyük yatırımcı çekilmiş.” Elif’in parmakları klavyede durdu. Bu, sadece bir kriz değildi. Bu, Mert Karahan için doğrudan bir darbeydi. Bir saat sonra Mert kapısını açtı. Yüzü sertti ama bu kez sertliğin altında yorgunluk vardı. “Elif,” dedi. “Toplantı odası. Şimdi.” İçeri girdiklerinde kapıyı kilitledi. İlk kez. “Bu anlaşma,” dedi, “benim hatam değil.” “Elbette değil,” dedi Elif. “Ama sonuçla yüzleşmemiz gerekiyor.” Mert masaya yaslandı. Omuzları gergindi. “Babam bu anlaşmayı ayakta tutan kişiydi,” dedi. “Geri çekildi.” Bu bir iş cümlesi gibi söylenmişti ama Elif bunun bir kayıp olduğunu anladı. “Bu sadece iş değil,” dedi yavaşça. “Benim için öyle,” dedi Mert sertçe. “Olmak zorunda.” Elif ilk kez onun bu kadar köşeye sıkıştığını gördü. Ama yaklaşmadı. Onu kurtarmaya çalışmadı. “Yeni bir yol buluruz,” dedi. “Ama eskisi gibi değil.” Mert gözlerini kaldırdı. “Eskisi gibi hiçbir şey olmayacak,” dedi. Günler ağır geçti. Yönetim baskıyı artırdı. Mert daha sert kararlar aldı. Çalışma saatleri uzadı. Hatalara tahammül kalmadı. Bir sabah Elif’in hazırladığı bir dosya yönetim tarafından reddedildi. Nedeni basitti: Riskli bulunmuştu. Mert dosyayı masasına bıraktı. “Bu geri çevrildi,” dedi. “Neden?” “Gerçekleri yazdım,” dedi Elif. “Gerçekler bazen gizlenir.” Elif’in yüzü gerildi. “Ben gizlemem.” “Bu tavır,” dedi Mert, “şirkete zarar verir.” O an Elif’in içinde bir şey çatladı. Ama sesi titremedi. “Ben burada zarar vermemek için varım,” dedi. “Ama yalan da söylemem.” Mert ayağa kalktı. Sertti. “Bu inat,” dedi, “seni yalnız bırakır.” “Elif’in sesi sakindi ama içi yanıyordu. “Zaten yalnızım.” Bu söz odada asılı kaldı. Mert cevap vermedi. O akşam Elif eve gittiğinde Halide Hanım kızının sessizliğinden korktu. “Canın çok yanıyor,” dedi. “Evet,” dedi Elif. “Ama bu acı beni geri çekmeyecek.” Kemal Bey ağır ağır konuştu. “Bazen en doğru yerde, en yalnız an yaşanır.” Aynı saatlerde Mert Karahan babasının evindeydi. Rauf Bey pencere kenarında duruyordu. “Kontrolü kaybetmekten korkuyorsun,” dedi. “Ben kontrol kaybetmem,” dedi Mert. “Kaybettin,” dedi babası. “Ve bu seni insan yapıyor.” Mert cevap vermedi. Çünkü insan olmak, onun için hâlâ zayıflık demekti. Ertesi gün Elif resmî bir yazı aldı: Görev alanı daraltılmıştı. Bu açık bir mesajdı. Zeynep gözleri dolu dolu baktı. “Bu çok haksız.” “Elif dosyayı kapattı. “Bu bir test.” Öğleden sonra Mert Karahan onu çağırmadı. Konuşmadılar. Bu sessizlik, önceki sertlikten daha ağırdı. Akşamüstü Elif odasına girdi. Kapıyı çaldı. “Bir şey söyleyeceğim,” dedi. Mert başını kaldırdı. “Buyurun.” “Beni küçültmeye çalışıyorsanız,” dedi Elif, “gitmem daha kolay olur.” Mert’in sesi sertti. “Gitmek her zaman kolaydır.” “Elif gözlerini ondan ayırmadı. “Ama ben kalmayı seçtim.” Bir anlık sessizlik oldu. Mert’in yüzü yine kapandı. “Bu bedeli ödeyeceksiniz,” dedi. “Elif başını salladı. “Ödüyorum zaten.” Odadan çıktığında Elif’in kalbi kırılmıştı. Ama sırtı dikti. Mert Karahan camın önünde kaldı. Sertti. Hâlâ çok sertti. Ama ilk kez kaybın ne olduğunu gerçekten hissediyordu. Bu bir yakınlaşma değildi. Bu, iki yalnız insanın aynı cephede ama farklı savaşlar vermesiydi. Ve artık bu savaş, sadece iş değildi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD