Bölüm 5 – Sert Çizgiler

344 Words
Ofisteki hava o gün fark edilir biçimde ağırdı. Kimse yüksek sesle konuşmuyor, klavye sesleri bile kontrollü çıkıyordu. Mert Karahan’ın odasının kapısı açıktı ama bu, daha erişilebilir olduğu anlamına gelmiyordu. Aksine, herkes ondan uzak duruyordu. Zeynep masama yaklaşırken fısıldadı. “Bugün yaklaşma,” dedi. “Sabah yönetimle ciddi bir tartışma yaşamış.” Dosyaları düzenlemeye devam ettim. “Zaten yaklaşmıyorum.” Tam o sırada sert bir ses duyuldu. “Elif.” Başımı kaldırdım. Gözleri üzerimdeydi. Net, sabırsız. “Toplantı odası. Şimdi.” Odaya girdiğimizde kapıyı kapattı. Ayakta duruyordu. Kolları göğsünde birleşmişti. Bu, onun en katı hâliydi. “Dün verdiğim dosya eksik,” dedi. “Değil,” dedim sakin bir sesle. “Ek belgeleri maille gönderdim.” “Ben mail değil, masa isterim.” “Talimatınızda mail yasak değildi.” Bu kez kaşları daha sert çatıldı. Sessizlik uzadı. İlk kez ona karşı çıktığımı hissediyordum. “Burası benim şirketim,” dedi alçak ama keskin bir sesle. “Kuralları ben koyarım.” “Ve ben o kurallara uyuyorum,” dedim. “Ama keyfî olanlara değil.” Bu cümle havada asılı kaldı. Gözleri kısıldı. Bir adım attı ama durdu. Kontrolünü kaybetmedi. “Çıkın,” dedi. Kapıyı kapattığımda Zeynep ve Emre’nin bakışlarını hissettim. Emre hemen yaklaştı. “Ne yaptın sen?” dedi alçak sesle. “İşimi,” dedim. Öğleden sonra Mert Karahan odasından çıkmadı. Toplantıları iptal etti. Ofisteki herkes bunun fırtına öncesi sessizlik olduğunu biliyordu. Akşamüstü dosya bırakmak için tekrar odasına girmek zorunda kaldım. Bu kez oturuyordu. Yüzü ifadesizdi. “Bırak,” dedi. Tam çıkarken arkamdan konuştu. “Burada kalıcı olmak istiyorsanız,” dedi, “sınırlarımı zorlamayacaksınız.” Döndüm. “Ben sınırları değil, haksızlığı zorlarım.” Göz göze geldik. Sertti. Buz gibiydi. Ama ilk kez geri çekilmediğim için bakışlarında kısa bir şaşkınlık geçti. “Cesaret,” dedi. “Bu şirkette pahalıdır.” “Değeri varsa öderim,” dedim. Sessizlik. Uzun, sert, tehlikeli bir sessizlik. “Çıkabilirsiniz,” dedi sonunda. Ofisten çıktığımda kalbim hızla atıyordu ama başım dikti. Mert Karahan’ın kabuğu hâlâ sağlamdı. Duvarları yerindeydi. Ama artık biliyordum… O duvarlara çarpan tek kişi ben değildim. Ve ilk kez biri, o duvarlardan sekmemişti.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD