BÖLÜM 1- ALEYNA KARA

1163 Words
Yağmur sabaha kadar dinmedi. İstanbul, Temmuz ayında bile griye bürünebiliyorsa, bu sadece gökyüzüyle açıklanamazdı. Aleyna Kara bunu iyi bilirdi. On altı yıldır polis teşkilatındaydı ve son yedi yıldır Cinayet Büro'da görev yapıyordu. Ama bazı dosyalar, hâlâ geceleri uykusunu kaçırıyordu. Beşiktaş Emniyet binasında saat sabah 07.40'tı. Ofisin içi kahve kokusuyla doluydu, ama o koku bile binadaki rutubetin, sorgu odalarından sızan metalin keskinliğini bastıramıyordu. Aleyna, penceresiz odasında bilgisayarının başında duruyordu. Siyah saçlarını gevşek bir atkuyruğu yapmıştı, yüzünde makyaj yoktu. Gözlerinin altındaki yorgunluk halkaları, gece boyunca yine dosya incelediğini ele veriyordu. Masanın üzerinde üç dosya açık halde duruyordu. Biri üç yıl önceki Feriköy cinayeti, biri hâlâ çözülemeyen ‘Boğaz’da kaybolan çocuklar’ dosyasıydı. Ama üçüncüsü… üçüncüsü yeniydi. Henüz dosya numarası bile işlenmemişti üzerine. Sadece el yazısıyla yazılmış tek bir cümle: "İlayda K., 28 yaşında. Son görüldüğü yer: Karaköy." Aleyna dosyayı eline aldı. Gözleriyle yazılanları tararken, parmakları farkında olmadan dosyanın köşesini buruşturdu. Kadının kaybolduğu tarih üç gün önceydi. Dosyayı getiren, kız kardeşiydi: Esra. Ağlamaktan gözleri şişmişti, konuşurken elleri titriyordu. Ama asıl dikkat çeken şey, kızın söylediği şu cümleydi: "Ablam kaçmaz. Kaçamaz. Biri ona bir şey yaptı. Bunu hissediyorum." Aleyna, içgüdülerine güvenen biriydi. Deliller kadar hislerin de yer tuttuğu vakalarda bazen bir bakış, bir cümle, doğru yöne götürebilirdi. Dosyayı kapattı, montunu aldı ve karanlık sokağa çıktı. Henüz sabah olmasına rağmen hava hâlâ gece gibi karanlıktı. Şehrin ışıkları, sabaha karşı ölen bir hayvanın gözlerindeki solgunluğu andırıyordu. Karaköy’e doğru ilerledi. Eski taş binaların gölgesine gömülmüş caddelerden geçti. Denizden gelen nemli rüzgâr saçlarını savururken, içini bir ürperti kapladı. O sokağa ilk adımını attığında, İlayda’nın son görüntülendiği apartmanı hemen tanıdı. Sarı, üç katlı eski bir Rum yapısı. Kapısı kırmızıydı ama yılların çarpmasıyla köşesi boyasız kalmıştı. Kameralar çalışmıyordu. Olay günü binada elektrik kesintisi olmuştu. Apartmanın hemen karşısında bir bakkal vardı. Aleyna içeri girdi. Yaşlı adam gazete okuyordu, polis rozeti gösterildiğinde başını bile kaldırmadı. "Bu sokakta son üç günde olağan dışı bir şey oldu mu?" Adam gözlüklerinin üzerinden baktı. "Her gün bir şey oluyor burada, memur hanım. Ama üç gün önce bir araba sabaha karşı park etti, tam şu köşeye. İçindeki kişi uzun süre inmedi. Sonra hızla uzaklaştı." Aleyna cebinden küçük not defterini çıkardı. "Plaka?" "Hatırlamam. Ama beyaz bir araba. Kiralık gibiydi." Aleyna dışarı çıktı. Köşeye yürüdü, yerdeki izlere baktı. Yeni yağmur yağmıştı, ama kaldırım taşlarının arasında taze olmayan bir fren izi hâlâ görünüyordu. Hemen telefonunu çıkarıp olay yeri incelemeyi aradı. "Bir ekip gönderin. Karaköy, Balıkçılar Sokağı. Beyaz kiralık araçla ilgili inceleme yapacağız. Bir de, yakındaki otopark kameralarını tarayın." O sırada, telefonuna bir bildirim düştü. Esra’dan gelmişti. “Ablamın odasındaki defteri buldum. Bir şeyler yazmış. Korktuğunu söylüyor.” Aleyna hemen dönüş yaptı. Karaköy’den Beşiktaş’a dönerken, kafasının içinde uğuldayan düşüncelerle mücadele ediyordu. Eğer İlayda kaybolmadan önce bir şeylerden korkmuşsa, bu onun kaçmadığını, kaçırıldığını gösterirdi. Beşiktaş’taki evin kapısını Esra açtı. Gözleri hâlâ uykusuzdu. Elinde tuttuğu defteri Aleyna’ya uzattı. "Son sayfalarda çok garip şeyler yazıyor." Aleyna eline aldı. İnce, kahverengi deri kaplı bir defterdi. Sayfaları yumuşaktı. İlayda’nın el yazısı özenliydi ama son satırlar gittikçe karışmıştı. Bir cümle özellikle dikkatini çekti: "Biri beni izliyor. Aynı adam. Siyah mont, gri şapka. Her gün köşedeki durakta bekliyor. Onu kimse fark etmiyor ama ben görüyorum." Aleyna defteri kapattı. Derin bir nefes aldı. Bu artık bir kayıp vakası değildi. Bu bir takipti. Belki daha fazlasıydı. Ve bir kadın, takip edildikten sonra aniden ortadan kayboluyorsa, bir sonraki adım çoğu zaman ölü bulunmaktı. Aleyna, İlayda'nın defterini tekrar açtı. Sayfalar ilerledikçe yazı daha da bozuluyordu. Satır aralarında karalanmış cümleler, üzeri çizilmiş kelimeler dikkat çekiyordu. Bir sayfada, silikçe yazılmış bir not vardı: "Her şey ofiste başladı. Dosyayı gördüğüm anda içim buz kesti. Ama kimseye anlatamam. Anlatsam da inanmazlar. O adam... o adam hâlâ beni izliyor." Aleyna'nın parmakları defterin kenarında gezindi. "Ofis" kelimesine geri döndü. Esra’ya döndü: "İlayda nerede çalışıyordu?" "Moda’da bir dijital ajansta. Küçük bir ekip, grafik tasarım işleri yapıyorlar." "İş arkadaşlarıyla aran nasıldı?" "Fena değildi sanırım. Pek anlatmazdı ama geçen ay biriyle tartıştığını söylemişti. Telefonda birine bağırmıştı. İsmini sormuştum ama geçiştirdi." Aleyna cebinden not defterini çıkardı. “Ofis adresini yazar mısın?” Esra yazarken Aleyna defteri tekrar inceledi. Son sayfada bir tarih vardı: 13 Temmuz. İlayda'nın kaybolduğu geceye denk geliyordu. Altında tek bir cümle vardı: "Eğer bu notu biri bulursa… artık çok geç olabilir." Aleyna’nın içini bir ürperti kapladı. Bu, öylesine bir korku notu değildi. Bu, ölümle yüzleşmiş bir kadının sessiz çığlığıydı. ** Moda’ya doğru ilerlerken, İstanbul’un sabah kalabalığı yavaş yavaş canlanıyordu. Kadıköy iskelesinden binen yolcuların yüzleri solgundu, telefonlarındaki haber akışına gömülmüşlerdi. Ama Aleyna'nın zihni başka bir ritimde çalışıyordu. Ajanstan içeri adımını attığında küçük, modern ama soğuk bir atmosfer karşıladı onu. Cam duvarlar, düz masalar ve sessiz bir müzik. Resepsiyondaki genç kadın gergin bir gülümsemeyle ayağa kalktı. "Dedektif Aleyna Kara. İlayda K. hakkında bilgi almak istiyorum." Kadın bir an dondu. Sonra sesi kısılarak yanıt verdi: "İlayda mı? Üç gündür işe gelmedi. Patron arayıp duruyor. Bir şey mi oldu?" "Patronunuz burada mı?" "Hayır, ama ofiste çalışan diğer ekip lideri içeride." Aleyna içeri yöneldi. Kapının ardında genç bir adam onu bekliyordu. Yirmili yaşlarının sonlarındaydı, gözlüğünü düzeltti, adını söyledi: “Can Demir.” İlayda hakkında ne biliyorsun, sorusu direkt geldi. "İyi bir çalışandı. Sessizdi, ama son zamanlarda gergindi. Telefonla uzun uzun konuşur, sonra yüzü bembeyaz olurdu. Bir keresinde işten erken çıkmak zorunda kaldı. Sorduğumda bir şey söylemedi. Sadece ‘Beni biri izliyor galiba’ dedi." "Ne zamandı bu?" "Tam olarak hatırlamıyorum ama yaklaşık bir hafta önceydi." Aleyna, adamın yüzünü dikkatle inceledi. Yalan söyleyip söylemediğini anlamak için fazlasıyla deneyimliydi. Adam gergindi ama panik içinde değildi. Gerçek bir endişe taşıyor gibiydi. “Ofisteki kameraları görebilir miyim?” “Tabii. Ama İlayda’nın kaybolduğu gün sistem çökmüştü. Elektrik kesintisi vardı.” “Garip. Aynı gece apartmanın kamerası da çalışmamış.” Can omuz silkti. “Tesadüf olmalı.” Aleyna’nın zihninde bir şeyler birleşmeye başlamıştı. Bu kadar tesadüf, dosya kalınlaştıkça şüpheye dönüşürdü. ** Ofisten çıktığında hava açmaya başlamıştı ama içindeki karanlık dağılmıyordu. Aleyna, Beşiktaş Emniyet’e döndüğünde masasında onu bekleyen kalın bir zarf buldu. Üzerinde olay yeri ekibinden bir not vardı: "Karaköy'deki sokakta tespit edilen fren izleri ve sigara izmariti analiz için gönderildi. Plaka kameraları inceleniyor." Zarfı açtı. İçinden çıkan küçük delil poşetinde, bir izmarit parçası vardı. Üzerinde dudak izi yoktu. Bu, bilinçli olarak yere atılmıştı. Sigaranın markası ise ithaldi. Türkiye’de satışı olmayan bir ürün. Hemen adli tıptan gelen diğer raporu açtı. Sigara üzerinde DNA yoktu, ama poşetin köşesine iliştirilen başka bir not dikkat çekti: "Fren izleri üç gün önce oluşmuş. Lastik deseni Pirelli, özel üretim. Lüks otomobillerde bulunur." Aleyna dosyasına döndü. Karaköy’de bekleyen beyaz araç kiralık değilse, o zaman özel biriydi. Ve bu kişi İlayda’nın korktuğu adam olabilirdi. Telefonu çaldı. Arayan Esra’ydı. Sesinde panik vardı: "Ablamın telefonunda ses kayıtları buldum. Biriyle konuşmuş. Ama ses bozuk. Yarım saat önce dinlerken aniden telefon kapandı ve kendiliğinden format atmaya başladı. Yardım edin." Aleyna ayağa fırladı. “Adresi gönder. Hemen geliyorum.” Artık bu sadece bir kayıp değildi. Bu, adım adım işlenmiş, izleri özenle silinmiş bir suçun gölgesiyle karşı karşıyaydı. Ve karanlık, içine her girdiklerinde biraz daha yoğunlaşıyordu. İlayda K., artık sadece bir isim değildi. O, Aleyna’nın açtığı Karanlık Dosyalar serisindeki ilk fısıltıydı. Ve bu fısıltı, çok yakında çığlığa dönüşecekti.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD