5. Bölüm Entrika Ve Latte

911 Words
5. Bölüm – Entrika Ve Latte “İmkansız olan herşey kafamın güzelliğine bakar…” Sabah gözlerimi açtığımda ilk işim telefonu kontrol etmek oldu. Sanki gece boyunca başka hiçbir şey düşünmemiştim. Bildirim yoktu. İçim burkuldu ama aynı anda iç sesim hemen devreye girdi: “Görüyor musun? İşte böyle ağırdan almalıydın. Daha ilk günden koşa koşa cevap vermek yok. Taş yerinde ağırdır, unutma.” Yorganı üstüme çektim, yüzümde istemsiz bir tebessüm belirdi. Dün geceki mesajları düşündükçe içim ısınıyordu. Ama hâlâ kafamda sorular vardı: O hesabındaki kızlar… Hepsi birbirinden güzel. Peki, ben? Bir yandan kendime güvenmeye çalışıyor, bir yandan da kalbim küt küt atıyordu. Kararımı verdim. Bugün acele etmeyecektim. İş yerinde zaten yoğunluk vardı; akşam olduğunda daha sakin bir kafayla düşünecektim. Ama kaderin benim planlarımdan haberi yoktu… Koray O gece doğru düzgün uyuyamadım. Hanna’nın mesajları sürekli gözümün önüne geliyordu. O kadar saf, o kadar içten yazmıştı ki… Sabah olduğunda telefonuma bakmadan yapamadım. İçimde tek bir soru vardı: “Acaba benden hoşlandı mı, yoksa sadece nezaketen mi yazıyor?” Kahvaltıyı yarıda bırakıp çayımı yudumlarken kararımı verdim. Artık işin ucunu bırakmak yoktu. Ona kendimi gösterecek, gerçekten farklı olduğumu hissettirecek tim. Ama bilmediğim bir şey vardı: Hanna çoktan kafasında bir plan yapmıştı. Hanna Hanna Mağazaya adımımı atar atmaz Dilek abla beni baştan aşağı süzdü. “Ne bu hâlin kızım? Gözlerinin altı torba olmuş. Gece sabaha kadar mesaj mı bekledin yoksa?” Elimdeki çantayı kasanın yanına bırakıp bozuntuya vermemeye çalıştım. “Yok abla ya, işim vardı… temizlik falan…” Dilek abla kollarını kavuşturup kaşlarını kaldırdı. “Hı hı… Temizlik… Telefonun ekranı mı parladı temizlemekten?” Kızardığımı fark edip hemen reyonlara yöneldim. İç sesim kahkahaya boğuldu: “Evet Hanna! Belli ki senin sırların Dilek abladan kaçmayacak. Bari Koray’da kaçmasın, bekletme çocuğu.” Ama ben kararımı vermiştim. Hemen atlamayacağım. Önce biraz araştırma, sonra hamle. Koray Süt fabrikasının paketleme bölümünde bant hızla akıyordu. Elim bir kutuyu kapatıyor, diğerini yerleştiriyordu. İş ağır değildi ama tempo yorucuydu. Molaya çıkmak için dakikaları sayıyordum. Zil çalar çalmaz eldivenleri çıkardım, hemen cebimdeki telefonu aldım. Ekranı açtım… ama hâlâ Hanna’dan mesaj yoktu. “Offf…” diye iç çektim. Arkadaşlardan biri yanıma gelip sigarasını yaktı. “Ne var oğlum, yine ekrandan ayrılmıyorsun?” “Yok be… şey… haber bekliyorum.” “Ulan senin o haber dediğin kesin kız işi.” Arkadaşım kahkahayı bastı. Ben gülümsemekle yetindim. İçimdeki ses bağırıyordu: “Keşke yazsaydın Hanna. Bir tek ‘müsait değilim’ deseydin, yine de razıydım. Şimdi bu sessizlik öldürüyor beni.” Molam bitmeden ekrana bir kez daha baktım. Bildirim yoktu. Kafamı geriye yaslayıp derin bir nefes aldım. “Tamam Koray, sakin ol. Belki yoğundur… Belki ailesiyle beraberdir… Belki de… belki de…” Canım sıkılmıştı. Ama ne olursa olsun, Hanna’dan gelecek bir cümle içim rahatlayacaksın. “Acaba neden yazmadı? Çok mu ileri gittim? Yoksa gerçekten hoşlanmadı mı?” Birden kendi kendime güldüm. “Koray, sen koca adamsın. İki mesaj yüzünden böyle mi olacaksın?” Ama işte, oluyordum. Hanna’da farklı bir şey vardı. Onunla konuşurken dünyanın bütün gürültüsü susuyordu sanki. Hanna Mağazada akşamüstü yoğunluğu başlamıştı. Raflara yeni gelen kıyafetleri dizerken aklımı bir türlü toparlayamıyordum. Koray’dan gelen son mesaja gidiyordu aklım. Telefonum tezgâhın üstünde duruyordu, her müşteriye poşet uzatırken gözüm ona kayıyordu. İç Sesim: “Bak hâlâ yazmadın. Çocuk kahve teklif etti, sen hâlâ ağırdan alayım mı diye düşünüyorsun. Tamam ağır ol dedikte bu kadarıda fazla olmadı mı? Hanna, taş mısın sen? Tamam taş yerinde ağırda biraz taşı yerinden oynatmak lazım.” Elim telefona gitti. Mesaj bölümünü açtım, parmaklarım “Merhaba Koray 😊” yazdı. Ama sonra sildim. “Yok, çok sıradan oldu.” Başka bir şey yazdım: “Ben de isterim,şimdi bu yorgunluğun üstüne kahve güzel olurdu ☕️.” Ama yine sildim. İç Sesim yine konuştu: “ Hem sen onun sosyal medya hesabındaki kızları gördün. İstese onlardan biriyle rahatça içebilir kahvesini. Sana kolay ulaşmasın. Kısa bir mola ver. Şu kız gurubuna sor bakalım ne diyecek manyaklar.” “Entrika ve Latte ☕😈” “Merhaba kızlar ☕🌸 Size bomba bir haberim var. Koray Kılıç dün gece bana mesaj attı! Ama kahve teklifine hâlâ cevap yazmadım. Ben şu an yoğunum, siz araştırın bakalım bu adamın geçmişinde neler var, bana dönüş yapın 😏🙈” Zeynep: “Ne diyorsun sen kızım! Ooo yakışıklı Koray sahalara dönmüş 😍 Tamam, bende o iş var, hemen stalk mod on 🔍✨” Merve: “Senin yerine biz çalışalım yani 😅 Tamam, ben de eski sevgilisi var mı yok mu bakarım.” Elif: “Ya siz delirdiniz mi, dedektif gibiyiz vallahi. Hanna sen var ya tam şeytansın! Adamı kahveye bile çıkmadan araştırma dosyası hazırlatıyorsun 🤦‍♀️😂” Hanna: “Eee napayım kızım, işimizi sağlama alıyoruz. Ben ağırdan alacağım, kolay ulaşmasın bana 😉” Ama içim başka söylüyordu: “Ya bana cevap yazmazsa? Ya beklemekten sıkıldıysa? Üff, ne yapacağım ben? Top artık kızlardaydı, bakalım neler bulacaklardı.” Kızları beklemekten sıkılmıştım telefonu elime almıştım. Tam yazmak üzereydim ki kapıdan bir müşteri girdi. Telefonu hızla kapatıp yüzüme yapay bir tebessüm yerleştirdim. “Hoş geldiniz, buyurun.” Müşteriye yardımcı olurken içimden hâlâ aynı soru yankılanıyordu: “Mesaj atmalı mıyım, atmamalı mıyım?” Ve o an… telefonum tezgâhta titredi. Telefonun masanın üzerinde titremesiyle kalbim de aynı anda sarsıldı. “İşte geldi…” dedim, nefesimi tutarak ekrana uzandım. Ama o an iç sesim hemen devreye girdi: “Dur bakalım, belki Koray değildir. Açmadan önce bir dua et kızım. Ya arkadaş grubundaki saçma esprilerse? Ya da annenden gelen ‘ekmek al’ mesajıysa?” Parmaklarım terlemişti, ekrana dokunmaya korkuyordum. Sanki tek bir kelimeyle dünyam değişecek gibiydi. Titreyen telefon, titreyen kalbim… Ve bir sonraki saniye ekranda beliren isim…
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD