37. Bölüm “Gerçekler Her Zaman Acı Değildir”

2244 Words
37. Bölüm “Gerçekler Her Zaman Acı Değildir” Terzi Filiz ; Hayatımın en güzel sabahına uyanmıştım. Geceden kahvaltı için Efe’nin amcalarını ve kuzenlerini davet etmiştim. Kalkar kalkmaz abdestimi aldım, namazımı kıldım. Rabbime, bana bu günleri gösterdiği için şükrettim. Oğlumun odasının kapısını yavaşça araladım. Masumca uyuyordu, canımın içi. Sessizce mutfağa geçip geceden mayaladığım hamurla poğaça yapmaya başladım. Kalan hamurdan mayalı ekmek yoğurdum, sonra da meşhur kömbe den üç tepsi çıkardım. Bir hamurdan üç çeşit… Abartmışım ama içim rahat etmezdi. Onlar fırındayken hazır yufkayla peynirli börek sardım. Efe’nin kuzenleri meşhur işimden de istemişti; az da olsa ondan da yaptım. Kızartmalar hazırdı, sırada iki tava menemen ve karışık sebze kızartması vardı. Allah’tan geceden doğrayıp suda bekletmiştim. Epey yorulmuştum ama duramıyordum. O sırada Seda, Şeyda ve Eda geldiler yardıma. Her biri bir şey getirmiş: Seda patates salatası, Şeyda kek, Eda da közleme salatası. Seda mutfağa girince, “Yenge, bize bir şey kalmamış ki!” dedi. Eda gülerek, “Bulaşıklar bana kalmış, vazifemin başına geçeyim,” dedi. En küçük olmanın dezavantajı buydu işte, bulaşık hep ona kalırdı. “Kızlar hadi, iki masa kuralım,” dedim. Ben biraz oturup dinlenmek istedim onlara tarif ettim, onlar masayı kurdu. O sırada Efe ve babası da uyandı gürültülere. Saat dokuz buçuktu, her şey hazırdı. Efe mutfağa girdi, etrafa bakıp şaşırdı. “Anne, abartmasaydın, bunlar ne?” dedi. “Kalabalığız oğlum, anca,” dedim. “Zaten bu kızlara diyorum, ne gerek vardı çağırdın,” dedi alttan alta kızlara takılıyordu. Seda hemen atıldı: “Höst, bizim adımız var, gerizekalı!” Eda da kahkahayla, “Yeni gelin görümcelerle tanışması mı? Efe, “karımı size ezdirmem!” dedi. Efe tam bir şey daha diyecekti ki babası arkasından ensesine bir şaplak attı. “Edepsiz! Kızı almış da sanki!” deyip salona geçti. Efe, “böyle bir günde de bir şeye kızmasa şaşardım,” dedi. “Adam her seferinde kendine sebep bulmayı beceriyor”. “Hadi Koray’ı ara,” dedim Efe’ye. “Hanna’yı ve Eylem’i alsın gelsin. Amcalar da gelir şimdi.” Kapı çaldı. “İyi, adam lafının üstüne gelir,” dedi Efe. Amcasıda gelmişti, sıcacık ekmekle. Son tepsi böreği de fırına sürdüm, unuturum diye başında bekledim. “Efe!” diye seslendim. “Kız eli boş gelmek istemez şimdi, öğrenci kız, bir şey aldırmasın, Koray'ı tembihle!” “Tamam anne, söylerim,” dedi. Her şey hazırdı. Hayal ettiğim gibi ilerliyordu. Ama içimde bir merak… Acaba Eylem beni görünce sevinecek mi, yoksa üzülecek mi? Telefonuma baktım. Resmini atmış, “Nasıl olmuşum?” diye sormuştu. Bir sürü kalp attım, “Çok yakışmış,” dedim. Sonra da ekledim: “Sana bir sürprizim var ama sorma.” Ve içimden dedim ki… Bugün yeni bir başlangıç olacak. Allah’ım bugün hepimize hayırla geçsin. Efe mutfağa gelip, "Anne, Koray, Hanna’yı ve Eylem’i almış geliyor. Beş dakikaya buradalar. Ben hazırlanayım." deyip odasına geçti. Kızlarla şakalaşıyorduk. "Nasıl kaynanalık yapacaksın bakalım?" dedi Seda, gülerek. "Efe’nin gelin adayı nasıl biri acaba?" diye atıldı Şeyda. "Çok şanslı gibi duruyor kız," dedi Eda, çayını karıştırırken. Ben hiç bozuntuya vermiyordum. Sadece gülümsedim. Eltim ise birlikte aynı anda kaynana olacağız; yaşlarının yakın olması iyi olmuştu. Seda sordu: "İstemeye ne zaman gideceksiniz?" Tam o sırada telefonum çaldı. Eylem’in annesiydi. "Bir müşteri," deyip yatak odasına geçtim. Telefona cevap verdim: "Buyur Menekşe hanım, hayırdır?" Eylem’in annesinin sesi titriyordu. "Ağlıyordu…" "Ne oldu, niye ağlıyorsun?" dedim, içim sıkışarak. "Filiz, böyle bir günde kızımın yanında olamamak içimi parçalıyor. Çok çekinir, utanır o. Kadın nasıl birisi bilmiyoruz ya… Üzerse diye çok korkuyorum. Eylem çok hassas ama duygularını da içinde yaşar." Sesi titredikçe ben de duygulandım. Gözlerim doldu. "Merak etme," dedim, "ben yanında olacağım. Sana resim atarız." Şaşırdı: "Nasıl yani?" "Fazla merak iyi değildir," dedim gülerek, "anlatırım sonra. Sen içini ferah tut." Kadıncağız biraz olsun rahatladı. Telefona “Allah razı olsun senden” deyip kapattı. O sırada aklıma birden börek geldi! Mutfağa koştum. Fırını açtım tam kıvamındaydı, güzelce kızarmıştı. "Mis gibi olmuş!" dedim kendi kendime. O sırada kapı çaldı. "Seda, bakar mısın?" dedim. "Tamam!" diye seslendi, yerinden kalktı. Az sonra Seda gülümseyerek içeri girdi. "Eylem gelmiş!" diye seslendi heyecanla. Seda yönlendirip Hanna ve Eylem’i mutfağa getirdi. Elimde tepsi, kapıya döndüm. Ve karşımdaydı… Eylem. “Filiz ablaaa!” diyerek yanıma geldi, sıkıca sarıldı. “İyi ki geldin, iyi ki varsın,” dedi. O an tepsiyi tek elimle tezgâha bıraktım. Ben de ona sıkıca sarılıp, “Hoş geldin kızım… Hem evimize, hem hayatımıza,” dedim. Eylem bir an ne demek istediğimi anlamadı, ama daha da sıkı sarıldı. Herkes eminim şaşkınlıkla bize bakıyordu, Hanna hariç. Onu da denemiştim; ona sır verilirdi. Kimseye söylememişti. Eylem yavaşça beni bırakıp sordu: “Abla… Efe’nin annesini tanıyormuydun? Seni burada görünce şaşırdım… ama çok sevindim.” Gülümsedim. Yanaklarını iki elimle tuttum. “Efe’nin annesi benim,” dedim. Bir anlık sessizlik… Keşke biri o anda Eylem’in yüz ifadesini çekebilseydi. “Ama… ama nasıl olur?” diye kekelemeye başladı. Efe hemen atıldı: “Anne, sen Eylem’i tanıyormuşsun! Siz tanıştınız mı?” Eylem’i yanıma çekip kolumu omzuna attım. “Eylem, benim kızım artık,” dedim gülümseyerek. “Kazara tanıştık… ama çok sevdim.” Sonra yanağından öptüm. Herkes bir anda gülmeye başladı. Efe şaşkın, ağzı açık bizi izliyordu. Koray, yanında kahkaha atarak eliyle ağzını kapattı. “Sinek kaçacak kuzen!” deyip dalga geçti. Eylem’in sessizliği başta beni korkutmuştu. Ama sonra tekrar bana sarılınca içim rahatladı. “Tamam,” dedim içimden, “affetti…” Bilip de sakladığım için küser diye korkmuştum ama şükür, bağışlayıcı yanı ağır basmıştı. Hanna hemen lafa girdi: “Eylem, kaynananla birleşip kaynanan hakkında konuşmak nasıl bir duygu?” Herkes bir anda kahkahaya boğuldu. Seda ellerini beline koydu. “Yenge, sen çok fenasın! Nasıl öğrendin, nasıl aklına geldi böyle davranmak?” Gülümsedim. “Ben Efe açılsın diye bekledim. Şükür, açıldı. Eylem’e söylesem belki utanır, gelmezdi diye düşündüm,” dedim. Sonra Eylem’e dönüp, “Hadi herkesle tanış, Eylem,” dedim. Önce benim ellerimi öptü. Sonra Hanna önde, Eylem arkasında sırayla herkesin elini öptü. Yaşıtlarıyla tanışırken o kadar tatlı bir hava vardı ki… Durmadan içimden şükrediyordum. Çay servisine başlamıştık. Eylem’le Hanna resmen hizmette yarışıyordu. Seda hemen masaya oturup kollarını kavuşturdu. “En büyük görümce benim! Biraz da ben bu durumdan faydalanayım!” dedi. Herkes bir kez daha kahkahaya boğuldu. Ev mis gibi çay, börek ve kahkaha kokuyordu. Efe durup durup mutfağa geliyordu. Her defasında aynı tepkiyi veriyordum: “Burası kadınlara ait, hadi çık bakalım!” Bozulup gidiyordu tabii ama hak etmişti. Bu kadar güzel, bu kadar edepli bir kızı benden nasıl saklamıştı bu zamana kadar? Eylem’le yan yana otururken telefonumu çıkarıp bir resim çektim. O, utana sıkıla gülümsüyordu; ben de içimden “Rabbim bu mutluluğu daim etsin” diye geçirdim. Fotoğrafı Eylem’in annesine gönderdim. Altına da yazdım: “Senin kızın artık benim kızım.” Bir süre sonra telefona mesaj geldi. Eylem’in annesi sadece üç kelime yazmıştı: “Allah razı olsun.” Gözlerim doldu… O an anladım ki, bir gönül daha kazanmıştım. Daha sonra Eylem’e dönüp, “Kızım, anneni görüntülü ara,” dedim. “Beni yanlış anladı, sanki senin yanında duruyormuşum gibi düşündü. Eylem, “ben bile idrak edemedim ki; o nasıl anlasın?” Eylem hemen telefonu eline aldı, annesini görüntülü aradı. Menekşe Hanım açtığında yüzünde hem şaşkınlık hem de merak vardı. Utanarak konuşuyordu Eylem, bir yandan da kamerayı bana çevirip, “Anne bak, Filiz abla burada!” dedi. Ben de el salladım gülerek, “Menekşe Hanım, biz Eylem’le aynı evdeyiz şu an,” dedim. Eylem’le birbirimize bakıp gülüyorduk, konuşamıyorduk neredeyse. Sonunda Eylem, “Anneciğim, Filiz abla Efe’nin annesiymiş!” deyiverdi. Bir anlık sessizlik oldu. Menekşe Hanım’ın yüzündeki şaşkınlık görülmeye değerdi. “Ne? Gerçekten mi kızım?” diye sordu. Ben de gülümseyerek, “Evet Menekşe Hanım, hem de en kısa zamanda yanınıza geleceğiz,” dedim. O an kadıncağız dayanamayıp ağlamaya başladı. Bir yandan gözyaşlarını siliyor, bir yandan gülüyordu. Ben de duygulandım tabii. “Menekşe Hanım,” dedim yumuşak bir sesle, “Hiç ağlama. Eninde sonunda birine vereceksin bu kızı. Benden iyi hısım mı bulacaksın?” O cümleyi duyunca hem kahkaha attı hem ağlamaya devam etti. Anne yüreği işte… Kız annesi olmak kolay mıydı? Bu gün çok güzel bir ortam olmuştu. Gelinler, kızlar, kahkahalar... Herkesin yüzü gülüyordu. Bir süre sonra Koray ve Efe de dayanamayıp yanımıza geldiler. Hemen şakalaşmaya başladık. Efe gülerek Eylem’e, “Ben sana demedim mi annem çok tehlikeli diye!” dedi. Elimdeki zeytini Efe’ye fırlattım: “Nerem tehlikeliymiş, ha? Asıl tehlikeli olan sensin!” O da afalladı tabii. “Yedek telefonundan haberim var,” deyince bir anda yüzü düştü. “Haftaya hazırlanın,” dedim gülerek, “Biz de kız tarafına gideceğiz.” Eylem şaşkınlıkla gözlerimi bakıp: “Ama… daha benim okulum, finallerim var!” “Sen istersen burada kal, biz gider ailenle tanışırız,” dedim takılarak. “Olmaz! Bensiz olmaz,” dedi telaşla. “Ne olur Filiz teyze, yani Filiz abla…” “Abla yok,” dedim gülümseyerek, “Artık anne var!” Sonra göz kırptım: “Daha sürprizim bitmedi.” Efe hemen atıldı: “Neymiş o?” Tam o sırada zil çaldı. Seda kalkıp kapıya gitti. Biraz sonra mutfağa girip, “Filiz abla, hani senin bir akraban vardı ya, imam olan? O geldi,” dedi. “Evet, Hafız Hüseyin,” dedim. “Ben çağırdım. Madem niyetiniz ciddi, rahat rahat gezip dolaşın artık. Hem Hanna ve Koray içinde çağırmıştım.” Eylem şaşkın şaşkın bakıyordu. “Peki ama… annem?” dedi. “Annenin de haberi olacak,” dedim ciddi bir sesle. “Onu da arayacağız. Öyle habersiz, izinsiz iş olmaz kızım. Babalar zaten her şeyi en son duyar. O duymasa da olur,” dedim gülerek. “Gerekirse onun yanında bir nikâh tazeleriz ama şimdi bu şekilde gezip tozmanız hiç uygun değil.” Sonra Efe Eylem’e bakıp, biraz da şaka yollu: “Bak gör, on beş gün sonra annem sana gelinliği giydirir!” Eylem’in yüzü kızarmıştı, herkes gülüyordu. “Hadi kalkın, siz abdestinizi alın,” dedim. “Ama… şey, nasıl olur şimdi?” dedi Eylem utangaç bir sesle. “Siz birbirinizi seviyor musunuz?” diye sordum. İkisi de sustu. “Niyetiniz ciddi mi?” dedim bu kez daha net bir tonda. Yine sessizlik. “Eğer niyetiniz ciddiyse, hemen kalkıp dördünüz de abdest alın. Benim ayarlarımla fazla oynamayın,” dedim. “Yok eğer ‘biz şöyle bir gezelim, tozalım, sonra başkalarına bakarız’ diyorsanız, imam bir çayını içer gider.” Sözümü bitirir bitirmez dört genç birden masadan kalktı. Bir anda herkes gülmeye başladı. O an, evin içini hem gülüş hem huzur doldurmuştu. Biz kızlarla sofrayı topladık, çayları tazeledik. Çay bugün su gibi gidiyordu, keyif çayı dedikleri tam da buydu galiba. Herkes abdestini almıştı. İki çift, yani Hanna ve Koray ile Eylem ve Efe, imamın önüne oturdular. İmam, “İki kızımızı da mehir konusunda bilgilendirdik mi?” diye sordu. Eylem hemen, “Umre!” dedi. İçimden, tam gönlüme göre bir gelin bu dedim. Hanna ise Koray’ın gözlerinin içine bakarak, “Bu mehirden vazgeçme hakkımız var mı?” diye sordu. Ben hemen araya girdim. “Yok öyle şey! Hiç birşey istemiyorsan bile Umre iste, en azından kutsal toprakları gezip görürsün,” dedim. Hanna başıyla onayladı. İmam tebessüm etti. “Hadi bakalım, nikahlarınızı kıyalım.” Nikahlar kıyıldı, içim rahattı artık. Kimse itiraz etmemişti. Eylem’in annesini de görüntülü arayıp durumu izlettim, o da şahitlik etti. Telefonda kısa bir konuşma yaptık; o da bu şekilde gizli görüşmelerin doğru olmadığının farkındaydı. Yine de Eylem’i razı etmişti, artık babasını ikna etmek Menekşe Hanım’a kalmıştı. Çaylar yeniden dolduruldu, sohbet koyulaştı. Tam herkes rahatlamışken, birden Koray’ın ve Hanna’nın telefonu aynı anda çaldı. Koray telefona bakarken bir anda ayağa fırladı. “Sen ne yaptığını sanıyorsun!” diye bağırdı. Hanna’nın yüzü bir anda kireç gibi oldu. Eli titriyordu, sesi çıkmıyordu. İkisine de baktım. “Ne oldu? Ne oldu çocuklar?” dedim ama kimse cevap vermedi. Sadece o anda hissettim… içime bir sıkıntı çökmüştü. Bir şey olmuştu. Hem de hiç hayra alamet bir şey değildi. Hanna koşar adım yanımıza gelince herkes bir anda sustu. Yüzü bembeyazdı, sesi titriyordu: “Cengiz… Cengiz Elif’i kaçırmış!” Herkes birbirine şaşkın şaşkın baktı. Bense içgüdüyle krizi fırsata çevirdim: “Söyleyin kızı alsın, buraya gelsin. Hazır imam buradayken onların da nikâhını kıyalım,” dedim, cümlemi bitirir bitirmez ortam daha da gerildi. Koray hemen Hanna’nın yanına gelip; “ Seni kim aradı?” Hanna cevap veremedi; sadece telefonunu gösterip, “Halam aradı, ne diyeceğini bilemedim,” dedi ve ağzını kapatıp balkona çıktı. Koray da peşinden, “Ben gidiyorum,” dedi. Hızlıca müsaade istedi. Efe ayakta dikildi, yumrukları sıkılıydı, sesi sertti: “Ben de gidiyorum!” “Efe,” diye kestim onu nazik ama kesin bir tonla, “Sen dışarı çıksan da biz planlı hareket etmeliyiz. Önce kim aramış, nereden aramış onları öğrenelim. Koray’ın peşinden gitmek istiyorsan, onunla birlikte git; dağılmayın.” Hemen Hanna’nın yanına gidip, elini tuttum: “Merak etme kızım. Önce sakin ol. Şimdi ne gerekiyorsa yaparız. Koray ve Efe’de gidiyor, onlar durumu netleştirir.” O sırada imam Hafız Hüseyin sessizce bize yaklaştı, sakin bir duruş vardı: “Önce bilgi, sonra hareket. Panikle karar verilirse daha çok zarar gelir. Ben gerekirse şahitlik ederim, lâkin önce aileye haber verilsin.” Hafız Hüseyin, ciddiyetiyle ekledi: “Ben de birkaç akraba ile konuşup durumu anlarım. Sizin yerinize ben ararım; kadınların burada kalması daha iyi olur. Duygu seliyle hareket etmeyin.” Efe başını salladı, Koray ve Hanna kapıdan çıktılar. Koray arabaya doğru koştu, Hanna arkasından titrek adımlarla indi. Kapı kapandı. İçeride kalan herkesin kalbi göğsünde atıyordu. Masanın etrafında yavaşça toparlandık. Çaylar soğudu, herkes kendince yorum yapıyordu. Korayın babası ve annesi üzgündü. “Hısımlara mahcup olduk Cengiz Koray’ın en yakın arkadaşı. Çok ayıp oldu.” Diye söyleniyordu haklı olarak. Ben de içimden dua ettim; Elif ve Cengiz için, umarım hayırlısı ile bu durum en az hasarla atlatılır. (Yorum ve önerilerinizi bekliyorum sizce hikaye nasıl ilerliyor? 🙏☕🌹❤️🪡💍)
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD