Yorum ve desteklerinizi bekliyorum. Bakalım Hanna'yı bu bölümde nasıl buluşacaksınız. Kitaplığa eklemeyi unutmayın ❤️🌙💫🙏💐
14. Bölüm – Eski Sevgililer…
Koray sabah erkenden uyandı. Gözlerini açar açmaz aklına Hanna geldi. Kalbinin içinde garip bir telaş, tarifsiz bir heyecan vardı. Daha yatağından kalkmadan kendi kendine gülümsedi.
İç sesi:
“Bugün farklı olacak. Onun için küçük ama anlamlı bir sürpriz yapmalıyım. Hanna uyandığında yüzünde kocaman bir gülümseme olsun istiyorum.”
Hızla hazırlandı. İşe gitmeden önce ilk durağı çiçekçi oldu. Klasik kırmızı güller ona çok sıradan geldi. Hanna’yı daha iyi yansıtacak bir şey seçmek istedi. Pembe-beyaz minik papatyalarla hazırlanmış küçük bir buket ve ortasında tek bir kırmızı gül…
Koray bukete bakarken derin bir nefes aldı.
“Tam Hanna’lık…” dedi alçak sesle.
Çiçek buketini alıp hızlı adımlarla Hanna’nın işyerinin yakınındaki küçük bir kahve dükkânına uğradı. Hanna’nın sevdiği aromalı kahveyi sipariş etti. Garsona yalnız kahveyi saat sekiz buçukta hazırlarsanız olurmu?
Garson ; “Tabi nasıl isterseniz,”
Koray
“Kağıt kalem varmı not yazmak için.”
Garson not kağıdını ve kalemi Koray’a uzatır. Meraklı gözleri Koray’ın üzerinde gezinir.
Küçük not kâğıdına da kendi el yazısıyla yazmaya başlar:
“Günaydın Hanna 🌸
Bu özel günü dün başlattık, ama asıl güzellikler bugün devam etsin.
İyi ki hayatıma girdin.”
El yazısındaki titrek ama içten satırları görünce kendi kendine gülümsedi.
İç sesi:
“Tamamdır! Sade ama içten. Hanna bunu gördüğünde eminim çok mutlu olacak.”
İçerisi henüz tenhaydı. Kasadaki genç garson kıza yaklaşarak kibarca konuştu:
“Beni yanlış anlamayın, size bir ricam olacak. Eğer mümkünse bu buketi size bıraksam, iki dükkân aşağıdaki mağazaya götürseniz… Orada çalışan Hanna’ya teslim etmenizi rica etsem. Ücreti neyse öderim. Biliyorum dışarı servisiniz yok ama yardımcı olursanız çok sevinirim.”
Genç kız başını yana eğip gülümsedi.
“Normalde böyle bir şey yapmıyoruz ama… çok tatlı bir ricaydı. Yalnız, yanlış kişiye vermemek için soracağım… Hanna’nın bir resmi var mı?”
Koray hemen cebinden telefonunu çıkardı. Hanna’nın fotoğrafını açtığında yüzünde farkında olmadan yumuşacık bir tebessüm belirdi.
“İşte bu. Hanna.”
Garson dikkatle baktı, sonra başını salladı.
“Tamamdır. Merak etmeyin, doğru kişiye teslim ederim.”
Koray rahatlayarak cüzdanını çıkardı, kahve için ödeme yaptı. Üzerine fazladan bahşiş bırakmayı da ihmal etmedi.
“Bir ricam daha olacak.” dedi, küçük bir kâğıda telefon numarasını yazarak. “Hanna bunları aldığında bana mesaj atabilir misiniz? Onun tepkisini bilmek istiyorum.”
Kız hafif gülerek notu aldı.
“Tabii ki. Ama şunu söylemeden geçemeyeceğim… gerçekten çok romantiksiniz.”
Koray yanıt veremedi, sadece gülümseyip kafeden ayrıldı. Kalbi deli gibi çarpıyordu.
Hanna;
Hanna sabah erkenden uyanmıştı. Gözlerini ovuşturur ovuşturmaz ilk işi telefonunu eline almak oldu. Kalbi hızla çarparken ekranı açtı.
Ama yoktu. Koray’dan tek bir mesaj bile gelmemişti.
Kaşları hafif çatıldı. Dudaklarının kenarında beliren hüzünlü bir çizgiyle içinden geçirdi:
“Gece sohbetimiz o kadar güzeldi ki… sabah da günaydın mesajı atar diye ummuştum. Olmadı işte.”
Hanna’nın iç sesi de uyanmıştı;
“Günaydın Hanna, Koray’dan gelmedi ama benden gelsin.”
Hızla hazırlanıp evden çıktı. İşe geç kalmamak için adımlarını hızlandırmıştı. Fakat iç sesi, çoktan güne başlamış, kendi kendine laf yetiştiriyordu.
İç sesi:
“Of sabah sabah o kıyafet ne öyle? Bu pantolona o tişört hiç olmamış. Makyaj desen abartıdan başka bir şey değil. Şu saç rengine bak… yok yok olmamış. Ah şu vitrini yapanın hiç gözü yok herhalde, rezalet!”
Yolda yürürken her geçen insana, her gördüğü detaya takılıyor, kendi kendine mırıldanıyordu. Aslında biraz da Koray’dan gelen mesajı görememenin verdiği buruklukla daha fazla kusur buluyordu etrafında.
Mağazaya yaklaştığında yüzüne yerleşen hafif somurtkan ifade, kalbinin içindeki beklentiyle çelişiyordu.
Hanna mağazanın kapısına yaklaşırken hâlâ biraz keyifsizdi. Telefonunu bir kez daha eline aldı, belki bu arada mesaj gelmiştir diye umutla ekranı açtı. Ama yine yoktu.
İç sesi:
“Yok işte yok… Demek ki adam sabah insanı değil. Neyse… Hanna, moralini bozma. Sen kendi günaydınını kendin verirsin.”
Tam bu sırada yan taraftaki kafeden genç bir kız elinde küçük bir buket ve kahveyle koşarak ona doğru geldi.
Affedersiniz, Hanna siz misiniz?”
Hanna şaşkınlıkla gözlerini büyüttü. “Evet, benim…?”
Kız gülümseyerek buketi ve kahveyi uzattı.
“Bunlar sizin için bırakıldı.”
Hanna durakladı. Gözleri kocaman açıldı.
“Benim için mi? Ama… kim bıraktı?”
Kızın dudaklarında hafif bir sır gülümsemesi vardı.
“Söylememem istendi. Ama belli ki çok özel birisiniz.”
Hanna’nın içi bir anda ısındı, elleri titreyerek çiçeklere dokundu.
İç sesi:
“Allah’ım… bu kesin Koray! Başka kim olabilir ki? Sabah sabah beni böyle şaşırtmak da ne demek oluyor? Kalbim yerinden çıkacak gibi. Herkes bakıyor… biraz utanıyorum ama içimden taşan mutluluğu da gizleyemem.”
Yanakları kızarmış, gözleri ışıl ışıl parlıyordu. Çiçekleri kokladı, sonra kahveyi eline aldı. Dudaklarının kenarında belli belirsiz bir gülümseme vardı.
Garson kız mağazaya dönerken gizlice telefonunu çıkarıp Koray’a mesaj attı:
📱 Garson:
“Teslim edildi. Hanna’nın gözleri ışıl ışıl oldu. Resmen şok geçirdi.”
Koray mesajı görür görmez derin bir nefes aldı, yüzünde huzurlu bir gülümseme belirdi.
İç sesi:
“Tam istediğim gibi… Onu mutlu etmek, bana da mutluluk veriyor.”
Hanna şaşkın gözlerle çiçeklere bakarken telefonuna mesaj bildirimi geldi. Telefonu eline alıp ekrana baktığında dudağında beliren tebessüm, mesajın kimden geldiğini belli ediyordu…
📱 Koray 🌙:
“Günaydın Hanna 🌸 Bugün senin günün daha güzel başlasın istedim.”
Hanna telefonu sıkıca tutarken iç sesi çığlık attı:
“Yaaa işte bu! Sabah mesaj yok diye üzülmüştüm ama meğer sürpriz hazırlıyormuş. Ben bu adamı ne yapacağım!”
Hanna mağazaya girdiğinde elinde kahve ve çiçekleri gören arkadaşları şaşkınlıkla bakakaldı.
Aysun hemen atıldı:
“Vay, vay, vay! Bu sabah sana birileri jest yapmış galiba. Kim o şanslı adam?”
Hanna utancından yanaklarına yürüyen kızarıklığı gizlemek için yüzünü çiçeklerin arasına gömdü.
“Öyle… şey işte… tanıdık biri…”
Arkadaşlarının kıkırdamaları mağazayı doldururken iç sesi devreye girdi:
“Tanıdık biri mi? Hanna, bu resmen Oscar’lık bir bahane! Azıcık gururlansan. Şurada bir kez olsun hava atsan gökten taş yağmaz. Çiçekleri gizlemek için uğraşacağına havaya kaldırıp yürüsene, kırmızı halıda gibisin!”
Hanna masasına oturdu. Kahvenin sıcaklığı ellerini, papatyaların kokusu ise kalbini ısıtmıştı. Telefonunu açıp titreyen parmaklarla Koray’a yazmaya başladı.
📱 Hanna:💫
“Sabah günaydın mesajı gelmedi diye biraz bozulmuştum. Ama meğer çok daha güzelini hazırlamışsın. Çiçekler harika, kahve tam benlik. Teşekkür ederim… Bu özel günü hiç unutmayacağım.”
Gönder tuşuna basmadan önce birkaç saniye duraksadı. İç sesi hemen söze girdi:
“Yaz Hanna, yaz! Bu çocuk sana sabah sabah papatyalar gönderiyor. Daha ne olsun? Sen hâlâ utanıp nokta koyuyorsun. Kalp emojisi koy bari, biraz cesur ol!”
Sonunda bir kalp ekleyip mesajı yolladı. Telefonu avuçlarının içinde sımsıkı tutuyordu, sanki ekranın öteki ucundan Koray’ın tebessümünü hissedebiliyordu.
Koray’dan gelen cevap gecikmedi:
📱 Koray 🌙:
“Mutlu olmana sevindim Hanna. Senin gülümsemen benim için her şeyden değerli. Bugün işin bitince belki yine görüşürüz, ne dersin?”
Hanna’nın gözleri parladı, dudaklarından istemsiz bir tebessüm döküldü.
İç sesi:
“Ahh Koray! Sabah hüzünle başlayan günüm, şimdi kocaman bir heyecana dönüştü. Bu çocuk beni daha ilk haftadan mahvetti.”
Hanna mesajını gönderip kahvesinden bir yudum alırken arkadaşlarının bakışlarını hâlâ üzerinde hissetti. Aysun dayanamayıp yine söze girdi.
“Yani Hanna, çiçekler… kahve… not… Vallahi film sahnesi gibi. Söyle, bu gizemli adam kim?”
Diğer kız, Melek de araya atladı:
“Yok yok, gizemli falan değil. Bu yüz ifadesine bakılırsa kesin çok yakışıklı. Hanna, itiraf et, sen bu çocuğa fena kaptırmışsın!”
Hanna utancından kahvesine gömüldü.
“Saçmalamayın, daha çok yeniyiz. Abartmayın lütfen.”
İç sesi kıkırdadı:
“Abartmayın mı? Hanna, sen sabah uyandığında ilk iş bu çocuğun mesajına baktın. Çiçekleri görünce kalbin çıkacak gibi oldu. Bir de kalkmışsın abartmayın diyorsun. Valla en çok sen abartıyorsun!”
Aysun dirseğiyle Hanna’yı dürttü.
“Hadi hadi, kabul et. Senin yüzün kızardığında yalan söyleyemiyorsun. Bu çocuk seni baya etkilemiş.”
Melek de ekledi:
“Bak görürsünüz, Hanna birkaç hafta sonra nişan fotoğrafı atarsa şaşırmam.”
Üçü birden kahkaha attı. Hanna hem utanmış hem de içinde tatlı bir heyecan hissetmişti. Çiçeklere tekrar baktığında yüzünde istemsizce bir gülümseme belirdi.
İç sesi son noktayı koydu:
“Evet Hanna… bu çocuk senin hayatına bir girdi ve belli ki kolay kolay çıkmayacak. Hazır ol, kalbini fena halde kaptırıyorsun.”
Hanna, iş yoğunluğuna başlamıştı. Mağazadaki müşterilerle ilgilenirken aklından hiç çıkarmadığı bir detayı ihmal etmedi: çiçek buketi ve kahveyi arkadaş grubuna göndermeyi unutmadı. Telefonunu çıkarıp bir fotoğraf çekti, ardından gönderdi.
📱 Hanna (Entrika ve latte)
"Güne güzel başlamak 🌸"
Hatta sosyal medya hesabında hikaye olarak da paylaştı, altına küçük bir not düştü:
"Güne güzel başlamak 😊”
Tanıdıklardan soran olursa, kendim aldım, diye geçirdi içinden.
O sırada Elif, Hanna’ya özel bir mesaj attı. Eski takıntılı sevgili Ayşe’nin fotoğrafını eklemişti ve not düşmüştü:
📱 Elif
"Bu kıza dikkat et. Koray’ın eski takıntılısı Ayşe, mağazaya illa uğrar. Bilgin olsun."
Hanna mesajı gördüğünde gözleri büyüdü. İç sesi hemen devreye girdi:
“Eyvah! Yani bu Ayşe hâlâ var mı? Koray’la ilgili ne planlar yapıyor, hiç bilemem!”
Hanna hızlıca Elif’e cevap verdi:
📱 Hanna
"Tamam Elif, sağ ol uyarı için. Dikkat edeceğim."
İç sesi bir yandan heyecan, bir yandan da hafif bir panik hissiyle konuştu:
“Tamam Hanna… Şimdi hem mutluluk hem de dikkatle hareket etme zamanı. Bu sabahki sürpriz yetmedi, bir de eski sevgili gerginliği… Aman Allah’ım, sabah sabah heyecanım ikiye katlandı!”
Hanna, müşterilerle ilgilenirken göz ucuyla mağaza girişini kontrol ediyordu. İç sesi sürekli uyarıyordu:
“Tamam Hanna… Gözlerini dört aç! Ayşe her an içeri girebilir. Koray’ı yeni sevgilisini görmek için kesin gelecektir. Hazır ol, sakın panik yapma.”
Tam o sırada, mağazanın kapısı hafifçe açıldı. Hanna nefesini tuttu. İçeriye giren kişinin yüzü net görünüyordu; eski sevgili Ayşe.
📱 Hanna 💫(Koray’a mesaj atar)
"Koray… Beni acil arar mısın?” Aklına ilk gelen planı uygulamaya karar vermişti.
İç sesi hemen devreye girdi:
“Tamam Hanna, sakin ol! Hemen kontrol sende olsun. Nefes al… İşine odaklan… Ama gözlerini de Ayşe’den ayırma.”
Hanna, mesajı gönderdikten sonra derin bir nefes aldı ve müşterilerine dönüp sakin bir şekilde devam etti. Ama gözleri sürekli Ayşe’nin hareketlerini takip ediyordu.
Hanna, gece Koray’dan gelen resmi telefon ekranına duvar kağıdı olarak ayarladı. Telefonunu kasaya yakın bırakıp ekran görünür şekilde konumlandırdı. Kendisi ise kasaya yakın yerde kargo işleriyle uğraşmaya başladı. Müşterileri diğer kızlara yönlendiriyor, iş yoğunluğunu keyifle yönetiyordu.
O sırada Ayşe, Hanna’ya yaklaşmıştı. Sanki yakınındaki kıyafetlere bakıyormuş gibi yapıyor ama dikkatini Hanna’dan alamıyordu. Tam o anda Hanna’nın telefonu çaldı; ekranda Koray’ın resmi görünüyordu. Arayan adı ise renkli emojilerle:
Koray 🌙❤️😎🎯
Ayşe gözlerini telefondan alamadı. Öfke ve kıskançlık gözlerinde büyüyordu. Hanna, umursamaz bir tavırla ekrana bakıp sesini Ayşe’nin duyacağı şekilde ayarladı:
“Üfff, yine ne var. Sonra Koray, sonra işim var,” dedi, ardından telefonu meşgule attı.
İç sesi hemen devreye girdi:
“Kızım sen kraliçesin! Akla bak… Ayşe kudurdu resmen. Allah’ım, yarattığın kulu görüyorsun. Vay anam!”
Koray ısrarla tekrar aradı, Hanna yine telefonu meşgule attı. Dördüncü arayışta Hanna dayanamadı; telefonu açıp sakin bir sesle:
“Koray, müsait olunca ben seni arayacağım. Arayıp durma,” dedi ve telefonu kapattı.
Hanna bunu yaparken Ayşe ile göz göze geldi. Ayşe’nin bakışları öfke ve kıskançlıkla doluydu, Hanna ise karşılık olarak tamamen sakin ve mutluluk dolu bir ifadeyle baktı. Hafifçe gülümseyip, Ayşe’ye bakarak sordu:
“Buyrun, neye bakıyorsunuz? Ben yardımcı olayım.”
Ayşenin şaşkın bakışları Hanna’nın üzerindeydi…