20. Bölüm Ayşe’nin Gözyaşları

1577 Words
Yazar Nubar ; Değerli okuyucularım bu hikayeye destek olurmusunuz yarının yıldızların da şansımı deniyorum. Kalpte olsa yorum yaparsanız ve tanıdıklarınız tavsiye edip kitaplıklarına eklerlerse çok sevinirim. Size ayrıca yazar sözü yarının yıldızların da ödül alırsa finale kadar ücretsiz yayınlayacağım❤️🥰🙏💫🌙 20. Bölüm Ayşe’nin Gözyaşları Ayşe; Gece boyunca uyku tutmamıştı beni. Kafamda dönüp duran tek bir düşünce vardı: Acaba Koray ve Hanna ayrılacak mıydı? Yaptığım şeyin sonucunu merak ediyordum. Hanna’nın yaptığı o küçük oyun, elbette karşılıksız kalmamalıydı. Hanna’nın yüzündeki o sahte masumiyet ifadesi hâlâ gözümün önündeydi. Belli ki bir şeylerden şüphelenmişti. Bana inat, gözüme soka soka o hareketleri yapmıştı. “Evet Hanna’cığım,” dedim kendi kendime alaycı bir tebessümle, “bakalım bu fotoğrafla uyanmak nasıl olacak senin için?” Düşüncelerimin arasında kaybolmuşken telefonum titredi. Gelen bildirime baktım. Koray’dan mesajdı. Bir an donakaldım. O beni engellemişti, değil mi? Demek ki engelini kaldırmıştı. İçimdeki heyecanı bastırmaya çalışarak mesajı açtım. Koray❤️🥰 “Ayşe, konuşmamız lazım. Bugün buluşabilir miyiz?” Kalbim hızlı hızlı atmaya başladı. Demek ki planım tıkır tıkır işliyordu. Ayşe “ Aslında sana kırgınım ama, madem konuşmak istiyorsun, tamam buluşalım.” Yatağımdan bir anda fırladım. Kalbim sanki göğsümden dışarı çıkacak gibiydi. Heyecanımın yerini hızla telaş aldı. Duşa girdim; sıcak suyun vücuduma değmesiyle birlikte düşüncelerim biraz olsun dağıldı. Kendime gelmem gerekiyordu. Duştan sonra aynanın karşısına geçtim. Cilt bakımımı yaptım, saçlarımı özenle kuruttum. Makyajımı fazla abartmadım ama gözlerime hafif bir ışıltı verdim; sanki “pişman olman için buradayım” der gibiydi bakışlarım. Sonra dolabın kapağını açtım. Kıyafet seçimi her zamankinden zor geliyordu. Bir elbise elime alıyor, sonra geri bırakıyordum. Dakikalar geçmiyor gibiydi. Her saniye Koray’ın mesajındaki o kelimeleri tekrar ediyordum: “Konuşmamız lazım.” İçimden bir ses, “Kesin Hanna’yı terk etti,” diyordu. Başka ne için buluşmak istesin ki? Belki de sonunda kıymetimi anlamıştı. Bir gülümseme yayıldı yüzüme. Evet, bu defa her şey benim istediğim gibi olacaktı. Telefonuma ikinci bir bildirim daha geldi. Ekranda yine Koray’ın adı parlıyordu. Bu defa bir konum atmıştı. Koray❤️🥰 “Buradayım, seni bekliyorum.” Mesajı okur okumaz kalbim hızla çarpmaya başladı. Parmaklarımın ucuna kadar yayılan bir heyecan… Demek ki gerçekten yalnız kalmak istiyordu benimle. “Baş başa kalmak istiyor herhâlde,” dedim kendi kendime. Gözlerim parladı. “Demek ki işe bile gitmemiş… Sırf benimle buluşmak için.” Aynaya son bir kez baktım, saçımı düzelttim. “Sevgilim benim,” fısıldadım dudaklarımın arasından. “Bekle, geliyorum sana. Her şey çok güzel olacak, o kadar eminim ki buna…” Anneme arkadaşlarımla buluşacağımı söyledim. Sorular sormasına fırsat vermeden kapıyı çekip çıktım. Bu buluşma, her şeyi değiştirecekti. Koray beni beklerken, ben nihayet planımın meyvesini toplayacaktım. “Bugün sizinleyim,” diye mesaj attım arkadaşlarıma. “Annem ararsa aynen böyle söyleyin. Ben Koray’la buluşmaya gidiyorum. Sanırım barışmak istiyor… Son bir şans isteyecek. Hadi kızlar, görüşürüz. Durumu size atarım.” Telefonu kapattım, ekrandaki yansımama son kez baktım. Kalbim deli gibi atıyordu. Koray’ın gönderdiği konuma doğru yola çıktım. Gideceğimiz yer, genelde aşıkların buluştuğu, evlenme tekliflerinin edildiği o meşhur mekândı. Herkes orayı romantik atmosferiyle bilirdi. Demek ki bana bir sürpriz hazırladı, diye geçirdim içimden. Yüzümde istemsiz bir tebessüm belirdi. Seyir terası da şehir ayaklarının altında gibi geliyordu insana. Mekana gelmiştim… Kapıya yaklaştığımda Cengiz’i gördüm. Bir anda durakladım. “Hayırdır Cengiz, sen burada ne geziyorsun?” dedim, kaşlarımı çatıp. “Koray yardım istedi de, hazırlıklar için ona el attım,” dedi gülerek. Bir an kalbim hızla çarptı. “Hazırlık mı?” dedim heyecanla. Elimi kalbime götürdüm, yüzümde kocaman bir gülümseme belirdi. Allah’ım, sonunda beklediğim an bu mu? O kadar mutluydum ki… Yıllardır ben çabalamıştım, ama şimdi Koray benim için çabalıyordu. Cengiz bana nereye gideceğimi tarif etti. “Birazdan işaret ederim, sen o zaman sahneye gel,” dedi. Başımı salladım. Sanki hiçbir şeyden haberim yokmuş gibi davranacaktım. Mekân gerçekten büyüleyiciydi; balonlar, çiçekler, ışıklar… Her şey kusursuz görünüyordu. Ve Koray, tüm yakışıklılığıyla sahnenin önünde duruyordu. Müzik çalmaya başladığında kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Şarkı tanıdıktı… Aşkın gözü kör mü acaba… İçimden evet hemde nasıl kör. Körkütük aşıktım Koray’a… Tam o an, Koray ellerini uzattı. Ama… o eller bana değil, bir başkasına uzanıyordu. Gözlerim doldu, nefesim kesildi. Bu kız… o kızı tanıyordum. Hanna! Koray, Hanna’nın elini tutmuş, onu sahnenin ortasına davet etmişti. “Hayır…” diye fısıldadım. “Bu bir rüya olmalı. Yanlış görüyorum. Bu… olamaz.” Ama her şey apaçık ortadaydı. Koray diz çöktü, cebinden bir kutu çıkardı ve Hanna’nın önünde açtı. Resmen… benim hayallerimi yaşıyordu. Bütün o romantik hazırlık, bütün o plan… Benim için değildi, Hanna içinmiş meğer. Gözyaşlarım sel gibi aktı. Nefes almakta zorlanıyordum. Sahneye doğru yürümeye kalktım ama biri kolumdan tuttu. Cengiz’di. Elini sıkıca omzuma koydu. Sesi yumuşak ama kararlıydı. “Senin zamanın geçti Ayşe,” dedi. “Bir türlü anlatamadık sana. Koray, Hanna’yla evlenmek istiyor. O yüzden artık kenara çekil. Koray’dan sana fayda yok.” O an her şey durdu. Sesler kesildi, renkler soldu. İçimdeki umut yerini koca bir boşluğa bıraktı. Ben neyi beklemiştim? Ve şimdi neyle karşılaşmıştım?.. Bir umut daha vardı içimde; Hanna “hayır” der, yüzüğü Koray’ın kafasına fırlatır diye bekledim. Bir süre orada kalmak istedim, belki bir mucize olurdu. Ama mucize değil, tam tersi oldu. Hanna gözyaşları içinde “evet” diye haykırdı. Evet demişti! Ben ne yapacağımı ne diyeceğimi bilmiyordum; Koray’ın sesini duyamamıştım ama Hanna’nın çığlıkları kulaklarımı yırtar gibiydi. O “evet”, içime batan bir bıçak gibi geçti. Nefret ediyordum her ikisinden de, öylesine derin bir nefret. Gözyaşlarımı kolumun tersiyle sildim, arkamı döndüm ve Cengiz’e fısıldadım: “Onlar asla mutlu olmasın. Onlar için tek temennim bu.” Cengiz beni durdurdu, elimi tuttu. Sesi sakin ama ısrarcıydı: “Bak Ayşe, Koray sırf senin için ondan uzak dur diye böyle bir şey yapmıyor. Sen onları ayırmak için çabaladıkça, onlar birbirine daha çok bağlanıyor. Bırak kendi hallerine, ne yaşayacaklarsa yaşasınlar. Kendi hayatına devam et. Seni gerçekten sevecek birine aşık ol. Aklını kullan, güzel kızsın.” O sözler bir tokat gibiydi kulağıma. Aklımı kullanmak Cengiz’e kalmış değildi; ama o an aklım mantığın ötesindeydi. Cengiz’in bakışındaki şefkat ve öğüt, içimdeki ateşi söndürmek bir yana, daha da alevlendirdi. Kolumu sertçe çekip ondan kurtuldum ve mekanın dışına doğru çıktım. Adımlarım zemini dövüyor gibiydi; her adım bir öfke, her nefes bir kırgınlık taşıyordu. Bu hayal kırıklığını ömrüm boyunca unutmayacaktım. Koray’a da unutturmayı hiç düşünmüyordum. “Senden bir alacağım var, Koray,” diye içimden geçirdim. “Umarım asla mutlu olmazsınız.” Sinirlerim kontrol edilemez bir hâl almıştı; nasıl duracağımı bilmiyordum. İçimdeki plan, kırılan umut ve yükselen intikam duygusu birbirine karışıyordu. Bu gece, Ayşe artık aynı Ayşe değildi. Telefonu cebimden çıkardım ve Duygu’yu aradım. “Duygu, hazırlan,” diye başladım, sesim titrek ama kararlı. “Seninle Hanna’nın evine gidiyoruz. Annesine her şeyi anlatacağız.” Karşımdan gelen çatlak ses, telaşını saklayamıyordu. “Ayşe, sakin ol, saçmalama, öfkeyle hareket etme. Bekle bir dur, önce sakin kafayla düşünelim.” “Düşünecek hiçbir şey yok, Duygu,” diye kestim sertçe. “Gemileri yaktım ben, ne olacaksa olsun. Onların evlenmesini mi bekleyeceğim?” Telefonu kapattım; sesimi duyup duymadığı umrumda değildi. “Gelmezsen gelme,” fısıldadım kendi kendime. “Ben tek başıma da giderim.” Ama önce Hanna’nın evini bulmam gerekiyordu. En kolay yol, onun iş çıkış saatini öğrenmek ve onu takip etmekti. Eğer işe gidiş dönüşünü bilirsem, adresine kadar iz sürer, annesinin kapısını çalardım. Elimdeki fotoğrafı annesine gösterecek, gerçekleri tek tek dökecektim. Beklemekten nefret ediyordum; sabırsızlık göğsümü sıkıştırıyordu. “Biraz sabırlı olacaksın,” dedim kendime zoraki bir nefesle. “Bu yüzleşme yarına kalacak.” Yarına kadar nasıl duracağımı bilmiyordum. O gün içimde bir şeyler kaynamaya devam ediyordu öfke, hayal kırıklığı ve soğuk bir kararlılık. Bu kararlılık, artık beni yönlendiriyordu. Dayanamıyordum artık. Öfkeme hâkim olamıyordum. Takip işinin yarına kalması içimi kemiriyordu. Bir şey yapmalıydım hemen, şimdi! Aklıma Koray’ın ablası Seda geldi. Numarası hâlâ bende duruyordu. Koray’la birlikte bir iki kez evine gitmiştik, çok tatlı bir kızdı. Hiç düşünmeden aradım. Telefon birkaç kez çaldıktan sonra Seda şaşkın bir sesle açtı: “Ayşe, hayırdır?” Demek ki Koray beni nasıl anlattıysa, ablası bile şaşırmıştı. Gözyaşlarımı tutamıyordum. Sözlerim ağlamalarımın arasına karıştı: “Koray bir kıza evlenme teklif ediyor, abla... Ama o kız ailenize uygun biri değil. Dışarıdan kapalı, hanım hanımcık görünüyor ama gerçekte öyle değil. Birkaç erkekle aynı anda görüşen tiplerden. Koray’ı nasıl tavladı bilmiyorum, ama gözünü açamadım. Ne olursun bir şey yap.” Sözlerimi bitirir bitirmez telefonu kapattım. Cevap vermesine izin vermedim fazla konuşursam pot kırabilirdim. Ardından Koray’la kafede çektiğimiz fotoğrafı mesajla yolladım. Altına da yazdım: “Kızın adı Hanna. Şu mağazada çalışıyor, adresi burada.” Telefonu kapattım, derin bir nefes aldım. Dolmuşa binmek istemedim. Adımlarım yavaş ama öfkeliydi. Belki de temiz hava biraz iyi gelirdi… ya da en azından içimdeki fırtınayı bastırırdı. Ayşe, Seda’yı aramıştı… ama bilmediği bir şey vardı. Seda da oradaydı. O sabahki organizasyonu zaten o hazırlamıştı. Koray, her ayrıntıyı ablasına bırakmıştı. Telefon kapandığında Seda’nın yüzünde şaşkınlık ve öfke karışımı bir ifade belirdi. Elindeki telefonu yavaşça masaya bıraktı. Yanında oturan Koray, yüzündeki gerginliği fark etti. “Ne oldu abla?” diye sordu. Seda, gözlerini kısarak kardeşine döndü. “Sen çok haklıymışsın Koray.” dedi ağır bir sesle. “Bu kız... çok tehlikeli. Dua et, başka bir şey yapmasın.” Koray sessiz kaldı, yumruklarını sıkarken yüzü gerildi. O an her şeyin daha da karmaşık bir hâl alacağını ikisi de hissediyordu. Koray, Hanna’ya dönerek sakin ama kararlı bir sesle konuştu: “Hanna, işin büyük kısmı sende artık. Bu gece ailenle konuş. Aileler tanışsın. En azından ailelerimizin haberi olsun. Ayşe’nin yapacağı hamleler, ailelerimizi etkilemesin.” Hanna başını hafifçe eğerek onaylarcasına salladı. Heyecandan neredeyse konuşamıyordu. O gün içinde Koray’dan evlenme teklifini almış, bir de ablasıyla tanışmıştı. Hem kalbi hem aklı karmakarışık bir hâle gelmişti. Ve bir yandan, artık ablası da her şeyi öğrenmişti.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD