17. Bölüm Çay Bahçesinde Buluşma

1586 Words
Keyifli okumalar dilerim. Yorumlarınızı merakla bekliyorum😉💐☕ 17. Bölüm Çay Bahçesinde Buluşma Efe; Otobüs saatini beklerken içimde garip bir huzursuzluk vardı. İş yerinde yaşadığım sorunlar artık katlanılmaz hâle gelmişti. Maaşlar doğru düzgün yatmıyor, sürekli oyalıyorlardı. En sonunda işverenle tartıştık. Hakedişlerimi vermediği için, bana verilen bir artı bir evin ve aracın anahtarlarını masanın üzerine bırakıp istifamı verdim. Bu işten bana hayır gelmeyeceğini anlamıştım. Artık kendime daha iyi bir iş bakmalıydım. Ama bunu anneme nasıl söyleyecektim? Babamla konuşmuştum. “Çık gel,” demişti. “Annene bir şekilde anlatırız.” Annem hep az ile yetinen biriydi. Sabretmenin sonunda mükâfatının verileceğine inanırdı. Ama benim sabrım artık tükenmiş, çaresizlik eşiğine dayanmıştı. Babam bana rapor aldım dememi tembihlemişti, anneme birlikte anlatacağımızı söyledi. Otogarda beklerken çay aldım, Eylem’e mesaj attım. “Müsaitsen, derste değilsen konuşalım,” yazdım. Hemen aradı. “Ne yapıyorsun aşkım?” dedi, sesi meraklıydı. “Ne yapayım aşkım, istifayı verdim. Şimdi annemle yüzleşmeye gidiyorum. Bakalım nasıl olacak. Dua et bana.” Eylem’in sesi bir anlığına düşündürücü bir tona büründü. “Neden bu kadar korkuyorsun annenden? İnsan genelde babasından çekinir.” “Yok, benimki korku değil,” dedim derin bir nefes alarak. “Sadece üzülmesini istemiyorum, hepsi bu.” “Beni boş ver Eylem,” dedim, konuyu değiştirmek istercesine. “Sen nasılsın? Derslerin nasıl gidiyor? Geçen gün sınavın vardı, nasıl geçti?” “Güzeldi,” dedi sakince. “Bugün biraz terzilik işlerim var. Çarşıda onları halledip öğleye doğru eve geçerim.” “Tamam, ben de annemle görüşeyim,” dedim. “Akşam belki buluşuruz, olur mu?” “Tabii ki, neden olmasın? Fazla dersim yok zaten. Sen haber ver, ben ödevlerimi erkenden bitiririm.” “Tamam aşkım,” dedim, özlemle. “Çok özledim seni.” “Ben de seni çok özledim,” dedi Eylem, sesi yumuşacık çıkmıştı. “Keşke iş bulduktan sonra çıksaydın. En azından boşta kalmazdın.” “Merak etme,” dedim kararlı bir sesle. “Boşta kalmam. Dükkânda anneme yardım ederim. Sıkıntı olmaz. Cep harçlığımı verir. Orada da iş bakarım.” Vedalaşıp telefonu kapattım. İçimden, “Akşama güzel bir sürpriz yapayım da neşesi yerine gelsin,” diye geçirdim. Ama maaşımı henüz alamamıştım. Annemden ne koparırsam artık… Duruma göre bakacaktık. Bu maddi sıkıntılar zaten omuzlarıma fazlasıyla yük bindiriyordu. Tolga’dan haber gelse de başvurumu yapsam, diye düşündüm. Üç dört sene askerlik yapsam, hem düğün masrafını hem de altınları biriktirirdim. Annem de elbette evimi döşerdi. Zaten en sevdiği şey ev dizmek. Onu alışveriş yaparken, mutfağıma eşyalar alırken gözümün önüne getirdim. Heyecanla eşyaları seçerdim eminim, ama daha vakti gelmemişti. İçimden, “Anneciğim, biraz daha beklemelisin,” dedim. Eylem; Telefonu kapattım. Efe’nin bu “anne korkusu” beni de geriyordu. Kaynanam nasıl biriydi ki Efe bu kadar tedirgin oluyordu? En ufak haberi vermekte bile zorlanıyor, işten ayrılma gibi ciddi bir durumda bile annesinin tepkisini düşünüyordu. Yine de iyi dayanmıştı bu iş yerinde. Çoğu zaman öfkesini benimle dindirirdi. Patronlarına kızar, beni arar, içini döker, sakinleşir ve işine devam ederdi. Gerçekten iyi dayandı, diye düşündüm. Ben olsam bir aydan fazla tahammül edemezdim herhalde. En iyisi bu gün Terzi Ablayla konuşmak. Gerçi “Terzi abla” demek bana soğuk geliyordu; adını öğrensem hiç fena olmazdı. Telefonu açıp müsait olup olmadığını sordum. Terzi abla🪡 “Çay bahçesi var, orada buluşalım kızım,” dedi. “Hem hava alırız, dükkânda çok bunaldım.” “Tamam,” dedim heyecanla. “Evde kurabiye, poğaça var. Onları da getiririm. Eğer dışarıdan yiyecek alıyorlarsa…” “Yok, sakın hiçbir şey hazırlama. Ben hazırlıklı geleceğim,” dedi. “Peki, tamam.” O kadar sevinmiştim ki… Böyle bir abla edinmek bana gerçekten çok iyi gelmişti. Ders çok sıkıcıydı ama şükür ki bitmişti. Sonraki derse kafam kesinlikle almayacağı için girmemeye karar verdim. Terzi Ablamın attığı konum için dolmuşa bindim. Yol boyunca mesaj attım: “Geliyorum.” “Tamam, bekliyorum kızım,” diye cevap yazmıştı. Annemle bile konuşamadığım şeyleri ona bir çırpıda anlatabiliyordum. Değişik bir aurası vardı ama bana iyi geliyordu. Dolmuştan inince etrafıma bakındım ve çay bahçesini gördüm. Yeşilliklerin arasında, sıcak ve nezih bir mekândı. Parkın içine girince gözlerim onu aradı. Derken bana el sallayan Terzi Ablayı gördüm. Çok güzel bir yer seçmişti. Koşar adımlarla yanına gittim. Sıcacık sarıldık, yanaklarımdan sevgiyle öptü. “Hoş geldin güzel kızım,” dedi. “Otur bakalım.” Masa öyle güzel hazırlanmıştı ki gözlerim ışıldadı. Semaverde çay kaynıyordu, masada çeşit çeşit ikramlar vardı. Açlıktan ölüyordum, dayanamadım: “Gerçekten harika hazırlamışsın! Her şeyi sen mi yaptın?” “Tabii ki ben yaptım. Böyle şeyleri hazırda bulamazsın,” dedi gururla. “Hadi bakalım, tatlarını beğenecek misin?” Görünüşleri bile gözümü doyurmuştu. Bir lokma aldım, hayranlıkla başımı salladım. “Gerçekten çok hamaratsın abla! Çalışırken bütün bunları nasıl beceriyorsun?” Gülümsedi. “Geceleri uyku tutmayınca hamur işiyle uğraşıyorum.” “Bu yorgunluğun üstüne bir de gece uykusuz mu kalıyorsun?” diye sordum şaşkınlıkla. “Elbette,” dedi omuz silkerek. “Önemi yok. Hadi, çaylarımızı da sen doldur. Varsay ki ben senin kaynananım, sen de gelin hanım. Hizmet et bakalım, maharetini görelim.” İkimiz de kahkahaya boğulduk. Çayları doldurdum, tabaklarımıza hazırladım. Kurabiyeden, poğaçadan, börekten aldım; öyle iştahla yiyordum ki Terzi Abla gülümseyerek, “Anlat bakalım, bir derdin var senin?” dedi. Yemin ediyorum, gözlerimden anlıyordu. “Abla, sen bunu nasıl beceriyorsun? Anneme bile anlatamadıklarımı sana bir çırpıda anlatabiliyorum,” dedim. Başını sallayıp dudaklarında tatlı bir tebessüm belirdi. “Rabbim sevdiği kullarını birbirine yakınlaştırır kızım. Demek ki bizi seviyormuş ki yollarımızı kesiştirdi.” Bu cevap içimi tatmin etmişti. “Efe ile konuştum sabah,” dedim. “İşten ayrılmış.” Çay ablanın boğazına kaçtı, bir an öksürdü. “Helal olsun abla, ne oldu?” dedim telaşla. “Yok bir şey,” dedi toparlanarak. “Birden sıcak çay boğazıma kaçtı.” “Neden ayrılmış?” diye sordu. “Abla, zaten çok iyi dayandı. Ben olsam bir ay bile dayanamazdım,” dedim. Sonra olanları bir bir anlattım. O da hak verdi. “Gerçekten sabırlı çocukmuş,” dedi. “Başka ne anlattı?” diye merakla sordu. “İşte, babasıyla konuşmuş. Babasının haberi varmış ama annesine nasıl söyleyeceğini düşünüyor,” dedim. Sonra içimdeki çelişkiyi açtım: “Takıldığım tek nokta şu abla… İnsan genelde babasından saklar. Ama bu Efe annesinden saklıyor. Bir tarafım, ‘arkana bakmadan kaç’ diyor. Diğer tarafım da ‘annesini üzmemek için çabalıyor, iyi bir eş olur’ diyor. Ama hangisine daha yakınım, bilemiyorum.” Terzi Abla gözlerimin içine öyle derin baktı ki sanki annem karşımdaydı. Korumacı bir tavrı vardı. “Sence neden böyle, abla?” diye sordum. O, sakince konuştu: “Sana söylemiş ya, annesini üzmek istemiyordur. Anneler, yavrularının her zaman iyiliğini ister. Bazen onların görmediklerini anneler öngörür. O yüzden geleceği planlarken titiz davranırlar kızım. Demek ki kayınvaliden de titiz bir kadın. Geleceği öngören biriyse… Belki de bu yüzden baskı yapıyordur. Çalıştığı yer isim yapmış bir yermiş. Belki orada bir senesini doldurursa, başka yerde daha rahat iş bulur diye düşünüyordur. Bilemeyiz.” Sözleri bana mantıklı geldi. Hak verdim. “Aslında doğru diyorsun abla. Efe keşke biraz daha dayansaydı. Bir seneyi doldurmuş olsaydı çok iyi olurdu. Referans olurdu en azından.” “Abla, sana hep abla diyorum ama ismini bilmiyorum.” dedim ve kahkaha attım. “Senin ismin ne?” Gülerek bana baktı. “Günaydın şapşik! Yeni mi aklına geldi adımı sormak?” dedi. “Ben de diyordum, acaba ne zaman soracak adımı. Filiz benim adım.” “Memnun oldum Filiz Hanım.” dedim gülümseyerek. “O kadar resmiyete gerek yok kızım.” diyerek tebessüm etti. “Ben daha çok memnun oldum.” Kafamı önüne eğip yavaşça sordum: “Abla, Efe’ye nasıl destek olabilirim? Onun üzülmesini istemiyorum. Belki annesiyle tartışır, kavga eder. Onu sakinleştirmek bana düşerse ne yapmamı tavsiye edersin?” Filiz abla, ellerini masanın üzerinde birleştirdi, yüzünde yumuşak ama ciddi bir ifade vardı. “Bak kızım, buradaki kilit rol sensin. Sakın annesine karşı tavır almasını sağlama.” dedi. “Ona sakinlikle durup düşünmesini söyle. Annesinin ilk tepkisi önemli. Şiddetle mi karşı gelecek, kızacak mı, bağırıp çağıracak mı… Ama sakinlikle karşılarsa işimiz daha kolay. Efe’ye, boş kalmadan başka işlere başvurmasını söyle. Ama bu sefer iş tercihini yaparken kesinlikle dikkatli olsun. Devamlı iş değiştirmek onun için de iyi olmayabilir. İş yerleri elemanları almadan önce araştırır; önceki işyerinden neden ayrılmış, neden çıkmış diye sorarlar. O yüzden iş seçimini yaparken iyi durup düşünsün. ‘Ben yapabilirim.’ dediği anda başlasın işe. Eylem; “Annesine kızar ya da küserse, o zaman nasıl tepki vereyim?” diye sordum. Filiz hanım; “Sen anne-oğul arasına hiç girme, hiç karışma.” dedi Filiz abla. “Annenle olan ilişkine beni karıştırma de. Siz ana-oğul halledersiniz. Arada ben kötü olmayayım de. Hiç bulaşma. Onlar bir şekilde yolunu bulur. Anneler affedicidir. Evlat da zaten anne şefkatine muhtaç olduğu için fazla küs kalamaz.” Bir an ona hayranlıkla baktım. “Abla, yemin ediyorum psikolog gibisin. Senin yanında kendimi çok iyi hissediyorum. İyi ki tanımışım seni.” dedim. Filiz ablanın yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. “Ben de seni iyiki tanımışım kızım.” dedi. “Hadi ye şunlardan, zayıflamışsın. Ara ara burada buluşalım. Bak buranın havası, betine benzine de iyi geldi. Geldiğinde bembeyazdın, şimdi yanakların pembeleşmiş.” “Hadi ye bakayım. Kalanları da paket yapacağım, evine götür. Ders çalışırken yemek işiyle uğraşma.” dedi. Dayanamadım, ayağa kalktım. “Kalkıp seni öpeceğim.” dedim. “Gel, gel.” dedi kollarını açarak. Yanına oturdum, sarıldım. O da beni göğsüne bastırdı. “İyi ki tanımışım seni ablam.” dedim. Saçlarımdan öptü. “Ne zaman kendini kötü hissedersen buluşuruz, tamam mı? İş yerine gelme. Orada rahat konuşamıyoruz. Ha işin olursa gel tabii, ama gelen giden oluyor, bu kadar rahat olamayız.” “Haklısın abla.” dedim. İçimden, “Bu çok güzeldi, sanki annemle buluşmuşum gibi…” diye geçirdim. “Rabbim karşımıza her zaman böyle güzel insanlar çıkarsa diye dua ettim.”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD