2

1817 Words
Masum bir kalp vardı göğüs kafesinin altında. Her güne yüzünde gülümseme ile başlar, hamile annesi onu biraz kızdırıp gönlünü alan babasıyla şen kahkahaları evlerini sarardı. Küçük Eliza merhametli sevgi dolu ve oldukça yetenekli bir çocuktu. Dans dövüş teknolojik bilgi. Öğretmenleri daha sekiz yaşındaki bir çocuğun zekâsından kat kat fazla zekâya sahip olduğunu sürekli dile getirir onu över örnek gösterirdi. Onca yetenek, o sıralar ülke de bir virüs gibi yayılan kız çocuğu kayıplarında parmağı olanların da dikkatini çekmişti. Tüm haber ajansları kaybolan çocuk olayları ile flaş haberler veriyor, kimse ne olduğunu çözemiyordu. Polis, asker teyakkuzda olsa da engel olamıyorlardı çünkü bir sonraki kurban kim bilmiyorlardı. Eliza, sabah babasının aracı ile karate kursuna geldiğinde arkadaşları ile gülüp derse hazırlanırken babası kapıda bekliyordu. Korkuyordu çünkü başına bir iş gelmesinden. Tıpkı diğer babalar gibi. Son kez öpücük verip derse girmesi için salona yolladığında çok sürmedi karısının telefon ile arayıp sancılandığını bildirmesi. Adam o an içindeki korku ve sıkıntı ile kızının içinde olduğu binaya baktı ve karısının yanına gitmek için aracına atlayıp yola koyuldu. Kimse o an kızını son kez sardığını ve öpüp ondan ayrıldığını kestiremezdi. Geçen dakikalar tüm çocukların derse odaklanmasını ve her bir hareketi dikkatle izleyerek teknikleri ile uygulamaya koymalarını sağlıyordu. Bir anda çalan yangın alarmı ve içeriye dolan duman paniğe neden olduğundaysa istenilen olmuş tam bir kaos ortamı yaratılmıştı. Küçük Eliza dumandan kaçmaya çalışırken yüzüne kapanan kocaman el ve o elin içindeki ilaçlı mendil parçası ile gözleri kapadığında hiçbir şeyin aynı olmayacağını düşünememişti. O gün kurs binasında büyük bir yangın çıktı ve sonuç olarak çocuklardan ölenler oldu. Diri diri yananlar ve hala yanmaya devam edenler. Son çocuktu Eliza. Kâbus gibi ülkenin üzerine çöken konseyin son kurbanı. Masumluğu merhameti solup yok olacak, tüm duygularından arınıp adeta MANKURT a dönüştürülecek, bir şeytanın hissizliğine bürünecekti. Oldu da. Şimdilerde yirmi beş yaşında olan eski adıyla Eliza, konseyin en başından ona verdiği şimdiki adıyla Satanas, büyük gökdelenin en üst katında camdan dışarı bakıp kocaman kadehinden yudumladığı şarabın tadını damağında hissederek gri gözlerini kapatıyordu. On yedi senelik hayatında ilk defa bir şeyin tadına böylesine zevkle varıyordu. Üzerindeki kalçalarını zor kapatan geceliği omuzlarına yayılan kömür karası saçları ve o saçların döküldüğü beyaz ten ile kusursuz kelimesinin beden bulmuş hali gibiydi. Bir kez daha değdi dudaklarına şarabın mayhoş tadı ve dili ile kalıntıları yalayıp kenardaki küçük sehpada duran telefonu eline aldı. Numarayı tuşlamadan evvel evdeki özel sistemi harekete geçirdi ve telefon üzerinden takibini engelledi. Sonra da bundan böyle ona her konuda yardım edecek küçük köstebeğini aradı. Bir şeyler yapacaksa içeriden, yok edeceği şeyin kökünden bilgi almalıydı. Her şeyi bilmeli en ince ayrıntıdan haberdar olmalıydı işini ona göre ayarlamalıydı. Sonuçta giriştiği işin sonunda ne olacağını bilse de işi bitirmeden beklediği son ile karşılaşmak istemiyordu. Hoş, ona istemediği sürece kimse zarar veremezdi. Çünkü bir orduya yetecek bilgisi, dövüş eğitimi ve sol göğsünde merhamet vicdan korkudan izler taşımayan kalbi vardı. Bu kalp ona kılını dahi kıpırdatmadan cinayet işlemesine, bağımlısı olduğu kan kokusunun o bıraktığı çelik hissine, en nihayetinde gerçek bir ölüm makinasına dönüşmesine yardım ediyordu. O ölüm makinasıydı. Amacı sadece öldürmekti. Yer zaman mekan kişi fark etmiyordu. Akıtacağı kanı, hissedeceği zevki, genzine dolacak kokuyu en önemlisi de kurbanı ölürken ölüm gibi nefesini solutması işin en güzel yanlarıydı. Telefon birkaç kez çaldıktan sonra açılsa da diğer taraftan duyulan "Parola" sözüne karşılık "Şeytan cehennemde efendidir" diyerek karşılık verdi. Derin bir nefes alıp bırakan adam ile konuşması başladı. "Naber dostum?" "İyiyim küçük köstebek ama beni bırak da son durumu haber ver?" "Son durum istediğinden fazlası değil. Diğer dört bebek öldürüldü ve onlar arasında senin de olduğuna inanmaları için gerekli hazırlığı yaptım." "Emin misin?" "Evet, çünkü veri tabanına girilen DNA örneklerinin arasına sanki seninki tespit edilmiş gibi rapor yerleştirdim. Hatta bu durum konseye kadar ulaştı diyebilirim. Biliyorsun sen konseyin favori bebeğisin. Senin ölümünü bizzat bilmeleri kaçınılmaz bir durum olurdu." "Onlar bu küçük hileyi sezemezler mi sanıyorsun? Sonuçta cesetlerden görseller gerekli ki öyle inanabilsinler. " "O kadarını bende biliyorum. Ona göre tüm her şeyi hallettim. Yani senin ölümünde şüpheye düşecekleri ya da yeniden araştırılacak bir kapı bırakmadım. İşimi hep sağlama alırım." "Bence de işini sağlama almalısın yoksa sonunu biliyorsun." "Tanrım lanet kadın hatırlatıp durma şunu!" "Bana bak p***s kafalı, sohbet etmek istesem evlenir mutlu bir yuva kurarım ya da gider terapi falan görürüm. Canımı sıkmayı bırak da görselleri ne yaptın ondan haber ver." "Ah yapma bana bunu, seni bir evin mutfağında küçük çocuklar ve göbekli koca ile düşünemiyorum." Dişlerini sıkan Satanas burnundan sertçe soludu. "Bana bak küçük köstebek. Eğer biraz daha konuşursan kopan penisinle kendi kıçını becermeni sağlayacağım anladın mı?" "Wow, biraz sakin ol. Tamam anlatıyorum. Bizim üstler biliyor seni onlara aynı dosya ve senin görselin gitti. Ama onların üstü bunlarla şimdiye kadar ilgili olmadığı için onlara giden görsel daha farklıydı. Yani sen artık bir ölüsün." Az önce öfke ile kasılan yüzünde şimdi ölüm gülüşü belirdi. Avuçlarında kaşınma başlamıştı. Parmak uçları işleyeceği cinayetler için karıncalanıyordu. Gözleri manzarayı izlerken devam etti. "İşte bu güzel haber, şimdi ne yapmayı planlıyorlar?" "Konsey bu sene yaşanan kayıptan sonra bir hafta erken toplandı ve seneye bu zamana kadar bir daha toplanma olmayacak. Üstelik bu defa başka ülkeler de çocuk alımı için listeye girdi. Taylan, Japonya, Makedonya, Türkiye ve Yunanistan. Yelpazeyi genişletiyorlar." Dişleri birbirine sertçe geçerken damağındaki hayali kanın tadı dilinde mayhoş bir lezzet bırakıyordu. "Desene lanet olası hedefleri asla şaşmıyor sadece yön değiştiriyor ve bana onları ortadan kaldırmam için 364 gün veriyor. Bu iyi haber. Şimdi sana ikinci görevini veriyorum küçük köstebek. Üstlerden başlayarak konseye kadar olan tüm üyeler ve üst düzey yöneticilerin listesi görseli iş alanları, mekânları, zenginlik seviyeleri, güçleri, dostları ve düşmanları yediği içtiği hatta tuvalete girip çıktıkları saati bile bana dosyalar haline ulaştıracaksın." "Daha detaylı isteseydin Satanas. Lanet olsun resmen kan değerlerine kadar götürdün işi. Basit bir köstebeğim ben yakalanırsam vahşi pitonlarına yem olurum haberin var değil mi?" Şuh bir kahkaha attı genç kadın. Bu insanın içini ısıtacak kadar güzel değil tüm bedenini buz kesecek kadar sert ve soğuktu. "Daha iyi işte, hata yapma olasılığın sıfıra iner. Malum o yılanlara yem olmamak için dediklerimi yapman şart. Hah aklıma getirmişken varsa hastalıklarını da ekle dosyaya." "Siktir, resmen şeytanla anlaşma yaptım ölüme kendi ayaklarımla yürüyorum." "Korkma, şeytan da bir melek sonuçta değil mi? Üstelik yakalanırsan onlardan önce ben daha acısız bir yöntemle seni cehenneme kabul ederim." "Sen aklını kaçırmışsın." Duyduğu sesteki titreme korkunun en saf hallerinden biriydi. "Akıllı olduğunda başına gelecekleri birinci elden öğrenmiş biriyim. Hadi elini çabuk tut ve dediğimi yap. Sana göndereceğim tek kullanımlık e posta adresine atacaksın. Bir sorun çıkarsa e posta farklı bir ülkede yaşayan birinin IP si üzerine kayıtlı olacak." "Tamam dikkatli ol." "Dikkate ihtiyacı olan sensin köstebek." Daha fazla konuşmadan telefonu kapadı. Akşam olmak üzereydi ve güneş ufuktan batmaya yüz tutmuşken boynunu esnetti. Üzerindeki gecelikten sıkılmış gibi bir çırpıda çıkardı. Şimdi sadece kadınlığını örten küçük bir kumaş parçası ile kaldığında daha rahatlamıştı. Kadehini mutfak tezgâhına bırakıp dolaptan bir elma alarak büyük televizyonunun karşısına oturdu. Dün gerçekleşen olayın hala yapılan haberlerini yüzünde ve gözlerindeki soğukluk ile izledi. İki ısırık almıştı ki mikrofona konuşan orta yaşlı bir muhabir "Ülke genelinde yıllardır işlenen ve son seferde büyük bir patlama ile resmen katliam yapan paralı suikastçılar durmak bilmiyor. Devlet adamlarına dahi düzenledikleri, olumlu sonuçlar aldıkları öldürme planları gözlerden kaçmıyor. Kadın oldukları belirlendiğinden bu yana akıllarda tek soru var. Kim bu ölüm melekleri? Nerede ve nasıl yetiştiler? Tehlikeli ama bir o kadar aklı zorlasa da kendi fikrimi beyan ediyorum sevgili seyirciler. Yıllar önce ülke genelinde kaçırılan akıbetleri birkaç yıl sonra o zamanki devlet görevlileri tarafından "öldüler" diyerek açıklanan kızlar acaba şimdilerde karşımıza ÖLÜM MELEKLERİ adı altında suikastçılar olarak mı çıkıyorlar? Elbette bu bir varsayım ama on yedi yıl önce yanan büyük kurs binası ve ölen çocuklar arasında da kayıplar olduğu göz önüne alınırsa, bence hükümet bu durumu araştırmalı. Yeni gelişmeler ortaya çıktıkça tekrar bağlanacağız" deyip konuşmayı sonlandırdığında Satanas 'ın tırnakları elindeki büyük yeşil elmanın içine gömülmüş, gri gözler öfke ile sarmalanmıştı. Derin nefesler alıp koltuğun baş kısmına kafasını dayadığında o anlar gözünde canlandı. Kurstaki gülüşüp duran halleri, ders ortasında içeri sızan duman ve kaçmak isterken bir anda kendini ıssız bir adada kumların üzerinde yatarken bulması. Dişleri sertçe sıkılı bir hal alırken, o andan sonra yaşadıkları film karesi gibi göz kapaklarında oynamaya başladı. Aldıkları eğitimler, kaçmaya çalışanların yılanlara atılıp yem olması, ölümüne yedikleri dayaklar, regl olduktan sonra on beş yaşında girdikleri ameliyat ile alınan rahimleri ve daha niceleri. Bir bir ölüme yürüyenler ve kalanların duygularının ruhlarının bedenlerinden sökülüp alınması. Hangi birini unutabilirdi ki? Satanas, unutmamıştı, sadece çok iyi bir rol yeteneği vardı. Tıpkı artık hazır oldukları gün yaşadıklarına karşın sessiz kalması bile bu nedenleydi. Son görüntüler ile hızla açılan gözleri ve avucunda parçalara ayrılan elmanın kırıntıları gerçek dünyaya dönmesine yardımcı oldu. Köstebekten bilgi gelene kadar kalkıp odasına giderek aldığı duşun ardından üzerine beyaz teninde bir mücevher gibi parlayan kırmızı elbise giydi. Tango için oldukça uygun ve cazip olan elbise içinde adeta tanrıça gibiydi. Dairesinden çıkıp asansöre bindiğinde kulaklarındaki çığlıkları silmek için zihninde bir parça açtı. Sesi yükseltti ve tüm sesleri yemesine izin verdi. Kafasının içinde çoktan piste çıkmış muhtemelen ilk defa gördüğü parteri ile delicesine tango yapıyordu. Otoparka inip spor arabasına atladığında yolu yönü belliydi. Ondukça işlek ve bir o kadar da güzel bir tango bar. İçeri girip önce birkaç kadeh içti ardından da delicesine dans etti yeni partneriyle. Gece partnerinin evinde bittiğinde uykuya dalan adamın yanından kalktı giyindi ve eve geri döndü. Lanet gece istediği gibi gitmemişti. Gece yarısı saat üç e geliyordu ve e postayı kontrol ettiğinde hala bir şey olmadığını gören kız kırmızı elbisesini çıkarıp çırılçıplak kaldığında telefondan yine güvenlik programını çalıştırıp köstebeği aradı. Bir süre çalan telefon açılmazken ufaktan sinirlenmeye başlamıştı. Üst üste yine aradı ve sonunda nefes nefese kalmış adamın "Ne var?" diye tıslaması ile yüzünde şeytani bir gülümseme belirdi. Adamı iş üzerinde yakalamıştı ve bölmek acayip zevk vermişti. "Ne var mı? Sence ne olması gerekiyor köstebek?" İşte şimdi aldığı zevkten ve harcadığı efordan değil Satanas ile telefonda konuşuyor olmak nefesini hızlandırmıştı. "Sabah arayamaz mıydın?" dediğinde altındaki kadın "Hadi daha hızlı" diye yakınıyor sesi boşalmaya yakın olduğunu belli ediyordu. Buz gibi sırıtan Satanas "O lanet aletini altındaki fahişenin içinden çıkar ve bana dosyayı gönder hemen. Yoksa son düzdüğün şey o geniş kadınlık olacak çünkü ben senin aletini kesip kıçına tıkayacağım" dediğinde adamın sertçe yutkunduğunu duydu. Bunu seviyordu. Korku vermek, birilerinin onun sesinden dahi titremesi zevk uçlarına dokunuyor tüm bedeni istekle geriliyordu. Birkaç küçük hışırtıdan sonra tuşlara basılma sesi ile anında bilgisayarına e posta bildirimi geldi. Adımları masaya giderken hala itirazlar eden kadını ve onu ikna etmeye çalışan köstebeği telefonu kapatarak ardında bıraktı. Bu durum soğukça bir kahkaha patlatmasını sağlamıştı. Zavallı köstebek şimdi o kadını tekrar ikna edip düzecek ve zevkin dorukları için hariçten çaba harcayacaktı. E posta açıldığında karşısına çıkanlar parmak uçlarının kaşınmasına genzinin kan kokusuna karşı bağımlılık derecedeki isteğine neden oluyor ölüm çığlıklarını duyar gibi olunca kadınlığı geriliyordu. O aptal adam danstan sonra evine davet edip deli gibi sevişmişti ama kadın tatmin olmadan erkenden boşalmış sonra da uyuya kalmıştı. Şimdi iş yine genç kadına kalmıştı ki bunu zevkle yapacaktı. Çünkü bedeni ölüm diye haykırırken onu ancak sağlam bir orgazm rahatlata bilirdi.      BÖLÜM NASILDI? 
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD