Han evden çıktığında kendini nehir kenarına atmıştı. Yere oturduğunda içki şişesini açıp birkaç yudum çekti. İçindeki öfkeyi olduğu gibi karısının üzerine boşaltınca biraz olsun hafiflediğini hissediyordu ama yine de affetmemişti. Ayağının hemen yanındaki yuvarlak taşı eline aldı. ‘’Hiç doğmamış olmayı dilesem kabul olur mu?’’ dediğinde taşı nehrin karanlık sularına fırlatıp attı. İçkisinden içmeye devam ettiğinde gözünden akan yaşı sildi. Yaşadıklarından yorulmuştu. Bebekliğinden beri Nur Melek ile evleneceksin denilerek büyütülmüştü ve kendisine seçim hakkı hiç tanınmamıştı. Birini sevmesini anlayabilirdi kendisi de sevmişti. Hayatını farklı bir şekilde yaşamasını da anlayabilirdi ama kaçmasını anlayamıyordu. Buradaki yaşamını ona zorlaştırmamış aksine fazlasıyla iyimser davranmıştı a

