YANLIŞ KİŞİYE GÜVEN

1305 Words
Ne kadar koştuğumu hatırlamıyordum, o kadar kötü durumdaydım ki bunu düşünecek halde değildim. Koşmaktan nefes nefese kalmıştım artık, biraz duraksayıp derin bir nefes aldım. O adam beni hemen bulamazdı, toparlanması biraz vaktini alacaktı. Hem benim ne yöne gittiğimi de bilmiyordu, o yüzden beni bulması o kadar da kolay değildi! Ben nereye gidecektim şimdi, nasıl kurtulacaktım bu cehennemden? Henüz tam anlamıyla kurtulmuş değildim, ve böyle beklemeye devam edersem de kurtulamayacaktım! Koşacak takatim kalmasa da yürümeye devam ettim, en azından durmayacaktım. Etrafa bakınıyordum burada yaşayan birilerini görebilmek için. Bu bir saçmalıktı, burada yaşayan olamazdı. Bağırıp denemek istiyordum en azından, ama o kadar çok korkuyordum ki buna cesaret edemiyordum. Belki sandığım kadar kötü baygınlık geçirmemişti, belki de uyanmıştı ve beni arıyordu. O yüzden bağırmayıp sakin kalacaktım, hem bir ses duyarsam bu karanlıkta saklanmak kolay olurdu. Tam bunu düşündüğüm sırada bir çatırtı duydum. Duyduğum sesle beraber donup kaldım öylece, ses çıkarmamaya özen göstererek oradaki ağacın arkasına sığındım. Lanet olsun! Lanet olsun! Lanet olsun! Ben kaçmak için uğraşırken çok kolay yakalanmıştım! Adam benim olduğum tarafa geliyordu ve ben yerimde durmaktan başka bir şey yapamıyordum. Nefesimi tuttum sanki beni fark etmemiş gibi. Elimde hiçbir şey yoktu, en azından bir sopa olsa çok iyi olurdu. Tamamen dibimde durduğunda gözlerimi yumdum teslim olmuşçasına. "Ne olur yapma, bana zarar vermeden yolla beni buradan. Yemin ediyorum ki kimseye bir şey söylemem, tutarım çenemi." Gözlerimden yaşlar akarken yalvarıyordum. Bırakmayacaktı elbet, bırakacak olsa arkadaşımı bırakırdı zaten. Ama o bir katildi, asla bırakmazdı beni. "Sende kimsin ve kime yalvarıyorsun böyle? Yanlış anlamıyorsam başın belada gibi duruyor dostum?" Bu sesi duyunca gözlerimi açtım hızla. Karşımda gördüğüm yüzü seçmek pek kolay değildi, tek gördüğüm beni kaçıran adamdan daha kısa durduğuydu. Ahh, hadi ama! Bu detayı unutmuştum, benim gördüğüm çoğu görüntü gerçeği aksetmiyordu çoğunlukla. Bu benim sınavımdı, zorlu sınavım! Ve zihnim olmayan görüntüleri de sunuyordu bana. Karşımda tanımadığım bir adam gördüğüm için gergindim, ama o adamı görmediğim için de mutluydum. Heyecanla adamın önüne atladım beni kurtarsın diye. "Ne olursunuz beni buradan çıkarın, size yalvarıyorum! Lütfen, lütfen beni bir an önce şehir merkezine götürün, bu ormanda kafayı yerim yoksa!" Adamın yüzünü çözmeye çalışıyordum karanlıktan ötürü, ama bir türlü görüntü netleşmiuordu zihnimde. Kim olduğunu çözmeye çalıştıkça gözüm kararıyordu sanki, o yüzden zorlamayı bıraktım. "Pekâlâ, başın belada demek. Şöyle bir sıkıntı var ki bu karanlıkta ormanda araba süremem. Telefonum da yanımda değil, o yüzden birilerini de aramıyorum. Dinle, seni şimdilik evime götüreyim, orada 911'i ararsın. Ya da yardım isteyeceğin biri varsa onu ararsın işte. Ama sana başka şekilde yardımcı olamam, ne arabamı çalıştırabilirim, ne de şu an sana telefon çıkarabilirim." Karşımdaki bu adamı hiç tanımıyordum. Peki buna rağmen ona güvenmek ne kadar doğru olurdu? Zaten yeterince tehlikedeydim, eğer bu adam doğruyu söylüyorsa ve ben ona inanmazsam o zaman arkamdaki katil beni her an yakalayabilirdi. Düşünmek için fazla vaktim yoktu, her an ayaklanıp beni aramaya koyulabilirdi. Bu adama güvenirsen kaybedeceğim hiçbir şey yoktu. En azından benim umudum bu yöndeydi. "Peki, o halde bir an önce harekete geçebilir misiniz? Şey... Benim peşimde biri var ve beni bulursa öldürebilir. Ne olursunuz bir an önce gidelim, yoksa öldürecek o beni." Adama telaşımı belli etmek ne kadar doğruydu bilmiyorum, ama dayanamamıştım işte. Adam bana şaşkınlık içerisinde baktı ve yolu işaret etti. "Tamam, beni takip edin. Sizi koruyacağım ve evime geçer geçmez 911'i arayacağım." Buna gerçekten ihtiyacım vardı, kurtarılıp bir an önce bu kabus gibi gerçeklerden kurtulmak istiyordum. Adamı takip ettim hızla, arada bir ayağım bu terlikten kaysa da durmadan takip ettim. "Siz kimsiniz ve ormanda ne geziyorsunuz? Eviniz gerçekten burada mı?" Bu ormanda yaşayan biri var mıydı cidden? Peki ormanda yaşayan birileri varsa benim arkadaşım öldürüldüğünde neden hiçbiri müdahale etmemişti? Hiç mi sesini duyan olmamıştı burada birileri varsa, yanda ya da ormanda yaşayan tek kişi bu adam mıydı? "Ayrı olarak bir evim var. Ama her ay en azından bir hafta gelip burada kalıyorum, kafa dinlemek için güzel bir yer." Gerginliğim gitgide artıyordu. Ben böyle bir durumdayken ve adam bunu bilirken fazla rahattı. Peşimde olan kişiden kendisinin de korkmasını bekliyordum oysaki. "Peşimde bir katil olduğunu söylüyorum sana ve sen bundan korkmuyorsun bile. En azından gerilmen gerekmez miydi, çünkü eğer buraya gelirse belki senin de başına bela olacak." Adam bana kısa bir bakış atıp yoluna devam etti. Onu takip edip etmeme konusunda pek de emin değildim artık. "Dostum, bana hiç kimse bir şey yapamaz. Sana bir kadın olduğun için güç yettiriyordur, ama aynı şeyi bana yapması mümkün bile değil. Onunla denk geleceğiz büyük ihtimalle." Bu büyük ihtimalle doğru bir şeydi. Yine de bu cevaplar bana yetmiyordu, bu adama tam olarak güvenemiyordum yaşadığım şeylerden sonra. "Peki. Evin buraya çok uzak mı? Eğer uzakta onun bizi yakalama ihtimali var. Bizi yakalarsa senin de tehlikeye girme ihtimalin var, adamın silahının olma ihtimalini yok sayıyorsun galiba." Yine dönüp bana baktı, yoluna devam etti daha sonra. Onun bu hali beni endişeye sürüklüyordu. "Bak, bana güvenmediğinin farkındayım. Eğer istiyorsan bir an önce yolundan dön ve git. Ben sana yardımcı olmaya çalışıyorum ve böyle bir tavır sergiliyorsun. İstersen güvenme, bu konuda elbette özgürsün." Bunu gayet serinkanlı bir şekilde söylemişti. Ona gerçekten güvenebilir miydim emin değildim, ama başka hiç çaremde yoktu. "Lütfen beni yanlış anlama, sadece yaşadığım şeylerden ötürü biraz korkuyorum. Yardımın için tekrardan teşekkür ederim," dedim korku içinde. Bir yandan da arkanın kontrol etmeyi ihmal etmiyordum o adamın gelme ihtimaline karşılık. Önümde duran adamı takip ederken sakin kalmak için zorluyordum kendimi. "Merak etme, 10 dakika sonra varmış oluruz. O zaman sana direkt telefonu vereceğim, sen de ararsın. Bak, durumun ne kadar ciddi olduğunu bilmiyorum, ama gerektiği yerde seni koruyacağımdan emin olabilirsin." Gerçekten gerekirse eli kanlı bir katile karşı koruyabilir miydi beni? Bundan pek emin olamasam da sessizce başımı onayladım inanmak istediğim için. Birkaç dakika geçmişti, gerçekten de kulübe tarzı bir yer görünmüştü. Burayı görünce içimde bir rahatlık oluşmuştu. Hızlı adımlarla adamın yanına ilerledim, onun yanında yürüyordum artık. "Tanrım, çok şükür ki kurtulacağım buradan. Sana ne kadar teşekkür etsem azdır!" Bunu söyleyip adama döndüğümde etrafa bakındığını gördüm, belki de etrafı kolaçan ediyordu. "Sen kulübeye doğru git, ben bir etrafa bakınacağım biri var mı diye. Bu arada, telefon sehpanın üzerindeydi. Eğer biri gelirse bağıracağım, oradan anlarsın." Yani benim için kendisini tehlikeye mi atacaktı? Hayret içinde ona baksam da bir şey diyemedim. Karşımdaki adama hem güveniyordum, hem de güvenmekten çok korkuyordum. "Buna gerçekten de emin misin? Burada duran adam çok tehlikeli biri, yani sana bir zarar vermeye çalışabilir! Benim yüzümden kendini tehlikeye atmanı istemem." Adam hâlâ bakınmaya devam ediyordu, ürkmeye başlamıştım karşıma yine katil adamın çıkmasından korktuğum için. "Sen beni dinle ve bir an önce eve geç, yoksa çok geç kalacağız." İlk başta emin olamasam da başımı salladım ve kulübeye doğru ilerledim. Ne kadar hızlı olmaya çalışsam da ayağımdaki terlikler engel oluyordu bana. Bayağı büyük terliklerdi ve hızlı hareket etmemi engelliyorlardı. Kulübeye geçtim hızla, ardından etrafa bakındım bir terlik bulabilmek için. Çok şanslıydım, burada kadın ayakkabıları vardı. Belki de adam evliydi ve karısının ayakkabıları buradaydı. Orada yeni bir spor ayakkabı görünce hızla aldım ve koltuğa oturup giymeye başladım. Rahatlamıştım, bir numara büyüktü ayağıma, ama az önce giydiğim terlikten çok daha iyiydi. Neredeyse mutluluktan arama yapmayı unutacaktım. Hızlıca adamın bahsettiği gibi sehpanın üzerine baktım telefonu görebilmek için. Bahsettiği gibi telefon vardı, hızlıca ayağa kalkıp telefonu aldım ve dolaşarak 911'i tuşladım. Telefonu kulağıma tutup sabırla beklerken bir anda ensemde bir sızı hissettim. Ensem sızlarken gözlerim şok içinde açılmıştı. Elim acıyla oraya giderken telefon düşmüştü elimden. Biri gelip arkamdan vurmuştu, ama kimdi? Acıyla yere yığılırken bana bunu yapanın kim olduğunu görmek için son kez arkama baktım. Beni buraya getiren adam elindeki silah kabzasıyla vurmuştu bana. Gözlerim hafifçe kapanırken acı iyice artmaya başlamıştı. Tamamen baygınlık geçirmeden önce o adamın sözlerini duydum. "Zaten seni arıyordum ve sen de kucağıma düştün. Kader bu ya, her ihtimalde bizim ellerimizde olacakmışsın! Seni bulduğuma sevinecek birileri var," derken telefonu alıp kapatmıştı aramayı. Başka birini aramıştı bu kez de. "Ormanda seninkini buldum. Gel ve emanetini al, seni bekliyor olacağım dostum." Gözlerim hafifçe kapanırken anlamıştım yanlış kişilere güvendiğimi, ama çok geç kalmıştım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD