4.BÖLÜM [MÜTTEFİK]

1413 Words
Keyifli okumalar Evan'la merdivenlerden indik ve sarayın bahçesine çıktık. Saray çalışanları çığlık çığlığa kaçışıyorlardı. Kırmızılı üniformalı Ignis askerleri, ormanın içinden gelen saldırılara ateşle cevap veriyorlardı. Sarayın bahçesinde kanlar içinde İgnis askerleri yatıyordu. Ormanın içinde sarayın kapısına doğru koşan onlarca mavi, yeşil ve gri üniformalı asker vardı. Koşanların arkasındakiler ise su, hava ve toprakla Ignis askerlerine saldırıyorlardı. Yeşil kıyafetli askerler Soil Krallığının, mavi kıyafetliler Quod Krallığının, gri kıyafetliler ise Caeli Krallığının askerleriydi. Quod askerlerinin yanında ne işleri olduğunu anlayamıyordum. Kapıya yaklaştıklarında elimi öne uzatıp yükses sesle "Clypeus" dedim. Elimden çıkan mor dumanlar bahçe duvarlarının dışından itibaren tüm sarayı kuşattı ve bir kalkan oluşturdu. Daha sonra duman şeffaflaşıp görünmez oldu. Askerler kapıya doğru koşup içeri girmeye çalışsalar da kalkan onları geriye püskürttü. Su ve toprakla kalkana zarar vermeye çalıştıklarında kalkan gelen darbeleri geri onlara yansıtıyordu. Yavaşça kapıya doğru ilerledim. Evan da peşimden geliyordu. Mavi kıyafetli bir asker öne çıktı. Quod Krallığının ordu komutanı Rick. "Prenses Dora. Çok yanlış taraftasınız majesteleri." dedi. Suratında her zamanki iğrenç sırıtışı vardı. "Eğer senin tarafında değilsem Rick, çok doğru bir taraftayımdır." Bir adım öne çıktı ve "Ignis Krallığının tarafında olduğunuzu duyduğumda inanmamıştım. Soil Krallığı ve Caeli Krallığı bizim yanımızdayken bir şansınız olduğunu sanmıyorum. Yol yakınken bize katılın." dedi. Siktir. Kocaman bir siktir. Yüz yıl önceki savaşta tarafsız kalan bu iki krallığı nasıl kendi taraflarına çekebilmişlerdi? Üçünün karşısında şansımız çok düşüktü fakat Evan'ı yüz üstü bırakamazdım. "Buraya kadar bunu söylemek için geldiyseniz boşuna zahmet etmişsiniz. Defolup gidin!" Rick gülümseyerek baktı ve askerlerine döndü. "Burada işimiz bitti. Prenses madem bize katılmıyor. Celestia'nın tüm köylerini sular altında bırakın. Hortumlar ve depremler yaratın. Bir kişi bile sağ kalmayacak." Rick gülümseyerek bana döndüğünde sinirden yüzümün yandığını hissediyordum. İki adım öne ilerledim ve Rick'in karşısında durdum. Yüzündeki gülümseme yavaşça solduğunda gözlerini korku bürümüştü. "Gözlerin... Gözlerin yanıyor!" Gözbebeklerinde kendimi görebiliyordum. Gözlerimin içinde turuncu alevler dans ediyordu. Ayaklarımdan yukarı hızla çıkan ateşi hissedebiliyordum. Alevler yavaşça tüm vücudumu sarmıştı. Öyle ki dışardan bana bakan alevden bir beden görürdü. Ormana kaçmaya çalışan üç askere baktım ve vücudumdan kopan alevler onlara doğru yöneldi. Üçü de yanmaya başladı. Onlar çığlık atarak kendilerini yere attıklarında diğer askerler de suyla alevleri söndürmeye çalışıyorlardı. Fakat bilmedikleri bir şey vardı. Ben istemediğim sürece bu ateş sönmezdi. Rick'e döndüm ve gözlerimi gözlerine diktim. Daha sonra derin bir nefes aldım. Fakat geri vermedim. Nefesimi tutmaya başladığımda Rick de nefes alamadı. Korkuyla gözleri irileşti ve bu bana inanılmaz bir zevk verdi. Kaşlarımı çatarak gözlerine bakmaya devam ettim. Bir dakikanın sonunda Rick morarmaya başlamıştı. Birden kolumu kavrayan bir el hissettim ve kafamı elin sahibine çevirdim. Evan bana telaşla bakıyordu. "Yapma Dora. Öldüreceksin onu." Ne? Onlarca askerini öldüren ve halkına saldıran bir adamı mı kurtarmaya çalışıyorsun Evan. Nefesimi bırakmamla Rick derin bir nefes aldı. Fakat bu rahatlaması çok uzun sürmedi çünkü sol elimi kaldırıp yumruğumu sıktım. Ardından elimi sola doğru savurdum ve sağ kolu koparak ağaçların arasına düştü. Rick bağırarak kanlar içinde kalan omzunu tutmaya başladığında sinirle konuşmaya başladım. "Eğer bir daha beni halkımla tehdit edersen koparacağım uzvun kolun olmaz!" Askerlere döndüm ve bağırmaya başladım. "Halkımdan da Krallığımdan da uzak duracaksınız! Hepinizi öldürmem tek bir hakeretime bakar! Defolun buradan!" Askerler korkuyla ormana yöneldiler. Yerdeki üç askerin cesedini bırakmışlardı. En arkadan Rick iki askerin yardımıyla yürüyordu. Bir asker Rick'in kopan kolunu aldı ve diğerlerinin peşinden koşmaya başladı. Gözden kaybolduklarında Evan'a döndüm. Alevler yavaşça sönerken beni kollarımdan tuttu ve kendine çekip sarıldı. Ben de ellerimi şaşkınlıkla sırtına yasladım. Alevleri Evan zarar görmesin diye hızlıca söndürdüm. Birkaç saniye sonra geri çekildi fakat elleri kollarımdan ayrılmadı. "İyi ki buradasın Dora. Sen olmasan ne yapardık bilmiyorum." dedi gözlerime bakarak. Keyifsizce gülümsedim ve "Sanırım artık gerçekten müttefik olduk, ha?" dedim. Sıkıntıyla etrafına baktı ve derin bir nefes verdi. "Öyle gözüküyor. Böyle bir şeyi beklemiyordum Dora. Soil ve Caeli Krallıklarının onlarla olması bizim için felaket demek." Sağ kolumu ellerinden çektim ve elimi omzuna koyup hafifçe sıktım. "Merak etme. Celestia Krallığı yanınızda. Hiçbir zarar gelmesine izin vermem size." Sana. Bana garip bir şekilde bakmaya başladı. Sanki bir şey söylemek ister gibiydi. Biraz sonra derin bir nefes verdi ve kafasını çevirdi. Askerler ölen arkadaşlarını bahçeden götürüyorlardı. Yanlarından geçerek saraya girdik. Yemek salonunun kapısını açmak için parmaklarımı şıklattım. Kapı yavaşça aralanırken Nova, Kevin ve Isabella'nın korkuyla ayaklandığını gördüm. Kapı tamamen açıldığında bizi gördüler. Nova hızla koşup bana sarıldı. Isabella da Evan'a sarılmıştı. Nova geri çekildiğinde Kevin gelip kollarıyla sardı beni. Ben de ona sarılıp kafamı göğsüne yasladım. Kevin kollarımdan tutup beni uzaklaştırdı ve "İyi misin? Bir şeyin var mı?" diye sordu. Nova da yanıma gelip yaralı mıyım diye kontrol etti. "Merak etmeyin iyiyiz biz. Ama karşı taraf için aynı şeyi söyleyemem." diyip hafifçe gülümsedim. "Bir daha bunu sakın yapma Dora! Kafayı yiyecektim burada. Beni nasıl buraya kilitlersin." Nova sinirle konuştuğunda ona baktım ve kaşlarımı çattım. "Dışarıda ne olduğunu bilmiyordum Nova. Ve iyi ki de bunu yapmışım çünkü üç krallık onlarca askerini gönderip sarayı basmaya çalıştı." "Ne? Nasıl yani saraya girmeye mi çalıştılar? Buradalar mı hala?" Isabella korkuyla bizden cevap bekliyordu. "Merak etme güzelim. Biz hallettik gittiler. Ayrıca sarayın dışında kalkan var. Giremez kimse." Evan bana bakıp hafifçe gülümsedi. Düştüm. Gerçekten düştüm. Heyecanla arkaya bir adım attığımda elbisemin eteğine takıldım ve sırt üstü yere uzandım. Nova ve Kevin kahkaha atarken Evan arkama geçti ve belimden tutarak beni ayağa kaldırdı. Evan'ın yardımıyla kenardaki kanepeye oturup elbisemi biraz kaldırdım. Ayağım kızarmıştı ve hareket ettirdiğimde acıyordu. Isabella yanıma çömeldi ve "Ayağın kızarmış. Buz getireyim mi?" diye sordu. Evan yanıma oturdu ve Isabella'ya "Buz olmaz. Saray doktorunu buraya getir. Gelip baksın." dedi. Isabella ayağa kalkacağı sırada omzuna dokundum kalkmaması için. "Doktora gerek yok ben hallederim." Elimi kızarıklığın üstüne koydum. Birkaç saniye sonra geri çektim ve kızarıklığın gittiğini gördüm. Isabella hayranlıkla bana bakıyordu. "Büyü sözleri söylemeden bunu yapabildiğini duymuştum ama ilk kez görüyorum. Bu mükemmel." Gülümseyerek ona göz kırptım. Odanın kapısı gürültüyle açıldı ve içeri Kral Lucas girdi. "Prenses! Saldırıyı duyup hemen geldim. İyi misiniz?" Çocuklarına hiç bakmadan beni sorması rahatsız ediciydi. Isabella'nın babasının bu tavrına kırıldığını farkettim. "İyiyiz, ama siz saraya nasıl girebildiniz anlamadım. Kalkan var kapıda." Kral bir an duraksasa da gülerek cevap verdi. "Kalkan yoktu aşağıda. Kargaşada büyünüz bozuldu herhalde." Yavaşça başımı sallayarak onu onayladım. Kral Lucas ne karıştırıyordu bilmiyordum ama benim büyüm daha önce hiç bozulmamıştı. Kara büyü yalnızca başka bir kara büyüyle bozulabilirdi. Bir şey olmuştu ama ne olduğunu çözemiyordum. "Buradan hemen gitmek istiyorum Nova. Bir şeyler oluyor." Nova kaşlarını çatarak bana baktı ve beni sessizce onayladı. Nova'yla bu şekilde konuşabilmek için çocukken büyü yapmıştık. Daha çok okulda işimize yaradığı ayrı bir gerçekti tabi. "Biz artık gidelim. Yarın okulun ilk günü dinleniriz biraz." Kral aceleyle konuşmaya başladı. "Saldırıya uğradık. Celestia şu an güvenli midir bilmiyoruz. Burada kalın." Krala döndüm ve "Zaten bu yüzden gitmeliyim. Halkımın güvenliği benim için her şeyden önemli. Ayrıca bu ittifak artık gerçek bir ittifaka dönüştü. Üç Krallık size karşı birleşmiş. Zor bir durumdayız. Celestia'ya gidip konsey ile beraber bir koruma kalkanı oluşturmalıyım." "Peki biz? Ya tekrar saldırırlarsa?" diye sordu Isabella. İri gözleri endişeyle doluydu. Yanına gidip ona sarıldım. Kollarını belime doladığı sırada gözyaşları yavaşça yanaklarına süzülüyordu. "Merak etme. Kalkanı tekrar oluşturacağım kimse giremez. Girmeleri için üçünüzden birinin izin vermesi gerek. Burada güvendesiniz." Evan yanıma geldi ve "Sizinle gelmemi ister misin?" diye sordu. "Hayır. Bize bir şey olmaz Evan. Siz de kalkandan kimsenin geçmesine izin vermeyin." Evan başını sallayarak beni onayladığında Kevin'ın yanına gidip ona sarıldım. "Bir şey olursa hemen bana haber ver Kevin. Ya da sen de bizimle gelsen?" Kevin omuzlarımdan tutarak beni kendinden uzaklaştırdı. Gülümseyerek "Krallığım bu durumdayken gelemem Dora. Hem ben bir Elementum'um unuttun mu? Yakarım hepsini." dedi. Burukça gülümsedim. Kevin'ın bizimle gelmesini istiyordum. Evan'la beraberken güvende olacağını bilsem de yanımda olsa aklım onda kalmazdı. "Yarın okulda görüşürüz o zaman." Nova'nın sözleri üzerine Kral Lucas kaşlarını çattı ve "Okul mu? Bir savaşın içindeyiz. Orada saldırıya uğrarsanız ne olacak." Hepimiz ona şaşkınca baktık. Isabella "Efendim, okul tarafsız bölgede. Orada kimse kimseye zarar veremez." dedi. Kral Lucas sertçe Isabella'ya baktıktan sonra bana döndü ve "Kendinize dikkat edin Prenses. Dediğim gibi bir savaşın içindeyiz. Düşman çok güçlü." Çenemi hafifçe yukarı kaldırdım ve "Celestia Krallığı hiçbir zaman yenilgiye uğramadı Kral Lucas. Ve Celestia Krallığı daha önce benim kadar güçlü bir Kraliçeye de sahip olmadı." Kral gülümseyerek bana baktı ve "O zaman ne mutlu bize ki karşınızda değil, yanınızdayız Prenses." dedi. Genişçe gülümsedim ve "Ne mutlu size ki karşınızda değil, yanınızdayım." dedim. Gülümsemesi yavaşça solarken, daha çok gülümsedim. Arkamı dönüp Nova'nın elini tuttum ve Isabella'ya el salladım. O da el sallarken Evan'a baktım ve hafifçe gülümsedim. Sol elimi havaya kaldırıp parmağımı şıklattım. Şimdi Celestia Sarayının önündeydik. Son gördüğüm şey ise Evan'ın hafifçe kıvrılmış dudaklarıydı. Yorum yapmayı unutmayın.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD