Ameliyat odasının soğuk atmosferi, steril beyaz duvarlarıyla dış dünyadan adeta bir kabuk oluşturmuştu. Bu kabuğun içinde, Elisa'nın narin bedeni, parlak metalik ameliyat masasının üzerinde hüzünle yatıyordu. Cildi, gün ışığını görmemiş bir çiçeğin solgunluğuna benziyordu. Yüzündeki her çizgi, hayatın ona armağan ettiği acıların, kayıpların ve yalnızlığın birer iziydi. Gözlerinin altından süzülen yaşlar, onun bu sessiz çığlığını dışa vuruyordu. Doktor, onun yanına yaklaşarak, yumuşak bir sesle, "Şimdi uyuyacaksın," dedi. Ancak bu sözler, onun içindeki fırtınayı durduracak kadar etkili olamadı. Narkozun bedenini sarmasıyla birlikte, geçmişin hayaletleri gözlerinin önünde belirdi. Babasının sıcak gülümseyişi, annesinin ardında bıraktığı sessiz adımlar, ablasının son vedası... Her bir anı, o

