Bölüm 32: İstenmeyen Bağlar

472 Words
Leon, sürü evinin salonunda bir ileri bir geri dolanıyordu. Günlerdir zihnini kemiren çekimden kurtulmak için kendini gece boyunca farklı şeylerle oyalamıştı. Eğitim alanına gitmiş, birkaç genç kurda dövüş talimi yaptırmış, hatta bir grup dolunayda doğanı yeniden sorguya çekmişti. Ancak tüm bunlar onu rahatlatmamıştı. İçinde Lucy’ye olan tutkusu ve arzusu sürekli kıpırdanıyordu. Sonunda, öfkeli bir şekilde masaya yumruğunu vurup dışarı çıktı. Soğuk gece havası yüzüne çarparken derin bir nefes aldı. Belki de her şeyi unutmak için biraz yalnız kalmak iyi gelirdi. Bu sırada Lucy, Leon’un odasındaki yatağında huzursuz bir şekilde kıpırdanıyordu. Gözkapakları kapalıydı ama zihni karanlık bir ormanda gezinmekteydi. Rüyasında, kendini yine tanıdık o ormanda bulmuştu. Gökyüzünde asılı duran dolunay, etrafı ürkütücü bir şekilde aydınlatıyordu. Hava serin, orman sessizdi ama Lucy, yalnız olmadığını hissediyordu. Tam o anda, Alfa Alex ağaçların arasından belirdi. Yüzünde baştan çıkarıcı, tehlikeli bir gülümseme vardı. Adımları kendinden emin, bakışları Lucy’nin üzerindeydi. "Zamanımız yaklaşıyor, Lucy," dedi, sesi karanlık bir fısıltı gibi. Lucy geri çekilmek istedi, ama bacakları onu dinlemiyordu. "Benden ne istiyorsun?" diye sordu, sesi karışık bir korku ve arzu tonuyla titriyordu. Alex, birkaç uzun adımda Lucy’nin önüne geldi. Onu belinden yakaladı ve kendine doğru çekti. Güçlü elleri Lucy’nin kalçalarını kavrarken, başını eğdi ve boynuna yavaşça bir öpücük kondurdu. "Ne istediğimi biliyorsun," dedi, sesi bir fısıltı gibi. "Seni. Ve daha fazlasını." Lucy, onun nefesinin sıcaklığını boynunda hissetti. Kalbi hızla çarpıyor, vücudu Alex’in dokunuşlarına karşı koyamıyordu. Arzudan başı dönüyordu, ama içinde bir şey hâlâ ona direnmeye çalışıyordu. “Bu doğru değil,” diye mırıldandı, sesi zayıf ve tereddüt doluydu. Alex, alaycı bir gülümsemeyle onun yüzüne baktı. "Doğru mu? Yanlış mı? Umurumda değil," dedi. Sonra Lucy’yi kucaklayıp bir ağaca yasladı ve dudaklarını onun dudaklarına kapadı. Öpüşü, vahşi ve talepkârdı. Lucy, onun tutkusu ve şehveti karşısında ne yapacağını bilemez haldeydi. Alex’in elleri Lucy’nin bedenini keşfetmeye başlarken, Lucy her geçen saniye daha fazla etkileniyordu. Onun gücü, kararlılığı ve vahşi tutkusu Lucy’nin içindeki her türlü mantıklı düşünceyi silip süpürüyordu. Alex, derin bir iniltiyle Lucy’nin kulağına eğildi. "Seni benim yapmama çok az kaldı," dedi. Lucy, Alex’in bedeninin ağırlığını üzerinde hissederken, bir yandan ona tamamen teslim olmak istiyor, bir yandan da içinde bir şey bu çekime karşı koymaya çalışıyordu. Alex, onun boynunu öperken elleri Lucy’nin kalçalarına kaydı ve onu daha sıkı kavradı. Sertleşmiş erkekliğini ona doğru bastırdı. Onun içine girmek istiyordu. Arzusu zirveye ulaşmıştı. Lucy’nin nefesi kesiliyordu. Alex’in sert öpücükleri ve dokunuşları, onu bir uçuruma sürüklüyordu. Alex, onunla tamamen birleşmek için hamle yaptığında Lucy’nin aklı bir an için berraklaştı. "Hayır," dedi, sesi zayıf ama kararlıydı. Bu tek kelime, ormandaki her sesi susturdu. Alex geri çekildi, gözlerinde karanlık bir hayal kırıklığı vardı. Ancak bir saniye sonra, Lucy rüyadan sıçrayarak uyandı. Nefesi hızlı ve düzensizdi. Yatağın içinde otururken vücudu Alex’in dokunuşlarının bıraktığı hayali sıcaklığı hâlâ hissediyordu. Ancak bu rüya, onun kafasında yeni bir karmaşa yaratmıştı. Alex’in çekimi neden bu kadar güçlüydü? Ve neden ona karşı koymak bu kadar zordu?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD