Bölüm 18: Kader

721 Words
Alex, Lucy’nin şaşkın bakışları arasında ona doğru bir adım attı. Belini kavradığında Lucy’nin nefesi kesildi. Derin ve kararlı bir sesle, "Bunlar benim sürüm, dolunayda doğanlar," dedi gururla. Lucy etrafına bakındı. Çadırlardan çıkan insanlar ve onların arasında dolaşan birkaç kurt vardı. Herkes sakin ama dikkatli bir şekilde hareket ediyordu. Çadırların büyüklüğü ve düzeni, burada yaşayanların güçlü ve organize olduğunu gösteriyordu. Bu kadar kalabalık olduklarını fark ettiğinde tüyleri ürperdi. "Ben... anlamıyorum," dedi Lucy, sesi titrek ve kafası karışmış bir şekilde. Alex, seksi ve kendine güvenen bir gülümsemeyle ona döndü. "Her şeyi anlatacağım," dedi ve belini bırakmadan onu çadırların arasından yürütmeye başladı. Yavaşça ilerlerken Lucy’nin aklında şüpheler dolaşıyordu. Bu insanlar kimdi? Alex neden bu kadar etkileyiciydi ama bir o kadar da tehlikeli görünüyordu? Bir şeylerin tam olarak yerli yerine oturmadığını hissediyordu. Alex, bir anda konuşmaya başladı. Sesi derin ve karizmatikti, her kelimesi Lucy’nin dikkatini çekiyordu. "Antik bir kehanet var," dedi. "Bu kehanet, dolunayda doğanların eski düzeni yıkacağını ve kurtlara gerçek özgürlüğü getireceğini söyler." Lucy duraksadı. Gözleri Alex’in yüzüne kilitlendi. "Eski düzen mi?" diye sordu, sesi merak ve tedirginlikle doluydu. "Evet," dedi Alex, Lucy’ye doğru hafifçe eğilerek. "Kurtlar asırlardır kendi doğalarından uzaklaştırıldı. Gücümüz sınırlanıyor, liderlerimiz bizi zincirliyor. Ama dolunayda doğanlar bunu değiştirecek. Kehanete göre, bizler toplandığımızda kimse bize engel olamayacak." Lucy’nin zihni daha da karıştı. "Peki... bütün bunların benimle ilgisi ne?" diye sordu, sesi hafifçe titriyordu. Alex bir an duraksadı. Gözlerini Lucy’nin gözlerine dikti. Derin ve anlam dolu bir şekilde bakıyordu. "Bu kehanetin bir devamı var," dedi yavaşça. "Eğer ilk dolunayda doğan ile son dolunayda doğan bir araya gelirse... onları hiçbir güç durduramaz." Lucy’nin nefesi kesildi. Gözleri büyüdü ve birkaç adım geriledi. "Ben... ben son dolunayda doğanım," dedi, sesi fısıltı kadar zayıf çıkmıştı. Alex onun sözünü tamamladı, yüzünde bir gurur ve azim ifadesiyle. "Ve ben de ilk dolunayda doğanım," dedi. "Bizim kaderimizde birlikte olmak yazılı, Lucy. Birlikte eski düzeni yıkıp kurtların geleceğini yeniden şekillendireceğiz." Lucy’nin kafası karmakarışıktı. Alex’in söylediklerini anlamaya çalışıyordu ama zihni bir türlü netleşmiyordu. Aynı zamanda Alex’in yaydığı o çekici ve yoğun enerjiye karşı koyamıyordu. Gözlerini Alex’ten alamadı; onun gücü, güveni ve karizması Lucy’yi tamamen etkisi altına almıştı. Kelimeler boğazında düğümlendi. Ne diyeceğini bilemeden Alex’e bakakaldı. Alex, Lucy’nin belinden tutarak onu ormanın daha tenha bir yerine doğru yönlendirdi. Gölgelerin daha yoğunlaştığı, ağaçların sıklaştığı bu alan, sürünün gözlerinden uzak ve yalnızca rüzgarın yapraklarla oynadığı bir yerdi. Lucy, Alex’in yanında yürürken bir şeylerin doğru olmadığını hissediyordu ama aynı zamanda onun varlığının yaydığı o çekici hisse karşı koyamıyordu. Kalbi hızlıca çarpıyor, nefesi düzensizleşiyordu. Alex bir anda durdu ve Lucy’yi kendine doğru çevirdi. Onun şaşkın bakışları arasında bir adım daha attı ve Lucy’yi iri vücuduyla bir ağaca doğru bastırdı. Onun güçlü elleri ağacın gövdesine yaslanırken Lucy kendisini Alex ve ağaç arasında sıkışmış buldu. Alex’in koyu gözleri Lucy’nin gözlerine kilitlendi. "Sen de beni ister misin, Lucy?" diye sordu, sesi düşük ama yoğun bir arzu taşıyordu. Lucy’nin zihni karmakarışıktı. Kalbi deli gibi atıyordu ama içinde bir yerden gelen ince bir ses, ona bu durumun doğru olmayabileceğini söylüyordu. Derin bir nefes aldı, kelimeler dudaklarından zar zor çıktı. "Ben... ben bilmiyorum. Ve anlamıyorum" Alex, onun tereddüdünü anlayan bir ifadeyle başını hafifçe eğdi. Gözlerinde sabır ve tutku dolu bir parıltı vardı. "Anlaman gerekmiyor," dedi yumuşak ama etkileyici bir sesle. Sonra yüzünü Lucy’ye yaklaştırdı ve dudaklarına bir öpücük kondurdu. Bu ilk temas, Lucy’yi tamamen hazırlıksız yakalamıştı. Kalbi hızlandı, nefesi tutuldu, başı döndü. Öpücük yavaş yavaş daha derin bir hal alırken, Alex’in dokunuşları daha talepkar ve yoğun hale geliyordu. Lucy, ona karşı koymak için bir şeyler yapması gerektiğini biliyordu ama Alex’in yaydığı güçlü çekimden kurtulmak neredeyse imkansızdı. Alex’in öpücükleri daha da derinleşirken Lucy, tamamen ona kapılmış haldeydi. İçinde uyanan hisler yeni, yoğun ve kontrol edilemezdi. Ama tam o anda, ormanın derinliklerinden bir ses yankılandı. "Baskına uğradık!"diye bağırdı Beta Cael’in sesi. Alex bir anda öfkeyle Lucy’nin yanındaki ağaca yumruğunu savurdu. Yumruk, ağacın kabuğunu parçalayarak bir iz bıraktı. "Kahretsin!" diye hırladı. Sonra hızla geri çekildi, gözleri Lucy’ye döndü. "Burada kal,"dedi, sesi otoriter ve kesin bir tondaydı. Ardından bir an bile kaybetmeden kurda dönüşerek ormanın derinliklerine doğru koşmaya başladı. Lucy, ağaca yaslanmış halde kaldı. Derin nefesler alarak kendine gelmeye çalıştı. Dudaklarında hâlâ Alex’in öpücüğünün sıcaklığı vardı, zihni karmakarışıktı. Kalbinde hem korku hem de Alex’e karşı yoğun bir arzu vardı. Ama onun bu kadar kolay bir şekilde tehlike içine atılmasını izlemek de onu korkutuyordu. Alex kaybolurken, Lucy yalnız başına bu tenha yerde durup kendi hisleriyle mücadele etmeye başlamıştı...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD