Bölüm 23: Karanlık Arabada

1017 Words
Aracın ritmik sarsıntıları ve yorgunluk Lucy’yi ele geçirirken, göz kapakları ağırlaştı ve derin bir uykuya daldı. Rüyasında kendini yine tanıdık o ormanın ortasında buldu. Hava sakin, ama bir o kadar da gerilim doluydu. Etrafındaki ağaçlar uğuldayan bir meltemle hafifçe sallanıyordu. Lucy’nin içinde, bir şeylerin yaklaşmakta olduğuna dair bir his vardı. Aniden, siyah ve gri kürküyle Alex’in kurdu ağaçların arasından fırlayarak ona doğru geldi. İri ve güçlü yapısıyla tam karşısında durduktan sonra insan formuna dönüştü. Lucy, onun baştan çıkarıcı bakışlarını ve her zamanki gibi keskin, karizmatik duruşunu gördüğünde içinde sıcak bir heyecan dalgası yükseldi. Rüya olmasına rağmen, Alex’in varlığı o kadar gerçekçiydi ki, Lucy nefes almakta zorlandı. “Orada beni kurtarman çok cesurcaydı,” dedi Alex, sesi hem hayranlık hem de hafif bir arzu taşıyordu. Adımları yavaş ve kontrollüydü. Ona iyice yaklaşıp tehlikeli bir şekilde yakınında durdu. Lucy, onun bu tavrından hem etkileniyor hem de tedirgin oluyordu. Tereddütle, “Kimsenin ölmesini istemiyorum,” diye fısıldadı. Sesinde hem kararlılık hem de korku vardı. Alex, bu sözlere hafif bir gülümsemeyle karşılık verdi. "Ama Lucy," dedi, sesi neredeyse bir şarkı gibi kulağında yankılandı, "Bu savaşı biz kazanacaksak, birilerinin ölmesi gerekecek." Lucy’nin kalbi hızla çarparken, Alex’in ona doğru eğilip boynunun yakınında durmasıyla nefesi kesildi. Onun derin ve tehlikeli çekiciliği, Lucy’yi tamamen savunmasız bırakıyordu. Alex’in dudakları, boynuna ve çenesine küçük öpücükler kondururken, Lucy’nin zihni bulanıklaştı. İçinde bir ses, ona durmasını ve geri çekilmesini söylüyordu, ama bedeni tamamen Alex’in çekimine teslim olmuştu. "Dur," dedi Lucy, ama sesi o kadar zayıftı ki kendi kulağına bile inandırıcı gelmiyordu. Alex’in baştan çıkarıcı kolları, onu daha sıkı sardı. “Hayır,” dedi Alex, sesi hem tatlı hem de tehlikeli bir fısıltıyla. "Sen de bunu istiyorsun, Lucy. Bunu ikimiz de biliyoruz." Lucy, içindeki direncin eridiğini hissediyordu. Onun tehlikeli karizması ve arzusu, Lucy’nin tüm savunmalarını birer birer yıkıyordu. Alex, Lucy’nin yüzüne eğilip dudaklarına hafif bir öpücük kondurduğunda, Lucy tamamen onun etkisine kapıldı. Dünya, rüya bile olsa, bir anlığına etraflarından silinmiş gibiydi. Alex, onun kıyafetlerini çıkarmaya başladığında Lucy, ilk başta direniyor gibidi, ama Alex’in ellerinin dokunduğu her yer alev alınca hissettiği bu ateşe karşı koyamadı. Bunu fark eden Alex’in dokunuşları gittikçe daha güçlü, daha arzu dolu ve daha cesur olmaya başladı. Lucy, artık direnmiyordu. Kendini Alex’in kollarına bıraktı. Alex, Lucy’yi çırılçıplak yere yatırdı. Ona bakarken, gözlerindeki şehvet büyüyordu. Lucy’nin vücudunun her bir bölgesini öpmeye başladı. Boğazına ve göğsüne dokunuyordu. Lucy, ona sadece iniltiler çıkararak yanıt verdi. Alex, Lucy’nin kadınlığına yaklaştı. Onu diliyle ve elleriyle uyarmaya başladı. Lucy daha önce tatmadığı bu zevklerin etkisine kapılarak elleriyle yüzünü kapatıp kendinden geçti. Lucy'nin vücudu, arzudan alev almıştı. Kontrolsüzce inliyor, Alex’in dokunuşlarını kadınlığını ona doğru kaldırarak istekle karşılıyordu. Bunu fark eden Alex'in hareketleri daha da şiddetli hale geldi. Lucy, zevkin doruk noktasına yaklaştığını hissetti. Vücudu giderek yükseliyordu. Ve tam o anda, Alex erkekliğiyle Lucy'nin içine girdi. Lucy, zevkten titreyerek, Alex’e sıkıca sarıldı. Vücutları bir bütün olmuştu. Alex'in hareketleri giderek hızlandı. Bedeninin ona vuruşları, ateşli ve şiddetliydi. Lucy, zevkin doruk ulaşmak üzereydi. Ve tam o anda, sert bir ses duyuldu. "Lucy…" Bu Alfa Leon’un otoriter ve güçlü sesiydi. Lucy, istemeyerek de olsa uyandı. Artık ormanın derinliklerinde değildi, arabadaydı. Rüya bitmişti. Ancak, rüyanın ateşli hatıralarını, hala vücudunda hissedebiliyordu. Nefesleri hızlı ve sığdı. Tam o anda, Leon ona, gözlerinin içine baktı. Yüzünde, alışılmış sert ifadesi yerine, daha farklı karanlık bir ifade vardı. Sessizce ona doğru eğildi. Sesini kısık tutarak arzuyla sordu: "Rüyanda ne görüyordun?" Lucy, utangaç bir şekilde başını eğdi. "Hiçbir şey," diye fısıldadı, sesi titreyerek. Ancak yüzünün kızarıklığı ve düzensiz nefes alış verişi, onun yalan söylediğini açıkça belli ediyordu. Leon, gülümsedi. Bir vahşi hayvanın avına yaklaşması gibi, baştan çıkmış bir şekilde ona daha da yaklaştı. Başını eğip, Lucy'nin boynuna fısıldadı: "Yalan söylüyorsun. Islaklığının ve uyarılmışlığının kokusunu… on kilometre öteden alabilirim..." Sert yüz hatları, o an yumuşamış gibiydi. Leon içindeki arzuyla savaşıyordu, ama bu savaşı kaybediyor gibi görünüyordu. Alfa Leon sonunda dayanamayarak "Yeter," diye kükredi. Boğuk ve derinden bir sesle, “Dayanamıyorum.” dedi. Her bir sözcüğü şehvet doluydu. Güçlü elleri, Lucy’nin beline uzandı ve onu tek hamlede kendisine doğru çekti. Lucy, onun bu ani hareketine karşı koyamadı. Gözleri Lucy’nin dudaklarına kaydı ve bir an için hiçbir şey düşünmeden, onu kontrolsüzce öpmeye başladı. Leon’un dudakları, Lucy’nin dudaklarına açgözlü bir şekilde kapanırken, Lucy’nin aklındaki tüm karmaşa bir anda sessizliğe gömüldü. Öpücüğü, başlangıçta daha yumuşaktı. Lucy istese onu reddedebilirdi. Ama bunu yapmadı. Zamanla bu öpücük derinleşti ve şiddetlendi. Dilleri birbirine dokunurken, vücutları birbirine sıkıca yapıştı. Lucy, utancından kızardı. Ancak Leon’un şehveti, onu etkilemişti. Vücudu, bir başka ısıyla doluydu. Leon’un bakışları, bir vahşi hayvanın avına saldırması gibiydi. Lucy, direnme gücünü kaybediyordu... Leon’un elleri, Lucy’nin vücudunda geziniyordu. Kücük göğüslerini okşuyor, onları hafifçe sıkıyordu. Lucy, istemsiz bir şekilde inledi. İnlemesini dudaklarına kapanan Leon'un güçlü dudakları bastırdı. Leon onu öpmeyi bırakıp onun yüzüne nefes nefese yaklaştı, dudakları Lucy’nin kulak memesine değdi. Lucy’nin vücudu, titremeye başladı. Leon’un onun bu arzu dolu haline dayanamadı, güçlü elleriyle, elbisesini tek hamlede yırttı. Fakat bu Lucy'i korkutmak yerine daha da tahrik etti. Onu istiyordu. Hem de delicesine... Parçalanan kumaş, Lucy’nin çıplak vücudunu ortaya çıkarırken, Leon’un gözlerindeki şehvet daha da yoğunlaştı. Onu kucaklayıp, arabanın dar arka koltuğuna yatırdı. Tüm vücuduyla üzerine çökmüştü. Leon, Lucy’nin bir yandan saçlarını çekerken, bir yandan da onu tutkuyla öpmeye devam ediyordu. Leon, Lucy’nin vücudunda gezinen elleriyle, her bir noktasını okşuyor, uyarıyordu. Parmakları, Lucy’nin göğüslerini ve meme uçlarını ince ince ovuyordu. Lucy, zevkten inliyordu. Vücudu, Leon’un dokunuşlarıyla titremeye başlamıştı. Leon’un dudakları, Lucy’nin boynunda, kulak memelerinde, göğüslerinde geziniyordu. Her dokunuşu, her öpücüğü kor gibiydi. Leon bir anlığına kendine gelip soluk soluğa kalmış bir şekilde duraksadı. "Hayır" dedi kendi kendine, neredeyse bir fısıltıyla. "Ben ne yapıyorum?" Lucy, onun bu ani değişimine şaşırmış bir şekilde ona baktı. Leon, ellerini hızla geri çekti ve ondan uzaklaştı. Kendi kendine lanet okur gibi başını iki yana salladı. "Bu olmamalıydı," dedi, sesi şiddetli bir sertlikle. İçindeki kurt acı acı uluyarak ona Lucy’ye geri dönmesi ve başladıkları işi bitirmeleri için baskı yapıyordu, ama Leon inatla bu hisleri bastırmaya çalıştı. Lucy, içindeki karmaşık duygularla kıyafetlerini toparlayıp, Leon'dan uzağa, dışarıya bakmaya çalıştı. Hem gördüğü rüya hem de Leon’un bu ani yakınlığı, kafasını iyice karıştırmıştı. Neden bu kadar etkileniyordu? Neden bu iki güçlü erkek onun zihnini ve bedenini bu kadar alt üst ediyordu? Kafası ve vücudu karmakarışıktı...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD