Normalde insan, en çok korktuğunda gözünü korktuğu şeye diker. Elvin için de öyle olması gerekirdi. Nitekim yakalanmıştı ve Ardil’in her şeyi öğrenmesinden korkmalıydı. Telefonu gördüğünde zaten içine ürperti düşmüş, ne yapacağını kara kara düşünmeye başlamıştı. Ta ki o sinsi yılan, Zübeyde, dilini açana dek. Kızın dili öylesine zehirliydi ki, en öldürücü yılanla yarışacak kudretteydi. Elvin’in korkusu bir anda silinmiş, yerini hızla kabaran öfkeye bırakmıştı. Çim yeşilini andıran gözleri kocaman açılmış, içinde şimşekler çakan fırtınalı bir göğe dönmüştü. “Ağzından çıkana dikkat et. Yoksa seni lime lime ederim.” dedi, sinirden elleri titremeye başlamıştı. Bu kız, hayatına girdiği günden beri başına bela kesilmişti. Neredeyse her gördüğünde yolunu değiştirmiş, fakat hiçbir faydası olma

