Ardil, ağır ağır Elvin’in nefesini kendi nefesine katıyordu. Kız, kucağında öylesine narin, öylesine incitilesi duruyordu ki… başlarsa kendine hâkim olamayacağını biliyordu. Öpüşü giderek hızlandı; dudaklarını sertçe kavrıyor, arada hafifçe ısırıyordu. Elvin, en sonunda tereddüdünü bırakıp karşılık vermeye başladığında, öpüşleri daha da derinleşti. Artık dudaklarında yalnızca bir temas değil, ateşten bir dokunuş vardı. Ardil, dudaklarından istemeye istemeye ayrıldığında nefesi düzensizdi. Gözleri, kızın kızarmış yanaklarında ve hafifçe kabarmış dudaklarında gezinirken, zihninde sabırsız bir soru dönüp duruyordu. Elvin zaman istemişti… Belki ufak dokunuşlarla, küçük yakınlaşmalarla ona o zamanı verebilirdi. Ama asıl sebebi öğrenmeliydi. Aklındaki o şeytandan kurtulmadıkça, huzur bulması mü

