Dizdar'ın söylediği şeylerle neye uğradığımı bilemedim. Ben ki hayatında bir düğünde oyun havası bile oynamamış insanım yani öyle bir esnekliğim falan da yok bana striptiz yapacaksın diyor. Onunla evleneceğime yılanlarla bile dans ederim o ayrı ama herkesin de bir yeteneği vardır değil mi? Psikolojim zaten berbat haldeyken bunu da duyunca kahkaha atmaya başladım. Şaka olmalı duyduklarım ya da ne bileyim aklınca beni evliliğe ikna etmek için yeni bir blöf buldu..
"Striptiz?"
"Hı hı striptiz, bu kadar güldüğüne göre hoşuna gitti demek ki"
"Be adam dans bu dans hadi yap deyince yapılır mı, işime gelir aslına bakarsan mekanın batar iki gün sonra."
Bu defa o kahkaha attı..
"Merak etme güzelim, senin sadece iç çamaşırlarınla o direğe sürtünmen bile buradakilerin ağızlarının suyunu akıtır. Bu da beni batırmaz aksine ihya eder yani madem benim kadınım olmayacaksın böyle ortalık malı olursun o zaman."
Söylediği onca laf arasından sadece iki kelime şokla açılmasını sağladı gözlerimin.
"İç çamaşırlarımla mı?"
"Ne sandın, istersen tesettüre gir bir de.. Sadece iç çamaşırlarınla da çıkmayacaksın yeterli parayı verene soyunacaksın yeri geldiğinde, sadece külot çıkarmayacaksın."
"Nasıl bir kafa yapın var senin, hasta mısın sen. Bir insan nasıl dün evlenmek istediği kadını yarın başkalarına meze eder."
"Benim olmayacaksan kendinin de olmayacaksın Şimal. Seni alacağım senden.. Bir et yığınına dönüşeceksin. Anladın mı?"
"Dizdar ben ölürüm de öyle bir şey yapmam. Anladın mı beni, katiyen bana bunu yaptıramayacaksın bana. İster et yığını de ister orospu de. Ne dersen de ben ne senin olurum ne sana malzeme.."
"Seçim şansın olduğunu mu sanıyorsun Şimal.. Gerçekten buraya Şimalcim senin için böyle düşündüm uygun mudur demek için geldiğimi mi sanıyorsun! Madem benimle evlenmiyorsun o zaman senin yüzünden heba ettim 100 milyonu ödeyeceksin faiziyle tabiki.. Eh bunun için de bedenin fazlasıyla iş görür.."
İğrenç bakışlarının üzerimde olduğunu biliyorum ama nasıl anlatayım ki içimdeki yangını. Kor olmak hatta kül olmak istiyorum şuan. Kalktığım yere çöktüm tekrar.. Hiç kimseye bir şey yapmamışım ama her şeyin faturası bana kesilmiş. Ne düzen ama.. Hayatım alt üst olmuş gibi.. O esnada aklıma bir söz geldi, ne diyordu hayatımın altı üstüne geldi diye kederlenme ne biliyorsun altının üstünden daha iyi olmadığını.. Mıh gibi çakıldı bu düşünce aklıma. Sonra minicik bir aydınlanma yaşadım. Bu iş benim bu odadan çıkmam için tek şansım..
Belki gün sonunda kendime saygım kalmayacak, onurum gururum hatta gün geldiğinde namusum bile kalmayacak ama benim buradan kaçabilmemin tek yolu da bu.. Şu saatten sonra pembe panjurlu evimde kocamla mutlu mesut bir hayat düşleyemeyeceğime göre tek istediğim Berkem heba olmadan ona ulaşabilmek.. Diğerleri umurumda bile değil artık ama Berke bana annemin emaneti. Ben kafamı dizlerime gömmüş kendi savaşımı verirken de şeytanın sesi geldi.
"Hadi hadi yan gelip yatma devri bitti, bugünden itibaren başlıyorsun derslere bir haftan var bir hafta içinde bu dansı öğrenip de işe çıkmazsan sen geberip gidene kadar bu dört duvarın arasında bırakırım seni"
Zaten bu bir tercih değildi yani kimse bana ister misin diye sormuyordu aslında ama başka da kurtuluş şansım yok gibi görünüyor. O söyleyeceklerini söyledikten sonra çıktı.
Kendimle kaldığım saatler boyunca sadece düşündüm, striptiz yapmak.. bana 5-10 gömlek büyük bir iş. Gerçekten oklavadan halliceyim çünkü hiçbir esnekliğim yok ama dediği gibi buraya gelenlerin de profesyonel dans izlemeye gelmeyeceği gayet açık..
Aklımı kulllanmam lazım muhtemelen etrafta korumalar dolu olacak çıkmama izin vermeyecekler ama ne bileyim o pis insanlardan birine bile burada zorla tutulduğumu söyleyebilirsem belki biri merhamet eder de bana yardımcı olur.
Bu düşünceyle içime yeniden umut doldu.. Günler sonra yeniden gülümsedim. Özgürlüğüm uğruna kaybedeceğim diğer hiçbir şeyi düşünmüyorum şimdi.. Yeter ki çıkayım şu kabirden..
Kaç saat geçti bilmiyorum ama 4 tane izbandut gibi korumayla daha önce gelen sarışın kadın geldi. Adamlara kafasıyla işaret verdi "Yürü" dedi onlardan birisi. İtiraz etmedim. Sarışın kadın önde ben de 4 izbandutun arasında çıktık hücremden.. Beni getirdikleri yer sanırım mekanın sahne kısmı. İçerisi boş, gece hizmet veriyormuş burası. Kadın bir şeyler söylemeye başladı korumada bana Türkçe olarak aktardı.
"Burası çalışacağın yer, bir hafta boyunca gündüzleri burada eğitim göreceksin. Sıkı çalışsan iyi edersin bu dans bir haftada öğrenilebilecek bir dans değil çünkü"
Kahkaha atmak istedim yemin ederim katıla katıla gülmek istedim..
"Sanırsın olimpiyatlara hazırlanıyorum da işin ucunda başarısız olursam madalyadan olacağım. Hepi topu aklı şeyinde olan birkaç adama kendimi sergileyeceğim hepsi bu.. Umursamadım söylediğini sonra o kadın önümüzde duran direğe tırmandı. Off o nasıl hareket.. Kadın resmen direkle bir partneri var gibi dans etmeye başladı. Ardından bana yapacağım şeyleri anlattı...
Tam 6 saattir eğitimdeyiz.. ve ben daha direkte duramıyorum bile ama kolum bacağım mosmor oldu sürekli düşmekten, ağlamamak için sıkıyorum kendimi. Bırakın gideyim diyememek esaretin kaçıncı boyutu bilmiyorum.
"Yapamıyorum" dedim zor çıkan sesimle.
"Yapacaksın" dedi koruma kızın dediğiyle..
"Ama..." dedim ki sırtımda yeniden bir kemer izi.. Feryat ettim canımın acısıyla ama merhamet yok. O sarışın kadın sanki burası bir sirk de ben de zorla çemberden atlatılmaya çalışılan o aslanım ya da bir maymunum elleri kolları bağlanmış dövülerek terbiye edilmeye çalışılan gibi davranıyor.. Bir kemer ardından bir kemer daha..
"Tamam" dedim bağırarak.
"Tamam yapacağım.."
Allah'ım yardım et. Biliyorum yanımdasın.. Biliyorum bu da benim imtihanım..
Artık odama götürdüklerinde acıdan sızlamadık yerim kalmamıştı, dakikalarca ağladım. Kaderime, geçmişime, geleceğime.. Yaşıma.. Dilimde sürekli aynı türkü döndü dolaştı..
"Felek Ne Derdin Var İse
Ben Varım Ya Sal Başıma
Bıkmışım Senin Dünyandan
Zaten Gelir Dar Başıma
Bırakmadın Benim Peşim
Kurutmadın Gözüm Yaşın
Neyinden Korkayım Kışın
Yazın Yağar Kar Başıma"
🥀
Şimal'in kabus dolu günleri bir nefeslik alan bırakmadan devam ediyorken diğer tarafta Gülce çıldırmış gibiydi. Öğrendiği detaylardan ve onun bizzat himaye ettiği kızın kaçırıldığını öğrendikten sonra en hafif tabirle herkesi ipe dizdi.. Baktı oturduğu yerde çözemeyecek bu mevzuyu hemen holdinge gitti. Onun hep güler yüzlü halini gören çalışanlar resmen gazabından kulaklarından bile ateş çıkan kadınla nasıl tepki vereceklerini bilemedi. Selam vermeden geçmeyen Gülce tek bir çalışana dahi bakmadan direkt yönetim katına çıkıp Zemheri'nin odasına tabiri caizse daldı.. Böyle bir giriş beklemeyen Zemheri önce afallasa da hemen ilerledi karısına doğru.
"Kadınım..?"
"Zemheri Yiğiter öyle mi, insanların karşısında el pençe durduğu, düşmanına bir kelebeğin ömrü kadar ömür biçen ölü kelebek koleksiyoncusu öyle mi?"
Hem Kenan hem Zemheri bu kasırganın yıkım gücünü iyi bildiğinden tek kelime edemediler karşısında.. Haviye'nin dinmesini beklemekten başka çare yoktu tabi dinerse.. Her ne oldu ise Gülce, Haviye haline bürünmüştü. Yakın dövüşte çok iyi olduğu da düşünülürse damarına basmak pek akıl karı değildi hani..
"Cevap versene be adam!"
"Sevdiğim neler oluyor, neden bu kadar kızgınsın anlamadım ki. Yoksa hemen cevap veririm"
Bu soru Gülce için yüklerini bırakmasına işaret oldu adeta. 53 yaşında koca kadınım demedi oturup hüngür hüngür ağlamaya başladı.. Zemheri'nin dayanamadığı şeylerden biri de buydu ya zaten.. Eğildi önünde hemen.
"Güzel karım Allah aşkına söyle, ne oldu. Ne seni bu hale getirdi?"
Zorlukla konuştu Gülce.
"Zemheri, 19 yaşında daha. Onu bulduğumda yarı baygın haldeydi neredeyse. Ben dedim sana yardım ederim dedim, abini de kurtarırım dedim ama şimdi.. Kaçırıldı, ben sözümü tutamadım. Belki benim kardeşim gibi..." dedi ama devamını getiremedi Gülce. Zordu çünkü nasıl desindi kardeşim gibi tecavüze uğrayıp öldürülmesinden korkuyorum diye.. Nasıl..
"Güzel karım yemin ediyorum her yeri ayağa kaldırdım herif sanki bir fare deliğine girdi de korkudan kafasını bile çıkaramıyor, bulacağım onu merak etme ve artık kendini üzme."
"15 gün oldu Zemheri, 2 saat içinde bulurdun en fazla eskiden.. Güçten mi düştün Zemheri Yiğiter?"
Zemheri için de kolay bir durum değildi elbette, bu alemde ki yeri herkesçe malumdu. O herifin yerini bildiği halde saklayanın sonunun ne olacağını herkes bilirdi ona rağmen tek bir Allah'ın kulu dahi bilmiyordu nerede olduğunu.. Yine de karısının ikna edilmeye ihtiyacı vardı ama o cevap veremeden kapı açıldı birden. Gülce'nin ağladığını gören genç adam hışımla gitti hemen önünde eğildi.
"Sana dedim, dedim ki boşan şu heriften bak ağlatıyor seni."
Herkesi güldürdü bu söylediği, çocukları sürekli boşanması gerektiğini salık veriyordu malûm...
"Haklısınız oğlum bence de artık boşanma zamanım geldi."
Karısının şükür ki tebessüm etmesiyle biraz daha rahatladı Zemheri, o da uydu onlara.
"Höst lan, siz kim beni karımdan ayırmak kim" diye parlayan Zemheri'yle genç adam da ayağa kalktı. Gidip sarıldı hemen babasına.
"Aman Zemheri Bey aman, seninle uğraşmaya benim gücüm yetmez, dokunmadık karına da hayırdır baba, benim güzeller güzeli annemi ağlatan şey ne?"
"Karışık be oğlum karışık"
"Amca?" dedi genç adam babasından istediği cevabı alamayınca adını aldığı adama bakarak.
"Lan var ya bakın ikinize de diyorum bu çocuk sizin ustalık eseriniz.. Bir kere aynı ben, hık demiş burnumdan düşmüş. Gel lan buraya junior Kenan"
"Ah amca ah ama kıskanıyorum bilesin Esat'a yavru Kenan demişsin. Geçen de Mert Aslan'a en sevdiğim yeğenim sensin demişsin. Ali Pars'a hele.. İçlerinde sen bitanesin demişsin"
"Lan o lafın gelişi senin yerin ayrı da şimdi o aslan parçalarının da gönlü kırılmasın dedim"
Güldü genç adam. Kenan her zamanki gibi ne şişi yakıyordu ne kebabı.
"Eyvallah da şimdi bana olanı biteni kim anlatıyor."
Gelen Gülce ve Zemheri'nin oğlu Kenan Kurt.. Zemheri'nin yerine geçen görünen yüzüyle ünlü iş adamı, armatör.. Diğer tarafta ise Zemheri'yi mumla aratan, herkese kök söktüren adam. İnsanların ona dediği isimle Kor... Sadece yaklaşanı değil yaklaşmaya teşebbüs edeni dahi yakar çünkü..
Gülce kocasının kopyası gibi olan çocuğa baktı önce ardından derin bir nefes alarak anlattı olanı biteni.
"Esat nasıl böyle bir zafiyet göstermiş en büyük hata düşmanı küçük görmektir"
"Ertesi gün gidecekmiş kızın yanına ama işte adam akşamına kaçırmış..."
"Güzel annem sen merak etme Ölü Kelebek Koleksiyoncusunun da çözemeyeceği şeyler olur da Kor'un elinden kurtulan olmadı bugüne kadar. O iş bende artık..
"Madem yanmak için yanıp tutuşanlar Kor'a odun olmak isteyenler var, tanışalım...."