Şimal
Dün hakikaten yorulmuşum otele gelip de yatınca hemen uyuyakaldım ama uyanır uyanmaz aynı zihinsel şiddet devam etti, evet bu kavramı ben salladım sürekli bir şeyleri düşünerek kendime yaptığım eziyet için kullanıyorum. Enteresan bir gündü dün.. Pars Beyle konuşmamız ki Pars Bey mesleğinin hakkını veren muazzam bir adam, onunla konuşunca hafiflediğinizi hissediyorsunuz sanki. Dün de öyle oldu rahatladım, kendimi daha iyi hissettim. Sonrası Kurt Bey'in yine zehir saçan dili.. Sana para vereyim de def ol git dedi en özet haliyle..
Para verecekmiş..
Yeryüzüne meleklerin temsilcisi olarak gönderilmiş nadide bir insan sanırım kendisi. Fakir babası, garip gureba velinimeti.. Hakkı ödenmezlerden vesselam. Çünkü hayatımı kurmaya çalışıyorum demek onun için sadece para, bugüne kadar ne istediyse o para sayesinde sahip olmuş çünkü. Düşünemiyor, derdim para olsa önüme serilmişti zaten bunu idrak edemiyor. Hiçbir açıklamayı hak etmiyor, ona uzun uzun meselenin paradan çok daha farklı olduğunu anlatsam da anlamaz.. Önemli de değil, kendimi açıklamaya çalışmayı bırakalı çok oldu!
Bu denli hayatlarında olmamdan rahatsız demek ki, ki ısrarla beni ailesindeki erkekleri ayartmaya çalışmakla itham ediyor.. Bilmiyor erkek gördüğümde bile iğreniyorum artık.. Hayatımı yakmışım ben gönül maceraları mı düşünüyorum acaba... Ne diyeyim Allah büyük elbet bana da bir kapı açar. Türkiye'ye döndüğümde bir şekilde ortadan kaybolmam lazım, şimdilik nasıl yapacağımı bilmiyorum. Ne Gülce Hanım ne de Zemheri Bey gidişime izin vermez biliyorum, onların da dediği gibi bu güç savaşına döndü artık ama filler tepişirken çimler ezilirmiş hesabı, onlar habire birbirine rest çekecek diye de arada perişan olan benim.
Yoruldum..
19 yaş bir insanın hayattan bıkması için fazlaca küçük bir yaş bence ama ben yoruldum. Ne kimsenin parası pulu ne de gücü umurumda, kendi küçük dünyamda tek derdim ay sonunu getirmek üç beş kuruş biriktirip acaba bu sene birkaç gün de olsa tatil yapabilir miyim diye düşünmek falan olsun istiyorum.. Tüm zenginlikler sizin olsun, beni o zenginliklerinizle satın almaya çalışmadınız mı! Yere batsın paranız..
Tüm bunlar bir yana, burada geçirmek zorunda olduğum bir hafta var, bu akşamki yemek gibi. Pars Bey sabah kahvaltıya çağırdı ama yanında Kurt Bey'de vardı ve ben inmek istemedim, sonra odama kahvaltı geldi.. Bu adam gerçekten çok iyi.. Şimdi kahvaltımı yaptım duş aldım gelen kişilerin söylediklerini dinliyorum. Bu işlerden anlayan bir kadınmış gelen, Fransız bir modacı, bir tercümanla gelmişler. Anlattıklarının %80 yle ilgilenmiyorum ama saygısızlık olmasın diye de bölmüyorum.
Birkaç model denedim ama içime sinmedi.. Fazla açık.. Ben elimden gelse çarşafa gireceğim o denli nefret ettirdiler beni bedenimin görünmesinden! Ya aşırı mini ya da derin dekoltesi var. En son dayanamadım artık.
"Hanımefendi bana etimi göstermeyecek kıyafet verin" dedim. Önce afalladı yüksek çıkan sesimle ama yeter yani. 10 tane kıyafet denedim her seferinde biraz daha kapalı bir şey istiyorum dememe rağmen sallamıyor beni..
"Tabi efendim" dedi ağız ucuyla. Evet ablacım ben kenar mahalle kızıyım, avamım, yol yordam bilmem falan filan kurban olayım usturuplu bir şey var artık ya!
Şükür bir tane kıyafet verdi nasıl desem nispeten kapalı. Boyuna kadar uzanıyor sırt kısmında biraz açıklık var ama şal alır kapatırım o dert değil. Boyu uzun bir tek kollar açıkta. Hah tamam olur bu..
Kimsenin gözdesi olmak ya da hayran bakışlarına maruz kalmak gibi dertlerim yok, görünmez olmak istiyorum hatta mümkün olsa.. Akşama kadar hazırlığım devam etti, saç , makyaj, o bakımı, bu bakımı derken saatlerce uğraştılar ama ortaya fena bir şey çıkmadı, topuklu giymemek için diretsem de olmaz dedi kesin bir dille kadın ben de daha fazla direnemedim. Neyse Pars Bey çok uzun zaten ben de biraz daha yaklaşmış olurum ona. Akşam 7 olduğunda tıklatıldı kapım, hemen çantamı alıp çıktım ama off aşırı yakışıklı olmuş Pars Bey.. Siyah bir takım elbise kravatına kadar siyah.. Çok şık gerçekten. O da beni baştan aşağı süzdü önce kaşları çatıldı ama sonra düzeldi yine.
"Hazır mısın erken mi geldim?"
"Yok yok hazırım Pars Bey. Sizi bekliyordum"
"Güzel, bu arada çok güzel olmuşsun."
"Teşekkür ederim siz de çok şık görünüyorsunuz"
Gülümsedi ama bugün hali bir garip, gergin sanırım.
"Hadi gidelim o zaman"
"Tamam" dedim birlikte çıktık otelden, dışarıda lüks bir araba bekliyordu. Ay Kadir'i özledim ya, ne kadar dert keder varsa bir gülücüklük ömrü oluyordu..
Yol boyunca hiç konuşmadı Pars Bey ama sürekli dizini sallıyor, ciddi anlamda gergin sanırım. Haddim değil diye soramıyorum da.
Mekana adım attığımızda, ihtişamı karşısında bir an duraksadım. Göz alıcı bir zarafetle döşenmiş, devasa büyüklükte bir salon... Tavandan sarkan altın varaklı, kristal avizeler göz kamaştırıyordu. Her biri adeta bir sanat eseri olan işlemeler duvarları süslüyor; yüksek tavanlar mekâna neredeyse sarayvari bir atmosfer katıyordu. Salonun farklı köşelerine yerleştirilmiş devasa porselen vazolar, hem renkleri hem de boyutlarıyla dikkat çekiyordu. Her ayrıntı özenle düşünülmüş, gösteriş ile zarafet arasındaki o ince çizgide ustalıkla yürünmüştü. Peki tüm bu ihtişamın arasında benim fakir ruhumun aklına ne geldi dersiniz.
"Acaba bunları nasıl temizliyorlar"
İstemsiz sırıttım aklıma gelenle, Pars Bey baktı.
"Neden güldün"
"Ha şey gülümsemeye çalışıyorum" diye uydurdum.
"Zorlama kendini herhangi bir şey için"
"Tamam" deyip eğdim kafamı hala aklımın bir köşesinde temizlik için alternatifler dönüyor çünkü... İçeri girdiğimizde kadınlı erkekleri kalabalık bir davetli grubu gördüm. Herkes aşırı şık ve zarif görünüyordu inşallah ben aralarında sırıtmıyorumdur.. Bizim için ayrılan masaya geçtik ama gelen giden bin tane olunca herkesle selamlaştı Pars Bey. Yalnız hayran olmamak elde değil geldi geleli 3 farklı dilde sohbet etti insanlarla.
Ne güzel ya insanın kendini bu kadar geliştirebilmesi.. O birileriyle sohbet ederken benim de yanıma bir bey geldi. İngilizce bir şeyler söyledi ama anlamadığım için sadece öğrendiğim kalıpla I dont speak english dedim. Bu ingilizce saymaya başladı. Franzsızca
No
İtalyanca
No
Rusça
"No mr no. Türkçe biliyorum sadece" dedim artık baktım bununkinin sonu gelmeyecek. Bu sefer de Türkçe konuşmaya başladı, bariz bir aksanla.
"Gecenin en güzel kadını olduğunuzun farkındasınızdır umarım"
Off bir git be desem çok mu sırıtır acaba.
"Teşekkürler"
"Benimle bir içki içmek istemez misiniz?"
"Hayır"
"Aaa ısrar etsem"
"Beyefendi lütfen, ben konuşmaya devam etmek istemiyorum."
"Ah çok yazık, halbuki muhteşem bir gece geçirebilirdik seninle" dedi herif ama bir anda adamın arkasında Pars Bey'i gördüm.
"Seninle muhteşem bir gece geçireceğiz bekle beni" dedi adama. Adam önce bir dondu ardından kafasını çevirdi Pars Beyi görünce bir iki adım öne geldi.
"Özür dilerim ben hanımefendiyi yalnız sandım"
"Yalnızsa bile, istemiyorum dedi. Ne anlıyorsun bundan!"
"Isrardan hoşlanıyor diye düşündüm.."
"Gecenin sonuna kadar daha düşünmeye devam et, siktir git şimdi"
Adam neye uğradığını bilemedi ama hemen uzaklaştı yanımızdan.
"Ne demeye elin herifleriyle sohbet ediyorsun."
"Pars Bey?" dedim ama şoktayım, asla böyle bir cümle kurmaz gibi geliyor bana.
"Bunlar laftan anlamaz Şimal, hemen yönünü değiştirip yanıma gel bir daha gelen olursa."
"Şey tamam ben bilmiyordum."
Gözlerini kapatıp açtı sıkıca elini saçlarından geçirdi.
"Yarım saat kadar daha idare et gideceğiz sonra"
"Olur"
"İçecek bir şeyler alayım mı sana?"
"Su içiyorum teşekkürler"
"Tamam" deyip gitti yanımdan. Maşallah dediğim 3 gün yaşıyor adamı öve öve bir hal oldum işe bakın ki o da içinde bir yerlerde bir vahşi saklıyor sanırım. Sessiz sakin geçtim bir köşeye kimseyle göz teması da kurmak istemiyorum ama burada erkekler yürümüyor koşuyor.. Geldi yine bir tanesi.
"Hello"
Aklıma gelen şeyle telefondan internete girdim hemen translate açtım.
"Sağır ve dilsizim" yazdım ingilizce olarak telefonu adama çevirdim.
Gür bir kahkaha attı ama yer gök inler yani. Noluyor be.
"Muhteşemsiniz" dedi. Gözlerimi kısıp bakmaya başladım ne diyor bu herif acaba diye.
"Az önce Türkçe olarak sohbet ettiğinizi duydum. Muhteşem bir sesiniz vardı"
"Off" dedim gayri ihtiyari.
"Konuşmak istemiyorum dediğimde kendinizde ısrar hakkı görüyor olduğunuz için olabilir mi?
"Hmm evet ama bunun için bize kızamazsınız, bu kadar güzel olmak sizin suçunuz"
"Gerçekten konuşmak istemiyorum. Lütfen"
"Tamam ısrar etmeyeceğim ama size bir içki ısmarlamama müsade edin"
"Sağ olun ya az evvel suyuma ilaç atıldı birazdan da bayılırım muhtemelen artık şansınıza küsün"
Yeniden kahkaha attı abi ben anlamıyorum istemiyorum konuşmak dediğimi sanıp aslında sohbetin ne kadar hoşuma gittiğini falan mı söylüyorum.
"O halde bayıldığınızda sizi tutmak için bekleyim"
"Beyefendi bakın partnerim bir görüşmede bu sebeple yalnızım, rica ediyorum gider misiniz?"
"Bir partneriniz var ve sizi yalnız bıraktı öyle mi, aklını kaçırmış olmalı."
Bu esnada arkadan baktım yeri döve döve geliyor Pars Bey. Eyvah eyvah..
"Lütfen gidin Partnerim geliyor ve olay çıksın istemiyorum"
"Medeniyet diye bir şeyden haberi yok mu partnerinizin" dedi ama cevap medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavardan geldi.
"Sizin medeniyet dediğinize bir gavatlık diyoruz ve haklısın haberimiz yok! Siktir git!
Adam baktı alaycı bir şekilde.
"Babanız kadar asabi ve onun kadar medeniyetten uzaksınız Kenan Kurt Bey ve hiç değişmiyorsunuz" dedi. Şokla baktım yanımdaki adama. O bana göz ucuyla baktı adamla konuşmaya devam etti ama ben öfkeden delireceğim. İyice girdi herifin dibine.
"Babam da babanın mı kuyruğuna bastı lan! Sen kimsin de benim yanımdaki kadına asılıyorsun"
"Hanımefendi yalnızdı teorik olarak yanınızda değildi ve böylesine bir güzellikle tanışmak istedim"
"Seni ayrı teorini ayrı sikerim. Hanımefendi benim sevgilim. Hadi şimdi gözünün ucu değsin!"
Adam alaycı tavrını sürdürmeye çalışıyor ama yüzündeki gerginlik çok bariz. Allah'tan daha fazla uzatmadan gitti. Hışımla döndüm buna.
"Sen beni nasıl kandırırsın?"
"Ben sana Parsım dedim mi?"
"Ya sen çok mu zekisin acaba. Elli defa Pars Bey dedim"
"Aslan deseydin de sesim çıkmazdı mülayim adamım ben"
"Ta akşamdan beri diyorum ki bu adamda bir gariplik var Pars Bey böyle yapmaz... Şu hale bak. Resmen oynuyorsun benimle!"
Dişlerini sıkıyor bir de aman çok korktum!
"Uzatma Parsın işi çıktı ben geldim sanki ben çok meraklıyım seninle bir yere gelmeye bir pot kırar da beni rezil edersin diye en köşeye koydum ama yine buldu şekerin üstüne üşüşen sinekler seni.."
Bu herifin saçma sapan laflarını dinlemeyeceğim daha fazla.. Telefonumu çıkarıp Pars Beyi aradım. Hemen açtı.
"Şimal bir sorun mu var?"
"Merhaba Pars Bey kusura bakmayın lütfen rahatsız ediyorum ama ben mekandan ayrılmak istiyorum nasıl gelebilirim otele."
"Kurt nerde?"
"Burda.."
"Ama sen onunla gelmek istemiyorsun.."
"Yanında durarak Kurt Beyi rezil etmek istemiyorum diyelim" dedim karşımdaki oflamaya başladı, ben dedim sanki.
"Bekle orada ben geliyorum, seni aradığımda dışarı çıkarsın"
"Teşekkür ederim"
Telefonu kapatınca çıkışa yöneldim, geldi yapıştı koluma iyi infaz koruma memuru olurmuş bundan gardiyan gibi yapışıyor sürekli koluma.
"Neydi bu şimdi?"
Bunu yaptığım için kendimden nefret edeceğim belki ama tam da sırası bence. Kolundan kurtulup iyice yaklaştım topuklularla çenesine kadar gelebiliyorum. Kulağına yaklaşıp biraz nefes verdim.
"Gidiyorum, berbat varlığım sizi daha fazla rahatsız etmesin" dedim dudaklarım da temas etti. Madem sürekli bir kalıba sokuyorsun buyur öyle olayım da sen karar ver bugüne kadar öyle miymişim? Biraz uzaklaştım sonra, gözlerine baktım..
Yutkundu.. Yeniden gitmeye hazırlanırken önüme geçti bir adımda..
"Şimal?"
"Buyurun.." dedim ama adam adam değil irin yığını, soruya bakar mısınız?
"Pars'la yattın mı...?"