Defne’den Sabah gözlerimi araladığımda, gün ışığının yumuşak dokunuşuyla değil, beynimin içinde patlayan keskin, acımasız bir ağrıyla uyandım. Oda öylesine parlıyordu ki ışık başımdaki ağrıyı tetiklemiş gibiydi. Başımın içinde binlerce küçük cam parçası varmış gibi hissediyordum; her nefes, her küçük hareket o cam parçalarını biraz daha derinlere itiyordu sanki. İlaçlarımı içmeliydim. Belki o zaman bu acı biraz olsun dinerdi. Fakat yatağın kenarına tutunarak doğrulmaya çalıştığımda bedenim bana ihanet edercesine güçsüzleşmişti. Kendimi doğrultamıyor, başucumdaki o lanet ilaçlara ulaşamıyordum. Parmaklarımın ucunda başlayan titreme, tüm bedenime yayıldı. Gözlerimi sımsıkı kapatıp, çaresizce içimdeki o dayanılmaz ağrının geçmesini bekledim ama nafile bir bekleyişti bu. “Allahım… Ya al can

