Ali
Hayat bizim için sıradan ve sakin gitmemekte ısrarcıydı. Sürekli bir aksiyon vardı yaşadığımız. Zaten ben kendimi bildim bileli de böyleydi benim hayatım. Şimdi de evliliğimde sular bir türlü durulmuyordu. Sürekli Sinemis’le arama girecek bir şey çıkıyordu.
Hamileliğinden dolayı hassastı. Benim işiyle ilgili yaptığım baskı da buna tuz biber oluyordu. Bu konuda kesinlikle hatalıydım. Sinemis’i tanıyordum, o kendine kısıtlamalar getirilmesinden hiç hoşlanmıyordu. Ama ben bunu es geçip onu kısıtlamaya çalışıyordum.
Benim yaptığım baskıya annemin densizliği de eklenince Sinemis’le hiç etmediğimiz kadar kötü bir kavga ettik. İlk bebeği düşürdüğü için hepimizde gereksiz bir panik vardı. Annem de bunu fazlasıyla belli etmişti. Onlar geziden dönünce yemeğe gittik. O gece Sinemis’e olmayacak sözler söyleyip üzmüştü onu. Ben de anlamadan dinlemeden üzerine gidip daha çok kırmıştım. Bana çok kızmıştı, kızmaktan öte yaralamıştım onu.
Kapris yaptığını düşünüp ona bağırıp çağırırken annemin söylediklerini anlatınca deliye döndüm. Annemin ona yaptığı tehdit yüzünden beni de yanlış anlamıştı. Ama ben onu bebeği kaybetmemizle ilgili hiç suçlamamıştım. Aklımdan bir saniye bile geçmemişti bu. Ama öyle düşündürmüştüm ve şimdi sadece buna onu inandırmam gerekiyordu.
Sinemis’le tartıştığımız gece benimle konuşmadı, ona yaklaşmama bile izin vermedi. Eve gelince duşa attı kendini. Ne zaman rahatça ağlamak istese bunu yapıyordu. Duştan çıkınca ona sarılmak istedim ama izin vermedi. Çok kötü hissettim kendimi. O üzülürken uzaktan bakmak çok zordu. Sabaha kadar içini çekti durdu. Uyku arasında sayıkladı:
“Ben yapmadım, benim suçum yok, ben istemedim” dedi. Arada da “Anne” dedi durdu. İlk kez uykusunda annesini sayıklıyordu, bu beni daha da kahretti. Kim bilir nasıl canı acıyordu ki annesini anıyordu uyurken.
Sabah mide bulantısıyla uyandı ama yine yaklaşmama izin vermedi. Yatağa yattı ama uyuyamadı, alt kata indi. Arkasından gitmeyi deli gibi istesem de yapmadım, bu onu daha çok kızdırabilirdi. İş saati gelince de giyinip çıktı benimle tek kelime konuşmadan.
O gittikten sonra ben de kalktım. Zerrin Hanım mutfaktaydı, kahvaltı hazırdı ama bir şey yenmemişti.
“Sinemis kahvaltı yapmadı mı?” diye sordum mutfağa girip
“Yapmadı Ali Bey, keyfi yoktu bir şey yemek istemedi”
“Benim yüzümden… Keşke zorlasaydın biraz” deyince
“Zorladım ama gerçekten iyi değildi” diye yanıtladı beni.
“Onu çok üzdüm ben, nasıl düzelteceğim bilmiyorum” dedim derin bir nefes verip.
“Merak etmeyin düzelir. Şimdi hamileliğinden dolayı her zamankinden daha alıngan ama birkaç güne kendini toparlar. Siz onun gönlünü mutlaka alırsınız” diyerek bana moral vermeye çalıştı Zerrin Hanım.
“İnşallah dediğin gibi olur. Neyse ben çıkayım” dedim ve evden çıktım.
O kadar kötü hissediyordum ve öyle kızgındım ki işe gitmeden önce annemle konuşmaya gittim. Dediklerinin hesabını sormam gerekiyordu. Kimse benim karımı bu şekilde suçlayamazdı. Eve varınca Zeliha teyze açtı bana kapıyı:
“Ali hoş geldin oğlum” dedi
“Hoş bulduk Zeliha teyze, annem nerede?”
“Yukarıda, inmedi henüz. Haber vereyim geldiğini” deyip üste çıktı ve annemi çağırdı. O gelene kadar Zeliha teyzeyle konuşmak istedim, o da yanlarındaydı gece.
“Zeliha teyze dün akşam annem Sinemis’e ne dedi mutfakta?” diye sorunca
“Ali beni karıştırmasan?” dedi tereddütle.
“Sinemis bana anlattı, merak etme. Eve gidene kadar ağlamış, sonra da söyledi bana ama senden de duymak istiyorum”
“Kıza olur olmaz şeyler söyledi Ali. Anneni biliyorsun dilinin bir ölçüsü yoktur. Çok üstüne gitti, ben de çok üzüldüm”
“Bebekle ilgili onu suçlamış, hatta tehdit etmiş doğru mu?”
“Doğru, dikkat etmediği için düşük yaptığını söyledi. Bu bebeği de kaybederse…” derken annemin sesi duyuldu, bana sesleniyordu. Onun sesini duyunca Zeliha teyze bana çaresizce bakıp işine döndü. Annem mutfağa gelip beni görünce:
“Günaydın oğlum, hoş geldin” dedi sanki hiçbir şey olmamış gibi
“Günaydın anne, biraz konuşabilir miyiz?” deyip onu salona götürdüm
“Ali ne oldu oğlum?”
“Anne sen hangi hakla benim karımı bebeğini düşürmekle suçlayıp üstüne bir de tehdit edersin?” dedim. Gözlerimden alev çıkıyordu
“Öyle bir şey yok oğlum, sana yalan söylemiş”
“Sinemis mi yalan söylemiş? Anne benim karım ölse yalan söylemez! Bana cevap ver, sana kim verdi bütün bunları yapma hakkını?”
“Benim kötü bir niyetim yoktu oğlum, dikkat etmesini söyleyince sinirlendi. Bir sürü laf etti bana”
“O lafları etmesi için kim bilir nasıl çıldırttın?”
“Ne desem bana inanmayacaksın değil mi? Bir kere kendine inandırmış ya seni, ne yapsam bana inanmazsın”
“Anne lütfen daha fazla çirkinleşme!” derken babam geldi salona
“Ne oluyor sabah sabah? Neden bağırıyorsunuz siz?”
“Gel baba, annemin dün akşamki vukuatını konuşuyoruz” deyince babam kaşlarını kaldırdı
“Ne vukuatı oğlum?”
“Annem dün gece Sinemis’e, bebeği dikkatsizliği yüzünden düşürdüğünü söylemiş. Üstüne bir de tehdit etmiş onu”
“Ne diye tehdit etmiş?”
“Bu bebek de düşerse hesabını sormakla”
“Doğru mu Leman Hanım?” diyen babamın şimşek gibi bakışları anneme döndü.
“Benim kötü bir niyetim yoktu” diye kendini savunmaya çalışan anneme:
“Başlatma beni iyi niyetinden!” dedi babam öfkeyle. “Senin bu sinsiliğinden, alttan gizli iş çevirmelerinden, fesatlığından bıktım artık! Onca şey yaşadık, o kadar hata yaptık sen hala neyin peşindesin be kadın!”
“Benimle nasıl konuşuyorsun sen Hikmet Bey! Kendine gel! Elin taşralı kızı yüzünden baba oğul bana nasıl böyle davranırsınız!”
“Karım hakkında doğru konuş anne! O taşralı dediğin kadın olmasa seni zor affederdim ben! O kadar çabasına, iyiliğine rağmen sen nasıl bu kadar kötü olabiliyorsun!”
“Ben anneyim, senin annenim ben! Tekrar üzülmeni istemedim Ali. Sinemis kendine dikkat etmediği için düştü bebek, yalan mı?”
“Ne alakası var! Kız babaannesini kaybetti, üstüne babaannemin de acısı eklenince dayanamadı. Bu onun kabahati mi?”
“Ben onu uyardım, dikkatli ol dedim. Doktora git dedim, kendini koru dedim ama dinlemedi beni!”
“Doğru ya, ben kime neyi anlatıyorum. Sen acıdan anlamazsın ki? Ayrıca anneliğinin yeni farkına varmış biri olarak fazla değil mi bu yaptıkların?”
“Ben anneliğimin yeni varmadım farkına! Ama sen öfkeni yıllardır ancak yenebildiğin için yeni gibi geliyor sana!”
“Ya bırak Allah aşkına, başa dönmeyelim şimdi, sen zararlı çıkarsın! Seni bu konuda bir daha uyarmayacağım bilmiş ol. Sinemis’e olan davranışlarına, sözlerine ve yaptıklarına dikkat edeceksin. Onu üzecek tek bir şey yapmayacaksın! Bebeği ölen sen değildin, oydu. Onun kadar hiçbirimizin canı acımadı, benim bile. O zaten kendini suçluyor gereksiz yere, bir de sen üzerine tuz biber ekip neden daha çok üzüyorsun onu!”
“Hatasını bildiği için suçluyor işte kendini” deyince önüme gelen cam eşyayı yere fırlattım
“Anne yeter! Yeter artık gerçekten! Beni de karımı da çocuğumu da evliliğimi de rahat bırak! Tam hayatımız düzene girdi derken huzurumuzu bozma. Çok düşünüyorsun ya torununu, onu karnında taşıyan kadın ne kadar üzüldü biliyor musun? Eğer gerçekten iyi niyetli olsaydın, onu biraz düşünür ve dün geceki saçmalığı yapmazdın!”
“Benim için önemli olan tek şey sen ve torunumsun” deyince bu kez babam çıldırdı
“Seninle bunca yıl aynı yastığa nasıl baş koydum, inan kendime şaşıyorum. Ben kendimi kötü bilirdim ama sen benden de kötüymüşsün. Zaten yıllarca beni de zehirledin, senin dolduruşlarına gelip öz oğlumla düşman oldum! Allah seni nasıl biliyorsa öyle yapsın kadın! Ama eğer bir kere daha gelinimi üzersen eşyalarını toplar gidersin bu evden. Yemin ederim bunca yıldan sonra boşarım seni, bir tek saniye düşünmem!” deyince annemin gözleri kocaman açıldı:
“Demek bu kadar kinin varmış bana! Demek yıllarca yaptıklarının faturasını da bana kesiyorsun ha! Yazıklar olsun sana Hikmet Bey, sana da oğlum! Ne yapmış olursam olayım ben senin annenim, çok yazık çok…” dedi ve yanımızdan hızla çekip gitti. Hala kendini haklı görüyordu, hala kapris yapabiliyordu
“Oğlum” dedi babam elini omzuma koyup. “Biz bunca yıl sana annelik babalık etmedik, çok haklısın. Ama sen bizim yaptığımız hataları yapma, annen yüzünde karını kırma sakın. Senin annen içi kapkara olmuş bir kadın”
“Baba sahiden sen annem yüzünden mi yaşattın bana onca şeyi?”
“Bunlar artık geçmişte kaldı oğlum, konuşup da suları bulandırmaya gerek yok. Sen beni dinle, evine karına sahip çık, hayatına bak. Sinemis’e de söyle anneni kafasına takmasın. Onu bunca zaman tanımıştır, annen iyi biri değil, onun yüzünden üzülmesin.”
“Tamam, söylerim ama önce beni affetmesi lazım”
“Neden? Ne yaptın?”
“Annemin söylediklerini bilmeden bir sürü şey söyledim ona, çok kırıldı bana. Hiç bu kadar üzmemiştim onu. Bilmiyorum nasıl affedecek beni”
“Affeder oğlum, iyi biri o. Üzülme düzelir aranız. Sen yeter ki uğraş”
“Uğraşacağım baba, merak etme” dedim ve ondan ayrılıp çıkmak için yürüdüm. Tam birkaç adım atmıştım ki geri dönüp babama sarıldım sıkı sıkı. Hayatımda ilk kez ona böyle sarılmak gelmişti içimden
“Sağ ol baba, çok sağ ol” dedim. Gözleri doldu onun da:
“Sen de sağ ol oğlum, ben hep yanındayım” dedi. Daha fazla kalsam ikimiz de ağlayacaktık, o yüzden hemen çıktım evden. Ama babamın bana davranışı o kadar iyi gelmişti ki, Sinemis’e kendimi affettirmek için daha güçlü hissediyordum. Şirkete geçip çalışmaya başladım. Gün içinde Sinemis’i defalarca aradım ama açmadı. Pes etmeye niyetim yoktu, sonunda barışacaktım. Onunla küs olmak beni mahvediyordu.
Akşamüzeri Gülçin’le buluşacağını belirten bir mesaj gönderdi bana. Üzüntüsünü onunla paylaşacaktı. Bu iyi bir şeydi çünkü birileriyle konuşmak onu rahatlatırdı. Ben eve geldim işten sonra. Zerrin Hanım yemek hazırlamayı teklif etti ama istemediğimi söyledim ve onu evine gönderdim. Salona oturup televizyon izleyerek kafamı dağıtmaya çalıştım. Epey geçmişti, Sinemis geldi. Bana bakmadan hemen odaya çıktı. Ben de arkasında Gülçin’i aradım hemen
“Efendim?” diye açtı telefonu. Muhtemelen bana kızgındı
“Gülçin, bana kızgınsın biliyorum ama seninle konuşmak istedim”
“Evet, sana çok kızgınım Ali” dedi sinirli bir tonda
“Gülçin ben senden daha çok kızgınım kendime. Ama anlatman lazım, Sinemis ne dedi sana? Nasıl, biraz düzeldi mi morali?”
“Düzelmedi Ali, kolay da düzelecek gibi değil. Uzun zamandır bu kadar kötü görmemiştim onu”
“Ben de… Ama affettireceğim kendimi”
“Zor olacak bu defa sanırım”
“Ne gerekiyorsa yapacağım”
“Bu konuda benden istediğin bir şey olursa yardıma hazırım”
“Gerçekten mi?”
“Tabii ki gerçekten! Onun üzülmemesi için her şeyi yaparım. Sinemis hamile Ali ve bu dönemler çok önemli onun için. Morali düzelsin diye ne gerekiyorsa yaparım”
“Sağ ol Gülçin, inan senden bunu duymak beni çok rahatlattı”
“Sen de aklını başına toplayıp annene kulak asmayı bırakırsın umarım. Nasıl üzmüş kızı, neler söylemiş”
“Merak etme annemin hesabını gördüm bugün. Bir daha aynı şeyler olmayacak”
“Annenin hesabını görmek çözüm değil, kendini de dizginlemen lazım. Annenden çok sana kırılmış. Ama üzülme, düzelir. Sinemis seni çok seviyor, fazla uzatmaz”
“İnşallah”
“Yalnız senin bir sıkıntın olduğunu düşünüyor. Neyse sorun onunla paylaş bence. Buna da alınmış biraz”
“İşle ilgili bir sorun var, aklı takılmasın diye anlatmadım ama anlatırım rahatlayacaksa”
“Şimdi değil, biraz sakinleşsin de öyle anlatırsın. Şimdi bırak biraz sakinleşsin. Hormonları düzelene kadar idare edeceksin”
“Alp de öyle mi yapıyor?” deyince güldü
“Bana karşı çok iyi ama bir de onunla konuş istersen. Eminim şikâyetçi olduğu birçok şey vardır” deyince ben de güldüm
“Ne kadar şikâyet etsek de siz bizim hayatımızsınız. Siz olmadan biz adım bile atamayız”
“Teşekkür ederim Sinemis’le kendim adına. Hadi bakalım, benim çoluk çocuğum var Ali beyciğim, konuşuruz sonra” deyince:
“Tamam, kusura bakma bu saatte aradım ama içim rahat etmedi” dedim.
“Anlıyorum, sorun değil Ali biliyorsun. Ne zaman isterse buradayım ben”
“Teşekkür ederim Gülçin. İyi geceler”
“İyi geceler” dedi ve telefonu kapadık. Kalkıp odaya gittim, ışığı kapayıp yatmıştı. Dayamadım konuşmak istedim ama pek de iyi bir fikir olmadığını anlamam çok sürmedi. Kızgındı hala ve konuşmamız çok kısa sürdü. Ama pes etmeye hiç niyetim yoktu. Çok canım yanmıştı ama pes etmeyecektim.
Sabah birlikte kalktık ve hiç konuşmadan kahvaltı yaptık. Evden çıkıp işe gittik, geldik ve yine konuşmadan uyuduk. Bu durum böyle günlerce sürdü. Değişen tek şey arada yaptığımız konuşmaların artmasıydı.
Bir hafta kadar sonra kahvaltı masasında:
“Bu akşam Bülent abiyi çağıralım artık” diye konuştu benimle
“İyi fikir, ben haber veririm” dedim ve konuşmamız sona erdi
“Zerrin abla, bu akşam misafirimiz var yemeğe. Bülent abi gelecek” dedi ve uzun süredir ilk kez gülümsediğini gördüm
“Tamam, ben hazırlıkları yaparım” diye cevapladı onu Zerrin Hanım. Sinemis masadan kalkıp Zerrin Hanımı da yanına aldı ve mutfaktan çıktılar. Bir süre sonra gülüşerek geri geldiler. Karımı güldürdüğü için Zerrin Hanımı biraz daha sevdim.
“Zerrin abla, bir şey lazımsa eve söyle ben alırım” dediğimde ikisi de bana şaşkınlıkla baktılar.
“Abla?” dedi Sinemis
“Evet, bu hanım kelimesini sevemedim. Ben de abla demek istiyorum” dedim ve Zerrin Hanıma bakıp:
“Sen de bana Ali de artık, böyle daha iyi” deyince Zerrin Hanım gülümsedi
“Nasıl istersen” dedi ve işine döndü. Sinemis bana bakıyordu hala
“Ne oldu?” dedim sessizce
“Hiç, hoşuma gitti sadece” dedi ve yemeğine döndü. İlk adımı böylelikle atmıştık.
İkimiz de işe gittik ve gün içinde akşamla ilgili bir kez konuştuk. Daha yumuşaktı bana karşı, öyle hissetmiştim.
Eve geldiğimde Sinemis çoktan gelmişti, arabası evin önündeydi. İçer girdim, kimse ortalıkta yoktu. Yatak odasına çıktığımda kapının kapalı olduğunu gördüm. Bir kez tıklattım
“Ali?” dedi Sinemis ve kapı açıldı:
“Geleyim mi?” diye sorunca
“Bizim kısa bir işimiz var, biraz bekler misin?” dedi.
“Beklerim tabii, sorun değil” dedim ve aşağı indim. Biraz sonra ikisi de geldiler. Ne yaptıklarını merakımdan mutfağa geçtim ve Zerrin Hanımı görünce şaşırıp kaldım
“Zerrin abla, bu sen misin?” dedim hayranlıkla. Beyaz gömlek ve siyah bir etek giymişti. Her zaman topuz olan saçlarını arkadan toplamıştı. Hafif bir makyaj yapmıştı. Ne kadar güzel olduğunu yeni fark etmiştim
“Nasıl buldun?” dedi Sinemis, daha iyiydi bana karşı
“Çok güzel, gerçekten çok güzel olmuş. Ya sen bu güzelliği neden gizledin ki bunca zaman. Ama Bülent abi bizden daha iyiymiş bu konuda, o fark etmiş” deyince utandı Zerrin abla
“Ben masayı kontrol edeyim” deyip yemek odasına geçti
“Utandırdım galiba” dedim gülümseyerek
“Yıllardır makyaj yapmamış, tuhaf hissetti kendini” diye açıklama yaptı bana Sinemis de.
“Bülent abinin dibi düşecek” dediğimde güldü.
“Bence de” dedi ve Zerrin ablanın peşinden gitti.
Birazdan kapı çaldı ve Bülent abi geldi. Zerrin abla mutfakta olduğu için kapıyı ben açtım.
“Hoş geldin abi” diye karşıladım onu. Elince çiçek vardı iki buket
“Hoş buldum Ali” dedi ve içeri girdi. Heyecanlıydı biraz. O içeri girince Sinemis de geldi
“Hoş geldin Bülent abi” dedi neşeyle. Onu neşeli görünce nefes alışım biraz daha rahatlıyordu
“Merhaba güzel anne adayı” deyip ona çiçeği uzattı
“Ah teşekkür ederim, çok incesin” dedi ve çiçeği aldı Sinemis. Salona geçince Zerrin abla da geldi. Bülent abi onu görünce benimkinin beş katı daha fazla şaşırdı:
“Hoş geldiniz” deyip ona elini uzattı Zerrin abla. Bülent abi kısa bir süre ona bakakaldıktan sonra tokalaştı ve diğer çiçeği uzattı
“Hoş bulduk, bunlar sizin için” deyince Zerrin ablanın da yüzü hafiften kızardı. Çiçekleri aldı ve salondan çıktı. Biraz sonra gelip
“Yemeğe istediğiniz zaman geçebiliriz” dedi ve hepimiz onu takip edip yemek masasına oturduk. Zerrin abla hala bir şeylerle uğraşıyordu, oturmamıştı.
“Zerrin abla otur hadi sen de” deyince geçip yerine oturdu.
Yemek boyunca sohbet ederken Bülent abi de Zerrin abla da rahatlamıştı biraz daha. Biz arada susup ikisinin sohbet etmesini izledik. Yemekler bitmişti ama hala masada sohbet ediyorduk. Sinemis bana bakıp:
“Ali biraz benimle gelir misin, bir şey göstermem lazım sana” dedi ve ayağa kalktı. Ben de onu takip ettim. Salondan çıkınca
“Baş başa bırakmak içindi değil mi?” dedim gülerek
“Aynen, gel biz mutfağa geçelim. Ben de kahve yapayım o arada” dedi ve mutfağa geçtik. Ben Sinemis’in yaptığı tatlıları tabağa koyarken o da kahve yapmaya girişti
“Tatlı harika görünüyor” dedim elime geçen konuşma fırsatını kullanarak
“Uzun süredir yapmamıştım, canım istedi” deyince güldüm
“Aşermeye başladın sanırım”
“Aşermekten değil ya, ben seviyorum bu tatlıyı biliyorsun” dedi.
“Anladım. Senin canın istediği için biz de nasiplenmiş olduk”
“Aşermek deyince, yarın kontrolüm var. Gelecek misin benimle?” diye sordu. Heyecanlandım kontrolü duyunca
“Tabii ki geleceğim, kaçta?”
“Öğleden sonra. Ben işten geçeceğim, hastanede buluşuruz”
“Tamam, sen ararsın beni, benim iş yerim daha yakın nasılsa”
“Olur, ararım” dedi ve kahveleri fincana koydu. Sonra da o kahveleri ben de tatlıları alıp yemek odasına geri döndük.
“Sinemis ben yapardım sen neden yordun kendini” deyip ayaklandı Zerrin abla hemen.
“Yorulmadım Zerrin abla, bu defa da benim kahvemi içiver” deyip servisi yaptı Sinemis. Bülent abinin yüzünde güller açmış gibi görünüyordu
Kahvelerimizi ve tatlılarımızı da bitirdikten sonra salona geçip oturduk. Muhabbetimiz oldukça koyuydu. Bir ara Zerrin ablayla Sinemis kalktılar ve masayı toplamaya gittiler. Zerrin abla rahat edememişti. Ben de fırsat bilip Bülent abinin ağzını yokladım
“Nasıl abi, hala aynı fikirde misin?” diye sordum
“Hayır, fikrim değişti” deyince bir anda moralim bozuldu
“Ne oldu ki, sevmedin mi Zerrin ablayı?” diye sordum üzülerek
“Fikrim değişti ama kötü yönde değil, tamamen iyi yönde. İlk gördüğümde onu beğenmiştim, şimdi onu kesinlikle yakından tanımak istiyorum. Hatta klasik deyişle ciddi düşünüyorum diyebilirim” deyince:
“Hadi canım, o kadar beğendin yani?” dedim sevinerek.
“Henüz çok iyi tanımıyorum ama hani insan hisseder ya, öyle bir şey. Yani çok yakın hissettim onu. Ama onun ne düşündüğü de önemli, bakalım o beni beğenecek mi?”
“Bence beğendi bile, baksana gayet neşeli görünüyor. Onlar şimdi mutfakta kaynatıyorlardır, ben Sinemis’ten öğrenirim sizden sonra”
“Sahi sizin aranız nasıl? Düzeldi mi?”
“Ben de bilmiyorum abi, düzeliyor gibi. Sinemis daha iyi görünüyor bana karşı. Umarım en kısa sürede eskiye döneriz”
“Dönersiniz aslanım, onun zamana ihtiyacı vardı sen de o zamanı ona tanıdın. Merak etme sen, fazla sürmez her şey eski haline döner”
“İnşallah abi, ben de öyle umuyorum” dedim. Beni affetmeye başlamış gibiydi, artık benim atacağım adımlar çok önemliydi
Biz otururken Sinemis’le Zerrin abla da geldiler. Saat ilerlemişti, Zerrin abla gitmek için izin istedi
“Ben artık kalkayım, saat geç oldu” deyince Bülent abi de ayaklandı.
“Ben de kalkacağım, isterseniz sizi bırakayım. Yani sakıncası yoksa” dedi. Yeni yetme delikanlılar gibiydi hali. Bu beni gülümsetmişti
“Size zahmet olmasın” dedi Zerrin abla. Bu ‘memnun olurum’ demenin bir türüydü sanıyorum ki.
“Ne zahmeti, aksine sizi bu saatte tek başınıza göndermek içime sinmez” deyince Zerrin abla da kabul etti. Onları birlikte yolcu edip odamıza çıktık biz de. Üzerimizi değiştirdik ve yatağa geçtik. Sinemis konuşamayınca ben açtım konuyu
“Bülent abi çok beğendi Zerrin ablayı, hatta ciddi düşündüğünü bile söyledi” deyince şaşırdı
“Ne çabuk?”
“Yakın hissetmiş kendine, öyle dedi”
“Aslında Zerrin abla da çok beğenmiş ama o Bülent abi kadar açıkça söylemedi. Ben sıkıştırınca beğendiğini söyledi sadece. Çok tatlı bir kadın ama bu konularda içine kapanık”
“Anladım. Zamanla alışır bence, ikisi de beğendi birbirini. Biz bize düşeni yaptık, gerisi onların bileceği iş”
“Zerrin ablanın üzülmesini istemem. Zaten uzun zamandır yalnız, iyi olsun isterim”
“Ben de öyle, her ikisi içinde iyi olsun isterim. Bülent abinin de kırık bir kalbi var. Umarım Zerrin abla ona iyi gelir”
“Kırık kalbi var derken?”
“Yıllar önce birini sevmiş. Ama ayrılmak zorunda kalmışlar. Bülent abi mücadele etmemiş o zaman, çok pişmanlık duyduğu bir şeydi bu. Ama demek ki yeni birine ilgi duyacak kadar unutmuş o kadını. Bu da iyi bir şey çünkü ben onu bildim bileli tek bir kadın bile girmedi hayatına”
“Kimse mi olmadı?”
“İlgi duyduğu kimse olmadı. Başka türlü illa ki olmuştur tabii”
“Yani zevk için evet ama aşk için kimse olmadı”
“Öyle de denebilir”
“Neyse zaten önemli olan aşk, gerisi ihtiyaç”
“ilk kez heyecanlı gördüm onu, bu önemli bir nokta”
“Ay evet, çiçek bile getirmiş. Sorsan kabadayı derler ama ne kadar ince biri aslında. Onu abim gibi seviyorum ben. Umarım mutluluğu bulurlar birbirlerinde.”
“Umarım canım” dedim. Sinemis başka bir şey söylemeyince ben yine içimdekini tutamadım
“Sinemis” dedim çekinerek
“Efendim?”
“Bana olan kırgınlığın… Yani biraz olsun geçti mi?” diye sorunca gülümsedi bana bakmadan
“Neden bilmiyorum, belki hormanlardan belki başka bir şeyden ama hafifledi sana olan kızgınlığım da kırgınlığım da”
“O zaman mutlu olabilir miyim?”
“Seni mutsuz etmek en son istediğim şey bile değil ama olanlar benim için de kolay değildi Ali. Sana demiştim zaman diye, bak zamanla iyileşiyor”
“On gün oldu, iyi bir zaman” dedim gülerek
“Evet, iyi dayandın aslında. Ben olsam çoktan velveleye vermiştim ortalığı. İlla ki iyi ya da kötü netleştirmiştim”
“Aslında ben de başka bir şey için bu kadar sabır göstermezdim ama konu sen olunca itiraz edemiyorum. Gerçi bunda haksızdım”
“Babam hep ‘hiçbir suç tek taraflı değildir’ derdi. Bu olayda da öyle… Ben bazen çok sert reaksiyon veriyorum. Bir sürü nedeni var ama benim de haksız yanlarım var. Beni rahatsız eden bir şey var, biz seninle eskisi gibi konuşamıyoruz. Bir şeyler değişti gibi geliyor ve bundan korkuyorum”
“Değişen bir şey yok hayatım. Sadece kötü günler yaşadık ve ikimizin de sinirleri bozuldu. Ben de iyi durumda değilim, yani ben de yoruldum bazı şeylerden. Yapımda var, benim hiçbir yasım ya da tepkim usun süre dışa çıkmaz. Bir süre sonra içimde yaşamaya başlıyorum. Bu da beni de seni de yoruyor”
“Ben de sanırım bundan rahatsız oluyorum. Ben her sıkıntımı seninle paylaşıyorum, her şeyi sana yansıtıyorum ve sen hep destek oluyorsun. Ama sen kendine saklıyorsun. Hissediyorum ama sürekli soramıyorum. Neyin var diye sürekli şizofren gibi sormaktan da hoşlanmıyorum. O zaman da geriliyorum”
“Haklısın, seninle her şeyi paylaşmam gerek ama sanırım erkekliğin doğasında var. Sana yansıtmadan çözmek istiyorum ama bundan etkilendiğini bu kadar fark etmemiştim”
“Sana yardım edememek beni üzüyor. Son zamanlarda çok dalgınsın ve bana bir şey anlatmıyorsun. Buna içerliyorum, senin için endişeleniyorum”
“Endişelenecek bir şey yok aslında. Bir ihaleye girdik biz. Eğer alırsak beş yıllık işimiz garanti olacak. Sekiz firmaydık, diğerleri tek tek çekildi. Bir tek biz ve bir şirket daha kaldı. Karşıdaki şirket bizi sıkıntıya sokuyor, ihaleyi onlara devretmemiz için zorluyorlar. Biz de direniyoruz. Birkaç ufak tehdit aldık ve canım sıkıldı. Ama hallettik merak etme sakın”
“Neyle tehdit ettiler sizi?” dedi panikle
“Aşkım bak işte panik oluyorsun. Sıkıntı yapacak bir şey yok, hallettik. Araya hatırı sayılır insanları soktuk ve sona erdi bu durum. Ama bir süre beni etkiledi işte”
“Anladım. Sorun çözüldüyse tamam”
“Çözüldü sen merak etme. Bu arada beni çok mutlu eden, yani iyi hissettiren bir şey oldu”
“Nedir o?”
“Babam hayatımda ilk kez bana çok içten bir destek verdi ve ben de ona ilk kez içimden gelerek sarıldım. Aslına bakarsan ilk kez sarıldım”
“Gerçekten mi? Nedir buna sebep olan”
“Annemle kavga ederken babam bana destek oldu. Annemin karşısında durdu”
“Annenle neden kavga ettin?” deyince ağzımdan kaçırdığım şeyi fark ettim
“Önemli bir şey değildi” dedim ama ikna olmamıştı
“Ali! Annenle benim yüzümden mi kavga ettin bana doğruyu söyle” deyince mecburen ona olanları anlattım
“Ali neden yaptın böyle bir şey? Ben sana demiştim ama konuşma diye”
“Üzgünüm ama sana kimsenin öyle davranmasına müsaade etmem”
“İyi de kavga ederek neyi çözebildin ki? Olan oldu zaten”
“Evet, bilsem olmadan durdururdum ama gereken uyarıyı yaptım. Annem artık sana tek bir söz edemez”
“Sanki düşündüklerini bilmiyorum”
“Olsun, dillendirmesin”
“Ben anlattıktan sonra pişman oldum aslında. Aranız benim yüzümden bozulmuş işte yine”
“Annemle aramın iyi olması, onun iyi olmasıyla doğru orantılı. Ama annem inatla kötü olmayı tercih ediyor, bunun için yapabilecek bir şeyimiz yok”
“Neyse, sen bir daha kavga etme kimseyle benim yüzümden” dedi ve esnedi.
“Uykun mu geldi?”
“Evet, bu ara hep uykuluyum”
“Hadi uyuyalım o zaman”
“Tamam, iyi geceler” dedi ve yatağa uzandı.
“İyi geceler” dedim ve ben de uzandım. Bir süre öylece yattıktan sonra
“Sinemis” diye seslendim
“Efendim Ali?”
“Sarılabilir miyim?” diye sorunca kısa bir sessizlik oldu. Sonra biraz bana doğru dönüp elimi tuttu, yavaşça beline doğru götürüp kendine sardı kolumu. Ben de ona doğru yaklaşıp onu kendime çektim iyice. Saçlarını kokladım, boynunu kokladım.
“Çok özledim” dedim fısıltıyla
“Ben de özledim” deyince o kadar mutlu oldum ki, günlerdir yaşadığım sıkıntılar bir anda silindi gitti. Ona iyice sokulup kokusunu içime çekerek uyudum.