Toplantıdan sonra geçen birkaç gün Elif için oldukça zor geçti. Her sabah işe giderken kalbinin hızla çarpmasına engel olamıyordu. Sanki Aslan Karahan’ın gölgesi, şirketin tüm koridorlarında dolaşıyor gibiydi. Onun bakışlarını hatırladıkça, içini garip bir ürperti kaplıyordu. Hem korkuyor, hem de içinde açıklayamadığı bir çekim hissediyordu.
Bir akşamüstü, ofiste herkes dağılırken Elif’e üstlerinden biri yaklaşarak patronun onu toplantı odasına çağırdığını söyledi. Elif şaşırdı, çünkü günün sonunda böyle çağrılmak olağan değildi. Çantasını masasında bırakarak adımlarını ağırlaştırmadan toplantı odasına doğru yürüdü.
Kapıyı açtığında içeride yalnızca bir kişi vardı: Aslan Karahan. Masanın başında oturuyor, önündeki dosyalara göz atıyordu. Elif’in içi buz kesti. Patronu burada olmalıydı, ama yoktu.
Aslan başını kaldırdı. O tanıdık, derin bakışlarını Elif’in üzerine dikti.
— “Geldin.”
Elif boğazını temizledi. “Beni istemişsiniz…” dedi kısık bir sesle.
Aslan ayağa kalktı. Boyunun uzunluğu ve duruşundaki otorite, odanın havasını tamamen değiştirdi. Yavaş adımlarla Elif’e doğru ilerledi.
— “Evet. Seninle konuşmam gereken bir konu var.”
Elif’in kalbi hızlandı. Ne söyleyeceğini tahmin bile edemiyordu.
— “Sunumundaki dikkatini ve yeteneğini fark ettim,” dedi Aslan. “Karahan Holding’de yeni bir proje başlıyor. Bu projede çalışmanı istiyorum.”
Elif şaşkınlıkla gözlerini açtı. “Ben… Ben sadece muhasebe bölümünde çalışan biriyim. Böyle büyük bir projede yer almam mümkün değil.”
Aslan’ın bakışları keskinleşti.
— “Mümkün. Çünkü ben öyle istiyorum.”
Elif nefesini tuttu. Bu sözler tehdit gibi gelmişti. Ama aynı zamanda, hayatında ilk kez önünde büyük bir kapı aralanıyordu. Yıllardır rutin bir hayat sürerken, şimdi karşısında hayatını değiştirebilecek bir teklif vardı.
Ama içini huzursuzluk kaplamıştı. Bu adamın yanında olmak, sadece iş değil, başka tehlikeleri de beraberinde getirebilirdi.
Elif cesaretini toplayıp konuştu.
— “Neden ben?”
Aslan ona uzun uzun baktı. Dudaklarının kenarında belli belirsiz bir kıvrım belirdi.
— “Çünkü sen farklısın. Ve ben farkı olan insanlarla çalışırım.”
Elif cevap veremedi. Odanın sessizliği kalbinin atışlarını daha da belirgin kılıyordu. Aslan bir adım geri çekildi.
— “Bu teklif üzerinde düşün. Kabul edersen hayatın değişir. Reddedersen… yollarımız burada ayrılır.”
Son cümle odada yankılandı. Elif’in gözleri irileşti. Bu sadece bir iş teklifi değildi. Arkasında çok daha büyük bir şey saklıydı.
Aslan belgeleri toparladı, kapıya doğru yürüdü. Çıkarken arkasına dönüp kısa bir bakış attı.
— “Bir daha düşünmek zorunda kalmayacaksın, Elif. Çünkü şans ikinci kez gelmez.”
Kapı kapanınca Elif masanın kenarına yaslandı. Elleri titriyordu.
Bu teklif bir fırsat mıydı, yoksa onu bilinmez bir karanlığın içine sürükleyecek bir adım mı?
⸻
O gece eve döndüğünde Elif saatlerce düşündü. Yatağında dönüp durdu, uyuyamadı. Annesi yanına gelip iyi olup olmadığını sorduğunda bile, gerçeği anlatamadı.
Bir yanıyla bu kapıyı açmak istiyor, diğer yanıyla Aslan’ın karanlık dünyasına çekilmekten korkuyordu.
Ama kader çoktan yolunu çizmişti. Çünkü Aslan Karahan’ın verdiği teklif, aslında geri dönülmez bir başlangıcın işaretiydi.