Elif ertesi sabah işe gitmeden önce aynanın karşısında uzun süre durdu. Göz altları morarmış, uykusuzluktan yorgun düşmüştü. Zihninde tek bir soru vardı:
“Buna değer mi?”
Aslan’ın yanında olmak, kalbinin istediği tek şeydi. Ama onunla birlikte gelen karanlık gölgeler, hayatını alt üst ediyordu.
⸻
Ofiste işler yoğun devam ederken Aslan’ın sekreteri gelip, “Beyefendi sizi odasında bekliyor,” dedi.
Elif derin bir nefes alarak odasına girdi. Aslan pencerenin önünde ayakta duruyordu, sigarası yanıyordu. Gözlerinde karanlık bir yorgunluk vardı.
— “Gece yine seni izlemişler,” dedi doğrudan. “Adamlarımı gönderdim. Artık evinin önünde koruma olacak.”
Elif’in yüzü soldu.
— “Aslan… bu çok fazla. Ben sıradan bir hayat istiyorum. Normal biri olmayı…”
Aslan ona döndü, sesi sert ama aynı zamanda acı doluydu:
— “Sen artık normal olamazsın, Elif. Çünkü kalbine beni aldın.”
Elif’in gözleri doldu.
— “Sana inanmak istiyorum. Ama bazen korkuyorum… ya bir gün kaybolursam, ya da sana bir şey olursa?”
Aslan yanına geldi, elini onun yanaklarına koydu.
— “Benim hayatımda her zaman savaş oldu. Ama sen… sen benim için savaşa değersin.”
Elif’in gözlerinden yaş süzüldü. O an tüm korkularına rağmen kalbi Aslan’a daha sıkı sarıldı.
⸻
O akşam birlikte çıkış yaptılar. Aslan’ın korumaları arabayı takip ediyordu. Elif bu manzaraya bakarken, kendi hayatının ne kadar değiştiğini daha net hissetti.
“Kalbim sana ait,” diye düşündü. “Ama bunun bedeli ağır olacak.”
Aslan arabayı durdurdu, sessiz bir yere çekti. Elif’e döndü.
— “Beni seçersen, dönüş olmayacak. Sana zarar vermemek için bile, seni bırakmam gerekebilir. Yine de…”
Durdu, gözlerini onun gözlerine kilitledi.
— “…ben seni bırakmayı asla istemem.”
Elif titreyen sesiyle fısıldadı:
— “Ben de seni istemekten vazgeçemem.”
Arabada uzun bir sessizlik oldu. İkisi de biliyordu ki, artık bu yol onları geri dönüşsüz bir kaderin içine sürüklüyordu.
⸻
O gece, gökyüzünde ay parlarken, Elif ilk kez gerçekten hissetti:
Bu aşk sıradan bir aşk değildi. Bu, kalbin bedeliydi.
—-
Elif o sabah işe giderken içindeki ağırlığı bastıramadı. Günlerdir yaşadıkları, kalbini paramparça ediyordu. Bir yanda Aslan’ın yanında hissettiği güven ve tutku, diğer yanda onun karanlık dünyasının getirdiği korkular…
Asansörde aynaya baktı, kendi gözlerindeki kırgınlığı fark etti.
“Ben neyin içine düştüm?” diye düşündü. Ama cevabı her defasında aynıydı: Aslan.
⸻
Ofise girdiğinde havadaki gerginliği hemen hissetti. Çalışanların fısıldaşmaları, normalden daha yoğun bir stres vardı. Aslan’ın odasının kapısı kapalıydı, içeriden hararetli sesler geliyordu.
Bir süre sonra kapı açıldı. İçeriden çıkan iki adam, sert yüzlü yabancılar, Elif’in yanından geçip gittiler. Arkalarında yoğun bir sigara kokusu bırakmışlardı.
Elif’in içi ürperdi. Hemen ardından Aslan kapıda belirdi. Gözleri kararmış, çenesi sıkılmıştı.
— “Elif, gel.”
Odaya girdiğinde Aslan kapıyı sertçe kapattı.
— “Bundan sonra dikkatli olacaksın. Dışarıda gördüğün herkese güvenme.”
Elif’in sabrı taştı.
— “Aslan, ben böyle yaşayamam! Her adımda korkarak, gölgelerde saklanarak… Bu benim hayatım değil!”
Aslan’ın gözleri alev aldı.
— “Senin hayatın artık benimle bağlı, Elif. İstesen de istemesen de.”
Elif’in gözlerinden yaşlar süzüldü.
— “Ben sadece seni istiyorum. Ama seninle birlikte gelen bu karanlığı istemiyorum.”
Aslan bir an sustu. Onun titreyen ellerine baktı, sonra yaklaşarak ellerini kendi avuçlarının arasına aldı.
— “Sana yemin ederim, ne olursa olsun seni koruyacağım. Ama bazen korumak için sert olmam gerek.”
Elif hıçkırarak,
— “Beni kaybedeceksin, Aslan. Eğer bana sadece korku verirsen, beni gerçekten kaybedeceksin,” dedi.
⸻
O an ikisinin arasında sert bir sessizlik oldu. Elif gözyaşlarıyla kapıdan çıktı, Aslan arkasından gitmedi.
Koridorda yürürken herkesin bakışlarını üzerinde hissetti. Kalbi paramparça olmuştu. Aslan’a olan aşkı, aynı anda en büyük yarasıydı.
⸻
O akşam Elif evine yalnız gitti. Pencereden dışarı baktığında yine siyah arabayı gördü. Ama bu kez içinde kimse yoktu. Bir not bırakılmıştı sileceklerin arasında.
Titreyen elleriyle aldı:
“Onun yanında olursan, bedelini ödeyeceksin.”
Elif’in kalbi hızla atmaya başladı. Bu tehdit, artık sadece bir gölge değil, gerçek bir uyarıydı.
Telefonunu açtı, Aslan’ı aramak istedi ama durdu. İçinden bir ses, “Her seferinde ona sığınırsan, kendi gücünü kaybedersin,” diyordu.
Elif yatağa uzandı, gözleri tavanda dondu kaldı.
“Ben gerçekten ne istiyorum?”
⸻
Aslan ise kendi odasında yalnızdı. Masasında duran silaha uzun süre baktı. Elif’in gözyaşları aklına geldikçe kalbi sıkışıyordu. Onu korumak istiyordu ama korudukça daha çok incittiğini biliyordu.
Başını ellerinin arasına aldı, kendi kendine fısıldadı:
— “Sana zarar gelirse, ben yaşayamam…”
Ama kapalı kapılar ardında kurduğu bu yemin, Elif’in kulağına ulaşmıyordu.
Ve o gece, ikisinin de kalbi ayrı ayrı ağlıyordu.
—-
Elif, tehdit dolu notu aldıktan sonra gecelerce huzursuz uyandı. Kafasında sürekli aynı soru dönüp duruyordu: “Bu ilişkiyi devam ettirirsem, hayatımı kaybedecek miyim?”
Ama kalbi her defasında başka bir cevap fısıldıyordu: “Onsuz yaşayamam.”
⸻
Ertesi gün ofise gittiğinde Aslan’ın odasına uğramamaya karar vermişti. Yüreği hâlâ kırgındı. Fakat Aslan sabahın erken saatlerinde onun masasının yanına geldi. Takım elbisesiyle her zamanki gibi güçlü görünüyordu ama gözlerinde uykusuzluğun izleri vardı.
— “Konuşmamız gerek,” dedi.
Elif başını kaldırmadan dosyalarına gömüldü.
— “Dün yeterince konuştuk.”
Aslan masanın kenarına yaslandı.
— “Dün seni üzdüm, farkındayım. Ama anlaman gerek: Benim dünyamda zaafların bedeli ağır olur. Sen benim zaafımsın, Elif. Bunu saklayamam.”
Elif’in kalbi sıkıştı. İçindeki öfke ile sevgisi birbirine karıştı.
— “Zaaf değilim ben! İnsan gibi sevilmek istiyorum. Korkuların gölgesinde değil.”
Aslan derin bir nefes aldı, gözlerini kısarak ona baktı.
— “Senin yanında olduğumda korkularım azalıyor. Belki de ilk defa insan olduğumu hissediyorum.”
Bu sözler Elif’in kalbini yumuşattı. Ama aklında hâlâ tehdit dolu not vardı.
⸻
Öğle arasında dışarı çıkmaya karar verdi. Küçük bir kafede kahve içerken, arkasında birinin oturduğunu fark etti. Aynada yansıyan suratta siyah pardösülü bir adam vardı. Gözleri doğrudan ona kilitlenmişti.
Elif’in nefesi kesildi. Çantasını kapıp kalktı. Hızlı adımlarla sokağa çıktığında, adam da arkasından yürüyordu.
Kalabalık caddede adımlarını hızlandırdı. Derin bir korku tüm bedenini sardı. “Aslan’a haber vermeliyim,” diye düşündü ama telefonunu çıkaracak cesareti bile bulamadı.
Tam köşeyi dönerken bir el koluna dokundu. Elif çığlık atacakken tanıdık bir ses duydu:
— “Benim, sakin ol.”
Aslan’dı.
Onun güçlü elleri, Elif’i kendine çekti. Arkasında duran adamın bakışlarını gördü. Aslan’ın yüzü çelik gibi gerildi. Göz göze geldiler, sessiz bir meydan okuma yaşandı. Sonra adam uzaklaştı.
Elif’in dizleri titriyordu. Aslan onu arabasına götürdü.
— “Artık tek başına hiçbir yere gitmeyeceksin,” dedi öfkeyle.
Elif gözyaşlarını tutamadı.
— “Böyle yaşayamazım Aslan. Ben kafede kahve bile içemeyecek miyim?”
Aslan direksiyona yumruğunu vurdu.
— “Senin hayatını çalmalarına izin vermeyeceğim. Ne pahasına olursa olsun seni koruyacağım.”
⸻
O akşam Elif’in evine gitmek istemedi. Aslan, onu kendi evine götürdü. Yüksek tavanlı, geniş bir daireydi. Pencereden tüm şehir görünüyordu. Ama içeride tuhaf bir yalnızlık havası vardı.
Elif etrafına bakındı. Kitap raflarında dosyalar, masanın üzerinde yığınla evrak vardı. Kişisel hiçbir şey yoktu.
— “Sen burada mı yaşıyorsun? Hiç yaşam izi yok…”
Aslan omuzlarını silkti.
— “Benim hayatım böyle. Evim, sadece bir sığınak.”
Elif ona döndü. Gözlerindeki yalnızlık içini acıttı. Sessizce yanına yaklaştı, elini onun eline koydu.
— “Aslan… senin hayatına karanlık hâkim olabilir. Ama ben senin ışığın olmak istiyorum.”
Aslan’ın gözleri derinleşti. Yavaşça Elif’in yüzünü ellerinin arasına aldı.
— “Sen zaten benim ışığımsın.”
Ve o an, kelimeler tükenmişti. Dudakları yeniden birleşti. Önce çekingen, sonra daha tutkulu bir yakınlık… Kalplerinin atışları aynı ritimde çarpıyordu.
Elif, Aslan’ın kollarında korkularını bir anlığına unuttu. Onun yanında olmak, her şeye rağmen huzurdu.
⸻
Gece ilerledikçe ikisi de konuşmadan yan yana oturdular. Şehir ışıkları altında, sessiz bir anlaşma vardı:
Birlikte olmaktan başka çareleri yoktu.
Ama Elif’in zihninde hâlâ o tehdit notu dönüyordu. İçten içe biliyordu: Bu aşk ne kadar derinleşirse, tehlike de o kadar büyüyecekti.