Elif, Aslan’ın yanında kalmaya alışmaya başlamıştı. Ama bu alışkanlık, huzurdan çok gerginlikle doluydu. Her sabah yeni bir tehdit, yeni bir telefon, yeni bir gölgeyle başlıyordu. Ev, bir sığınak gibi görünse de, duvarların ardında çelik gibi sert bir hayat akıyordu. Aslan’ın adamları sürekli girip çıkıyor, fısıldaşarak haberler taşıyordu. Elif, göz ucuyla onları süzüyor, kim olduklarını, Aslan’a ne kadar sadık olduklarını anlamaya çalışıyordu. Çünkü içinde bir his vardı: Bu savaş sadece dışarıdan gelmiyordu. Tehlike içerideydi de. Bir akşamüstü, Aslan ofisinde belgeler incelerken Elif sessizce yanına gitti. Haritalar, dosyalar, kara listeler… Masanın üzerinde bambaşka bir dünya vardı. — “Aslan,” dedi ürkek bir sesle. “Bu işin nereye varacağını hiç düşündün mü?” Adam başını kaldırdı. Y

