Gecenin geç bir saatiydi. Kasabanın dışındaki eski malikanede ışıklar yanıyordu. Yanan tek oda, Demirhan soyunun karanlık geçmişine ev sahipliği yapan o büyük çalışma odasıydı. Masada Rıza Bey oturuyordu. Elinde viski kadehi, karşısında bekleyen adama dikkatle bakıyordu. “Demek ki sen Elif’in geçmişinden geliyorsun…” dedi Rıza. Kerem başını eğdi. “Evet. Onu tanıyorum. Onun zayıf yanlarını da biliyorum.” Rıza’nın dudakları belli belirsiz kıvrıldı. “Aslan’ı zayıflatmanın tek yolu Elif. Onun için ölür, onun için her şeyi yakar. Eğer o kadını ondan uzaklaştırabilirsek…” Kerem araya girdi: “Aslan düşer.” İkisi de sustu. O anda ikisi de aynı karanlıkta buluşmuştu. Rıza, Aslan’ın damarlarında taşıdığı “Demirhan kanı”nı kırmak istiyordu; Kerem ise kalbinde hâlâ yanmakta olan eski bir

