Bir İtiraf..

1356 Words
Melike O geceyi saatlerce sohbet ederek tamamladık Süleyman'la. Ben sabaha karşı yattım o hala dışarıda bekliyordu. Okul saatime kadar uyudum, Süleyman ben sabah ezanıyla okulun bugün açık olacağını anons ettiririm hocaya dedi. Güldüm öyle deyince meğer böyle bir haberleşme ağı varmış. Önemli davetler düğün falan da varsa cami hocasına söyleniyormuş o anons ediyormuş. İnanılmaz hoşuma gitti ve aşırı mantıklı değil mi ama ya. Sabah kalktığımda hemen bir kahvaltı hazırladım, dışarıya baktım Süleyman hala orada. Kahvaltıyı hazırlayınca da ona seslendim. "Komutanım kahvaltı hazır, buyurun içeri gelin" "Sen yap kahvaltını bırakayım seni okula" "Off" deyip içeri geçtim, içeride elimde kezzap bekliyorum sanki girdiği an suratına fırlatacağım. Sen girmezsen ben çıkarım hesabı yaptım tepsiye koydum kahvaltılıkları, çayı da yanıma aldım çıktım dışarı. Beni görünce güldü. "Sen yapsaydın ya ben karargahta yapardım" "Orada da yaparsın, hem artık köy halkı yanlış anlamaz ben kaçırıldım daha ne olsun. Bence askerler evime girebilir." "Öğretmen hanım kimse evine girmeyecek tamam mı?" "Ya kış kapıda şimdi bile geceleri çok soğuk oluyor askerler donsun mu dışarıda" "2 metre karın üstünde yatan adama bir şey olmaz, dert etme sen. Hem sobanı kurdun mu sen?" "Yok maalesef soba temizlemeyi bilmiyorum baca falan kurum dolu, kurarsam da tüter diye cesaret edemedim." "Tamam anahtarı bana bırak bugün sen gelmeden halledelim" "Gerçekten mi" "Tabi ki" "Yaa Süleyman çok teşekkür ederim" dedim sonra dediğimi fark edip hemen düzelttim. "Komutanım yani.." "Adımla hitap edebilirsin sorun değil" "Daha neler aramızda kaç yaş var" "Oldu Melike arkadaşlık kesmez zaten bizi abi kardeş olalım bence de. En iyisi bu!" dedi çayını alıp birden tahta kapıya doğru yürüdü. Ya öyle demek istemedim ki ama haklı öyle anlaşıldı.. "Komutanım vallahi o anlamda demedim" "Tamam öğretmen hanım sorun değil, hadi seni okula bırakayım da karargaha geçeceğim" "Tamam" dedim bir karış suratla kahvaltılıkları kaldırdım çıktım. Birlikte okula yürümeye başladık ama tek kelime etmiyor. "Komutanım?" "Efendim?" "Küstün mü?" Durdu ben öyle deyince. "Çocuk muyum ben öğretmen hanım" "Ne alakası var çocuklar mı küser sadece" "Evet çocuklar küser. Büyükler incinir, kırılır, derdi başını aşar ama eyvallah der. Küsemez büyükler çünkü karşıdakini anlamak zorundadır. İstemeyene zorlamamak edeptir. Anlatabildim mi?" dedi yeniden yürümeye başladı, işi gücü bana ders vermek.. "İstemiyorum mu dedim ben yaa" dedim ama dediğim an ağzımdan çıkan lafı idrak ettim inşallah duymamıştır derken birden durup döndü bana, bir adımda yanımda bitti. "Ne demek o?" "Ne de demek?" "Az evvel söylediğin şey?" "Ne dedim ki?" "Melikeee!" "Of be tamam, ben sana istemiyorum demedim ki. Sadece benim önceliklerim vardı, ideallerim vardı.." "-dı derken yani değişti mi fikrin?" Derin bir nefes aldım.. Niye kendimi bu kadar sıkıyorum ki sanki.. "Değişmedi ama sadece senin benim hayatımda olmanı sevdiğimi fark ettim. Yani kaçırıldığımda ailemden önce sen geldin aklıma ve bilmiyorum ama sanırım ben de sana karşı boş değilim." Derin bir nefes aldı. "Melike seni darlamak ya da bunaltmak istemiyorum ama söz namustur bende. Ben seni sevdim benim için bu sayfa kapandı ve eğer sen de niyetinde ciddiysen gel he de bana, sen kendini hazır hissedene kadar ben olduğum yerde kalmaya devam edeceğim" Bu kısmı karışık işte kafam bu noktada karışıyor, tamam Süleyman'a boş olmadığımın farkına vardım ama bir ilişkinin içinde olmak istiyor muyum onu bilmiyorum işte. Bana umutla bakan bu adamı bir kere daha yüz üstü bırakmak istiyor muyum gerçekten... Aynı onun gibi ben de bir iç çektim. "Süleyman benden hemen bir cevap bekleme olmaz mı?" "Olur Melike olur.. Ben boşa mı diyorum sen benim kızıelmamsın diye" "Kızılelman mıyım ben" "Öylesin ya, her ulaştığımı sandığımda hedef daha da uzağa gidiyor gibi" Hayatımda bundan daha güzel bir iltifat almadım ben. İçim sıcacık oldu bir anda. Güzel seviyorsun be Süleyman. Çok güzel seviyorsun.. "Uzağa gitmiyorum merak etme sadece anlık karar verip de sonra ben ne yaptım demek istemiyorum. Sana böyle bir haksızlık yapamam" "Peki öğretmen hanım peki sen nasıl istersen öyle olsun" O gülümseyince ben de güldüm. Süleymanın yanında korkmuyor insan bu çok garip belki ama korkmuyor yani.. O beni okula bıraktı ardından döndü ben de gelen pıtırcıklarımla derse başladım. Ah ne çok özlemişim hepsini... 🇹🇷 Süleyman Melike yoktu ya sanki ben de yoktum. Başka bir şekilde tutulmuşum ben bu kıza. Varlığına ihtiyacım var gibi. Ne ara bu kadar kapıldığımı da bilmiyorum ki.. Güzel bakıyor bir kere, tertemiz bakıyor. Asla bakışlarında bir nefret yok, haset yok.. Saf, tertemiz.. Sanırım beni de bu yanı etkiledi. Herkesle samimi ama herkese karşı mesafeli. Dik duruşlu ama kırılgan.. Birinden bir şey isteyecekse kırk şekle giriyor ama birine bir şey ikram edecekse bol keseden dağıtmaya bayılıyor. Gönlü zengin. Onu o heriflerin elinden alamasaydım ne yapardım gerçekten bilmiyorum, yakardım o puştları herhalde zerre kadar da içim acımazdı. Hepsinin hakkından geldik Allah'ın izniyle ama kimselere emanet edemiyorum . Ben çoktan benden saymışım Melike'yi, ailemden biri gibi. Adem bekleyecekti gece ama dayanamadım, üzerimi değiştirip ben gittim. O halde bile dışarıda bekleyene yemek hazırlamayı düşünmek kaç kişinin harcıdır ki üstelik sanki kaçırılmadı günlerce dağda kalmamış gibi bıcır bıcır konuşmaya devam etti. Gece 3 e kadar o kapının önünde sohbet ettik, ailesinden ilk defa bahsetti. İkiz erkek kardeşleri varmış. Ne güzel ben de çok isterdim ikizim olsun ne deyim inşallah evlatlarım olur. Babası hali vakti yerinde bir yöneticiymiş annesi ev hanımı. Buraya gelmesine hiç rızaları olmamış ama o yine de gelmiş. Dik başlılığı bir bana değil yani anlamış oldum. Ama sabah olup da yeniden komutanım deyince adımla hitap edebilirsin dedim o da hani resmen abi muamelesi yaptı bana. Yalan yok gücendim. Gel gelelim sonrası yaktı içimi ta ciğerime kadar. Benim de sende gönlüm var dedi ya, ben oracıkta ölsem vallahi gözüm açık gitmezdi. Biraz üsteledim he desin de bir adımız olsun diye ama benden hemen bir cevap bekleme deyince de mecburen geri çekildim. Sen bilirsin deyince kavga olmazmış.. Sen bilirsin Melike ne zaman dersen o zaman olsun.. Onu okula bırakınca muhtarın evin yolunu tuttum bizimkiler de birazdan gelir. Ben muhtarın evin önüne gelmişken askeri araçla geldiler. Muhtarın kapısını çaldım çok geçmeden açtı buralarda hayat sabah namazıyla başlar.. Beni görünce bir şaşırdı. "Komutanım hoş gelmişsiniz." "Hayırlı sabahlar muhtar emmi" "Hayırlı sabahlar gel buyur çayımız vardır, sıcaktır." "Sağ olasın çaya kahveye gelmedik. Oğlun Şiyar evde midir?" "Evdedir ya" "Hele bir çağır" "Bir yanlışı mı olmuştur" "Bir yanlış bunu anlatmak için yetmez muhtar sen çağır hele" Zorlukla yutkundu ama kusura bakma muhtar hatta inşallah sen de onun arkasındakilerden biri değilsindir! "Tabi" deyip seslendi içeri. "Şiyar hele gel bir" Şiyar çıktı içeriden beni görünce bir duraksadı ama güvendiği her kimse sanıyor ki dokunamam, bilmiyor ki aklını bile alırım. Sıkıyönetim resmiyette kalktı ama fiiliyatta devam ediyor. Burası sınır bölgesi burada terör her yerden daha çabuk can bulur.. Haliyle yetkilerim de normal zamandan fazla. "Şiyar Yerli, Türkiye Cumhuriyeti Devletini bölmeye çalışma faaliyetlerine alenen destek vermek, devletin görevli öğretmeninin evine saldırmak ve yine aynı öğretmenin ilçeye gitmek isterken minibüste yakalanmasına sebep olmak suçlarından devlet namına gözaltındasın!" Muhtara baktım göz ucuyla bu yüzündeki ifade pek oyuncu gibi değil, şokla baktı oğluna. "Ne diyorsun sen komutan" dedi birden ama elimle dur yaptım. Şiyar ise tam tahmin ettiğim gibi belindeki silaha davrandı ama geçmiş olsun Şiyar senin karşında Türk askeri var tek bir tekme hareketiyle elindeki silahı düşürdüm Veysel ve İsmail tuttu hemen iti koluna kelepçe taktılar. "Hepinizi süreceğiz buradan, hepiniz def olup gideceksiniz. Yakında özerk Kürt Devleti kurulacak göreceksiniz o zaman kapımıza köpek olacaksınız, kim büyük göstereceğiz size." "Kimse devletten büyük değildir Şiyar, buyur götünüz yiyorsa yapın ama bil her hamleniz böyle boşa çıkacak, daima Türk askeri ve dahi Türk devleti bir adım önünüzde olacak. Bindirin araca" Onlar bu iti araca bindirince muhtara döndüm, Rojin ana feryat ediyor ama her alimden bir zalim her zalimden bir alim doğar demişler.. "Komutan, ben bilmiyordum Kuran çarpsın. Bilsem kesmez miydim önünü. Bak istersen ayağına kapanayım kurban olayım bırak onu sana yemin olsun ben vereceğim terbiyesini." "Oğlun az evvel alenen Türk devletini tehdit etti muhtar, bu terbiye verilerek çözülecek bir konu mu? Ben ne dedim, öğretmene silah çekildiğinde benim askerim vurulduğunda yapan bu köydense aleme ibret olsun diye köyün ortasında vururum.. Dua et vurmuyorum mahkemeye teslim edeceğim. Meramını bir de orada anlatsın." Daha fazla kalmadım ayrıldım oradan. Şimdi bu iti güzel bir ezmem lazım ardından Türk Devletinin şefkatli ellerine teslim edeceğim... "Hazır mısın Şiyar" "Neye hazır mıyım?" "Adaletin şefkatli elleriyle tanışmaya?" Yutkundu gözlerini kaçırdı yapma ama Şiyar daha başlamadık bile..
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD