Kızılelma..

1870 Words
Süleyman 28 yaşında ve teğmenliğimden bu yana doğuda görev yapan bir askerim ben. Ülkemin zor zamanlarına bizzat şahit oldum, darbe yapıldığında da orada olmak zorundaydım terör bu ülkenin başına bela olduğunda da.. Haliyle çok fazla insan gördüm bizden görünüp bizden olmayan niceleriyle mücadele ettim. Bu bayrağın altında nefeslenip bu ülkenin suyunu içip yüzlerce kanı bozuğun nasıl yediği kaba pislediğini de bilirim. Bu da haliyle yaş genç olsa da insan sarrafı olmayı öğretti. Kırsalda yaşam zordur, köyün de köyü vardır kimse bilmesede. Hepi topu birkaç kilometre ötede şehir inşa edilirken sen suya da muhtaçsındır elektiriğe de işte son görev yerim böyle bir yer. 4 yıldır Van'dayım üsteğmen olur olmaz buraya geldim insanların pek gelmek istemeyeceği yerdir buralar. Her şey çiledir çünkü. Büyük şehirlerde kalorifer bile kullanmaya başlanmış ama burada insanlar ısınmak için tezek yakar. Burada elektrik de nimettir su da.. Çeşmeden su akması karargaha has sadece. Kimsenin evinde öyle şebeke suyu yok. Doğuya gelene kadar Ankara'da yaşamış bir insanım ben az çok büyük şehir konforu ne bilirim yani, burada tam anlamıyla yaşam mücadelesi verir insanlar. Bu da yetmez gibi bir gece yarısı teröristler köye baskın yapar milletin evinde ne varsa kışlık yiyeceğinden bir lokma ekmeğine kadar alır gider. Giderdi yani! O işi geçecekler artık, Türk askerinin olduğu yerde elini kolunu sallayarak gezemezsin. Göz açtırmıyoruz evelallah ama zihniyetleri pis bir kere ve köyün içinden de onları destekleyen çok kişi var. Ya askerin köye ulaşmasını engelliyorlar ya o itlerin köye kolayca girmesi için akrabamdır diyorlar. Birine bile acımadım bu güne kadar. Fark ettiğimin alnına bir kurşun! Yardım eden köylüyü de köyden def ettim ama bitmiyorlar elbette. Sonra sonra buranın da ülkenin bir parçası olduğu idrak edilmiş olacak ki köye bir okul yapıldı daha doğrusu bir baraka iki sınıflı. 3 yıldır da faaliyette. Ancak gelen hiçbir öğretmen iki dönem kalmadı. Birinci dönemi tamamlayan ya istifa etti ya torpil bulup başka şehre gitti. Kızmıyorum onlara da daima ölüm korkusuyla yaşamak kolay değil. Okumuş adamı sevmezler dağdakiler, üreten geliştiren adamdan hoşlanmazlar.. Bu sebeple köyde sağlık ocağı var ama doktor yok insanlar ilçeye gitmek zorundalar ama araba olmayınca ya bize gelirler ağır hastalar için ya da atı olan hastayı bu şekilde taşır. Doktor gelse onu da canından bezdiriyorlar öğretmen gelince onu da. Öğretmen demişken.. Melike.. Daha yaşı küçük belli, mezun olur olmaz doğu yazmış hangi akla hizmetse. Korkusuz görünüyor ama bir kuş gibi ürkek. Ne kadar dikleniyorsa o kadar toy aslında. Sanırım maddi durumları iyi ki pek sıkıntı da görmemiş. Yine de uyum sağlamaya çalışması beni şaşırttı. 3 yılda her dönem başka öğretmen gördüm ben çoğu meslekte tecrübeli mecburi doğu görevi için gelmiş ama onlar bile kalamadı. Ya ansızın teröristler evlerini bastı ya yolda belde önleri kesildi. Dayanamadılar. Ama bu kız, garip bir şekilde hayalperest. Bu küçücük köy okulundan dahiler çıkacağına falan inanıyor. Cebindeki parasıyla okul yenileme işine girmesi de bunu gösteriyor zaten. Üstelik daha ilk geldiği gün neredeyse kaçırılmak istenmesine rağmen.. Bir de dilinde bir dur yok. Kim ne sorsa patır patır anlatıyor, çok işimiz var çok. Giyimi kuşamı şehirdeki gibi ama buralar farklıdır. Bunu normal görenler de olur elbet ama çoğu gelenekçidir ve hoş bakmazlar. Laf ederler bu sefer de üzülür ama özellikle iki konu var ki burada insanlar bunun için kan dökebilir biri siyasi görüş ikincisi din anlayışı. Buralarda müslüman var ama müslümanlığın içinde de kendini şii, şafi, alevi gibi isimlerle bölmek isteyenlerde çok. Hepimiz aynı dinin mensubuyuz demezler de şuncu buncu olmayı seçerler. Muhtarla yaptıkları konuşmada mezhebin ne dedi muhtar hiç önünü arkasını düşünmeden Hanefiyim dedi ki bu köyde hanefi sayısı çok az ardından siyasi görüşünü sordu, darbe olduğundan bu yana siyasi olaylar üniversitelerde her gün daha da önü alınamaz hâle geliyor, kaynıyor oralar zaten sağcılar solcular, nice genç perişan oldu. Baktım bu söyleyecek hemen kaşlarımı kaldırdım anladı Allah'tan. Muhtar iyidir hoştur ama fanatiklik seviyesinde bir siyasi görüşü var ve saatlerce tartışabilir sizinle. Gerek yok.. Bırakalım siyaseti siyasetçiler yapsın. Burada yüzyüze baktığın insana bu sebeple gönül koyman hiçbir siyasetçiyi ilgilendirmeyecek çünkü. Sen hısım akrabanla kötü olduğunda kalacaksın. Ondan sonrasında da daha uyumluydu, kıyafetlerini biraz daha kapalı seçmeye başladı bunu bilinçli mi yaptı yoksa böylesini istediği için mi bilmem ama daha derli toplu oluşu benim de içimi rahatlattı. Küçücük bu demezler çok incitirler.. Bizim çocuklara talimat verdim mümkün olduğunca öğretmenin yakınlarında olun diye, sık sık evinin yanına bizden birileri gidiyor kolaçan ediyor. Yalnız evine taş atılıp tehdit edildiği gecenin sabahında koşarak karargaha gelmesi beni görünce sıkıca sarılıp göğsümde ağlaması, çok değişik hissettirdi. Böyle nasıl anlatayım alıp göğsümde saklamak, merak etme ben yanındayım demek istedim, istemsiz benim kollarım da onu sardı.. Hiç bitmesin o an dedim ama sonra yaptığımı fark edince kallavi bir küfür savurdum kendime. Ayrıldım kızdan, her vatandaş gibi korku halinde askere sığınmış biri sadece o. Buna rağmen yine de pes etmedi.. Nice koca koca adamlar ikinci tehditte tası tarağı toplayıp gitti burdan ama bu kız gencecik olmasına rağmen gitmek şöyle dursun okula indi bir de kendi yaptı tadilatını.. Ben okula gittiğimde üstü başı kireç olmuş başına bir yemeni bağlamış toz toprak içindeki halini görünce gülümsedim. Annesi babası iş yaparken üzerine vazife olmayıp her yerini batıran çocuklara benzemişti. Asıl şaşırdığım ise birçok kişinin onunla beraber gelip bir işin ucundan tutması oldu, doğu insanının iyisi iyidir, cömerttir bir tane ekmeği olsa yarısını vermekten çekinmez ama dediğim gibi okul yapmak, faydalı işler için uğraşmak insanların korktuğu şeydi. İçim ısındı şu tabloyla. Bir araya geldiğimizde öyle güzeliz ki.. Ama sonra İsmail'le senli benli muhabbetini duyunca niye bilmiyorum rahatsız oldum. Gülüşerek konuşuyorlar, sanki kırk yıllık ahbap gibiler. Gerildim, yaşları da yakın zaten. İsmail'i severim efendi bir çocuktur ama böyle görmek gerdi beni durup dururken azarladım çocuğu. Onu karargaha yolladım sonra bir de öğretmene ayar vereyim dedim ama sağ olsun o ayarı o bana verdi.. Ben de çıktım yanından Veysel'le Salih'e öğretmen evine gidene kadar yanından ayrılmayın deyip karargaha döndüm. Bütün askerler sinirimden nasibini aldı, akşama kadar deli dana gibi dolanıp durdum ortada. Lafa bak İsmail'le aramızda bir şey olsa kime ne ikimizde bekarız diyor. E bende bekarım o zaman! Akşamı ettim ama bana sorun, akşam olduğunda devriye için çıktım askerlerle karargahtan teröristler en çok geceyi sever çünkü ama biz daha 100 metre gittik gitmedik bir silah sesi geldi. "Davut okula sür" diye bağırdım ama okula gelmemize gerek kalmadı öğretmenin evinin önünde çatışma olduğunu gördüm. Yüreğim sıkıştı bir anda. O kadar çok korktum ki öğretmene bir şey yaptılar diye ateş olup yakasım geldi herkesi. Aramızda başlayan çatışmayla da Davut kolundan yaralandı ama sıyırdı kurşun komutanım dedi sonunda da haklarından geldik itlerin. Hemen öğretmene koştum Allah'a şükür bir şeyi yoktu ama o an Veysel'in sesi delip geçti sinemi. "Salih yaralanmış." Nasıl yaralanır lan teskeresine 15 gün kaldı Salih'in, nasıl!!!! Eğildim hemen önünde ama o bir iki bir şey söyleyip geçti kendinden. Sonrası kıyamet gibi, baktım köylüler çıkmaya başladı. Ayağa fırlayıp bağırdım. "Benim askerim olur da şehit olursa o orospu çocuklarını bu köye sokanı bulup aleme ibret olsun diye kurşuna dizmezsem bana da bu Süleymanlık haram olsun. Götü yiyen şimdi çağırsın o kodumun piçlerini!" Biz Salih'e tampon yaparken baktım öğretmen kriz geçiriyor ama hali hal değil. Benim yüzümden diye saçlarını yolmaya başladı deli gibi de bağırıyor. "İsmail öğretmenle ilgilen" deyip Salih'i araca bindirdim doğru hastaneye ama çok fazla kan kaybetti, kurşun sıkıntılı yerde. "Etme oğlum etme be, 15 günün kaldı gideceksin zaten etme" Salih beni çok duyuyor gibi değildi ama biz son sürat hastaneye geldik hemen ameliyata aldılar Salih'i. En nefret ettiğim şey askerimin zarar görmesi. Üstüm başım Salih'in kanına bulandı ve onu bu hale getirenleri kendi kanında boğmak istiyorum! Bahçeye çıktım Salih ameliyata alınınca oradaki kulübeden karargahı aradım. "Ben Üsteğmen Süleyman, İsmail karargahta mı?" "Evet komutanım öğretmen hanımla beraber geldiler" "Tamam" deyip kapattım. Öğretmeni karargaha götürmekle iyi yapmışlar. Cemil var az çok anlar sağlık işlerinden o ilgilenir onunla. Biraz hava alınca geçtim içeri beklemeye başladım. 1,3, 5 saat geçti ama Salih çıkmadı ameliyattan. Ta sabah olana kadar ben dışarıda bekledim o içeride, 8 saatin sonunda şükür çıktılar ameliyathaneden. "Doktor, askerim" "Boşa ümit vermeyeceğim komutanım çok kan kaybetmiş ve kurşun ciddi iç organ yaralanmasına sebep olmuş, elimizden geleni yaptık bundan sonrası onda, uyanmasını bekleyeceğiz" "Anladım doktor anladım. Kurtulma şansı?" "Allah'tan ümit kesilmez" Doktorla konuştuktan sonra yeniden yığılır gibi bıraktım kendimi sandalyeye, dilerim askerime bir şey olmaz ama olursa da sözümün arkasındayım. O itleri köye sokanı şerefim hakkı için kurşuna dizeceğim! Salih'i yoğun bakıma aldıkları için ben daha fazla kalmadım karargaha döndüm. Ben gittiğimde erler eğitimdeydi beni görünce hazır ola geçtiler. "İsmail" "Emredin komutanım" "Öğretmen nerde?" "İçeride uyuyor komutanım?" "Nerde yattı gece?" "Sizin odanız boş olunca oraya yatırdık komutanım Cemil bir sakinleştirici yaptı uyudu hala uyanmadı" Bir an erlerle aynı koğuşta yattığını düşündüm, içim sıkılıyor bu ihtimalleri her düşündüğümde. "Tamam eğitime devam et, komuta sende" "Emredersiniz komutanım" İçeri girdim ama erlerin koğuşuna geçtim, bir banyo yapmam lazım, kan içindeyim. Banyo yaptım askerlerden birinin atlet ve eşofmanını giydim çıktım odadan. Kamuflajımı almak için odama geçmem lazım ama rahatsız da etmek istemiyorum.. Usulca açtım kapıyı cenin pozisyonunda yatıyor yatakta. Şu görüntüyle içime ılık ılık bir şeyler aktı ama hemen çektim gözlerimi dolaptan kamuflajımı alacakken çıkan sesle sıçrayarak kalktı bir anda. Beni görünce afalladı önce ardından yeniden ağlamaya başladı. "Komutanım, Salih..." Yanına adımladım hemen önünde çömeldim ben de. "Sakin olun öğretmen hanım, Salih ameliyat oldu yaşıyor çok şükür, sağ salim kurtulması için de bolca dua edeceğiz." "Komutanım benim yüzümden beni arkasına aldı, boyu da uzun olunca hiç görünmedim vallahi ben ona zarar gelsin istemedim, ama ne o izin verdi çıkmama ne Veysel." "Tamam, bakın doğru olan buydu zaten. Biz askeriz. Öcelik haima siviller." "Hayır hayır kimsenin can benim canımdan daha az kıymetli değil. Keşke ben vurulsaydım keşke" "Artık sakinleşin, siz vurulsaydınız da içimiz yanardı askerimiz vurulunca da içimiz yandı ama bizim görevimiz bu, sivil halkı korumak, nizamı sağlamak. Artık kendinizi heba etmeyin. Dilerseniz memleketinize gidin daha okulların açılmasına 1 ay var. Biraz kafanız dağılır" "Muhtarın oğlu" Dediği şeyle kaldım bir anda. "Anlamadım." "Şiyar, Şiyar yardım etti onlara. Evime taş atıldığının sabahında dikkat et okul başına yıkılmasın dedi bana işe bakın ki gecesinde de saldırı oldu" "Emin misiniz? Bakın Şiyar askeri pek sevmez, komutanı kürt diye çok eziyet etmiş askerdeyken ona ama bize karşı bir şeyi olmadı." "Eminim komutanım eminim. Orada herkes okul için yardım ederken o işim var deyip gitti, nereye gitti bilen yok işi ne bilen yok yine herkes dağılırken de yanıma geldi ben içerideydim. Ölmekten korkmuyor musun öğretmen gerillalar korkutmuyor mu seni" dedi. "Gerilla dediğin leş sürüsü olan teröristlerse korkmuyorum" dedim. O da " iyi bir kör kurşuna kurban gitmede gece mece" deyip gitti. Şu duyduklarımından sonra eğer bu işin altından Şiyar çıksın, kendi ellerimle geberteceğim onu hem de köy meydanında. "Tamam öğretmen hanım ben bu konuyla ilgileneceğim sen bir kahvaltı yap." "Yok komutanım yemek istemiyorum beni evime götürebilir mi biri" "Memleketinize dönmeyecek misiniz?" "Dönmeyeceğim.. Ben dün gece gördüm komutanım. Ölüm o kadar da korkulacak bir şey değilmiş.." Gözlerinde gördüğüm o kararlılık yetti bana. Bu kızdaki cahil cesareti falan değil has mı has vatansever bu kız.. "Hadi bakalım o zaman eve bırakayım sizi" Onu götürdüm evine bıraktım Salih'in kanının olduğu yeri görünce yeniden bir hıçkırık sesi geldi ama adım adım ilerledi evine. Arkasından baktım uzun uzun.. Bir kalbe iki sevda sığmaz hiçbir aşk vatan aşkımla yarışamaz derdim ama küçücük bir kızın gözünde gördüğüm vatan aşkı yüreğime işledi. Bir sevdam vardı adı vatan bir sevdam daha oldu adı Melike.. Gel gelelim Melike benim için kızılelma..
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD