İLK İŞ GÜNÜ

2268 Words
11 Mayıs Çarşamba saat 7:32 Cemre,kendisine bir beden küçük gelen siyah kalem eteğiyle merdivenleri hızla çıkıp asansöre geldiğinde soluk soluğaydı.Nefesi normale dönünce ayna da şöyle bir kendine baktı. " Ya Sevim teyze bedeni mi de bilmezmiş gibi küçük dikmişsin"diye hayıflandı. Siyah eteği yuvarlak ve dolgun kalçalarını daha çok öne çıkarmıştı.Beyaz gömleğinin üzerine kumral saçlarını açık bırakıp bırakmamak konusunda kararsız kalmış en sonunda açık bırakmıştı. Omuzlarına dökülen dalgalı saçları,beyaz gömleği ve ihanet eden siyah eteğiyle iş kadını gibi hissetti kendini.Aynadaki görüntüsü hoşuna gitmişti. Asansör açıldığında odada 55 60 yaşlarında saçlarını ensesinde topuz yapmış üzerinde yeşil döpiyes olan kadın dışında kimseyi göremedi.Çok mu erken geldim diye düşündü. "Günaydın"deyip üzerindeki ince triko çektini ve çantasını vestiyere astı. "Sende benim gibi erkencisin demek"dedi kadın. "Heycan yaptım galiba ilk günden işe geç kalmak istemedim" tamda Can Aslanoğlu'nun odasının yanındaki masasına otururken. "Daha mesainin başlamasına bir saat var"dedi gülümseyerek Cemre'nin heycanını farketmişti. "Yaa baya acele etmişim.Siz Hacı Beyin sekreteri olmalısınız" Cemre dün akşam Aslanoğlu ailesini biraz araştırmıştı.Hacı Aslanoğlu Can Aslanoğlu'nun babasıydı. "Evet 35 yıldır sekreteriyim.Kendisi emekliye ayrıldı.Bende ayrılmak istedim Hacı Bey istemedi.Hala onun adına günlük dosyaları rapor ediyorum" dedi sesinde yaşanmışlıgın sakinliği vardı. Bir de belliki Hacı Beyin ajanıydı şirkette neler olup bitiyor bildiriyor olmalı diye düşündü Cemre. "Ne güzel umarım bende uzun yıllar çalışırım." 'Tabi ilk günden kovulmazsam'dedi son dediğini mırıldar şekilde söylemişti. "İnşallah güzel kızım ismin neydi.Benim adım Naime o kadar konuştuk ismini sormayı unuttum." "Cemre,Cemre Çelik memnun oldum sizi tanıdığıma."kadının gözlerine gülümseyerek.Bu kadınla iyi anlaşacağına dair his oluşmuştu.. "Bu arada size işi öğretecek olan benim dün Can Bey söylemişti" 'Ahh tabi Can Bey kendisi ilk andan bana güvenmediği için kesin tembihlemiştir.' "Aa ne güzel bunu duyduğum iyi oldu bende nasıl yapacağım konusunda endişeliydim" dedi Cemre,gerçekten bu işi ne kadar çok istese de ne yapacağı konusunda pek fikri yoktu. "Korkma güzel ķızım senin şirkete erkenden heycanla gelmen bile ne kadar istekli oduğunu gösteriyor başarırsın ben sana inanıyorum."sevecen ses tonuyla. "Ahh ben de kendime çok güveniyordum.Dün saolsun Can Bey biraz kırdı da özgüvenimi.Biraz sinirli gibi"sanki biri konuştuklarını duyacak endişesiyle kısarak söyledi.Esasında o birisi sadece Can Aslanoğlu'ndan başkası değildi... "Yok kızım Can dünya iyisidir sadece iş konusunda fazla hassastır.Babası Hacı Bey de öyleydi.Can iş konusunda ona çekmiş.Yoksa özünde iyidir çocukluğundan beri bilirim Can Beyi." Onlar konuşurken odaya tüm heybeti, yakışıklılığıyla Can Aslanoğlu girdi.Cemre bir anda onu görmesiyle istemsizce yutkundu.Bu Can'nın gözünden kaçmamışti. (Ahh kadınlar hepiniz aynısınız) "Günaydın Naime Hanım" dedi Can Aslanoğlu gülümseyerek. "Sana da günaydın asistan ajanda mı getir misin odama"dedi bir anda ciddileşen ses tonuyla. (Sanada Gonoydon asoston ayy bir de tokat atsaydın.Cemre,Cemre Çelik benim bir ismim var.Ayy nerde ajanda kahretsin nerde bu yaa)diye içinden söylenerek ajandayı arıyorduki Can Aslanoğlu'nun odasına girmediğinin bile farkına varamadı. Can,Naime Hanım'a parmağını dudağına götürerek sus işareti yaptı.Cemre'nin ayakta masaya kadar eğilmiş söylenerek ajanda aramasını ne yapacak diye merakla izledi. Bekledi. Bekledi. Ama Cemre bir türlü en az on kere açıp kapattığı 2. çekmecedeki ajandayı bir türlü bulamadı. "2. çekmecede asistan!" Can Aslanoğlu'nun sinirli sesi kulaklarına dolarken Cemre hâlâ eğilmiş vaziyette yüzüne dökülmüş saçlarının arasından ona doğru baktı.Deniz mavisi gözleri buz kesilmişti yine. Önüne dönüp 2. çekmeceye döndü. "Ev-et bur-daymış efendim!"diyebildi heycandan kekeleyerek. "Dün ben sana dedim asistan EFENDİM yok CAN BEY!diyeceksiniz.Ayrıca ben sana bilgi al demedim mi?Bugün bunları Naime Hanımdan öğren yarın böyle bir rezillik daha istemiyorum!"dedi ve hızla kapattığı kapının sesi tüm odada yankılanırken odasına geçti. Cemre nihayet 2. çekmecedeki ajandayı alıp dağılan saçlarını düzeltirken bir yanda da kendi kendjne söyleniyordu. "Buldum Efendim! iyi b*k yedin!' sesinin sonda çıkan mutlu tınısı sinirini bozmuştu. Cemre için orda fil bile olsa 180'le atan kalbi yine bulmasına engel olacaktı.Bu iş onun ilk gerçek işiydi ve üstüne üstlük Aslanoğlu şirketindeydi.Bu onun için çok fazlaydı. Olaya tanıklık eden Naime Hanım sesizdi.Can Aslanoğlu'nun daha ilk saniyeden böyle patlamasına pek alışık değildi. Cemre bir ajandayı bile bulamamış olmanın mahçupluğunda onun gözlerine bakmadan eline aldığı ajandayla kapıyı çalıp içeri girdi. Can Aslanoğlu başını kaldırdığında karşısında sadece elinde ajanda olan asistanını görünce az önceki siniri aynı hızla geri geldi. "Nerde kahvem asistan! " "Şey efendim yani Can Bey öyle bir şey demediniz ki" "Ya sen Allah aşkına dün ne yaptın?Sana bilgi edin dedim.Kimse demedi mi sana sabah odama geçtiğimde kahvemi isterim diyecekti ki konuşması çalan kapıyla bölündü.İçeri elinde sade Türk kahvesi ile Naime Hanım girdi. "Kusura bakmayın Can Bey benim hatam söylemeliydim" dedi mahçupluğu sesine yansımıştı. "Önemli değil Naime Hanım lütfen buradaki işleyiş hakkında bilgi verir misiniz arkadaşa kendinin pek öğrenmeye niyeti yok gibi." Cemre'nin gözlerine bakarak. (Tabi Naime Hanımcım ne demek önemli değil Cemre'ye vur kırbacı!) Cemre gözlerini devirerek elinde tuttuğu deftere baktı. (Göz mü devirdi o bana bu kız aklını kaçırmış olmalı) Naime Hanım odadan çıkmıştıki Cemre daha bomboş gözlerle elindeki deftere bakıyordu.Kahvesinden bir kaç yudum alan Can Aslanoğlu kızın şaşkın mahçup hali gülümsemesine sebep oldu. 'Güzel bir kızdı hatta fazla güzeldi ama güzelliğinin ötesinde masumdu insanı mutlu edecek cinsten masumiyet' gözleri ellerindeki ajandaya sabitlenmiş olan Cemre'yi izlerken tam da böyle düşünmüştü. Ama taviz vermeyerek. "Akşama kalmaz okursun umarım"dedi sesine iliştirdiği yalancı sinirle. Cemre Can'nın sesiyle daldıgı boşluktan geri geldi. Haa..? diyebildi Cemre anlık şokla. (Ha mı ha ne Cemre) "Şey evet efendim yani Can Bey günlük yapılacakları okuyorum" Bu adam Cemre'nin tüm ayarlarıyla oynamıştı.Tamam ilk iş günü heycanıydı falan.. Ama Can Aslanoğlu'nun karşısındaki heycanı bambaşkaydı nedenini bilemediği. Günlük yapılacakları okudu.Can Aslanoğlu'nun verdiği bilgileri not etti. "Tamam bu kadardır asistan öğle yemeğimi odamda yiyeceğim şimdilik çıkabilirsin"dedi Can Aslanoğlu. Cemre odadan çıkarken Can'nın gözleri Cemre'nin kalçalarını saran siyah eteğine gözü çarptı.Adım attıkça dolgun kalçaları bir aşağı bir yukarı çıkarak daha belirgin oluyordu.Can kapıdan çıkana kadar gözlerini bu ziyafetten geri alamadı. (Kendine gel Can sadece 2 dolgun kalça;)) Cemre kapıyı kapatıktan sonra .Kapının önünde durdu. 'Öğle yemeğini ne yer şimdi bu kasıntı herif.Kebap mi söylesem yoksa döner mi? diye düşünürken. Naime Hanım "Can Bey eğer odasında yiyecekler Çin yemeği yer" dedi Cemre'nin iç sesini duymuş gibi. "Çin yemeği mi"Cemre şaşkınca. Bu tepkisi Naime Hanımı gülümsetti. "Evet Çin yemeği Can Beyin elit zevkleri vardır."sesindeki hayranlığı hissetmişti Cemre. (Elit zevkmiş kebapta gayet elit kim demiş elit değil diye) Cemre öğleye kadar Naime Hanımla dosyalar yapılacak işler üzerinde çalıştı.Can Aslanoğlu'nu kızdırmmamak için elinden ne geliyorsa en iyi şekilde öğrenmeye çabalıyordu. Can Aslanoğlu'da bu arada odasından hiç çıkmadı. Cemre gelen telefonları odasına bağladı.Öğle yemeğini de Naime Hanım Can Aslanoğlu'nun her zaman yediği Çin lokantasından sipariş verdi. Siparişler geldikten sonra Cemre kapıyı çalıp içeriye girdi. "Yemeğiniz Can Bey"diyecekti ama oda da kimse yoktu. Çıktığını görmemişti ama nasılsa gelir diye masasına bıraktı yemeği.Gitmek için döndüğü anda sert bir şeye çarptı.Çarpmanın etkisiyle düşecektiki bir anda bir elin beline dolanması engel oldu bu duruma. Cemre ne olduğunu bile anlamaşamışti.Gözlerinde bir çift deniz mavisi göz,burnuna dolan odunsu koku, yüzüne çarpan sıcak nefesle bir çift kolun arasında kalakalmıştı. Ne kurtulmak için bir hamle yapıyordu ne de gözlerini deniz maviliklerinden ayırabiliyordu.Sıcak nefesleri birbirine karışırken bedenlerini birbirlerinden çekemiyordu ikisi de. Anı bozan yine Can oldu; "Kolum uyustu asistan yatıya kalmazsın umarım" Cemre bedenine soğuk demir değmiş gibi hızlı ve sarsak adımlarla hemen Can Aslanoğlu'nun kollarınından kurtulup; "Şey ef-en-dim yaa-ni Can Bey ben sizi oda da yok sandım.Yemeğinizi getirmiştim"diyebildi yine diline vurmuş heyecanıyla. Can Aslanoğlu bir an bile ayırmadığı mavilikleriyle hâlâ kıza doğru bakarken; "Diger odadaydım" "Diğer oda mı?" "Evet diğer oda" "Hangi diğer oda" (Allah'ım sorgudayım da benim mi haberim yok diğer oda ne şifre mi yoksa?Ayy ölecem şimdi) Daha fazla Cemreyle oynamayı kesti Can, maviliklerini sersemlemiş kızın üzerinde çekerek. "Kendine gel asistan sen benim asistanımsın koskoca odayı bile farketmemişsin" dedi eliyle diğer Odanın kapısını göstererek. "Haa diğer odaa kusura bakmayın Can Bey bir dahaki sefere daha dikkatli olurum"dedi neredeyse derin bir ohh çekecekti Cemre. 'Ne odaymış bee kardeşim bir odadır tuturdu' Can az önce kollarında olan kızın sersemlemiş hallerinin verdiği keyifle yemeğini alıp masasının önündeki sehpaya bıraktı.Koltuğa iri bedenini yavaşça bırakarak oturdu. Cemre dikilmiş atamadığı şokun etkisiyle bu seferde olduğu yerde kalakaldi. Can 'eee daha ne bekliyorsun'der gibi göz kırptı başında asker gibi duran asistanına. Bakışla mesajı aldı Cemre. "Afiyet olsun"dedi ve arkasını dönüp gidiyorduki Can Aslanoğlu'nun gözleri yine aynı muhteşem şeylere :kalçalarına takıldı. (Kendine gel oğlum iyice sapığa bağladın). Odadan çıktığında Cemre kelimenin tam anlamıyla şaftı kaymış halde kapının önünde durdu. Düşmek ya da onu bir anda karşında görmekten değildi sarsılmışlığı Ona sarılmasını şokunu atamamıştı. 'Tutsa olmaz zaten sapık adam illa sarılacak patronun da sapığı bana denk gelir' dedi mırıldanarak. "Sorun mu var Cemre?"diye sordu Naime Hanım kendi kendine konuşan Cemre'yi görünce. "Diğer bir oda varmış odanın içinde yeni farkettim biliyor muydun?"dedi ama sorunun mantıksız olduğunu anlayınca gözlerini devirdi. "Evet Can Beyin dinlenme odası banyosu giyisi dolabı falan var zaten bundan sonra çok görürsün odayı" "O ne demek niye çok görürüm?" art ardına sorularla Cemre, hızı 200'ü bulan kalbi kelimelerine yansımıştı. "Ne demek niye Cemre?Can Beyin asistanı değil misin?"şaşkın der gibi baktı. "Aynen asistanıyım tabi ondan" diyebildi. Cemre ama şu an tam olarak saçmalıyordu. İlk Naime Hanım öyle değince niye aklına başka başka şeyler geldiki.İyicene ayarlarımla oynadı Can Aslanoğlu diye düşündü. "Eee hadi yemeğe gelmiyor musun?"diye sordu Naime Hanım masadaki çantasını koluna alırken. "Çok teşekkürler Naime ablacım ben biraz çalışacağım zaten elime yüzüme bulaştıyorum her işi"derken umutsuzca masasına otururdu. "Sen bilir kızım ama herkes ilk iş gününde mükemmel değildir kaldıki sen gösterdiğim her şeyi çok iyi yapıyorsun." "Saolasın ama Naime abla ben çıkmayacağım size afiyet olsun"dedi ve önündeki dosyaları incelemeye koyuldu. Can Aslanoğlu yemeğini yedikten sonra kahve almak için odadan çıktığında Saçlarını kalemle topuz yapmış önündeki onlarca dosyanın arasında kaybolmuş Cemre'yi farketti. Topuz yaptığı saçları zarif boynunu daha çok ortaya çıkarmıştı.Gömleğin üstten fazladan bir düğmesi açılmışti ama bu açıklık Cemre'nin güzel ğöğüslerini daha çok ortaya çıkarmıştı.Sabahki siyah eteğin altındaki dolgun kalçaları da bu manzaraya eklenince Can'nın bu manzara karşısında erkekliği daha fazla dayanamamıştı özgürlüğünü ilan etmeye hazırdı. 'Ahh noluyor lan kendine gel dün bir bu gün iki kız ayakta halledecek bizi!' diye kendi kendine söylendi.Bu manzaranın etkisinden çıkıp esas amacı kahveyi hatırladı. Cemre önündeki dosyalara o kadar kendini vermiştkki kapıda dikilmiş onu izleyen Can Aslanoğlu'nu fakedememişti. "Asistan bana kahve getirebilir misin" Cemre kendini fazlasıyla verdiği dosyalardan başını kaldırdı.Boş gözlerle Can Aslanoğlu'nun gözlerine baktı. Can elindeki kahve bardağını göstererek. "Rica etsem bir fincan kahve istiyordum"diye yeniledi. "Kahve mi?"dedi Cemre hayatında ilk kez kahve kelimesini duymuşcasına. "Evet zahmet olmazsa"Can Aslanoğlu deniz mavisi gözlerinle daha ne bekliyorsun der gibi bakıyordu. "Tabi tabi Can Bey kusura bakmayın" yerinden heycanla fırladı Cemre nihayet dosyaların arasında çıkıp gerçek dünyaya geçiş yapmıştı. 'ahh Can Aslanoğlu kovmasa ben kesin taşikardi olurum bir an önce ölüp giderim' diye düşündü... Eline almış olduğu fincanla hızla yolu biliyormuş gibi kolidor boyunca gitti ama kahve nereden alınıyor hiç bir fikri yoktu. 'Ahh sabahtan beri kıçımı kaldıramadımki ne nerde kim var kim yok.Herkeste yemeğe çıkmış bir Allah'ın kulu kalmaz mı arkadaş şirketi çalsalar kimsenin ruhu duymaz.Ooff nerde bu kahve makinesi diye söylene söylene'gidiyorduki;etrafına bakmak için döndüğünde yine sert bir şeye çaptı. 'Umarım kara dağlar olsun ama Can Bey olmasın' diye iç geçirdi. Ama kör talih kara bahtı;Can Aslanoğlu. "Şey Can Bey siz miydiniz?" "Kahve makinesi burda değil" dedi Can sıcak nefesi yüzüne çarparken Cemre'nin. "Ayrıca bu bina dünya da 7 Türkiye de 2 bina da kullanılan dünyanın en gelişmiş ISCH sistemiyle korunuyor SVR 'ey gelse bu binanın çalamaz"dedi ve göz kırptı. 'Amaan iyiki bir şirketi var bununda tam en güvenlikli seninkisi' "Aaa ne güzel şu an kendimi daha güvende hissettim "dedi Cemre yalancı bir gülümsemeyle. "Şey efendim ben buğün hiç ögrenme fırsatım olmadı neyin nerede olduğunu bir kaç güne kalmaz her şeyi öğrenirim merak etmeyin "diye devam etti hala nefesleri birbirine çarpacak kadar yakınken. Eğildi Can. "Efendim yok asistan Can Bey diyeceksiniz" dedi Cemre'nin kulağına fısıldayarak. Sonra bir adım attı geride kalan sol çaprazdaki kahve alabileceği yeri işaret etti. Döndü arkasını gitti. (Buraya kadar geldiğimi gördüğü zaman seslense olmaz şov yapacak illa) Cemre kahveyi katıp,kapıyı çaldığında Can Aslanoğlu arkasını dönük bir eli cama yaşlanmış telefonla konuşuyor buldu odanın diğer ucunda. Can'nın bu duruşu gömleğini kasmış omuz kaslarıni ortaya çıkarmışti. Heybetli bedenini cam duvarları kırıp bir anda uçmak istese sanki omuzları onu kaldırabilecek kadar güçlü duruyordu. Bu görüntü karşısında Cemre yutkundu. 'Kahretsin fazla iyi' Can Aslanoğlu'nun bir anda arkasını dönmesiyle deniz mavisi gözleri gözlerine denk geldi.Bir anda böyle mavilikler karşısında kalakalınca Cemre nefes almayı unuttu. Zor da olsa bulduğu cılız bir nefesle "Kahveniz Can Bey"diyebildi. Can gözlerini ayırmadığı kıza başıyla masayı işaret etti. Cemre masaya kahveyi koyup kapıya doğru ilerken telefon elinde Can arkasını döndü.Sıradan bir kızın buğün yeteri kadar kendini etkilemesi yeterliydi.Yeni ergenler gibi ilk defa kız görmüş gibi kızı süzecek hali yoktu. Tabi bunu arkanı dön ve şu manzaraya bak diye baskı yapan erkekliğini saymazsa. Cemre öğleden sonrası da mesai bitimine kadar hep çalıştı işleyiş hakkında,yapması gerekenler,bilmesi gereken ne varsa Naime Hanımdan öğrenmeye çalıştı. Can Aslanoğlu kahvesini içtikten hemen sonra odasından çıkmıştı mesai bitimine kadar hiç görmedi bir daha.Sadece Can Aslanoğlu çıkarken gelen bütün telefonlari 'eşi dahi olsa toplantıda'diye cevaplamasıni istemişti. Cemre Can'nın ağzından eşim kelmesini duyunca içinde tanımlayamadığı bir huzursuzluk hissetti.Çok zaman sonra adını koyabileceği bir sızıydı bu. Nihayet Cemre başını kaldırdığında duvardaki saattin 6:38 olduğunu farketti. Oofff ilk günden babası kızacaktı. Naime Hanım hadi çıkalım mesai bitmiş demişti ama Cemre son bir dosyayı da incelemek için kalmıştı.Saatin bu kadar hızlı geçtiğinin farkına varmamıştı. Apar topar masadan kalktı vestiyerdeki ince triko çektini ve çantasını alıp hızla asansörle aşağı indi. 1Durağa kadar yürüdü dolmuşun gelmesine daha yarım saat vardı.Babasına'ne yalan bulacağım'diye düşünürken kulaklığını takıp en sevdiği şarkılardan bir tanesini açıp boş duraktaki banka oturdu. Adele-Easy On Me çalıyordu. Oturduğu bankta dinlediği müzik devam ederken siyah bir Mercedes-Benz dikkatini çekti içindeki siyah gözlüklü adamı tanıyor gibiydi. Bu? Bu? Can Aslanoğlu'nun taa kendisiydi.Yan koltukta ona kahkalarla bir şeyler anlatan kızıl saçlı oldukça güzel bir kadın vardi. Can Aslanoğlu siyah gözlükleri ile yola bakarken onu farketmeden yanından geçip gitti. Feel the Word around Me Had no time to choose...sözleri kulağında yanķılanırken tanımlayamadığı huzursuzluk bu sefer daha ağır bastırdı Cemre'ye....
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD