BÖLÜM 04

1788 Words
  Yağmur   Kardeşimin düğünü için o kadar heyecanlıydım ki, içim içime sığmıyordu. Yaşadığımız şey hiç kolay değildi, bunsa gerilimin içinde düğün yapmak hele asla kolay değildi ama hem Elçin hem de Ayaz için elimizden geleni yapıyorduk. Onlar birbirlerini seviyordu ve mutlu olmak haklarıydı. Otele geldiğimiz gün ve akşam, biraz huzursuz olduğum şeylerle karşılaştım. Aybars’ın kız arkadaş da bizimle gelmişti, Hezaren. Setenay’ın ona olan davranışları hiç hoşuma gitmedi, hatta Melek’i de bu işe çekmesine daha da kızdım. Bu durumu Aybars’la paylaşmaktan daha doğru bir yol gelmedi aklıma. Konunun büyüyeceğini hissediyordum ve böyle bir durumda her şeyin adil değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyordum. Geldiğimizin ertesi günü Elçin’in kına organizasyonunu kontrol etmek üzere kızlarla aşağıda toplandık. Yani Elçin, Hezaren, Denef ve ben. Kına organizasyonu ile ilgilenen ekiple görüştük ve neler olacağını sorduk. Sorduğumuza hem sevindik hem de pişman olduk bir yandan. O kadar şey eksikti ki, duydukça fenalık bastı hepimiz. Ama yılmadık. Önce kınanın olacağı salonda düzenlemeler yaptık. Hezaren çiçek konusunda uzman olduğu için harika şeyler tasarladı. Elçin için seçtikleri bindallı korkunç ötesiydi, hatta kendimi tutamayıp “Bu korkunç şeyi kim seçti Allah aşkına?” diye söyledim. Biraz tesir etmiş olacak ki, öğleden sonra harika modeller dizdiler karşımıza. Kınayı saçma sapan bir şekilde hazırlamışlardı, onu da düzelttirdik. Ona da tepki gösterince organizasyonu yapan kadın dayanamadı: “Hanımefendi ben organizasyon işi yapmıyorum, kusura bakmayın elimden bu kadar geldi” dedi ve arkasını dönüp gitti ağlamaklı bir ifadeyle. “Biz de ilk kez kına yapıyoruz. Allah Allah, bilmiyorsan girme bu işlere o zaman” diye arkasından söylenmeden edemedim. “Görümce yükleniyor” diyen Denef güldürdü hepimizi. Kına organizasyonu hazır olunca aklıma bir fikir geldi ve: “Kızlar ya, gelim hamamı mı yapsak?” diye ortaya attım düşüncemi. Hepsinin çok hoşuna gitti bu fikir ama hamamın kapalı olduğu bilgisini alınca vazgeçtik. Tam başka ne yapsak diye düşünürken o bize küsen görevli kadı gelip: “Gelin hamamı isterseniz yarına hazır edebiliriz” deyince kalkıp sarılmak istedim ona ama tuttum kendimi tabi ki. Kızlara baktım, herkes olumlu tepki verince: “Çok seviniriz” diyerek gülümsedim kadına. Ama bana epey içerlemiş olacak ki: “İsterseniz önden kontrol edin, eksik varsa tamamlatalım” dedi laf sokarak. “Çok özel bir şey yok ya” dedim hemen. “Tef olsun, müzik olsun, bir de sarma olsun ki o vazgeçilmez unsurumuz. Başka çok detaya gerek yok, eğlensek yeter sağ olun” dedim ve kadın gülümsemeye çalışarak uzaklaştı. “Abla kadın senden korktu vallahi” diyen Elçin’e şakadan kötü kötü bakıp: “Bu şovlarım hep sana, potansiyelimi gör istedim” dedim ve gülmeye başladık hepimiz. Biz öyle eğlenirken Setenay, Ela ve Mele de geldi yanımıza. “Abla ne yaptınız, bakalım mı kına hazırlıklarına?” diye soran Melek’e: “Biz hepsini hallettik güzeller. Siz keyfinize bakın, akşam için hazırlanın” deyip üst kata bir şeyler içmeye çıktık. Biraz oturduktan sonra kına için hazırlanmaya odalarımıza dağıldık. Tam odama girerken Hezaren beni durdurdu: “Abla bir şey sorabilir miyim?” deyince ona odaklandım: “Sor güzelim” dedim. “Kınada ne giysek sence? Yani ben siyah giymeyi düşündüm ama nasıl olur bilemedim. Pek kınaya gitmişliğim yok da” diye mahcup bir halde soruşuna kıyamadım: “Ben de siyah beyaz bir elbise giyeceğim canım, siyah olur hem de çok yakışır sana” dedim ve yüzü aydınlandı. Çok tatlı bir kızdı Hezaren, ona gerçekten ısınmıştım. Normalde belki sormazdı ama muhtemelen bizim cadıların rahatsız edici bakışlarını o da gördüğü için huzursuz olmuştu. Hazırlanıp aşağı indik ve hepimiz kına salonunda buluştuk. O anda gözüme ilk takılan Sinemis teyze ve Hezaren’in neredeyse aynı tip elbise giymiş olmalarıydı ve ikisine de çok ama çok yakışmıştı. Zaten fizik olarak benziyorlardı ve siyah ikisine de çok güzel gitmişti. “Kınada da siyah giymek” diye konuşup Hezaren’i birbirlerine gösteren kızlara yaklaşıp: “Dikkat ederseniz salonun çoğunluğu siyah giyiyor. Annen de buna dahil Setenaycığım” dedim ve uyarımdan sonra sustular. Bu kızın derdini bir ara öğrenmem lazımdı gerçekten. Kına başladı. Önce kırmızı bir elbise giydi benim güzel gelinim. Biraz dans edip eğlendik, hatta epey coştuk. Sonra annemin talimatıyla gidip bindallıyı giydirdik ona Hezaren’le birlikte. O da çok yakışmıştı ona, prenses gibi olmuştu gerçekten. Benden sürekli fotoğraf isteyen Ayaz’a gönderdim birkaç tane, zavallı kardeşim sadece kalp gönderdi geri. Nasıl dibi düştüyse, yazamadı bir şey. Kına müziği çaldı, salona giriş yaptık kızlarla ve Elçin’in etrafında dönmeye başladık. Her şey çok keyifliydi, herkes çok mutlu görünüyordu derken bir çığlık duydum arkamdan ve Hezaren’in elbisenin eteğindeki alevi gördüm. Ne yapacağımı şaşırdım bir an ama hemen toparlanıp elimdeki kına tepsisini Elçin’in kucağına verdim ve elbiseyi söndürmek için uğraşmaya başladım. Bir yeri söndürürken diğer taraf yanmaya başlıyordu derken gündüz kapıştığımız o kadın elinde küçük bir yangın söndürücü tüple gelip alevleri söndürdü. Hezaren’i bir sandalyeye oturttuk ve yanık var mı diye kontrol etmeye başladık. Bir yere dokununca inledi, biraz yanmıştı bacağı. “Nasıl oldu kuzum bu, nasıl yandı elbisen?” dedim ama “Bilmiyorum ki” dedi olabildiğince sakin bir halde. Çok kısa bir an başımı çevirip de Setenay’a baktığımda Ela’ya bakıp güldüğünü gördüm ama benim baktığımı fark edince toparladı. “Canım, sen odaya çık istersen. Biz sana yanık için merhem gönderelim sen dinlen” dedim ama: “Yok, ben gerçekten iyiyim Yağmur abla. Lütfen devam edelim” dedi ve eğilip sessizce: “Elçin çok üzülecek, ben dayanırım” dedi. İtiraz edemedim, kalktık birlikte ve canının acıdığını görsem de son birkaç tur attırdım herkesi. Sonra kınayı yaktık, annem hediyesini koydu avucuna derken kına merasimi de bitti. Biraz daha dans edip eğlendik, gözüm hep Hezaren’deydi. Kızın üstü yangın söndürme tüpünden çıkan gazın izleriyle dolu, bacağı da yanıktı ama o kadar iyi dayandı ki Elçin üzülmesin diye, onu bir kez daha sevdim. Gecenin sonuna doğru Sinemis teyzem dayanamadı: “Hezaren, gel kızım artık şu bacağına bir şeyler yapalım” dedi ve onu alıp götürdü odasına. Elçin de üzerini değiştirmek için Denef’le birlikte soyunma odasına gidince bakışlarım kızlara döndüm: “Siz yaptınız biliyorum, sakın inkâr etmeyin sizi şurada parçalarım!” dedim öfkeyle. “Ne oluyor Yağmur?” diye annem kalktı ilk, sonra da Beril teyze. Onlara hiç aldırmadan: “Siz aklınızı mı kaçırdınız Allah aşkına? Ya kız tamamen yansaydı ne yapacaktınız? Bu yaptığınıza şu an bir şey demiyorum ama siz dua edin düğün var. İstanbul’a döndüğümüzde bunu konuşacağız hep birlikte, özellikle seninle Setenay!” dedim. “Kızım?” diyen Beril teyzenin ses tonu, benim söylediklerimin on katı daha etkiliydi. “Anne yemin ederim bilerek olmadı. Elimizden kaydı” diyerek tespitimi Ela doğruladı. “Doğru odana, bekle geleceğim ben” diyen Beril teyzenin komutuyla Ela hemen çıktı salondan. “Setenay buna gerçekten inanamıyorum!” diye Defne yengem girdi devreye. “Sizin niyetiniz nedir?” “Bir niyetimiz yok, yanlışlıkla oldu dedik!” diye kızarak çıktı daha doğrusu kaçtı salondan. Onun arkasından annem: “Kızım sen emin misin onların bilerek yaptığına?” diye sorunca: “Eminim. Hezaren’e saçma bir şekilde taktılar ama neden anlayamıyorum. Koskocaman kızlar, çocuk gibi davranıyorlar. Ama bu çok fazla” dedim öfkeyle. “Tamam, sen sakin ol Yağmurcuğum. Ben Sinemis’le konuşacağım” diyen Defne yengem ve hanımlar çıktı salondan. Ben de Elçin’in yanına gittim. Üzerini değiştirmişti. Her şeyini toparlayıp onu odasına çıkardık ve yerleştirdik ne varsa. O arada Ayaz aradı ve çatıda tek kaldıklarını söyleyip çağırdı bizi yukarıya. Bir sürprizinin de olduğunu ekleyince iyice meraklandım. Elçin’e söyledim, sonra diğerlerine de mesaj gönderdim küçük grup hariç ve hepimiz yukarı çıktık. Babamlar dağılmıştı, bizimkiler kalmıştı ve biri daha vardı arkası dönük. Merakla yaklaşırken hafiften başını çevirince: “Sefa!” diye bağırdım mutlulukla ve koşup sarıldım ona. Bu kadar şeyin arasında, evde tıkılıp kaldığımız için görememiştim onu. O kadar özlemiştim ki… Hemen oturduk, sohbet etmeye başladık. O esnada biraz zorlukla yürüyen Hezaren’i fark etti Aybars ve hemen ayaklanıp: “Canım ne oldu?” dedi panikle. “Bir şey yok korkma, biraz yandım sadece” dedi ama biraz olmadığı kızcağızın yüzünden belliydi. “Nasıl yandın Allah aşkına?” diye sordu Aybars yine. “Mum elimden düştü, bir anda elbisem tutuştu ama söndürdüler hemen. Gerçekten korkacak bir şey yok annen zaten merhem falan sürdü” dedi Hezaren. Aybars üzüntülü yüzünün arasında biraz tebessüm edip: “Sevindim” dedi ve oturması için yardım etti ona. O an içimden olanı biteni anlatmak geldi ama yapmadım. Hezaren’le göz göze geldiğimizde onun da bunu yapmamı istemediğini gördüm. Zavallı kız kendim yaptım demişti ama onun hiçbir günahı yoktu. Saatlerce oturup sohbet ettik, Sefa’yı çok özlemiştim gerçekten. Arada kendi aramızda konuşmaya daldığımızda Ayaz hafif bir kıskanç öksürükle uyarıp aramıza girdi ama onun dışında gerçekten iyi vakit geçirdik. Saat epey ilerleyince herkes kalkıp odalarına doğru gitti. Ben de odama gider gibi yapıp doğru Setenay’ın odasına geçtim. Kapıyı tıklattım hemen açtı ama beni görünce şaşırdı. “Gelebilirim herhalde değil mi?” deyince yüzünü eğip kapından çekildi ve içeri girdim. Yatağın üzerine oturdum, o da karşımdaki yatağa geçti ama yüzüme hiç bakmıyordu. “Bugün yaptığın şeyin gözle taciz etmekten, laf sokmaktan, imalı hareketlerle rahatsız etmekten çok daha ciddi olduğunun farkındasın değil mi?” diye sorunca başını kaldırıp baktı bana: “Yanlışlıkla oldu” dedi ama inandırıcı değildi. “Yanlışlıkla olmadığını ikimiz de biliyoruz. Öyle olsaydı sen o kız orada yanarken Ela’ya bakıp gülmezdin. Söndürmek için tek çaba harcamadan öylece durmazdın. Bilerek yaptın ama bunun nedenini anlamıyorum. Bak, bunu konuşmamız ve çözmemiz lazım Setenay. Yoksa çok daha tatsız şeyler olacak. Herkes senin davranışlarının farkında” dediğim an: “Sen herkese söylediğin için farkındalar! Dün gece abimi doldurdun, bugün de teyzemleri. Teyzem de gidip annemi doldurmuş. Mutlu musun abla?” dedi isyan ederek. “O ses tonunu düşür önce, saygısızlık etme bana. Abine söyledim, bunu senden saklayacak değilim. Söyledim çünkü bugün olan şeye ve daha kötüsüne varacağını biliyordum. Ayrıca herkesin gözü önünde kızı yakıp, sonra karşısına geçip de gülerken korkmadın da ben söyleyince mi rahatsız oldun?” “Abla bak,” dedi ama konuşturmadım: “Setenay neyin var bilmiyorum ama bir an önce kendini toparla. Yoksa çok daha büyük hatalar yapacaksın ve bu kez kimseyi de suçlayamadan kendin yakalanacaksın herkese. Kendine gel, benim bildiğim Setenay’a geri dön ve toparlan. Destek istersen her zamanki gibi yanında olurum. Ama saygı sınırlarını zorlamadan gel” dedim ve kalktım. “Yağmur abla” dedi ağlayarak. “Ben kendimi iyi hissetmiyorum” Kıyamadım, döndüm ona ve sarıldım. “Neden böyle olduğunu anlıyorum canım ama içindeki öfkeyi suçsuz insanlara saldırarak atamazsın. Hezaren’in bir suçu yok, ayrıca o çok iyi bir kız. Lütfen kontrol et kendini, bu sıkıntılarının hepsi geçecek” “Elimde olmadan yapıyorum abla” dedi. “Bana ne oldu bilmiyorum, ama toparlayacağım söz veriyorum” dedi ve ayrıldı benden. Gözyaşlarını sildim: “Şimdi güzelce uyu, yarın gelim hamamı var. Orada affettirirsin kendini belli etmeden olur mu?” deyince: “Tamam abla” dedi ve vedalaşıp çıktım odasından. En azından içini dökmüş olması biraz umutlandırmıştı beni. Önümüzde bir gelim hamamı ve sonra da bir düğün vardı. Setenay’ın samimi olup olmadığını gözlemlemek için iki önemli etkinlik. Odama geldim, Sefa’ya mesajlaştık biraz ve sonra uykuya bıraktım kendimi…
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD