İyi okumalar bebişler🐣🤍
Dicle'den
- Babacımm ne diyorsun sen? Ne kız kaçırması ya.
- Afşar anlatsana!
- Evet kız kaçırmış hem de hiç olmayacak yerden bir kız kaçırmış bu deli çocuk.
- O ne demek baba ya?
- Mardin'den kız kaçırmış. Aybars aşiretinin kızı Zerrini kaçırmış ama Mardin sınırını çıkamadan yakalamışlar. Şimdi bizi çağırıyorlar oraya. Aşiret toplanacakmış, hüküm belli.
- Hüküm ne Afşar söylesene!
- Ya ölüm ya da...
- Ya da ne Afşar?
Babam bana bakıp iç çekti. Korkmaya başlamıştım ister istemez.
- Baba ya da ne korkutma bizi. Ya da ne ya söylesene !
- Ya da berdel kızım. Eğer aşiret böyle söylerse hüküm bu olacak. Onların kızlarına karşı kaçıran aileden bir kız alırlar kızım. Bizim ailemizde ki tek kız da sensin, Allah kahretsin ki.
- Ne diyorsun sen baba? Bu olamaz ya. Kimse kimseyi zorla evlendiremez, öldüremez. Bu ülkede kanun var, hak var hukuk var baba. Hem, hem sen bunları nerden biliyorsun baba? Aşiret berdel bunları nerden biliyorsun sen?
- Askerliğimi Mardin'de yaptım ben. Kanunlarını, hükümlerini kaldığım süre boyunca hep öğrendim kızım. Yaparlar onlar kanun filan tanımazlar. Yapacakları varsa bir şeyi illa yaparlar. Bir kılıfına uydurup yine yaparlar. Orası Mardin kızım. Kanlı yazılarla yazılmış Mardin hem de. Ne hak ne de hukuk tanımaz onlar. Kimse de ses çıkaramaz. İstedikleri bir şeyi gizli kapaklı da olsa yaparlar. Şimdi hemen gitmemiz lazım.
~~~~~~~~
Babamla konuştuktan sonra Mardine gitmek için hazırlandık. Bavulları hazırladık ve en erken olan uçak bir saat sonra kalkıyordu. Hava alanına geldik işlemleri babam halletti ve gitme saati geldi, uçağa bindik. Hâlâ inanmıyordum bu duruma. İçimdeki sıkıntı gittikçe artıyordu. Her şeyin bir rüya olmasını ne de çok isterdim. Belki de her şey bir rüyadır diyerek uykuya daldım. Belki uyanınca geçerdi her şey.
Adar'dan
İçim içimi yiyordu. Bir yanda mavholmak üzere olan hayatım diğer yanda ise canımdan çok sevdiğim kardeşim. Araftaydım. Her ne kadar istemesem de bu evliliğe mecburdum yoksa kız kardeşim ölecekti. Elden ne gelir kardeşim o benim. Canımın diğer yarısı. Aklımdaki düşüncelerle boğuşurken Baran geldi yanıma. Baran benim en yakın en samimi arkadaşım. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmemiştir şimdiye kadar. Elini omuza koyup sıvazladı destek olurcasına
- Kardeşim aynı mevzu mu?
- Evet kardeşim başka ne olabilir ki?
- Bak kendini böyle üzme be kardeşim. Sen kardeşinin canı için yapıyorsun bunu. Güzel şeyler düzün. Hem belli mi olur belki ileride seversin o kızı.
- Saçmalama Baran. Hem nesini seveyim o kızın? İzmirli işte. İzmirli bir kızdan ne beklenir ki? Şımarık kızın biridir kesin yani neyini sevebilirim ki?
- Sen bu kızı daha görmeden neden bu kadar kötü yorum yaptın anlamadım. Çok ön yargılı davranıyorsun. Belki de sandığın gibi biri değildir. Büyük konuşma derim ben sana.
- Görmeme gerek yok ki ukala şımarık bir kız eminim Baran. Abisinden belli.
- Oğlum İzmir'in kızları güzel derler bak bakalım. Belki yengemi görünce dibin düşer he kardeşim? O zaman bu dediklerini hatırlatırım sana hem de büyük bir zevkle.
- Off Baran ben ne derdindeyim sen ne derdindesin. Gidiyorum ben. Birazdan gelirler, yüzünü görmek bile istemiyorum zaten. Hem her İzmirli kızı güzel olacak
diye bir kaide yok.
- Yüzün gülsün diye takılıyorum ben sana kardeşim. Tamam nasıl diyorsan öyle olsun. Görüşürüz.
- Eyvallah görüşürüz.
Dicle'den devam
Birden birinin beni dürtmesiyle
uyandım.
- Güzel kızım kalk hadi geldik.
- Ne? Ne çabuk?
- Hadi kuzum gidelim yavrum.
Rüya sanmıştım ama değilmiş. Hâlâ bu kötü gerçeğin içindeydim. Allahım sen yardımcımız ol bizim. Hava alanından çıktık bir araba bizi karşıladı meğerse Aybarslar göndermiş. İyi isabet olmuş. O kadar yoldan geliyoruz bir zahmet alsınlar tabi. İstemeyerek de olsa bindik. Kısa bir yolculuktan sonra şoförün durmasıyla geldiğimizi anladım. İşte cehenneme geldik diye geçirdim içimden.
Çok şahşahlı bir konaktı. Hem çok güzel hem de çok büyük görnüyordu ama işte dış görünüş her zaman yanıltır. Mesela dışı güzel ama içindekiler hiç güzel değil. Güzel insan olsalardı belki yaşanan bu saçma şeyleri yaşamazdık. Düşüncelerimi bir kenara bırakıp içeri geçince hoşgeldiniz faslından sonra tanıştık herkesle. Babam Ecmel denen adamla ha çok pardon müstakbel kayınpederim ile tokalaştı. Ne kayınpederi Dicle saçmalama. Böyle bir şey asla olmayacak.
Ama ben bu adama kıyamam ki çok tombik ve tatlı birine benziyordu. Annem de Dilşah hanımla konuşuyordu. Müstakbel kayınvalidem. Ayy Allahım ne çabuk kabullendim ben yaa. Bu kadına nedense ısınamadım. Bir şey var bu kadında beni fazlasıyla rahatsız eden şeyler hem de. Fatih abi, Gönül abla ve Civan ile tanıştık. Bunlar çok iyi insanlara benziyordu. Fatih abi tıpkı kendi abim gibi sıcaklık gösterdi bana. Civan ise benimle yaşıtmış anladığım kadarıyla. O da çok sıcak kanlı davrandı bana. Hele Gönül abla onu çok sevdim. Görür görmez kanım kaynadı ona. Olmayan ablam gibi oldu bir anda benim için ve eminim o da beni çok sevdi, bu kadar sıcak ve samimi davrandığına göre. Herkesi gördüm ama ağa bozuntusunu göremedim hâlâ hem abimi de çok merak ediyordum. Dayanamadım ve söze atladım. Normalde böyle saygısızlıklar yapmam ama söz konusu abimdi sonuçta.
- Daha ne kadar bekleyeceğiz beyefendinin keyfini? Bende ailemde abimi görmek istiyoruz bir an önce. Bu kadar sorumsuzluk da olmaz ama bu ne ya? Bizim geleceğimizi biliyor muhakkak. Biz taa nerelerden kalkıp geldik ama beyefendi şuradan şuraya gelemiyor!
- Öhööm Öhööm! Bana mı dedin sen bı lafları? Bir anda arkamı dönmemle neye uğradığımı şaşırdım. Oha! Bu kadar genç ve yakışıklı biri ağa olabilir mi yaa? Neyse bozuntuya vermeden devam ettim
- Ağa bozuntusu sen misin?
- Ne dedin sen?
- Soruma soruyla karşılık verilmesinden hiç hoşlanmam. Sen misin ağa bozuntusu?
- Ağa benim evet de bu bozuntu ne demek onu anlayamadım tam olarak.
- Bana bak saatlerdir senin keyfinin yetmesini bekliyoruz burada. Ailemde bende bir an önce abimi görmek istiyoruz anladın mı beni kıt beyinli?!
- Hoopp hoopp ağır ol bakalım küçük hanım ne bu atar gider? Abim dediğine göre sen kardeşisin o zaman.
- Evet. Noldu beğenmedin mi ağa bozuntusu?
- Bana bak kızım önce üslubunu düzelt benimle öyle konuş! Burası sizin İstanbul'a benzemez anladın mı beni!
- Ha ha ha ha! Sen kendini ne sanıyorsun be gerizekalı!
- Bana bak haddini aşıyorsun karışmam ona göre! Misafir sayılırsın şurada daha fazla canımı sıkma benim.
- Hopp cocuklar kendinize gelin bi!
Araya Ecmel amca girdi çok şükür yoksa işin sonu kötüye gidiyordu az kalsın.
- Bunlar İzmir'den misafirlerimiz oğul. Biz misafire böyle mi davranırız hiç?
- Baba baksana haddini boyunu yaşını aşan cümleler kullanıyor farkında değil.
- Dur oğul o daha küçüktür ne bilsin bizim buranın adetlerini. 18 yaşında daha o.
- Neeeee? Ne diyorsun sen baba? Kulağın duyuyor mu ne dediğini? Ben 18 yaşında ergen bir kızla mı evleniceğim şimdi?
Duyduğum son cümleyle şok olmuştum. Resmen evleneceğiz dedi. Olamaz bu değil mi? Ben bu ağa bozuntusuyla evlenemem değil mi? Bu karar çabuk verilmiş karar olamaz.
- Ne diyorsunuz siz yaa? Ben bununla nasıl evlenirim? Bu kalasla bırakın dünya evine girilmeyi şurdan şuraya gidilmez.
- Dicle kızım lütfen biz seni böyle mi yetiştirdik?
- Ama baba duymuyor musun ne dediğini?
- Tamam tamam Afşar bey hiç önemli değil. Dicle kızım sinirli şuan haliyle o yüzden böyle söyler bence yoksa çok edepli terbiyeli bir kıza benziyor. Bak Dicle kızım senin yanı sıra herkes dinlesin. "Töre böyle uygun görmüştür. Aşiret karar vermiştir. Adar ve Dicle olacaklar ya da senin abim sizin oğlunuz bizim de malesef kızımız ölecek. Biz ölümden yana değiliz barıştan yanayız. Hadi inadı bırakın da iki aileden de kan dökülmesin, akraba olalım."
Ne yapacaktım ben şimdi? Sevmediğim bir adamla nasıl evlenirdim keza oda aynı şekilde. Hem hayallerim vardı benim. Ben en çok istediğim üniversiteyi kazanmıştım. mimar olacaktım ben. Hayallerimi nasıl bir çırpıda silip atabilirim? Ama bir yandan da canımdan çok sevdiğim abim var. Allahım sen bana yardım et.