2-Yeniden Çiçek Açacaksın

1129 Words
İzmit Otogarı, ‘’Geldin be şükür. Ay çok mutluyum şuan Nilüfer ya!’’ Cansu otobüsten inen çocukluk arkadaşına içten bir şekilde gülümsedi. ‘’Çok şükür gelebildik evet. Her yerim tutuldu.’’ Uzun bire yolculuk sonrası biraz sersemlemiş hisseden Nilüfer de kucağında 4 yaşındaki oğluyla arkadaşına yorgun bir şekilde gülümsedi. Sabah saatleriydi ve gece boyu süren otobüs yolculuğunda pek uyuyamamıştı genç kadın. ‘’Bu yakışıklı ne kadar büyümüş! Bertuğ! Teyzenin kucağına gelmek ister misin?’’ Küçük oğlan annesinin kucağın sindi ve yüzünü omuzuna saklamaya çalıştı. ‘’Biraz utangaç, sana alışınca açılır.’’ dedi Nilüfer oğlunun çekingenliğini çok iyi bildiği için. ‘’Sıkıntı yok, çocuk da sersemlemiştir yolda. Hadi bavulunu alalım da eve geçelim. Yol 40 dakika falan sürecek, biraz dişinizi sıkın. Evde kendinize gelirsiniz.’’ Nilüfer çocukluk arkadaşına kafasını sallayıp fişini verdi ve biri büyük biri küçük iki bavulu aldı muavinden. Arabaya geçtiklerinde Bertuğ annesinin kucağından sessizce etrafa bakıyordu. Kumral kıvırcık saçlarıyla bir kız çocuğundan onu ayıran tek şey üzerindeki eşofman ve tişörtün renkleri ve modeliydi. İri ve koyu ela gözleriyle sabah mahmurluğunu atmaya çalışıyordu. ‘’Maşallah yakışıklıya, kız güzeli bu ya! Ay ben de istiyorum bu modelden yaaa!’’ Cansu arabayı sürerken Bertuğ’a laf atıyordu gülerek. ‘’Allah sana da nasip etsin canım, hem de kaç tane istersen.’’ Nilüfer arkadaşına gülümsedi. Cansu hep daha coşkulu ve dışa dönük olandı. Balık burcunun duygusallığını da, ele avuca sığmaz maceracılığını da taşıyordu üzerinde. Nilüfer’se hep daha ağırbaşlı ve içe dönük olandı ikilinin dostluğu süresince. Birbirlerini bu şekilde dengeliyorlardı. Orta ikinci sınıftayken tanışmışlardı. Sonra da üniversiteye kadar hiç ayrılmamışlardı. Üniversitedeyken de dostlukları mesafelere rağmen bitmemiş, baba ocaklarına döndükçe görüşmeye devam etmişlerdi. ‘’Önce çocuğu yapabilecek uygun eş adayını bulmam gerekmiyor mu sence de tatlım?’’ Cansu soru dolu gözlerle Nilüfer’e kısa bir bakış atınca Nilüfer bıkkın şekilde güldü, ‘’Uygun eş adayı, ha evet. Bulabilirsen neden olmasın tabii.’’ ‘’Haklısın, büyük bir kıtlık var, bolluk içinde yokluk çekiyoruz be. Olmadı evlat edineyim diyeceğim, bekar kadına onu da vermiyorlar galiba.’’ ‘’Sabırlı ol, belki beyaz atlı prensin daha evlilik yaşına gelmemiştir.’’ Nilüfer kıkırdadı. Cansu ona ters ters baktı. ‘’Ya sus be, iyi ki dört yaş küçük biriyle flört ettim. Diline düştüm resmen. Yaşından büyük gösteriyordu napayım.’’ Nilüfer hala gülüyordu. Bir yandan da ilk kez gördüğü manzarayı takip ediyordu. İzmit otogarına inmişlerdi ve şimdi Cansu’nun yaşadığı Karamürsel ilçesine geçiyorlardı. Deniz kenarında bir şehirdi Karamürsel ve Nilüfer ilk kez geliyordu bu tarafa. Yol zaman zaman denizi görerek hiç bitmeyen binaların arasından ilerliyordu. Ancak aynı zamanda ağaç da çoktu görünen yerlerde. Tabii deniz apayrı bir şeydi. Binaların arasından sürekli kendisini gösteriyordu ve Nilüfer hayranlıkla bakıyordu hem denize, hem de daha arkalarda görülen yeşil dağlara. Güzel yerdi vesselam göründüğü kadarıyla. ‘’Takılıyorum ama yargılamıyorum ki. Seni mutlu edecek, sana uyacaksa küçük de olabilir ama erkekler biraz geç olgunlaşıyor biliyorsun. Benimki iki yaş büyük olduğu halde… Neyse ya, takılmayalım bunlara, Allah gönlündekini nasip etsin canım.’’ ‘’Senin de!’’ dedi Cansu kaşlarını kaldırıp indirerek ve imalı şekilde gülümseyerek. ‘’Ben almayayım Cansucum, önceliğim değişti.’’ ‘’Önceliğin değişmiş olabilir ama hiç olmayacak anlamına gelmez. Daha çok gençsin.’’ ‘’Hala gençken de enerjimi ikinci bir koca aramak için değil hayatımı yeniden inşa etmek için harcamalıyım.’’ ‘’Tamam, tamam. Önce senin için bir yeniden başlama modunu aktifleştirelim, sonra zaten her şey olacağına varır. Nasibinde varsa bir cengaver, gelir seni bulur. Dirensen de kapılarını kırar.’’ Nilüfer bıkkın bir ifadeyle dinliyordu arkadaşını. ‘’Lütfen önce seni bulsun bir cengaver. Sıramı sana mutlulukla veriyorum canım kankam.’’ ‘’Ay sen ne kadar cömertsin, ne kadar iyisin. Herkese kendi hakkındaki gelsin canım.’’ ‘’Ama duayla sipariş verirken mümkünse açık özellikler belirt de yanlış sipariş girmiş olma canım. Sonra benim gibi geri iade ile uğraşırsın hayatım.’’ Cansu bir kahkaha attı. ‘’Umarım burayı beğenirsin Nilüfer. Çocuğunla her şeye yeniden başlamak için güzel bir yer ve ben de sana destek olurum. Hem sen de bana olursun. Eski günlerdeki gibi. Harçlıklarımızı, kıyafetlerimizi, tokalarımızı, ayakkabılarımızı az mı paylaştık.’’ ‘’Sırlarımızı, suçlarımızı.’’ dedi Nilüfer arkadaşına sevgiyle bakarken ve Bertuğ’un saçlarını okşarken. ‘’Sorma be, ne günlerdi. Lise kız kavgalarını özledim be Nilo. Şimdi hanım hanımcık işe git gel, sıkılıyorum bazen.’’ ‘’Manyak!’’ dedi Nilüfer kıkırdayıp. ‘’Bulaşıktı kızım kabul et.’’ diye de ekledi sonra. ‘’Hak edene bulaşıyordum ama abartma. Durduk yere niye bulaşayım yani. Hem bana diyene bak, tuvalette müdürün yeğenine posta koyan ben miydim?’’ ‘’Mecbur kaldım, bahçede bana küfür etti çünkü.’’ ‘’Bak işte, kaşınıyorlardı, biz de haklarından geliyorduk.’’ ‘’Hatice ve Serpil de vardı be, onlar da bizim için az kavgaya girmedi. Haklısın galiba, güzel günlerdi.’’ Nilüfer ve Cansu özlemle bakıştılar. ‘’Yine güzel günlerin olacak Nilü. Bulduğum evi seveceksin. Küçük ama temiz ve ev sahibi gerçekten çok iyi biri.’’ ‘’Cansu, ben hayatım boyunca ilk kez tek başıma bir şey yapacağım, ilk kez tek başıma yaşayacağım. Babamdan kaçıp geldim biliyorsun. Ona kalsa buraya değil o kötü evliliğe dönmem lazım. Ya da onlarla kalıp, sürekli göz hapsinde yaşamalıyım. Ve şimdi ona rest çekip buraya geldikten sonra başaramam diye korkmuyorum desem yalan olur. Eğer beceremeyip oraya dönersem başka şansım kalmaz, babamla yaşamak hiç kolay değil Cansu. Bir de akrabalarının lafı sözü yok mu? Bıktırdılar beni 8 ayda. Sürekli onun bunun lafıyla benden kafes hayatı yaşamamı bekliyor.’’ ‘’Biliyorum güzelim, Kamil amca oldum olası öyleydi. Evliliğini de ondan kurtulmak için yaptın, acele karar verdin. Ama şimdi büyüdün Nilüfer. Artık ayakların yere daha sağlam basıyor. Bak bir de şu meleğin var. Onun için başaracaksın.’’ Nilüfer kucağındaki çocuğa baktı. Küçük mavi kangurusu elindeydi ve arada bir dönüp annesinin çenesini okşuyordu. Konuşma beceresi yaşıtlarından oldukça gerideydi ve onun dilini sadece Nilüfer anlıyordu. Bir engeli yoktu ama babasının evde sürekli terör estirmesi ve oturdukları yerde hiç akranı olmamasından dolayı anneye düşkün, çekingen ve konuşmakta zorlanan bir çocuk olmuştu. ‘’Onun tüm dünyası benim Cansu. Ve şuan tek gayem onun güzel bir hayat yaşayabilmesini sağlamak. Gerekirse çok az uyur, az yerim ama elimden geleni yaparım oğlum için.’’ ‘’Anne, anne?’’ ‘’Yavrum? Az kaldı annecim, acıktın mı?’’ ‘’Mama, hıhı.’’ ‘’15 dakikaya varırız. Hemen hazırlarım sofrayı.’’ ‘’Krakeri vardı çantamda, biraz idare ederiz, sorun yok. Seni de erkenden uyandırdım zaten. Hakkını helal et.’’ ‘’Saçmalama, helal olsun. Ben dedim sana gel diye. Hem korkma, Karamürsel sakin ve güzel bir yer. Arkada ormanlık dağlar, önde deniz. Tam senin sevdiğin gibi Nilü. İnan bana alışacak ve geldiğine çok şükredeceksin.’’ ‘’Görmek için sabırsızlanıyorum. Yani etraf güzel görünüyor yalan yok. Denize bayıldım zaten, sabah güneşi nasıl güzel parlıyor.’’ ‘’Bak donanma gemileri Bertuğ. Gördün mü yakışıklı savaş gemilerini?’’ Cansu’nun gösterdiği tarafa bakıyordu Nilüfer ve Bertuğ. ‘’Bazen denizaltı da çıkıyor yüzeye. Sahildeyken falan görüyoruz arada.’’ ‘’Yaa! Ay ben de görmek istiyorum.’’ ‘’Hafta sonu ve akşamları takılırız sahilde. Güzel parklar ve çocuk parkları var. Bertuğ da biraz nefes alır.’’ ‘’İnşallah.’’ Cansu dönüp arkadaşına içten bir şekilde gülümsedi. ‘’Nilü, iyi ki geldin. Göreceksin, ikinci baharın olacak burası. Yeniden çiçek açacaksın güzel arkadaşım.’’
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD