Sabah sabah başıma güneş mi geçti, cinnet mi getirdim bilmiyorum ama o kızın o evden çıkışını gördüğüm an beynimde bir ampul patladı, ardından da içimdeki tüm Gizemler bir araya gelip ayaklandı. “Böyle çekip gidilmez! Biz Gizem ’iz! Bu sahneyi dramatik ağlamayla değil, savaş narasıyla bitiririz!” Yürüyordum… hayır, yürümüyordum, marş marş ilerliyordum! Tam istikamet geri. Ellerimde hala Aylin ablanın börekler ama artık o, bir hediye değil; bir silah gibi… düşmana teslim edilecek bir ultimatom gibi duruyordu. İç sesim megafonla bağırıyordu: “Gizemler! İlk hedefiniz Erdem ’in evidir! İleri!” Ama hemen ardından uyardım kendimi. “Yalnız Gizemler dedik bak. Dışardan başka bir Gizem gelirse oyarız! Ben içimdeki Gizemlerden bahsediyorum. ” İki dakika sonra kapının önündeydim. Parmağım zi

