Erdem ’in evindeki ikinci yaprak sarması molası bittiğinde, her şeyin yeniden başlayacağını biliyordum. Birkaç sarma, biraz su ve yarım saatlik matematik çalışmasının ardından saat yine “Erdem zamanı ”na geçmişti. Kitabımı kapattığım an, bir umutla koltuğa uzandım. Gözlerimi yavaşça kapadım, içimden “bu gün bitmiştir artık” dedim. Eve gitmeye dermanım yok. Derken o ses: “Hazırlan. Yakın dövüş çalışmaya devam edeceğiz. ” Cümleyi duyduğum an beynimden geçen ilk kelime netti: Hayır. Ama kelime dilime uğramadan sadece içimde yankılandı. Vücudum çoktan refleksle ayağa kalkmıştı bile. Erdem ’in yanında “hayır” deme lüksün yok. Yani varsa bile, o “hayır” cevabının sonunda seni neyin beklediğini kestiremiyorsun. Zaten genelde daha yorucu bir şeye dönüşüyor. Boş koltuğa bir kez daha baktım.

